30 Temmuz 2009 Perşembe

ÇOK MUTLUYUM DOSTLAR, hatta sevinçten ağlıyorum

Michael Schumacher , geçen yarışta kaza geçirip hastanelik olan Felipe Massa'nın yerine Ferrari takımına geri dönüyorrrrrr

The Official Formula 1 Website

O bıraktığında ben de F1 izlemeyi bırakmıştım. Şimdi iddia, heyecan F1'e geri dönüyor. Gerçek yarış yeniden başlıyor.

28 Temmuz 2009 Salı

İmdaaaaaaaatttttttttttt

Dün çok kararlı bir şekilde spor çantamı alarak evden çıktım. Akşam gidip Mecidiyeköy'deki Golds Gym'e üye olacak idim. Sonra akşam işim uzadı, yeni sezon siparişi geldi falan filan , geç çıktım ve gitmedim. Tabii o kararlılık da uçtuuu gittiii. Çünkü spor yapmaktan nefret ediyorum dostlar. Bana çok sıkıcı geliyor tek başıma koşu bandında yürümek, kalabalık ve sıcak bir salonda.... İstemiyorum istemiyorum istemiyorum. Ama aşağıdaki gibi olmak da istemiyorum:

Kabus gibi. Başıma ağrılar girdi. Tek istediğim eve gidip malak gibi yatmak. Hatta hiç evden çıkmadan hiç insan görmeden günler aylar boyu odama kapanabilirim. Ya da çantamı ve yeni aşofman altımı alarak gidip Mecidiyeköy'deki mahalle salonuna yazılıp sıkıntıdan patlayabilirim. Aaaaaaaaaaayyyyyy , ne yapayım eve gidip yatayım en iyisi ooohhh. Kim ister tek başına sıcak kokulu bir salona gidip yorulmayı. Ama şişman olmaktan bıktımmm. Spora gideyim. Yok eve gideyim. Nereye gideyim. Oy ne yapayım.....

Gerçekten benziyor mu?

hahhhaahaa

işte komik benzerlikler hakkında bir mail geldi, en komiği de Star Wars evreninin iğrenç gangsteri Jabba the Hutt'ı Reha Muhtar'a benzetmişler

o börtlek gözler.. o beden ile yekpare kelle ... hatta o sesss... olmuş valla benzemiş

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Queen - Greatest hits - hem de yeni!!!

Üstüme iyilik sağlık, QUEEN sonbaharda yeni , tek disklik, ultimate greatest hits albümünü çıkartıyormuş dostlar.

Queen - Greatest hits

İşte web sayfasına gidip, bu diskte yer alacak şarkıları tahmin etme yarışmasına katılabilirsiniz.

Ulan Brian, ulan Brian! Hala Freddie'nin ölüsünden para mı kazanmaya çalışıyorsun, yoksa Queen ismini canlı tutmaya mı çalışıyorsun, anlayamadım???

Tabii ki Queen'in yeniden listelerde yer alması, şahsen beni çok duygulandırır, düşünsene Bohemian Rhapsody yine 1 numara ! Ne güzel olmaz mı? NR1 kanalında sürekli They Don't Care About Us yerine Bohemian Rhapsody çaldığını düşünsene... Is this the real life, is this just fantasy???

25 Temmuz 2009 Cumartesi

24 Temmuz 2009 Cuma

ayakkabı vuruğu

Bugün sizlerle ayaklarımızı vuran ayakkabı konusunu irdelemek istiyorum sevgili seyirciler. Ne bela birşeydir değil mi? Lady Charlotte ile yıllarca ayakkabı furuğundan muzdarip idik. Bu yıllar hep, "o siyah ayakkabıyı" aramakla geçti. Ultimate siyah ayakkabı... Onu bulmak için camekanında "others models are below" yazan tükkana bile girmeye cessaret ettik. Çünkü insanın ayağını vurmayan o ayakkabı arayışı, hepimizin içindeki mutluluk arayışıdır. Aydınlanma arayışıdır. Kutsal kase arayışı gibi birşey aaaahhh!


Seyyahate gittiğimizde yanımızda götürdüğümüz 5 çift ayakkabı/terliğin beşi de insanın ayağının ayrı bir yerini vurur mu? Vurur. Sonuçta minik ayaklarımızın her yanı su toplamış ve acıyorsa ne yapacağız? İşte bu durumda kesinlikle Lady Charlotte'un sevgili babasından öğrendiğimiz yöntemi kullanmalıyız. Ben her zaman bunu yapıyorum ve sonuç mükemmel oluyor.
Malzemeler : 1 adet iğne, 1 adet çakmak
İğnenin ucunu iyice kızdırıp su dolu kesecikleri patlatın ve içindeki suyu boşaltın. Sakın ha boş kalanderiyi yolayım demeyin, geberirisiniz acıdan, üstüne de basamazsınız. Suyu boşalttıktan sonra deriyi iyice bastırıp ete yapıştırın. Batikon falan sürüp bandajlayabilirsiniz ama bandaj nasılsa yerinde durmayacağı için gerek yok. İşte suyu boşalan deri hem size acı vermeyecek, hem de alttaki et tabakası iyileşecek. Korkma acımayacak!
İşte benim için önemli olan bu yöntemi paylaşmak istedim. Defalarca hayatımı kurtardım ben bu yöntemle.
Xoxo

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Drakula'nın gelini

Haftasonu "Batman Begins" ve "The Dark Knight" filmlerini izledim sayın seyirciler.

İlkini yıllar önce izlemiştim, ama karanlık bir kopya cd versiyonunu. Bu yüzden 2 filmin de dvdsini aldım.

İlk filmde Bruce Wayne'nin Batman oluşunu izliyoruz. Bu arada akıl hocası da kim? Qui Gon Jinn ! Hani Star Wars'da Obi Wan Kenobi'nin üstadı, Anakin'i galaksinin başına saran Liam Neeson. Burada da Bruce'a korkularını yenmeyi öğretip suçun doğasını anlatmaya çalışıyor. Ulan bütün filmler aynı yemin ediyorum, Kung-fu Panda'ya bak o da aynı, akıl hocası ve ibiş öğrenci.

Neyse sonunda kahramanımız maskesini takıp Batman oldu. Filmde Gotham polis şefini de Gary Oldman oynuyor. Hastasıyız. Psikopat poliste ne kadar mükemmeldi, ve yüzde yüz dürüst, aile babası poliste yine mükemmel. Ne şahane bir adamsın sen Geriii!
Pazar günü de ikinci filmi izledim. Filmin başındaki soygun sahnesi zekiceydi ve Heat filmini anımsattı bana. Sonra Heath Ledger'in cani Joker'i ... En sevdiğim kısım hemşire kıyafetinde hastaneden çıkması ve o sırada arkasınki patlamalar idi.
Fakat bu filmde oscar alması gereken Gary Oldman imiş bence arkadaşım. Çok etkilendim , hatta filmin ortasında polis şefi Gordon, valiyi kurtarmak için kendini feda edip ölünce neredeyse ağlayacaktım yemin ederim. Çıldırdım yahu, daha filmin yarısında adam öldü gitti, nasıl seyredeceğim şimdi, ilerde çekilecek filmlerde de olmayacak derken, meşhur kamyon taklak sahnesinde ortaya çıkmasın mı kahraman Gordon? Meğerkim Joker'i yakalamak için dalavere çevirmişler, oh karısı bunu sağsalim görünce patlattı tokadı, eline sağlık.
Filmin sonu da çok güzeldi, Joker'in kazanması, Batman'in kahraman değil de bir karanlık şövalye olduğuna dair Gordon'un tiradı... Devam filmini bekliyoruz helecanla.

Sonracığıma tabii daha fazla Gary Oldman istedim ve yatmadan önce Francis Ford Coppola'nın Bram Stoker's Dracula filmini izledim sayın seyirciler, hayatta en çok sevdiğim filmler içindedir bu yakıcı aşk hikayesi.
Gary Oldman muhteşem ve harikulade korkunç idi bu filmde. Neyse şimdi bu filmi anlatmaya gerek yok, filmden sonra soğuk bir duş alıp yattım , çok sıcaktı... ve rüyamda Drakulanın gelini olmuştum dostlar püüahahahahaa. Yaa ne güzel rüyaydı anlatamam.


Ah Drakulacığım. Take me away from all this death. I have crossed oceans of time to find you.

Then, I give you life eternal. Everlasting love. The power of the storm. And the beasts of the earth. Walk with me to be my loving wife, forever.

I condemn you to living death. To eternal hunger for living blood.

I... love you too much to condemn you.

18 Temmuz 2009 Cumartesi

The March of the Black Queen

Bu sabah Sünger Bob'u izlemeden olabildiğince erken kendimi sokaklara attım ve önce saçımı kestirdim yenidn, pixie gibi olsun diye :) Sonra da pixie saçlarımla bir tur atayım dedim. Hava o kadar sıcak ve yapışkandı ki, kapalı merkezlerde dolaşabilirdim ancak.

Önce Cevahir'e gittim , çok kalabalıktı hiç dolanmadım orada, hemen metro sistemine girip Metrocity'e geçtim. Hımm, buraya geldiğimde çok acıkmıştım, ben de kendime Burger King Big King XXL ısmarladım dostlar. (onu yediğimden şu saate kadar da acıkmadım bak hele)


Fakat harikulade bir burger buuu, içindeki et, peynir karışımı, üzerine koydukları sos, soğan, turşu oyyhhşş muhteşemdi.

Yiyip içip kendime geldikten sonra Bershka'ya uğradım. Çünkü aldığım duyumlara göre, Metrocity daha sakin bir avm olduğundan buradaki Bershka, öyle varoşik değilmiş, pazar yerine dönmemişmiş, düzenliymiş... Duyumlar doğruydu, mağaza sakindi, ben de 3 tane en ucuzundan tişört aldım. Yıka yıka giy. Biri morlu baskılı, biri yeşilli, biri de asit sarı, üzerinde oğlanları değil arkadaşlarımı severim yazıyor. Peki.


Elimde laylon bershka poşeti, Zara'ya ve Benetton'a uğradım ama içim açılmadı. Ben de Kanyon'a geçtim. Eh işte şehirdeki en düzgün avm burası. Ama buradan da ben alışveriş edemiyorum hhahahahayyt. Doğru gittim D&R'a. Batman Begins ve The Dark Knight dvdlerini aldım. Bu gece Batman oynamak yerine filmlerini izlerim ama benim oyun Tim Burton stiline daha yakın, neyse.

Sonra Birkenstock'a geçtim ve kendime aşağıda görebileceğiniz ultra rahat sandalları aldım dostlar :



Yaa çok şeker değiller mi, çok da rahat, oohhh.


Buradan da taksiye atlayıp Akmerkez'e geçtim, oh en rahat burası geliyor bana. La Senza'dan gündelik iççamaşırları seçip sonra Benetton'a gittim, bana eşofman altı lazım idi çünkü ben spora başlıyorum valla , ya bu hafta, ya da bu hafta yüklemeleri bitirip haftaya. Bu böyle olmayacak çünkü dostlar, eskisi gibi güzel olmak istiyorum artık. Eskisi gibi seyahat edebilmek de istiyorum. En azından bir durumu düzelteyim, yoksa... Neyse, boşver.

Yapmak istediğim birşey de, göz kontrolüne gitmek, sonra da çerçevelerimi değiştirmek. Şu anda kullandığım Salvatore Ferragamo çerçevesiz, hani sırf cam. Artık çerçeve istiyorum, Lady Charlotte'un dediği gibi karizmatik bir çerçeve alacağım. Spordan sonraki plan bu.

işte haftasonumun bir günü böyle geçti, sanırım birazdan şarap partisi var, bir bakayım geliyorum hu hiii.

17 Temmuz 2009 Cuma

The 50 Most Inspiring Travel Quotes Of All Time

The 50 Most Inspiring Travel Quotes Of All Time:

"“Twenty years from now you will be more disappointed by the things you didn’t do than by the ones you did do. So throw off the bowlines, sail away from the safe harbor. Catch the trade winds in your sails. Explore. Dream. Discover.” - Mark Twain"


15 Temmuz 2009 Çarşamba

Real Fiesta Kitap Kulübü

huuu dostlar

bu blogumla ilgilenememişim hiç, halbuki ennn sevdiğim şey kitaplar ve kediler...

şimdi postlara kitapların fotolarını ekledim ve başka kitapları eklemeye başladım, bakın bakim:

Real Fiesta Kitap Kulübü

tikkatinizi çekerim, koyduğum fotolar, benim okuduğum versiyonların fotosu :)) fotosunu bulamadığımı da ben çekeceğim, böyle güzel olsun kitap kulübümüz.

bu arada la capitana , canım benim, KAN ÇANAĞI'nı yazmaya başlamışsın, yarım kalmış. O postu silip yenisi gir, e mi? Ayrıca bol bol gri gözlülerin yorumunu bekliyoruz, hadi canım:)




14 Temmuz 2009 Salı

Radio Ga Ga

Dün akşam kanallar arası gezerken Nr:1'da yine MJ klibi döndüğünü gördüm. Adam öldüğünden beri içimiz dışımız Michael oldu, Nr:1'da sürekli klipleri dönüyor, hatta Ömer Karacan'ın sunduğu bir programı saat başı yayınlıyorlar falan.

Bunu düşünürken aklıma Ömer Karacan ile ilgili bir anım geldi. Yıllar yıllar önce, TRT'de bu çocuğun sunduğu bir müzik programı yayınlanırdı, 1 Numara. Konuşması biraz tuhaf olsa da (mesela arkadaşlarımızı diyemez, arkadaşlarmız derdi filan, ı'yı iptal ederdi) Pop Saati ve Müzik Yelpazesi dışında bir müzik programı idi. Hatta Meltem Cumburlop da sunuculuk yapıyor muydu? . Sonracığıma özel tv'ler ve radyolar açıldı, ve o dönem çok radyo dinliyordum, işte Number One'da Ayşe Koz vardı, Emre Kuytu vardı... Pazar günleri Cem Ceminay vardı Power FM'de...

Fakat günün birinde özel radyoların kapatılacağını duyduk, Tansu Çiller başbakandı sanırım o zaman. Aaaaa, ortalık galeyana geldi, radyomu geri istiyorum kampanyaları başladı, antenlere siyah kurdeleler takıldı (anten kaldı mı artık yafu?) Bu arada teker teker kapatılıyor radyolar, her gün bir kanal susuyor...

Ben de o gün Number One FM dinliyorum, her an basılıp kapatılabilir, bu yüzden Ömer Karacan yayın yapıyor, heyecan dorukta... ve işte geldiler, radyo kapanıyor, ve Ömer Karacan kısa bir veda konuşmasının ardından hangi şarkıyla kapattı radyosunu? RADIO GA GA tabii ki! işte bunca yıldır o anı hiç unutmadım, sırf o şarkıyı çaldığı için... Radia Ga Ga, Radio Gu Gu , radio what's new? someone still loves you!


Bir süre sonra ise vatandaşlardan gelen yoğun tepkiler sonucu bütün özel kanallar ve radyolar geri açıldı. Çünkü ne de olsa, yalnız başımıza oturup onun ışıklarını izlemiştik, o yeniyetmelik gecelerimizin tek arkadaşıydı, ve bildiğimiz herşeyi, radyodan öğrenmiştik.., radio ga ga ... radio gu gu

Let's hope you never leave old friend

Like all good things on you we depend

So stick around 'cos we might miss you

When we grow tired of all this visual

You had your time - you had the power

You've yet to have your finest hour

Radio - radio

13 Temmuz 2009 Pazartesi

huu hiii

Size haftasonumu anlatayım dostlar. Cumartesi sabahı "kahrolsun yulaf ezmesi, yaşasın hindi fümesi" diyerek , kendime bir kahvaltı ziyafeti çektim. Hindi füme hakikaten mükemmeldi, yanında La Vache Qui Rit krem peynir, macar salamı, burger peyniri, gemlik zeytini, Uno çok tahıllı ekmek ile ooohh.

Sonra da başladım Batman oyunuma, bayılana kadar oynadım, Batman&Robin kısmını bitirince villain bölümüne geçtimve tabii ki kötü karakter olmak çok daha zevkliydi, en eğlencelisi de Joker'di elbet.
Sabah o kadar yiyince, öğlen acıkmamıştım, akşamüzeri biraz barbunya yedim, sonra da Bebek'de yürüdüm, oh hava çok sıcaktı ama. Sonra yine eve kapanıp 4'e kadar oyun oynadım.

Pazar günü de Sibelinsular gelmiş idi, ben yine ikindi vaktine kadar oyun oynadım, zaten anca kendime geldim, sonra da bahçede beraber oturduk, birbirimizi kızdırdık, çay içtik, çekirdek yedik çıtçıçıtçıt, sonra Sibo profiterol yapmış, valla sadece 1 top yedim. Sonra yine oynadım, oynadım, oyun bitti zaten püahahahahah.
Bu akşam da artık "Fiyonklu İstanbul Dürbünü" isimli kitabı okuyacağım.

9 Temmuz 2009 Perşembe

karın ağrısı , can sıkıntısı

arkadaşlar şu linki tıklayarak bana oy verir misiniz pls.

hadi hadi acele edin

xoxo

not: yaptığım gramer yanlışlığının farkındayım ama düzeltme imkanı yok idi maalesef....


http://www.dazeddigital.com/projects/ReissTshirtCompetition/show/Default.aspx?ChoiceId=7310&CompetitionId=22

8 Temmuz 2009 Çarşamba

hii huu

İşte bilgisayarımı tamirden almıştım, meğerkim şu Mecidiyeköy'den aldığım muadil adaptör sorunluymuş püüüüü (güdümlü anne tükürüğü geliyor bu noktada) 22 TL servis parası ile 80 TL orijinal adaptör parası kaçmış poposuna benim notebookun, çıkarttık!

Artık bayılana kadar oyun oynayabilirim, sabaha kadar mokoko , batman, indy, star wars, yürü be! Ha bu arada bilgisayarın içinden Off Road diye bir cd çıktı, oyun herhalde... artık geçen hafta format atanlar mı unuttu, Perpa'daki tamirciler mi unuttu bilemedim hahahaahah.


7 Temmuz 2009 Salı

Hillman Wonders of the World

bu arkadaş, ölmeden önce görülmesi gereken 100 yeri yazmış.

bizim güzel memleketimizden 3 yer var, Topkapı, Ayasofya, Kapadokya.

Ben ne rezil bir insanım ki, Kapadokya'ya gitmedim, 31 yaşında dünyanın ucuna gitmiş ama Kapadokya'ya gitmemişim, kendimden utanıyorum yemin ederim. Bir de Ankara'ya gitmemiş olmaktan dolayı çok utanıyorum, Anıtkabir'e Pembe Köşk'e gitmemiş olmak ne acı.

İşte liste :

Hillman Wonders of the World

Ben bu listedeki 17 yeri görmüşüm İlk 30'da gördüğüm hiçbir yer yok. Edacık Mısır'dayken kalkıp gidip piramitleri bile görmedik, ayıp .


100+ Portraits of Iconic People of All Time | Webdesigner Depot

fotoğraflar çoook güzel

100+ Portraits of Iconic People of All Time Webdesigner Depot



Mark Jenkins: Street Installations

Mark Jenkins: Street Installations

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Nothing really matters to me

Aahh ah dostlar, notebook'um bozuldu, tamire verdim , çok sanım sıkkın.

Halbuki Japon abim format attırmıştı, cillop gibi olmuş idi makina ama artık götü şarj tutmuyordu, arkadaki adaptör güç girişi yalama olmuş. Taşıdım bugün yanımda, şu karşıdaki Perpa'ya götürüp tamirciye bıraktım. Onlar da akşam Karaköy'e gönderecekler, sonra da inşallah arayacaklar beni, tamir oluyor mu olmuyor mu, olursa ne zaman diye. Tamir ücreti 55 USD + KDV, olmazsa yenisi 2000 TL oohhhh.

Şimdiki cihazım IBM Thinkpad R52, taş gibi sağlam, öküz gibi ağır. 4-5 senelik olmuştur, hiç sorun çıkartmadı, Lara Croft oyunlarını falan oynatıyor, biraz yavaş, biraz da ötüyor, yazın kucağında soba varmış gibi oluyor ama sağlam bir şey. Ama bir yerden biryere götüremezsin, en azından ben taşıyamıyorum. 10 kilo gibi geliyor bana :)))

Yeni alırsam tercihim Lenovo olacak, Y530 serisi. Adamlar sağlam makine yapıyorlar.

Ben de hoyrat biri olduğum için bana iyi gelir. Bu erkek fatmalık nereye kadar bilemedim? Bugün şirkette işle ilgili bir anlaşmazlığı çözmek için itişip kakışıyordum , sonra coştum birden, ihracat müdürü kel Ahmet abi, "aaa Aslı karate yapıyor" demez mi, püaahahahahah, gel dedim sana da yapayım 2 hareket, herkes korkup kaçtı. İşte hal öyleyken böyle. Şimdi geceleri yeni aldığım Lego Batman Video Game'i de oynayamayacaktım. O yüzden canım sıkkın.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Let's fuck off and have a drink, dear !

İşte Ebay'den kendime harika bir DVD seti aldım sayın seyirciler : Queen Rock Montreal + Live Aid .



Birinci DVD'de , Queen'in 1981 yılında Montreal'de verdiği konserin kaydı bulunuyor. O devirde Queen müzik tarihinde bir devrim niteliğindeki hareketli sahne ışıklarını devreye sokmuş ve biz sahnede sadece bu 4 adamın bir arada yarattığı harikulade müziklerini değil, yansıtmayı başardıkları muazzam ilüzonu da izleyebiliyoruz.


İşte bu turne sırasında adamın biri konseri 35 mm filme çekmeyi akıl etmiş, 2 ayrı gecede çekim yapmış, Freddie sürekli ayak altında dolaşan kameramanlardan nefret etmiş ve çok kızmış falan filan. Yıllar yıllar sonra da Queen konser filmlerini yapan ekip bu kaydı tamamen revize ederek bu dvdyi hazırlamış.


Görüntü kalitesi büyüleyici, ışıklar, sahne ve sahnede sonsuz enerjisi ile Freddie ve tüm grup mükemmel. Konserin her anı, ayrı güzellikte bir fotoğraf. Of gece izlerken televizyona yapışacaktım, gözümü alamadım ekrandan. Sonra DVD menüsünde Brian May ve Roger Taylor'ın yorumlarının da bulunduğunu görünce bir de ona göz atayım dedim...


Bu ikisi oturmuşlar bır bır anlatıyorlar, bütün konseri bir kere de Roger ve Brian ile izledim. O kadar komikler ki; "şimdi büyük rahat bir koltuğa oturmuş konuşuyoruz; siz şimdi bizim yorumlarımızı dinliyorsunuz ama istediğiniz zaman bizi kapatabilirsiniz; hey burada çok genç görünüyorsun Rog; Freddie bunu ne kadar güzel söylüyordu; Deaky ne kadar çok dans ediyordu unutmuşum..."


Ama en güzeli en sonunda geldi, konser bitince Roger, "ne harika bir grup" dedi, Brian "fena değil" diyerek güldü ve ekledi, "John burada olmalıydı, fena değil derdi", sonra hepimizin aklındaki soruyu dile getirdi, "Fred ne derdi?" .... ve cevabı Roger yapıştırdı "Hadi siktir olup gidelim de bir içki içelim, canım!"




İkinci dvd'de ise Queen'in 1985 yılındaki Live Aid konserindeki performansi bulunuyor. İşte Freddie'nin ve Queen'in bu kampanyadaki 24 dakikalık gösterisi; rock tarihinin gelmiş geçmiş en muazzam performansı idi.
Zamanın -hatta günümüzün- bütün yıldızları Etyopya'daki kıtlığa karşı para toplamayı amaçlayan bu Live Aid kampanyasına katılmıştı, gösteriler Londra'da ve Philadelphia'da aynı anda düzenlenmiş, bütün dünyada televizyondan yayınlanmıştı; ben küçüktüm ama "We are the world we are the children" şarkısını söylediğimizi hatırlıyorum.
İşte bu konserin Londra ayağında akşam olurken, Queen sahne alır. Freddie seyircileri selamlar, ve dünyanın en bilinen giriş notalarına basar, 82.000 adam ve kadın Bohemian Rhapsody'i söylemeye başlamıştır, şarkının ortasındaki operatik kısmı çalamayacakları için orada keserler ve Radio Ga Ga girer, Freddie Webmley stadyumundaki herkesi avcunun içine almıştır, bütün stad Radio Ga Ga eşliğinde birlik içinde el çırpmaktadır. Efsaneye göre konserden sonra sahne arkasında Elton John, "seni piçkurusu, şovu çaldın" demiştir Freddie'ye.
Queen o gece Hammer to Fall; Crazy Little Thing Called Love, We Will Rock You ve We Are The Champions'ı söyler sahnede. Gecenin sonun doğru ise Brian ve Freddie, akustik gitarla "Is This The World We Created" şarkısını söyler. Sanki bu kampanya için yazılmış gibi duran, ama aslında çok önce yazdıkları bir şarkıdır bu:
Is this the world we created
we made it on our own
Is this the world we devastated
Right to the bone?
If there's a God in the sky looking down
What can he think of what we've done
To the world that he created?
İşte bu konserden 1 sene sonra Queen, bu sefer Wembley'i sadece kendileri doldurup taşırarak o efsanevi Magic Tour konserlerini verdiler. Ve 1986'dan sonra bir daha Queen grubu konser veremedi. Şimdi Freddie'nin Live Aid şovuna bakınca, o kadar genç, sağlıklı, canlı görünüyor ki, adeta gençlik, eğlence, şarap tanrısı gibi... Halbuki sadece bir kaç yıl içinde , konser veremeyecek kadar bitap düşecek, sadece yataktan kalkamayacak hale gelene kadar stüdyoda kayıt yapıp; The Show Must Go On diyerek bizi bırakacak... Son çektiği videonun son karesinde "I still love you" diye fısıldayacak, AIDS hastalığı yüzünden bir deri bir kemik tanınmayacak yüzüyle bize gülümseyecek...
Freddie Mercury ... Ölümsüz ruh, unutulmaz dişlek...
Eğer yaşıyor olsaydı, belki şu an dünyanın en güzel şarkısını dinliyor olacaktık.