Sacre Coeur |
Montmartre'a gitmek için Anvers metrosunda inip teleferiğe binmek gerekiyor. Anvers yerine 2 durak daha gidip Blanche metrosunda inerseniz, öz hakiki gerçek Moulin Rouge'u ve kırmızı yeldeğirmenini görebilirsiniz:)) Montmartre aynı zamanda hediyelik, hatıra eşyaları bol bol bulabileceğiniz bir nokta. Mesela Notre Dame civarında da bu dükkanlardan bir sürü görebilirsiniz.
O pazar günü hava kıyasıya yağmurlu olduğundan tepeye teleferikle çıkmayı tercih ettim. Hava güzelse yürüyebilirsiniz de. Tepeye geldiğimde gördüm ki, her yere tezgahlar dizilmiş, peynirler, şaraplar, başka bir sürü yiyecekler satılmakta. Maalesef feci yağmur yağdığı için bunların tadını çıkartamadım, yoksa eminim harikulade keyifli olacaktı her tezgahtan ufak bir tadım yapmak, değişik yiyecekleri denemek:))
Meğersem geçmişte buralar hep bağlıkmış, Montmartre'ın bağları, şarabı meşhurmuş. Geriye sadece minnak bir bağ kalmış, yine de Ekim ayında sembolik olarak bağbozumu yapılıyormuş Paris'de. Bu şarapların, peynirlerin, tezgahların sebebi bu imiş.
Montmartre Müzesi |
Müzede fotoğraf çekemeyince el mahkum mağazada satılan sergi kitabını aldım, ne yapayım? İşte kitaptan birkaç sayfa:))
Müze hayal ettiğimden minikti, o yüzden düşündüğümden çabuk bitirdim gezmeyi Yağmur da maşallah hiç durmadan devam etmekte idi. (O esnada İstanbul 26 derece, herkes pişik olmuş, ben kazak-atkı-mont, sefil fare idim:) ) Ama yağmur da yağsa, şu meşhur bahçeyi gezmesem olmazdı :
Aşağıya doğru inen merdiveni merakla takip ettim.
Ve yolun sonunda, işte oradaydı, Montmartre'da kalan son minik üzüm bağı!
Vay be! İşte merak ettiğim, hiç bilmediğim bir yer keşfetmiştim. Seyahatim amacına ulaşmıştı, sınırlı günde, daha önce hiç görmediğim bir sürü mahalle, bağ bahçe bulmuştum Paris'de.
Montmartre bağı |
Oradan şöyle bir şehre baktım, amaaann, buz gibi, sise gömülmüş, metrosu sidik kokan Paris'i görüyordum sadece:(
Böylece liste tamamlanmış, kısacık gezi sona ermişti. Peki hepsi bu muydu? Burada bırakıp geri mi dönecektim? Yaşlı hanımefendiye, uzaktan da olsa, saygılarımı sunmayacak mıydım?
Tabii ki öyle yaptım, tepeden indim, metroyla aktara aktara Trocadero'ya geldim. Bu durakta inip dışarı çıktınız mı, Eiffel tam karşınızda kalır. Doya doya izleyebilirsiniz bu demir leydiyi. Sonra da köprüden yürüyerek dibine kadar gidebilirsiniz. Paris'e ilk geldiğimde, Lady Charlotte beni en önce buraya getirmişti ve tam dediğim şeyleri yapmış, kuleye de tırmanmıştık:)
Bu seferlik sadece uzaktan bakmakla yetindim. Kule kocaman ve yeşil geniş bir parkın içinden yükselmekte. Gerçekten Eiffel'i görünce tuhaf hissediyorum, o kadar sade, basit, büyük ve güzel ki. Belki de o geniş boşluğun içinden yükseliyor olmasından etkileniyorum, bilemem.
Eiffel Kulesi |
Eveet, artık yapacak tek birşey kalmıştı. Otelden bavulumu alıp havaalanına gitmeden karnımı doyurmalıydım. Ben de bildik yer olsun dedim, Champs Elysees'deki George V kafesine gittim metroyla. (George V metrosu tam kafenin önüne çıkıyor)
Önce kendime bir kadeh şarap söyledim.
yanında bu zamazingo ile geldi şarabım |
Tabii boş boş yenmez, bir de peynir tabağı istedim ve mis kokulu ekmekle o yağlı, enfes peynirlere gömüldüm.
Üzerine de bari aklımda kalacağına midemde kalsın diyerek Fransız usülü profiterol istedim. Bu inanılmaz yumuşacık, çıtır ve tatlı profiterolün içine dondurma koymuşlardı. Hani bizdeki yuvarlak , içinde değişik bir krema var ya, bunlar o kremanın yerine dondurma koymuşlar. Üzerine de krem şantiyeyi basmışlar. Şantiyi itekledim, yemedim. Kalan profiterol, dondurma ve çikolata sosu mükemmeldi dostlar.
profiterol |
Ay o kadar güzeldi ki, bir sürü foto çekmişim, kusura bakmayın:)))
Yanına kahvem de gelince keyfim tam oldu
Paris'de kahve-profiterol |
Yemek biter bitmez otele döndüm. Yolda şu manzarayla karşılaştım. Bir serçecik ve bir güvercin, Fransız baget ekmeği didikliyorlar. Ne bileyim, hoşuma gitti. Kuşlar bile baget yiyor üleyyn burada dedim:))
baget ekmeği ile ikindi kahvaltısı:) |
Yeni seyyahatlerde görüşmek üzere,
xo xo
Ağzına sağlık judim ne güzel gezmişsin, ne güzel anlatmışsın. 3 bölümün hepsini de keyifle okudum.
YanıtlaSilHala duruyorsa Sıraselviler'de T-square 67 isimli mekanda fransız usulü dondurmalı profiterol yemeye devam edebilirsin :)
yahu göbeğim çıktı yemekten içmekten, kendimi yeniden rejime soktum:))) göbeğim gidince ödül olarak dondurmalı profiterol ısmarlarım kendime :))
Silmerhaba, önümüzdeki şubat-mart gibi paris'e gitmeyi düşünüyorum, 3 postu da satır satır okudum, resimlere baktım da baktım, süpersiniz teşekkür ederim :)
YanıtlaSilayrıca geçenlerde bir gün sanırım sizi cevahir'de gördüm, aaa bu judy dedim, hatta bir iki saniye yanınıza gelip konuşsam mı diye bile düşündüm, sonra vazgeçtim :)
neyse umarım daha çok yer gidip görmek, yazılar yazmak nasip olur size :))
oh çok sevindim, inşallah gittiğinde hava güzel olur, doyasıya gezersin.
Silçok teşekkür ederim güzel dileklerine:))
Demek ki neymiş? Paris seyahatlerinden birisi mutlaka Ekim'e denk getirilecek, temsili bağ bozumunda şaraba, peynire doyulacakmış! Eline sağlık Judy!
YanıtlaSilafiyet bal şeker olsun, yarasın canım :))
Silpeynirleri çok güzel gerçekten, bir tane peynir tükkanı varmış, benim Fransız arkadaşlar çok ısrar etmişti gideyim diye ama vakit kalmadı oraya. sen gideceğin zaman adresi yazarım sana.
Süper fotoğraflar ve özellikle tatlıyı, peyniri ve şarabı çok beğendim. Çünkü ben şu an diyetteyim :/
YanıtlaSilo Montmartredeki minik üzüm bağını ve dahi o merakla indiğin merdivenli yol, ne kadar da muhteşem, hepsi her yer muhteşem...
İnan şu an çok istedim Paris'e gitmeyi :)