Gidişimiz gayet rahat ve acısız oldu, sabah fuarın açılış saatinde "bize kitap veriiinn" diye kapılara dayanmıştık bile:) Fuar gayet kalabalıktı ama sabah saatlerinde henüz insanımsı bir kalabalıktı bu, metrobüs gibi değildi, güzelce gezebildik standları:)
Sel Yayıncılık ve Domingo'da %30 indirim vardı. Labirent Yayınları ise %35 indirim yapıyordu. Fuarda en az %30 indirim yapmalı bence yayınevleri, zira internetten halihazırda %25 indirimli alabiliyorum kitaplarımı ve eve kadar geliyor üstelik.
Domingo Yayınları son zamanlarda roman dışı eserler yayınlamakta idi, bundan biraz şikayet ettim. Roman sektöründe düşüş olduğunu ve romanların gümbürtüye gittiğini söylediler. Bu sebeple roman dışı kitaplara yönelmişler. Fakat o harika Middlesex'in yazarı Jeffrey Eugenides'in bütün eserlerinin haklarını almışlar, yakında yayınlayacaklarmış. Ayrıca kitaplarda %30 indirim ile fuar ziyaretçilerini mutlu ediyorlar:)
Benim için fuarın en heyecanlı anı April Yayıncılık standıyla karşılaşıp Sezgin Kaymaz'ın yesyeni romanı Son Şura'ya kavuştuğum andı. Kitabı görünce "heeyyy" diye zıpladım ve Türkiye'de kitabı satın alan ilk insan bendim! Kitapçılara haftaya gidecekmiş Son Şura:) O esnada blogun okuyucusu sevgili Serpil Hanım ile karşılaştık. Daha doğrusu o beni tanıyıp yanıma geldi sağolsun. Babamla yeni fuar maceramızı okumak için beklediğini söyleyince aklım başıma geldi, o hengamede babacığımı unutmuşum gitmiş, kuzucuk Doğan Kitap standında beni beklemekte idi:)))
İthaki bu sene %25 indirim yapıyordu, üzüntü ve muz kabuğu:( Sanki geçen seneki indirimleri daha yüksek idi?
Martı Yayınevi yine fuarın hakkını veriyordu. Setler 15 lira, kitaplar 5 lira 10 lira. Tabii çevirisinin iyi, sayfaların tam olacağına çok emin olamıyorsunuz ama bu kadar uygun fiyata kitap bulunca almayanı dövüyorlar dostlar. Koridor Yayınları da 12 liraya sattığı kitaplarla fuar fırsatı yaşatan bir diğer yayınevi idi.
Canımız polisiye yayınevi Labirent Yayınları da %35 indirimi ve nefis polisiyeleri ile uğramanız gereken standlardan.
Fuara 5 kitap alma niyetiyle gitmiştim, ilk kez kısacık bir listem vardı. Sonuçta işte aldığım kitaplar:
LABİRENT YAYINLARI
Suphi Varım'ın 19.yy İzmirinde geçen polisiye serisi : Düello, Kabus, Gölge
Yine Suphi Varım'dan Karanlıkta İki Ceset
İskandinav polisiyeleri:
Henrik Brun, Danimarkalı Yem
Leo Perutz, Kıyamet Günü Ustası
Yerli bir macera romanı:
Ali Abaday, Tanrıların Şatosu (Cumhurbaşkanı yeni yaptırdığı sarayında suikaste uğruyor, ay ne güzel bir roman)
DOMİNGO YAYINEVİ
Patti Smith, M Treni : Çoluk Çocuk ne güzel kitaptı, işte devamını fuara yetiştirmişler.
Milena Busquets, Bu da Geçecek : Taslak olarak ortaya çıktığı anda dünya yayıncıları arasında bir heyecan dalgası yaratan ve henüz yayımlanmadan hakları 33 ülkeye satılan Bu da Geçecek, kırklarında bir kadının kaybettiği annesinin ardından yazdığı sessiz bir mektup; kadın olmak, özgürce, zarafetle yaşamak ve yaşlanmak üstüne baş döndürücü dürüstlükle yazılmış bir itirafname. Romanın tepesinde Akdeniz güneşi, önünde deniz, hanesinde ise güzel dostlar ve aşıklar var. En hüzünlü anlarda bile eğlenceli ve hayat dolu dilini koruyan -"Neşeli olmak bir zarafet biçimidir," diyor bir satırında- büyüleyici bir roman.
MARTI YAYINEVİ
Anne Rice candır, kitapların tanesi 10 Lira. Meşhur vampir Lestat'ın maceralarını anlatıyor kitaplar. Aranızda vampir sevmeyen var mı?
Samantha Young, Kan Günlükleri Serisi : Kutsanmış Kan, Geçmişin Kanı, Gölgelerin Kanı
Bu kutulu set 15 Lira mı neydi, valla almayanı dövüyorlar diye kapmıştım bir kutu.
Eden, çok sevdiği arkadaşı Noah'nın aslında insan değil de, Kutsanmışları avlamakla görevli bir Ankh olduğunu öğrenir ve büyük hayal kırıklığı yaşar. İhanete uğradığını düşünen Eden öfkeye teslim olur ve ilk ruhunu almaya karar verir. Diğer yandan onu bu durumdan kurtarmaya çalışan Noah ve diğer Ankhlar, Eden'in bu dürtüsünü yok etmek için planlar yapmaktadır. Bir yanda kızgın, kırgın ve öfkeli bir Ruh Yiyici, diğer yanda ona doğruyu göstermeye çalışan bir Ankh vardır şimdi…
Bu kutulu seti de çok ucuz diye aldım. Paul Doherty, Mısır Üçlemesi. Kobranın Yılı, Çakalın Yılı, Batıdan Gelen İblis.
Mısır Tehlikededir. Barbar Hititlilerin ordularını gittikçe kuvvetlendirdiği dedikoduları hızla yayılmaktadır. Firavun Tutankamon ciddi derecede hastadır ve ülke düşmanları gözünde güçsüz görünmektedir. Entrikalar düzenleyen vekil Lord Ay Mahuyu, Yazmanlar Evi Yöneticisini, Hititlilerin planlarını öğrenmeye gönderir. Ancak Mahunun keşfettiği şey herhangi bir saldırıdan çok daha yıkıcıdır... Maskeli ulaklar Mahuya yol göstermek için ortaya çıkınca, çok sayıda cevapsız soru su yüzüne çıkar: Firavun Akhenatenin ortadan kayboluşuna dair gerçekler; İzleyenlerin kimlikleri ve Aten hakkındaki gizli bilgi; tek Tanrı ve bir Mesihin gelişi. Mahu Mısırın geleceğinin bu bilgide yattığını bilir, aynı zamanda bilginin güç olduğunun da farkındadır...
Tami Hoag'un Gece Günahları ve Günah Kadar Suçlu polisiyeleri şahaneydi. 9.Kız da 12 Liraydı, ben de kaçırmadım:)
Soğuk bir kış akşamı Minneapolis'te genç bir kızın vahşice katledilmiş gibi görünen bedeni bir aracın bagajından fırlayarak trafiğin ortasına düşer. Teşhis edilmesi imkansız olan bu kız, yılın dokuzuncu isimsiz kurbanı olarak kayıtlara geçer. Cinayet dedektifleri Sam Kovac ve Nikki Liska, sadece onun kim olduğunu değil, bunu ona yapacak kadar kimin ondan bu denli nefret ettiğini de bulmaya çalışacaklardır. En büyük korkuları ise Doc Holiday adını verdikleri dehşet saçan bir seri katilin de dokuzuncu kurbanı olma ihtimalidir.
EVEREST YAYINLARI
Maureen Freely, Bizans'a Yolculuk. Konusu çok hoşuma gittiği için aldım. Geçmişte Istanbul'da geçen romanları okumaya bayılıyorum.
1960'ların başı İstanbul. Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'ye, Sovyetler Birliği'nin ise Küba'ya nükleer başlıklı füze yerleştirmesi ile başlayan gerilim, dönemin iki süper gücünü karşı karşıya getirmiş, geri sayım başlamıştır.
İstanbul'un bohem bir köşesinde ise bu unutulmaz geceye kendilerine yakışacak şekilde tanıklık etmek isteyen bir grup özgür ruh, düzenledikleri Dünyanın Sonu Partisi'nde piyano başına toplanmıştır. Piyanoda Baby, kendisini söylediği şarkının büyüsüne kaptırmış Grace, üç tekerlekli bisikleti üzerinde kahkahalar atan ressam Hümeyra, şallar arasında gizlenen Sergey, ve piyanonun altına saklanmış, geldiği bu yeni ülkeye ve tanıştığı bu yeni insanlara dair tüm detayları hafızasına kaydetmeye kararlı küçük bir kız: Mimi.
27 Ekim 1962'de, gece yarısına bir kala, efsanevi bir fotoğraf karesinde böylece yakalanmış bir an: Sanki sadece o gecenin değil, Mimi'nin kendi soğuk savaşının da tanığı.
Sait Faik Abasıyanık, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Orhan Pamuk gibi yazarların eserlerini İngilizceye kazandıran bir çevirmen ve aynı zamanda yetkin bir yazar olan Maureen Freely, bir devrin İstanbul'unda yaşananları ve şehrin capcanlı portresini
bir çocuğun gözlerinden yansıtıyor.
SEL YAYINLARI
Harper Lee, Tespih Ağacının Gölgesinde
Harper Lee'nin yeni kitabı Go Set a Watchman geçtiğimiz aylarda yayınlandığında epey heyecanlanarak Remzi Kitabevinden orijinalini alıp okumuştum. Püren Özgören'in nefis çevirisinden bir kez daha okuyacağım. Sel Yayınları kitaba nefis bir isim bulmuş bence. Kitabın kapağını da, arka kapağını da çok beğendim.
Amerikan edebiyatının başyapıtlarından biri olan, Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek'in unutulmaz karakteri Jean-Louise "Scout" Finch, 20 yıl sonra New York'tan çocukluğunun geçtiği kasabaya, babası Atticus Finch'in yanına, eve dönüyor. Çocukluğunda eşitlik, doğruluk ve adalet kavramlarıyla kişiliğinin yapı taşlarını oluşturan babası Atticus'un hayal kırıklığı yaratan değişimi, artık 26 yaşında genç bir kadın olan Scout'u derinden etkiliyor.
Harper Lee'nin bilge kaleminden çıkan ve daha yayınlanmadan son yılların en büyük edebiyat olayı haline gelen Tespih Ağacının Gölgesinde, bir tarihsel dönemi güçlü ve gerçekçi çağrışımlarla aktarmakla birlikte, güncelliğiyle de bir eserin kendi devrini aşabileceğinin en nadide kanıtlarından biri...
Elias Canetti, Marakeş'te Sesler. Yine konusuyla ilgimi çeken bir kitap. Gitmeyi çok istediğim bir coğrafya.
Develer, eşekler, dilenciler, çarşılar, türbeler, keşmekeş dolu gündelik hayat…Başka bir coğrafyanın, kendine has ritmiyle devinen kadim Marakeş'ini anlamaya çalışan, Batılı deneyimlerle mukayese eden, sözlü bir kültürün derinliklerini kavrama çabasındaki meraklı, eleştirel bir zihin. Elias Canetti, Müslüman Arap bir şehirde yaşadıklarını edebi ustalığının hakkını veren bir renklilikle ve canlılıkla aktarırken okuru da sokak sokak, meydan meydan peşinden sürüklüyor. Yadırgama ile kozmopolitliğin kabullenici tavrının iç içe geçtiği bu anlatıda, modern insanın kadim değişmezlik karşısındaki çelişkilerinin ve hayretle karışık hayranlığının izini sürmek mümkün.
Eduardo Galeano, Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri
Eduardo Galeano, Latin Amerika'nın Kesik Damarları
Galeano'nun Ve Günler Yürümeye Başladı ile Aynalar kitaplarına bayılmıştım. Bu iki kitabını da alıverdim.
İTHAKİ YAYINLARI
Michael Moorcock, Elric Ruh Hırsızı
İthaki Yayınları, bildiğimiz kahraman tanımına hiç uymayan, kırmızı gözlü, hastalıklı, kendi türüne ihanet etmiş, tartışmalı insanlığının yıpranmış sınırlarında umutsuzca yaşayan albino dük Elric'in daha önceden anlatılmış ve hiç anlatılmamış maceralarını gururla sunar!
Fantastik edebiyatta hiçbir karakterin yapamadığını yapan, takipçisi eserleri kökten etkileyen yegâne karakter: Moorcock'ın fiziksel olarak zayıf, zihinsel olarak sorunlu, bir uyuşturucu bağımlısı gibi kılıcına tutkun, rock'n roll tarzı anti-kahramanı Elric!
Ejderha Mızrağı'nın Raistlin'i; Unutulmuş Diyarlar'ın Drizzt'i; Sandman'in ta kendisi olan Dream; Rivialı Geralt, nam-ı diğer Witcher… Hepsi bir şekilde Elric evreninden doğan kahramanlar…
Bu benzersiz karakter ve onun sıradışı maceraları Türkçeye hiç olmadığı kadar güçlü bir dönüş yapıyor. Moorcock'ın "nihai edisyon" dediği Melniboné'nin Son İmparatorunun Tarihçeleri, Elric'in tüm maceralarını içermekle kalmayıp yepyeni önsöz ve çizimler, mektuplar, fantastik edebiyat üzerine denemeler, Elric'e ilham veren öyküler, senaryolar ve görsellerle zenginleştirilmiş eşsiz bir koleksiyon niteliğinde.
Cixin Liu, Üç Cisim Problemi : Bir sürü ödül almış heyecanlı bir bilim kurgu macerası olduğunu zannederek aldım bakalım.
Gizli bir askeri proje, uzaylılarla iletişime geçmek için uzaya sinyal gönderir. Bu sinyali yakalayan, yıkımın eşiğindeki bir uygarlık ise Dünya'yı kendisi için istemektedir.
Ann Leckie, Adalet : Daha da çok ödül kazanmış, güzel bir fantastik maceradır diye umut ederek aldım.
Bir zamanlar Toren'in Adaleti binlerce bağılıyla galaksiye korku salan devasa bir uzay gemisiydi. Şimdi ise yıllar süren intikam planını uygulayacak tek bir kişiden ibaret.
ALFA YAYINLARI
Bernhard Günther, Türk cephesinde savaşmış madalyalı bir asker, Kripo'da çalışmış eski bir polis. Şimdiyse Hitler'in başkentinde, insanların kaybolmayı alışkanlık haline getirdiği 1936 Berlin'inde, uzmanlığı kayıp insanları bulmak olan bir özel dedektif. Çalınmış elmas bir gerdanlık ve milyarder Hermann Six'in kızı ile damadının yatağında vurularak öldürüldüğü bir dava yüzünden Bernie, karanlık ve acımasız Nazi Almanya'sının içlerine doğru sürüklenirken kendini Hitler'in sağ kolu sayılan Himmler ve Goering'in arasında politik bir skandalın ortasında bulacaktır. Bulduğu ipuçları Bernie'yi, Nazilerin kurbanlarıyla dolup taşan morglara; köhne gece kulüplerine; Jesse Owens'ın Aryan üstün ırk teorilerini yerle bir ettiği Olimpiyat Oyunlarına; ünlü bir aktrisin yatak odasına; ve son olarak bir toplama kampı olan Dachau'ya götürüyor. Salman Rushdie'ın yenilikçi ve dâhi polisiye yazarı dediği Philip Kerr, yarattığı dikkat çekici ve gerilim dolu, karanlık hikâyeleriyle büyülüyor.
APRİL YAYINCILIK
Sezgin Kaymaz, Sevinç Kuşları 3 - Son Şura : Sezgin Kaymaz, Anadolunun büyülü gerçeklik üstadıdır bence. Neden bütün ülke onun kitaplarını okumuyor, nasıl oluyor da herkes onun kitaplarından bahsetmiyor ve neden yer göy sarsılmıyor şu anda anlamıyorum? Sevinç Kuşları üçlemesinin son bölümünü yayınladı yazarımız. Kitap şu anda fuarda bulunuyor, haftaya kitapçılara ulaşacak.
Opera, Çankaya Karakolu, Kumrular...
Yeraltının tekinsizleri, yerüstünün kırıkları, manyak doktorları, garibanları, haydutları, iyi polisleri, kötü polisleri, iyi kötü polisleri, eli maşalı aklı karışıkları...
Yangın, hesaplaşma, hile hurda, çek senet, heyecan, neşe, acı mizah, olmadık aşk, hep aşk, ille de aşk.
Sezgin Kaymaz Sevinç Kuşları serisinin üçüncü romanı Son Şûrâ'da okurun tiryakisi olduğu kahramanların iplerini çözüyor; yerde gökte yıldız, kitapta kütükte kanun bırakmıyor.
İyiyle kötünün, umutla düşüşün sınırlarında kurduğu dili ve lezzetli üslubuyla Sezgin Kaymaz eski ve yeni okurlarının karşısında. Edebiyat karnavalına hazırlanın.
Deccal'ı tanımayanlara bir uyarı: Romanın içinde kırık bir jilet saklı!
Ve işte bunlar da babamın aldığı kitaplar:
Gördüğünüz gibi ailecek cinai roman hastası, polisiye düşkünüyüz:)
İşte bir fuarı da böyle atlattık sevgili dostlar. Dönüşte kuru fasülye pilava gömüldük, üzerine de La Capitana'nın efsanevi havuçlu cevizli kekini gömdük de biraz kendimize geldik. Artık sırada kitapları kütüphaneye dizip okuması kaldı.
Fakat beni düşündüren bir konu var. Haftaya Pazar günü, 15 Kasım'da April Yayıncılık'ta ennn sevdiğim iki yazarın imzası var. Algan Sezgintüredi ve Sezgin Kaymaz aynı anda! Yaa inanamıyorum, kitapları yükleneyim, metrobüse atlayıp gideyim diyorum. İkisi bir arada, kaçırılmayacak bir fırsat değil mi?
Xo Xo
15inde sezgin kaymaz mi varmiiiss biz 15inde gidecegiz belki sirada karsilasiriz judycim :)
YanıtlaSilHem Sezgin Kaymaz hem Algan Sezgintüredi var, gitmeyi düşünüyorum Zoiciğim:)
SilMısır üçlemesi seti muhteşemdir.. Eğer bu türü seviyorsanız mükemmel bir seçim yapmışsınız diyebilirim..Vakti zamanında ilk önce 2. kitabı sonra 1. kitabı bir iki sene aradan sonra 3. kitabı edinip saçma sapan bi sırayla okumak zorunda kalmıştım ama yinede çok beğendiğimi söyleyebilirim..Bibiklerim benim.. :D
YanıtlaSilGerçek belgelere dayanması da başka bir artısı tabiki.. :)
Fuar ganimetlerinizi görünce büyük bir iç çektiğimi söylemem gerek..İstanbul dışında bir yerde yaşamak fuar zamanları epey zor olabiliyor.. :(
Oh çok sevindim, Mısır Üçlemesi güzelmiş:)
SilFuar Istanbul içinde oturanlar için de zor sayılır, şehirlerarası yolculuk gibi , yanımızda su ve erzak ile gidiyoruz her sene:) yine de o denli çok ve çeşitli kitabı bir arada görüp yeni kitaplar keşfetmek mutluluk verici tabii.
Her sene fuar yazılarını sabırsızlıkla bekler, sırıta sırıta mutlu mutlu okurum. Kitap seçimlerimiz de benzer olunca tadından yenmiyor. İyi okumalar canımın içi.. 15 kasımda hiç durma git. Hem belki bir fuar yazısı daha okuma şansım olur.:))))
YanıtlaSilNihancığım çok teşekkürler kuzum. Bu sene yine polisiye ve fantastik ağırlıklı oldu her zamanki gibi.
Sil15 Kasım için kafama koydum, gidip sevdiğim yazarlarla tanışacağım:) heyecanlı bir şey olursa mutlaka yazarım ikinci fuar yazısını:)
Hiç kıskanmadım!😣
YanıtlaSilNe diye kıskanıcam ki zaten? Neden he? Yok kıskanma mıskanma! 😵
Kıskançlık kötü bi' şeydir bi' kerem 😳
canısı canısı , ömrümün yarısı kuzum:)
Silben de twitterda can yayinlarinin %20 indirim yaptigini gordum. %20 ne ya :/
YanıtlaSilonların önünden teğet geçtim zaten. %30'un altı indirim anlamsız, alıp taşımak gereksiz. hele arabayla gelmiyorsan eziyet, işkence metrobüste ayhhh.
SilAslıcım ben de çok mutlu oldum seni görünce, zaten seviyordum tanıyınca daha da çok sevdim, ne tatlısın.
YanıtlaSilKitaplarımızı güzel günlerde okuyabilmek dileğiyle, sevgiyle..
Çok teşekkür ederim, gerçekten çok mutlu oldum. sevgiler:)
Sil