25 Temmuz 2005 Pazartesi

9 saat kesintisiz Star Wars izlemek

salakça bir işmiş, ben bunu anladım, beynim hala yanıyor ağrıdan, kafamı buz kovasına sokmak istiyorum

öğlen 12’den akşam 9’a kadar seyrettim, 4 tanesi bitti, en sevdiğim “Empire Strikes Back”i bile izleyemedim, o kadar başım ağrıdı ki, aspirin alıp yattım, başım hala ağrıyor.

Fakat,

1.Bölüm : Liam Neeson olmasa iyice batacakmış, Qui Gon Jinn ağırlığı, karizması ve sevecenliğiyle “işte gerçek bir jedi ahanda böyle olmalı” dedirtiyor, Liam Neeson da bu zevzek filme biraz olsun Star Wars ciddiyeti katıyor.

2.Bölüm : Aşk hikayesi beni bayıyor ne var ki Luke ve Leia’yı leylekler getiremeyeceğine göre bunu izlememiz gerekmekte. Ewan McGregor ışıldıyor, mükemmel bir Obi Wan.

3.Bölüm : Yeni üçlemenin kesinlikle en iyisi, o kadar akıcı , dokunaklı ve heyecanlı ki. “Execute Order 66” her seferinde paramparça ediyor insanı, Anakin’in youngling’leri gördüğü an “Noo Anakin noo” diye bağırasınız geliyor.

Ve 3. bölümden sonra eski filmlere dönüp 4.bölüm “A New Hope”u izlemek...

Harikulade çünkü 3. bölümde 4’le alakalı o kadar çok referans var ki, bağlar çok sıkı kurulmuş. Hele Bail Organa’nın, 4. bölümde Leia’nın yakalandığı gemiyi kullanıyor olması mükemmel bir köprü oluyor, keza Darth Vader’in yıldız gemisindeki Nazi subayı kılıklı askerler, gencecik Tarkin., vb vb

Sith’ten sonra Hope, insanın içini ferahlatıyor, Luke ilk göründüğü anda gülümsüyorsunuz, Vader ilk göründüğü an ise “Anakin” diyorsunuz ve onu artık Darth Vader olarak görmek çok zor, o, Anakin.

Şunu da söyleyeyim, yeni filmler, orijinal üçlemenin tırnağı bile olamaz, işte o kadar.

24 Temmuz 2005 Pazar

Büyük maraton başlıyor

Bugün, nihayet bugün, büyük bir rüya gerçek oluyor : tüm Star Wars filmlerini bir arada izleyeceğim, 6 tane filmi, hikayenin kronolojik tarihçesine uygun olarak, önce günümüzde çekilmiş olan dijital, teknolojik başlangıç filmleri ve sonra da hikayenin 25 yıl önce anlatılmış olan eski moda devamı. Çok uzak bir galaksiye yolculuk edeceğim, kumanyam : 6 paket mısır-pirinç çıtırı, 1 litre Schwepps yeşil limon, bir şişe Safari ve Safari’ye karıştırmak için 1 kutu Cappy egzotik meyve suyu. Babamı da dehledim, salonda geniş ekranın karşısına yayılıp keyfime bakacağım. Then, only then, I’ll become a real Jedi.

May the force be with me!

23 Temmuz 2005 Cumartesi

Hilton'da eğitim

2 gündür Hilton otelinde eğitimdeyim Dostlar, şirketim kelleme para ödeyip beni eğitime yolladı, mutluyum, gururluyum.

Otel neyse ki o Grand Cevahir gibi kokoş, rüküş değildi, nasıl bir zevksizlik abidesidir o Allahım? Bu Hilton biraz daha güzel, yine tabİi sarı sarı avizeler, koridorlarda dolaşaduran peçeli Arap kadınlara pek uyan bir dekor.

Fakat asıl bahsetmek istediğim mevzu öğle yemeği.

Restorana çıktık, “açık büfe, self servis” dendi, Aman Allah nasıl bir açık büfedir, balıklar, her çeşit et, salata, tatlı, bende züppelik had safhaya vurdu, salata olarak çeşitli balık fümeler ve kıtır ekmek, yemekte körili bilmemne usulü biftekten fiorentin tavuğa, karışık kebaptan artık adını madını unuttuğum etlere kadar yemediğim kalmadı, tatlıları sayamıyorum, profiterol, ceviz sarma, iki çeşit baklava, incir tatlısı, çikolatalı mus, krem karamel, kazandibi, tavukgöğsü, bütün o acayip isimli ecnebi tatlıları, krepleri, bilmemneleri

Eğitim 5 gün falan sürse ben de 200 kilo olarak aranıza dönecektim
Yalnız söylemezsem dilim şişer, Hilton’daki tuvaletlerde taharat musluğu yok, yani olacak şey değil, halbuki Cevahir’de tamamdı herşey, işte Türk oteli ile ecnebi oteli arasındaki fark ta bu!

17 Temmuz 2005 Pazar

davet

...

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...

nazım hikmet

16 Temmuz 2005 Cumartesi

kirli bir oyun bu

birileri isyerlerine ulasmaya calisiyordu Londrada,
Irakli cocuklar Amerikan askerinin elindeki sekere kosuyorlardi,
bugun Kusadasinda birileri plaja gidiyordu,

daha olmemisken...

14 Temmuz 2005 Perşembe

Addicted to star wars

Ne zamandır oturup Star Wars bağımlılığı üzerine bir yazı döşenmek istiyordum ama filmleri tekrar tekrar seyretmekten fırsat bulamadım, ay ay ay amanın, ben bir Star Wars bağımlısıyım dostlar. Her gece bu filmleri izliyor, tüm gün Star Wars düşünüyor, o alemde, o çok uzak galakside yaşamak istiyorum, memleketin tüm oyuncakçılarında R2 D2’yu aramaktayım. Eşşek kadar İspanyolca SW kitapları aldım. Ürge odasına her girdiğimde “may the force be with you” diyorum, her duruma filmden bir replik yetiştiriyorum , “I don’t know, I have a bad feeling about this”, “I find your lack of faith disturbing” . Obi Wan’a tapıyor, Yoda’ya bayılıyorum. Ama en önemlisi benim için en önemli mesele, Master Kenobi’nin öğütlediği gibi, “negatife odaklanma, sakin ol, gücü kullan”, ulan abim 15 senedir bana , pozitif ol, olumlu düşün diye öğüt verir, illa bu Obiş söyleyecekti. Han Solo hakkında tek kelime bile edemem zaten, kendisi misyonumuz, vizyonumuz, pavyonumuz. Pavyona giderim ben onunla oy oy oyyyy...


9 Temmuz 2005 Cumartesi

Moda sahillerinde ve mango cangılında bir gün

Bugün Rustic’le Sami Bey’i ziyaret ettik, bize Kuzguncuk’ta geçen çocukluk ve gençlik günlerinden hatıralar anlattı, Boğaz’ın çalkantılı sularında yüzüp, kendilerini Z şeklindeki akıntıya bırakarak geri gelmeleri, vapurlarla yarışıp, kenarda oturanları ıslatmaları, sonra onlara öpücükler yollamaları, İsmet Baba’nın yeri... Büyüklerimizin dinlemeyi bu kadar sevdiğimiz anılarının çok lezzetli olmasının sebebi bence o günlerin yaşandığı İstanbul’un o meşhur, harikulade güzel, küçük ve asude, büyüleyici şehir olması.

Sami Bey’den ayrıldıktan sonra Beşiktaş’tan vapura bindik, Kadıköy’e geldik, önce bir dolmuşa bindik ama çok sıcaktı ve başka müşteri gelmediği için kalkmıyordu, biz de kaçıp tramvayı yakaladık, Moda’ya gittik, oooohhhh denize nazır çay bahçesinde dinlendik, rüzgar esiyor, hava yumuşacık sıcak, göz alabildiğine Marmara lacivert , güneşten parlayan sularda bembeyaz yelkenler, foşur foşur köpürdeyerek gezinen kotralar, oohh İstanbul!

Yemek için Moda İskelesi’ne gittik, denizin ta içinde gibisiniz bu iskelede, patatesleri hiç sevmedik, sonra ben kroket yedim, fena değildi ama çok pahalıydı, bir arjantin boy bira 7 ytl! Hesap çok geldi bize amma keyfimizi kaçırmadık. Akşam olunca İskele’den Bahariye’ye yürüdük, indirime girmiş ve acımasız, muazzam bir kadın güruhu tarafından talan edilmekte olan Mango mağazasına daldık. Çok acı çektik ama sonuçta yazlık, ciddi keten ceketler, çanta, basic tişört, vişne çürüğü artistik etek, evde giymek için spor yarım atlet gibi şeylerimiz oldu. Ah ayacıklarım, ah bacacıklarım diye inleye inleye kaçakçı cd’ci “Orta Dünya”ya gittik, ben 5 tane film aldım, Kill Bill 1 ve 2, Shawshank Redemption, Batman Begins, Pirates of the Caribbean! Rustic ise sanatsal İtalyanca filmler aldı. Ellerimizde kocaman poşetlerle bohçaçı karılar gibi Bahariye’den aşağı inerken bir pasaja girdik ve ayakkabı ve terlik aldık. Bu çok önemli çünkü terlikler Rustic için çok değerli olan en sevgili siyah terliklerin yerine alındı! Hayırlı olsun!



20:45 vapurunu yakalayarak Beşiktaş’a döndük, ah bacacıklarım, ayacıklarım koptu !

çok meraklandık

ingiltere canlı yayın ekibimizden minik zekish'ten tüm gün haber alamadık, nihayet akşam oldu, zekish "kolum, bacağım yerinde, tek parçayım, hayatta ve sağım" mesajını gönderdi, ferahladık. aman aman zekishcim, haberlerini bekliyoruz, seni de bekliyoruz yakında... meraklandırma bizi.

6 Temmuz 2005 Çarşamba

bazı şeyleri unutmayalım diye,

bazı şeyleri unutmayalım diye , şurasında bir çalıkuşu ötenlere hatırlatmadır:

'' .......
ah yavrum ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
bitanem kısa sürdü bu yolculuk
n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!


nerdeyim ben nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar gazeteler
ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
göçen kim dünyamızdan?

.........

gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor! ''

5 Temmuz 2005 Salı