Gel zaman git zaman, bir şeyler değişti ve Türkiye'deki her güzel şeyin kaderine uğradı bu park, hunharca çirkinleştirildi. Bir yanına garabet bir umumi hela diktiler, parkın mimarisi ile alakası olmayan çirkin, pis bir yapı. Sonra Park Fora isimli restorana peşkeş çektiler parkı, park arazisini işgal edip restoran açtı bu işletme. Böyle adilik olur mu? Parkın sahilini de gemi rıhtımı yaptılar. O canım, o zarif park söndü gitti, alelade çirkin bir parka dönüştü.
Yine de bir lokma yeşillik kalmıştı bu parktan geriye, onu da tırtıklamaya devam ediyorlar. Parkın bir ucunda Huqqa diye kafe açmışlar. Dindoşlar için nargileci mekanı. Bunun önüne de The Market at Bosphorus diye et lokantası kondurmuşlar. İsim İngilizce, mekan western tarzı, menüler Ipad, ekranda gezerek seçim yapıyorsun. Minik bir rıhtımı var, tekneyle et met geliyor. Ama zinhar alkol yok :)) Vay arkadaş antrikot yerken şarap içemiyorsan o mekanın içine tükürürüm. Çünkü çok ikiyüzlü buluyorum bu tutumu! İşte Arzuşka bizi bu sabah buraya kahvaltıya götürdü.
Hava pek güzel, ışıl ışıl ama soğuk idi. Yerimiz de manzaraya karşı idi:
Ipad menüden sipariş verdik tabii, portakal reçelinin 5,5 TL fiyatını görünce keşke evde yeyip gelseydim dedim:)
52 TL'ye serpme kahvaltı vardı ama en az 2 tane almak zorundasın. Menüde "en az 2 kişilik" yazıyor bundan da minimum 2 tane ısmarlamak zorunda olduğunu anlamalısın ayyy.
Neyse biz de serpme kahvaltı söyledik, pastırmalı yumurta da aldık. Kahvaltıdan sonra ufak rıhtıma çıkıp fotoğraf çektik:)
Kızçeler |
Judy |
Yemeğin üstüne Türk kahvesi kıvamındaydı, sonra ortaya 2 tane tatlı alıp Americano içtik. Sonuçta kişi başı 73 TL ödedik.
Açıkçası bir daha asla gitmeyeceğimiz mekanlar listesine ekledik burayı. Pahalı bir mekan. Bir de etrafımızda kara türbanlı ablalar vardı bir sürü. Onu da merak ettim, kafaya abajur üzeri siyah saten örtü belli bir cemaati mi işaret ediyor? Tepede de kocaman güneş gözlüğü? Bilemedim doğrusu.
Kızçelerden ayrılınca ufak bir işimi halletmek için Taksim'e çıktım. Meydan yine şantiyeye dönmüş. mahvettiler meydanı zaten, şimdi de sıvıyorlar herhalde. İstiklal bildiğiniz gibiydi, ben de biraz Galata'ya doğru yürüdüm. Kalabalık, cıvıl cıvıl, çok güzeldi yine oralar:)
Bu Cumartesi de böyle geçti dostlar. Artık yavaş yavaş senenin sonuna yaklaşıyoruz, yılbaşı yazısı gelir bundan sonra. Bu arada güzel bir haber vereyim. 20 Aralık'ta Sezgin Kaymaz'ın imza günü ve söyleşisi var, Kadıköy'de Akademi Kitabevinde.
Kaçırmayın derim!
xo xo
73liraiyimişyalnız.
YanıtlaSilBence fahiş fiyat:(
SilSiyah zeytin'in 9 TL olduğunu görünce, sinirlenip küfretmemek için kahvaltı kısmını atlaya atlaya okudum. Sonra -mesleki deformasyon- gözüm 73 TL'yi görünce "Ay," dedim, "şu kadarcık paraya boğaz manzaralı kahvaltı ettiğinden şikayet ediyor, yok bi' daha gitmeyecekmişmiş de, pahalı mekanmışmış da... Amma da cimri olmuş insanlar!" deyip seni ve arkadaşlarını kınadım.
YanıtlaSilAhahahahahsdagsjahafadshk
Yok nan, hemen 73 x fotoğraftaki kafa sayısı = denkleminin sonucunu hesaplayıp "Oha!" çektim :)
Parayı sokaktan mı topluyonuz minako!?! :/
Neyse, sonradan gelen fotolar güzel, kedi yakuşaklı :)
Sezgin Kaymaz'ın imza günü hakkındaki yorumumdur: Zaten hiç kıskanmıyom kiiiii! £@!?!"&/!!!
Kedi süferdi ya, Galata mevlevihanesinin duvarından geleni geçeni izliyordu:)
SilBoğaz manzarası için 73 TL verilir gerçi ama kahvaltı için çok pahalı bir serpme tabak olmuş:)
YanıtlaSilO kadar para vereceksem öönüde alkol de olsun:) sabah sabah şampanya içecektik belki:)
Sil:))) sen 73 ü bana ver ben sana fiskili kahve bilem yaparım benim evde
YanıtlaSil