Louvre ile Orsay arasındaki Pont Royal'e gelmiş idim.
Şoktayım, şansıma kendim bile inanamıyorum selfisi:) |
Su kenarına inip kendimden geçmiş halde ilerideki köprüye yürüdüm. Burası da milletin aşk kilitleri ile doldurduğu Pont des Arts idi.
Orsay Müzesi, en sevdiğim müze |
Gün batımını izleyip kendime geldikten sonra Tuileries'den metroya atlayıp Champs Elysees'e geldim. Geç olmuştu ama otele dönmeyecektim. Havanın kararmasını bekleyecek, Louvre ile Eiffel'in gece ışıklı hallerini görecektim. Georges V kafesinde oturup bir mojito patlattım:))
Hava iyice karardığında, metroya atlayıp, Palais Royal Musee Du Louvre durağına geri döndüm. Ilık, çok tatlı bir havaydı. Richelieu geçidinin loşluğunda harikulade bir keman sesi yankılanmaktaydı. Paris'te sihirli bir yaz gecesi geçirmekte idim. O anı hiç unutmayacağımı biliyordum.
Louvre'un bahçesindeki piramitten, meydandaki lambalardan ışık fışkırıyordu. Pasajdan gelen müzik eşliğinde bahçeye adım attım.
Sonunda yağmur başlayınca pasaja geri dönüp müzisyeni dinledim. Parçasını bitirdiğinde para topladığı kabına birkaç eur bırakıp çok teşekkür ettim kendisine. Ve metroya inip Trocadero'ya gittim.
Trocadero'da dışarı çıktığımda epey yağmur başlamıştı. Allahtan şemsiyem yanımda idi. Zaten eiffel'in baştan aşağı aydınlanmış halini görmek için biraz yağmurda ıslanmaya değer!
Bastıran yağmur artık şansımı zorlamamam gerektiğini düşündürüyordu! Bu gezi bitmişti, doya doya Paris sokaklarında dolaşmış, bahçelerde keyif yapmış, kafelerde bira yudumlamıştım.
Ve çoktan, gelecek sefer nereyi gezsem diye düşünmeye başlamıştım:)
xo xo
ohhh, sefan olsun. en kısa sürede tekrarı nasip olur inşallah
YanıtlaSilçenebaz
Çok güzel gezdin, iyi gezdin bu sefer, iyi...
YanıtlaSilHavayı da iyi denk getirdin, şansına :)
Bi' dahaki sefere yaz ortasına denk gelir işşallaaa! :)))
Bu güzel yazı dizisine ve de bissürü fotoğrafa teşekkürler kuzum, sayende biz de gitmiş kadar olduk :)