21 Haziran 2014 Cumartesi

Paris : Tuileries Bahçeleri

Cumartesi günü Fransızlar çalışmıyordu ama biz mesaide idik. Sabahın köründe kalkıp kendimizi metroya attık:)

Nedense gereksiz yere pek mutlu göründüğüm metro selfisi :




Akşam üzeri 5'te mesaimiz bitti. Ben de aldım başımı metroya, Rivoli Caddesine gittim. Güneş altında yanan bu cuvul cıvıl, kalabalık cadde sağlı sollu mağazalarla dolu, en ideal alışveriş bölgesi idi. Ne aldın derseniz, Desigual'den elbise, fular ve cüzdan aldım:) Onlar da, kampanyanın son günüymüş, bana koskocaman seyahat çantası hediye ettiler:)






Sonra Rivoli boyunca yürümeye devam ettim. Taa Louvre'a kadar yürüdüm.



Richelieu geçidinden yürüyüp müzenin bahçesine girdim.













Çıkarken Paris meridyenini mimleyen Arago madalyonlarından birini yakaladım.



Rivoli boyunca yürümeye devam ettim. Sağ yanımda sıra sıra butikler, cafeler, hediyelik eşya mağazaları diziliydi. Sol yanımda ise boydan boya Tuileries Bahçesi uzanıyordu. 




Sonunda Concorde Meydanına ulaştım.



Tuileries Bahçesine girdim:










Bahçeye girişte, iki yanda taraçalar var. Bunlardan birine yürüyüp, ağaçların altındaki yayvan park iskemlelerinden birine oturdum, püfür püfür esen rüzgarla serinleyip dinlenmeye çalıştım.




 Manzaram şu idi:




Günlerden Cumartesi idi, ben sabah erken kalkmış ve işe gitmiştim. Ama kendimi çok iyi hissediyordum. Çünkü trafikte çile çekmeden yemyeşil ve esintili parka gelebilmiştim. Etrafta gözümü rahatsız eden hiç bir şey yoktu. Parkta huzurla çimenlerde uzanabilir, buz gibi biramı içer ve keyfime bakardım. Tek bir Allahın kulu yan dönüp bakmayacağı gibi, kimse de rahatsız etmezdi. Gerçek özgürlüğü burada yaşıyordu insanlar, çünkü burada herşey insanlar içindi, insan hayatı kıymetli idi. Bizse, hainlerin, hırsızların eline düşmüş ülkemizde yaşamıyor, esaret çekiyorduk. Mini etek giyen kızların bacaklarına kezzap atılıyor, parklara çirkin gökdelen ve avm'ler dikiliyor, parkta içmek yasak, zaten bir tane minik park kaldı, onu da zırt pırt kapatıyorlar. Biz yaşamıyoruz, ancak hapis hayatımızı dolduruyoruz burada.









Dinlenip düşüncelere daldıktan sonra, parkın içinde yürümeye koyuldum. Yani Rivoli boyunca geldiğim yolu bu sefer parkın içinden gerisin geri gidiyordum.














Şu küçük havuzun kenarındaki cafede bir bira içtim. Ay ne kadar susamışım, ne kadar yorulmuşum! O bira bana hayatımda içtiğim en güzel bira geldi.





Yürümeye devam ettim, Paris'te adet olduğu üzere, parkın kendisi adeta açık hava müzesi idi.




























Parkın sonunda Louvre Müzesine geri dönmüştüm.

Carrousel 








 Ne yazık ki, müzeyi gezecek zaman yoktu, ben de geri dönüp Opera'ya yürüdüm.














The Palais Garnier 


Oradan yürüyerek Vandome meydanına geldim, Rue Saint Honore'dan inleyerek yürüyüp Comedie Francaise'in önündeki banklara kendimi attım. Yolda ufak minik bir şeyler daha almıştım:





Bu Comedie Francaiise tam o Palais Royal-Musee Du Louvre metrosunun karşısında işte. Palais Royal bahçelerini geçen seyyahatlerde bol bol gezmiştik.


Bittim ulan selfisi


Bu da Comedie Francaise önündeki süslü püslü metro.







İşte oradan sürünerek kalkıp metroya bindim. Franklin Roosevelt durağında indim. Bu durak Champs Elysees'in göbeğinde, tam Disney mağazasının önüne çıkıyor.


PARİS İPUCU : Champs Elysees'ye gitmek için sakın metrodan Champs Elysees Clemenceu durağında inmeyin. Franklin Roosevelt'de inmelisiniz.


Disney mağazasından da kendime ne aldığıma inanamazsınız: Yumuş pelüş Darh Vader yastığı!




Böylece Paris'te bir günü daha dolu dolu geçirmiştim. Anlatacağım, deliler gibi yürüdüğüm 2 gün kaldı sadece:)

xo xo

4 yorum:

  1. Moralim bozuldu yav, millet nerede yaşıyor biz nerede :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul'da depremde kaçalım, çadır kuralım diye ayrılmış son yeşil alanlara da gökdelen dikiliyor. yazıklar olsun:(

      Sil
  2. Ne zaman memleket özlemim depreşse... ''Memlekette olsan, gecenin ikilerine dek arkadaşlarınla kahkaha-muhabbet içtikten sonra, gece otobüsüne yalnız binip, ayağında şortun ve askılı tişörtün varken sadece duraktan evine dek sigaranı yakıp yürüyebilir miydin?'' diye soruyorum kendime.
    Cevabı alıyorum, sonra diyorum ki ''İyi ki Türkiye'de yaşamıyorum!''
    Maalesef...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef. Bu güzel memleketin tadını çıkartamıyoruz. Çok üzgünüm.

      Sil

Yaz ki muhabbet olsun.