35 senedir önünden gelip geçtiğim, bir ara geleyim, dediğim ve hiç ziyaret etmediğim Beşiktaş'daki Istanbul Deniz Müzesi'ne nihayet gittim benim canımdan çok sevdiğim izleyenlerim. Müze, geçtiğimiz aylarda müthiş bir restorasyondan geçerek yeni ve modern binasına taşınmıştı.
|
Barbaros Hayreddin Paşa |
5 liralık giriş üceretini ödedikten sonra ilk salona adım attım. Yayvan merdivenlerden ana salona iniliyordu. Merdivenlerin sağ tarafında gelmiş geçmiş tüm Osmanlı Kaptanı Derya'ların büstleri dizilmişti. Solda ise bizzat Atatürk'ün kullandığı 3 kayık bulunuyordu.
|
Atatürk kayıkları |
Sergi alanını tek kelime ile anlatmaya çalışsam muazzam derdim, çarpıcı derdim, harikulade derdim. Denize nazır devasa alanda, soluk kesici güzellikte saltanat kayıkları sergilenmekte idi.
En başta, 40 metrelik görkemli tarihi kadırga bulunuyordu. 24 çifte kürekli bu muhteşem tekne, dünyada orijinal olarak bulunan tek kadırga imiş. Kadırganın köşkü ise evlere şenlik, her yanı sedef kakmalı, harikulade güzeldi.
|
Tarihi kadırga |
Köşkün iki yanını süsleyen, mitolojik balık kuyruklu ejder figürlerini ise çok sevdim.
Kadırgadan sonra ise, baştan aşağı el boyaması desenlerle süslenmiş, altın varraklarla bezeli, çarpıcı saltanat kayıkları sergilenmekteydi. Bunca şaşaa, görkem ve de altın varraklar aklımı başımdan almıştı sevgili dostlar.
Ağzım bir karış açık kayıkların arasında dolaştım. Ne zerafet, ne güzellik yaleppim! Ekseri, Abdülmecit, Abdülaziz ve Mehmet Reşat devirlerinden kalmıştı kayıklar. Denize nazır devasa pencerelerin önünde sergilenmeleri ayrı bir hoşluktu, sanki biri itiverse, tekrar Boğaz'ın çalkantılı sularına kavuşacaktı kayıklar. O altın varraklı burunları Boğaz'da parlayacaktı.
Müzede sergilenen gemi başlarının en çarpıcılarından biri bu aslandı. 2000 tonluk bir geminin başını süslüyormuş vaktiyle:
Saltanat kayıkları giriş katında ve üst katta sergilenmekte idi. Müzenin en alt katına indiğimde ise ağzımdan bir hayranlık nidası çıkmasını engelleyemedim. Bu salon baştan aşağı altına bulanmış gibiydi. Gemi arkalarından çıkartılmış armalar, gemi başları ve gemi maketleri ile muhteşem bir salondu burası.
Gemi başları
|
Albatros |
Armalar:
|
Fethiye Kalyonuna ait arma |
|
Tuğralı arma |
|
Zırhlı Orhaniye Fırkateyninin Kıç Arması |
90 metrelik bir tekneye ait gemi kıçı. Süslemelerdeki detaylar inanılmazdı gerçekten.
Bu salondan ise tarihi kalıntı ve vesaikin sergilendiği bir diğer sergi salonuna geçtik. Burada deniz tarihimizin önemli anlarına ait eserler, tablolar, yazmalar bulunmakta.
|
Barbaros Hayrettin Paşa Sancağı |
Barbaros'un sancağı enteresan sembollerle bezeliydi. (O kadar Dan Brown kitabını boşuna okumadık herhalde) Zülfikar dışında benim en çok dikkatimi çeken 6 köşeli yıldız oldu. Meğersem, Süleyman'ın Mührü olarak bilinen bu sembol, koruyucu bir simgeymiş ve rüzgarın denizlerde kendilerine talih getirecek yönde esmesi anlamını taşıyormuş.
Çanakkale Savaşı ile ilgili kısım, özellikle çarpıcı idi.
İşte bir seyir defteri :
|
Mahmudiye Kalyonuna ait kaptanın seyir defteri |
Bu da, 13 Mayıs 1915 tarihinde, bir İngiliz zırhlısını batıran Muavenet-i Milliye destroyerinin seyir defterinin o günkü sayfası:
|
İngiliz zırhlısını batıran kaptanın seyir defteri |
Müzede 3 adet Ivan Ayvazovski tablosu da sergilenmekte. Tabloların karşısında oturdum kaldım gerçekten. Denizin gücünü, doğanın yenemeyeceğimiz gücünü ve dalgaları hissettiren müthiş resimlerdi.
Deniz Müzesini çok beğendim. Altına, varrağa, şatafata doydum dostlar. Ziyaret edilesi bir müze. Tavsiye ederim.
xo xo