30 Ağustos 2008 Cumartesi

Masumiyet Müzesi

"Her akıllı insan hayatın güzel birşey olduğunu, amacının da mutlu olmak olduğunu bilir. Ama sonra yalnızca aptallar mutlu olur. Nasıl izah edeceğiz bunu?"

Orhan Pamuk'un yeni romanı Masumiyet Müzesi çıktı, okudunuz mu?


http://www.masumiyetmuzesi.com/public/default.htm


"kahramanları kederli diye, bir roman da kederli olmak zorunda değildir"


28 Ağustos 2008 Perşembe

alışveriş

aman aman sevgili izleyiciler, dün akşam kafamıza esti, 1 saat izin alıp erken çıktık işten, Cevahir'e gittik. (Bize en yakın merkez burası olduğu için mütemadiyen Cevahir'e gidiyoruz, bayıldığımızdan değil)

Elbise almak için Aslı Butik'e gittik, bendeniz siyah uzun bir elbise aldım. Üstü tam olarak oturuyor çünkü sırtı elastik. Fırfirikli askıları var, ve önden beline kadar üşenmedim saydım tam 21 adet minik kopça ile açılıyor. Etekleri ise kat kat uçucu siyah birşey, uzun ve etekten sarkan ve kenarlardan sallanan bazı firfirikler var, çok hoş dökümlü birşey. 70 Ytl bayıldık bu elbiseye dostlar. Ne yazık ki altına uygun siyah sandaletim olmadığı için elbiseyi bugün altın rengi sandaletlerimle giydim ama çok içime sinmedi.

Elbiseden başka La Senza'dan iç çamaşırları aldık. Çok başarılı yeni sütyenler gelmiş
vişne çürüğü rengi ve üzerinde koyu vişne çüğü KADİFE puantiyeler var. Şahane. Mesela elbisenin altına bunu giydim ki, askıları güzel görünsün.

Alışverişten sonra yeni açılmış olan Johnny Rocket restoranında burger yedik. Çift katlı burger, peyniri de var. Kola devasa bir bardakla geliyor. Patates tava ve soğan halkası çıtır çıtır güzel. Önünüze birer ufak tabak koyup ketçapla üzerine gülen yüz yapıyorlar. patatesleri buna badıra bandora yiyorsun . Mekanın konsepti 50lerin Amerikan burger restoranı, çalan şarkılar, dekorasyon ve antika koka kola reklamları bu ambiyansı desteklemiş. Gecenin sürprizi ise hareketli bir şarkıda garson kardeşler ortada sıralanıp yanyana çılgınlar gibi dansettiler PÜÜAHAHAHAHAAH. çakma John Travoltalar siziii. Çok güldük eğlendik.



Gecenin sonunda ayaklarımızdan ateş çıkıyordu yorgunluktan. Gloria Jeans'den dondurmalı Coco Loco ile bu akşamı noktaladık. Bu arada ayak vurmayan siyah babet almam gerekiyor, nerede bulurum biliyorsanız bana mesaj atın lütfen.

24 Ağustos 2008 Pazar

Tatil bitti

Her kim ki kuyruğu iyice yıkamadan yer
Bilmez herhalde kuyruk nereye değer


İşte tatil bitti ve yine iş başı yaptık sayın seyirciler. Zaten 1 hafta çok az geldi, yüklemeler olmasaydı , bu haftayı da Akçay’da kumlarda serilip kebap olarak geçirecek idim.

Tatilde Akçay’daki Kızılkeçili köyüne gittim sayın seyirciler. Teyzemin ağaçlar bahçeler içindeki ferah evinde kaldım. Elini uzattın mı ceviz ağacından cevizini kopar, her sabah bahçeden domates, salatalık, biber topla; köy fırınından tandır ekmeği ile mis gibi kahvaltını yap. Su köyü çevreleyen Kaz Dağlarından gelen gürül gürül ferahlatıcı bir su. Hava cilde iyi gelecek derecede temiz. İşte bu koşullarda gayet dinlendirici bir tatil yapmış idim.

İlk gün kandildi o yüzden denize inmedim. Çocuklara şekerler dağıttık. Köyden bize pişiler geldi, taratorlar geldi. Ama bu tarator bizim Şampiyon kokoreççisinde midye tava ile yediğimiz tarator değil. Bir baş sarımsağı saf zeytinyağı ile püre haline gelene kadar eziyorlar, bu sarımsak bir krem peynir kıvamına geliyor, kralların ağzına layık bir nefaset. Artık bu taratoru kabak haşla ona sürüp ye, bulgur pilavına katıp ye, börülce salatasının üzerine koy ye. Fakat burcu burcu sarımsak kokuyorsun köyde kimseler yanına yaklaşamıyor anacım .

İkinci günü torbamı alıp kendimi plaja attım, köyden her saatbaşı Akçay’a inen döküntü bir otobüsle. (75 kuruş bir bilet) Akçay evlere şenlik, hava da çok sıcak olduğu için popomu koyacak yer zor buldum plajda. Daha sonraki günlerde ise Akçay’dan bir dolmuşa daha binerek Dalyan’a doğru gittik (1 lira 25 kuruş) ve Turban otelinin önündeki plajda denize girdik, burası paralı değil, uzun serbest bir kumsal ve deniz şahane, kumluk ve derin. Akçay’a gidecek olursanız buradan denize girin.





Ah bütün gün kumlarda kebap olup serin sulara atlamak ne kadar güzeldi sayın seyirciler, çok güzel bir yanık tenim oldu, güzellendim, o yüzden bu hafta hep dekolte kıyafetler ile güzelliğimi sergiliyordum ama artık ramazan geldi, güzellikleri hapsedeceğiz el mahkum.

Neyse, efendime söyleyeyim, Akçay’da Levis outlet mağazası ile Olive City outlet merkezi açılmış. Ama zaman kısıtlı olduğu için gidemedim. Çarşamba günü Edremit pazarına indik, oradan da bir şey almadım, anca Hemşin miydi neydi meydandaki eski pastanede nefis dondurmadan yedik.

Akçay’da dondurma çok ucuz, kordonda sıra sıra dondurmacılardan ye ye doymazsın, bir külah alıp Edremit körfezini, denizin içinden fışkıran tatlı su kaynağını izleyerek dondurma yemenin keyfi büyük.

Tabii Akçay’a gidip çılgın teyzeme fal baktırmadan dönülmez, o yüzden üşenmeden kahveler yapıp falımızı fallattık. Bakalım çıkacak mı? Çıkmayacak mı?

Dönüşte ise peynir, zeytin, yağları yüklenip ağlaya ağlaya eve geldik, tatilin tadı damağımda kaldı, bir hafta kesinlikle yetmedi. İkinci haftamı da taa ekimde kullanabileceğim bu gidişle.

Kısmet.

11 Ağustos 2008 Pazartesi

bovling + köppek balığı + taksim turu + temizlik

Son birkaç günde yeni maceralar yaşadım sayın seyirciler. Önce geçen akşam minik Sinem beni bovling turnuvasına götürdü. Ben en son 5-6 yıl önce bovling oynamıştım, o da tek sefer. Neyse benimle epey bir uğraştılar, sonunda lobutları devirmeyi becerdim. Benim elimin ayarı bozuk, yamuk atıyorum, o yüzden kendim çapraz durdum ki topu atarken, top düz gitsin. Çok çapraşık yani. O topun ağırlığından da kolum ağrıdı. (3 el oynadık)


Bovling bitti (Cevahir'de idik), salondan çıktık, oyun alanında köpekbalığı çalışıyordu, bir nevi mini roller coaster. Biraz tırmandırıp şaaak diye düşürüyor, iki tur döndürüp bırakıyor. Ufak birşey. Sinem tutturdu buna binelim buna binelim. Yahu yapma etme dedim dinletemedim. Zorla bindik. Aman Allah! Neyse ki kısa sürüyor, 20 saniye falan herhalde , daha uzun sürse herhalde bayılırdım.


Ondan sonracığıma, cumartesi günü çıktım Taksim'e, uğurlu vize fotoğrafçıma gittim, biyometrik vesikalık foto çektirdim ama saçımı arkadan sıkıca toplamıştım , o yüzden saçım traşlı punk gibi çıktı dostlar fotoğraf. Tabii fotoyu görmek için 3 saat beklemek gerekiyordu, ben de mağaza gezdim. Benetton'daki indirimden bir adet haki bermuda, bir adet kolları fırfırlı gri atlet, bir adet siyah pileli kısa tünik aldım. Aslında elbise ama ben giyince tünik oldu. Neyse. İşte bu tüniğin altına bir de siyah tayt aldım Şirin doncusundan. Şimdi bu tayt, siyah tünik, üzerine de geçen sene aldığım gri trençkot ile Paris sokaklarında yürüdüğümü hayal ediyorum. Aahhhaha.

Mağaza geze geze o kadar yoruldum ki, girdim Gloria Jeans'de kremalı dondurmalı bir kahve içtim. Sonra da fotoğrafları almaya gittim. Fotoğrafçı da taa Tünel'de.

Tünel'den bir kez daha meydana çıkıp metro ile Cevahir'e geldim ama fazla dolanmadım burada. Şööyle bir Zara'ya Mango'ya baktım , içim açılmadı atladım otobüse Akmerkez'e geldim. Buradaki Mango'dan vişne çürüğü bir tişört aldım ve turumuzun sonuna gelmiştik.

Eve geldiğimde hem açlıktan hem yorgunluktan bayılacak halde idim. Yine de Bebek'e kadar yürüdüm, saçımı kestirmek için ama kuaförüm hala tatilde. Yahu kaç haftadır dönemedi adam! Benim saçımı kestirmem lazım. Saçımdan nefret ediyorum.

Kös kös eve dönüp yemek yedim ama haşlama mısır, semizotu ve barbunya fazla geldi. O günden beri biraz hazımsızlık çekiyorum.

Pazar günü ise evlere şenlik, Özgür Meral'in yeni evini temizlemeye gittik dostlar. Önce İkea'ya uğradık ama yeni evliler istedikleri gibi birşeyler bulamadılar. Ama ben Daim çikolatası buldum. Hani şu içi çıtır karamelli İsveç çikolatası aman aman aman.



Sonra da akşama kadar evi süpürdük, sildik, yıkadık. Daha çok iş var ama eli yüzü düzeldi bari evin. Güle güle otursunlar.

Ve sonra yine karanlık bir pazartesi günü , işe dönmüştük.