20 Haziran 2021 Pazar

EZEL, BİR RETROSPEKTİF - 2.Kısım

***Dikkat! Bu yazı Ezel dizisi hakkında spoiler içermektedir***

 

Birinci Kısım burada: Ezel, Bir retrospektif - 1.Kısım


Ezel, romanı andıran senaryosu, unutulmaz sahnelere eşlik eden heyecanlı müziği ve tabii yönetmenin hareketli, yaratıcı anlatımı kadar çarpıcı karakterleri ve her bir karakteri mükemmel bir oyuncunun canlandırması ile efsane olmuş bir diziydi.


Ezel Bayraktar - Kenan İmirzalıoğlu: Ezel'in her aynaya baktığında içinde yaşadığı kişilik bunalımını, Eyşan'ı asla unutamamasını, ailesine duyduğu sevgiyi bize çok güzel aktardı. Rolün gerektirdiği karizmaya da sahipti. Benim hiç unutmadığım sahnesi, kardeşi Mert öldüğünde "Öldür beni Dayı, öldür beni!" diye kahrolarak ağlamasıdır. 

Dizinin akıllara kazınmış bir sahnesi de Ezel ile ekibinin yan yana dizilip İstiklal Caddesi kalabalığında, gaza getirici müzik eşliğinde yürümeleriydi. Çok severdim Ezel ile arkadaşlarının İstiklal'de yürüme sahnelerini.

Finalde Ezel'e ne olduğu sorusunun ucu açık bırakılmıştır. Cengiz'i öldürdü, Ali'yi affetti. Ölmekte olan Eyşan'ı alıp, Dayı'nın ona seneler önce verdiği yüzükteki esrarlı sıvıyı içti. Sonra artık büyümüş olan Can'ın deniz fenerinde yaşayan bir adamı ziyaret ettiğini gördük. Adam Ömer'in klasik kafa kaşıma hareketini yaptı ve dizi orada bitti. Final bölümünün ismi "Ama Herkes Ölmez" idi.



Ramiz Karaeski - Tuncel Kurtiz: İlk sahnesinden itibaren diziyi onun için izledim. En güzel tiradlar onun için yazıldı, dizi boyunca yaptığı edebi alıntılarla Ezel'e seviye atlattı.

Hapishanede Ömer'e: "Kaderimiz avucumuzun içinde gizlidir. Niye bilir misin. Gerektiğinde saklayabilelim diye. Çünkü güç gizden gelir. Gerçek niyetini kimse bilmeyecek. Kaderin sırrındır. Kaderini kimseyle paylaşmayacaksın."

Kolundaki dövme, en unutamadığım: "Kimsin sen? Şüphesiz sen, sen değilsin"

Dışarıda, Ezel'den şüphelenen Kerpeten Ali, Ramiz Karaeski'nin ismine ulaşır. İsmi Tefo'nun avucuna yazıp bu adamı bulmasını ister, sonra da Dayı'dan lafı yer: "Bu şehirde kimin avucuna ismimi yazsalar, önce bana gelir."

Henüz üçüncü bölümde Oscar Wilde alıntısıyla bu dizinin başka bir seviyede olduğunu eşe dosta gösterir: "Çünkü herkes öldürür sevdiğini, ama herkes öldürdü diye ölmez"

Kerpeten Ali'nin adamları Ramiz Karaeski hakkında bilgi toplar: "Eli iyi kağıt tutarmış, ters Ramiz derlermiş. Hem tersi kötüymüş, hem de dayı, kağıtları şöyle elinin tersiyle kesermiş. Dört kez pusuya düşürülmüş. Vücudumdakiler yeter diye namluya fazladan mermi sürmezmiş. "

"Hasan Sabbah'ın hikayesini bilir misin kardeşşş?"

Yine en sevdiklerimden: "Unutma! Bin kere dönsen de o güne, bin kere ihanet edecekler sana. Herkes doğasının gereğini yapar. Bin kere ihanet etseler de sana, çaresi yok, bin kere daha gidersin yanlarına."

Sadakat tiradı:

"Sadakat... ne menem şeydir bu sadakat. Sadakat sır saklamak mıdır, sessiz kalmak mıdır kıyametin kopacağını bile bile. Ölüm gibidir sadakat, pazarlığı olmaz. Bir kere çizgiyi geçtin mi, yoktur dönüşü. Ne umutlar fısıldarsa fısıldasın sana, hayat çeker gider, sadık kalmaz sonunda. Ama kötülük öyle mi? Hep yanı başındadır insanın. Sözler verilir, sözler unutulur. Gün gelir ihanet eden sadakat ister. Sadaka gibi verilmez sadakat. İsteyen hepsini ister. Sevdiğine sadık kalan adam kendinden vazgeçebilen adamdır. Sadakat sevdiğinin kalbini çıkarıp avucunda tutmaktır. Ama sadakat gerektiğinde o yüreği fırlatıp yere atmaktır. Sadakat ya birine doğru koşmaktır ya da birinden kaçmaktır. Sadakat erdem değildir aslında, sevgiden kör olmaktır. Hep kaçtığın şeye eninde sonunda yakalanmaktır sadakat. Yemin etmeden bir daha düşün çünkü sadakatle başlayan her şey ihanetle biter."



Genç Ramiz Karaeski - Ufuk Bayraktar: Dizinin ikinci sezonunda geçmişteki hikâyeyi anlatan bölümlerde genç Ramiz'i oynadı ve mükemmel canlandırdı bu ikonik karakteri. Ramiz İstanbul'a gelip yeraltı dünyasına girmiş, önce Jilet Ahmet'i bertaraf edip mekanına sahip olmuştu. O bölümde kestiği racon efsanedir:

"Jilet Ahmet sevdiğimiz bir abimizdi. Janti adamdı, adabı giyinmeyi çok iyi bilirdi. mesela ben bilmem. Çok gülerdi, ben gülmem. Bu kapıdaki arkadaş abi köye para dediğinde sırtını dönerdi. Ben dönmem. Agop, abi beni kapıdan al dediğinde dalga geçerdi. Ben geçmem. Jilet Ahmet sevdiğimiz bir abimizdi ama parayı da bir tuhaf dağıtırdı. Ne varsa elinde gene döner dolaşır onun elinde kalırdı. Benim kalmaz. Bizde para masaya konur. Herkes ihtiyacı kadarını alır. Jilet abim silahını adamına taşıtırdı. Ben silahımı saklamam. Abim bu masaya şöyle fiyakalı, ama biraz da yamuk otururdu. Ben arkamı arkadaşlara verince, şöyle yaslanırım bir geriye. Koltuk sende kalsın kardeş, arkamda durma yeter."

Zengin aile çocuğu Kenan Birkan ile bu dönem tanışmıştı Ramiz. İkisi de assolist Selma Hünel'e aşıktılar ancak Ramiz evliydi, oğulları vardı. Kenan'ın abisi, eğer Ramiz ortadan kalkarsa Kenan eve döner diye düşünüp Hayratlı namlı kabadayı ile bir plan yaptı. Ramiz, Hayratlı'nın sağ koluydu ancak Ramiz'in çok güçlenmesi Hayratlı'yı rahatsız ediyordu. Ancak olaylar, bu alemlere girmek isteyen Kenan'ın, Hayratlı'yı öldürmesi ile sonuçlandı. Ramiz, Kenan'ı uzaklaştırıp sakladı, o yokken de Selma ile ilgilenmeye başladı. Bu esnada Selma ile Kenan nişanlanmışlardı. Ramiz ise ilk gördüğü andan beri aşıktı Selma'ya. Kenan'ın yokluğunda Ramiz ile Selma yakınlaştılar ancak Kenan geri dönünce birbirlerinden uzak durmaya karar verdiler. Selma'nın aşkından emin olamayan Kenan, Selma'ya tecavüz ederek kendisiyle evlenmeye zorladı. Düğün günü işte o meşhur Karagözlüm Gazinosu olayı yaşandı. Ramiz Kenan'ın abisinin gırtlağını kesti, Selma da bir cam parçasıyla Kenan'ı deşti. Genç Kenan'ın burada "Öldür beni Dayı" diye haykırması müthişti. Bu olaylar "Kurtar Beni" isimli bölümde yaşandı.



Ali Kırgız (Kerpeten Ali) - Barış Falay: Dizide Dayı'dan sonra en sevdiğim karakter Kerpeten Ali idi. Üstelik leş bir tipti. Gençliğinde meyhane kavgasında masum bir genci öldürmüş, babası da suçu üstlenip oğlu yerine hapse girmiş. Buna da sen adam ol diye vasiyet etmiş. Ali, babasının vasiyetini katil ve hırsız olarak yerine getirebileceğini düşünmüştü.

Ali, Ömer'in mahallesinde araba tamircisiydi, Ömer'i de kardeşi gibi severdi. Ama Eyşan'ın babası Yakışıklı Serdar hayatını değiştirecek soygun planıyla gelince, Ömer'e rahatlıkla ihanet etti. Ali, o kumarhane soygununda koruma görevlisini öldüren kişiydi. "Sen ölücen kardeş, sen ölücen ki, biz yaşayalım!". Soygun parasını çarçur etmiş, beş parasız kalınca Cengiz'in yanına dönerek kumarhanelerin güvenlik şefi olmuştu. Doğrudan arabayla girdiği havuzlu değişik bir evi vardı. Dizinin ilerleyen bölümlerinde,soygunda öldürdüğü koruma görevlisinin oğlu Eren'le bir süre takılmış, Tefo'nun yanlışlıkla vurmasıyla Eren ölünce bu arkadaşlık sona ermişti. Allah günah yazmasın da, sürekli bağırarak konuşan sayko Eren vefat ettiğinde hepimiz rahat nefes almıştık.

Ali, hikâye boyunca evrildi, sonunda aydınlık tarafa geçen, Ömer'in affettiği ve oğlunu emanet ettiği kişi Ali idi. Ali'yi dönüştüren en önemli unsur, Tefo ile büyük dostluğuydu. Ali Abi diye öyle bir seviyordu ki Tefo Kerpeten'i, bence adeta aşk yaşıyorlardı, en unutulmaz TV ikilisiydi Kerpeten Ali & Tefo.

Ali, dizideki en eğlenceli tipti, Barış Falay'ı bu rolde izlemek büyük zevkti. Dayı'nın oyunlarına kandıkça "Noluyo lan" diye şaşırmaları, Eyşan'ın saftirik kız kardeşi Bahar'a karşılıksız aşkı unutulmazdı. Elini kolunu sallayarak yürümesi bile eğlenceliydi. En güzel sahnesi herhalde Ezel'in aslında Ömer olduğunu öğrendiği ve hemen akabinde kendini Ezel için feda ettiği sahneydi. Ölmeden önce de "hakikaten Ömer'sin değil mi, bok yoluna gitmiyorum değil mi?" diye sormasıyla güldürmüş, ölümden dönmesiyle de çok sevindirmişti. Finalde Ezel ölüme giderken Ali abisini affetti. "Ben Cengiz'i cezalandırmaya, seni affetmeye, Eyşan'ı da alıp gitmeye gelmişim. Meğer buymuş benim mutlu sonum" 

Ali ikinci sezonda Ramiz Dayı'nın ceylan gözlü kızı Azad'la evlendi, oğullarına da en sevdiği arkadaşının hatırasını yaşatmak için Tevfik ismini verdi. Dizide mutlu sona kavuşan bir tek Ali abi oldu, kendisini ve Barış Falay'ın şahane oyunculuğunu çok sevdiğim için buna itirazım yok.



Tevfik Zaim (Tefo) - Sarp Akkaya: Sarp Akkaya'nın Tefo tiplemesi inanılmazdı, iki sezon boyunca hiç kötü performansı olmadı, o ezikliği, o azap çeken hâlini mükemmel canlandırdı. Dayı'nın casusu olarak Ali'nin yanına yerleştirilmişti Tefo. Ama sonunda Ali'yi sevdi, can dostu oldular. Bir ara gitti, ortadan kayboldu, döndüğü bölümde sevinçten çığlık atmıştım.

Tefo, ailesinin baskısıyla kız kardeşini öldürmüş, hapishanede Dayı'nın eline düşmüş cahil bir çocuktu. Ezel de Dayı da hep itip kakarlardı Tefo'yu, ama o hep sadıktı. Sonunda en çok Ali Abisini sevdi. Bir de Şebo'yu. Ezelin çocuksu asistanı sarı şeker Şebnem'e tutulmuş, hatta sonunda evlenmişti onunla.

Maalesef Tefo için tabii mutlu son yoktu bu hikâyede. Temmuz'un çocuk katillerinden biri Tefo'yu öldürdü. Dizide ölümüne en çok üzüldüğüm karakter Tefo'dur.



Cengiz Atay - Yiğit Özşener: Yiğit Özşener tek kelimeyle destan yazdı bence bu rolde. Cengiz aslında en gerçekçi karakterdi, son derece bencil ve tüm eylemlerinde bu sebepten kendini haklı gören hakiki bir tipti. Cengiz gençliğinde Eyşan'la beraber casinoda çalışıyordu, Eyşan Cengiz'in en yakın arkadaşı Ömer'i seviyordu. Cengiz ise Eyşan'a deliler gibi aşıktı. Tutkudan gözleri kararan Cengiz, Serdar'ın planını kabul edip en yakın arkadaşına komplo kurmaktan hiç çekinmedi. Kumarhane soygunundan sonra oteller zinciri ve casinolar kurup son derece zengin bir hayat sürmeye başladı. Bu arada Eyşan, Ömer ile geçirdiği geceden hamile kaldığı için çocuk senden diyerek Cengiz'le evlendi.

Cengiz'le ilgili unutamadığım sahne, Eyşan'ı ona acı vermek için "Can senin çocuğun değil, Ömer'in çocuğu" dediği zaman kılı kıpırdamadan "Biliyorum" diye gülmesiydi. Ezel intikam planı için önce Cengiz'e yaklaştı, arkadaş oldular. Beraber pavyona gittikleri, sonunda Ali'yi de çağırıp bir güzel dayak yedikleri bir sahne de vardı sevdiğim. Cengiz sokakta aydınlık ve karanlık yol ayrımına geldiğinde her zaman karanlıktan yürürdü, doğası öyleydi. Bütün dizi boyunca sürekli taraf değiştirdi, sürekli ihanet etti, doğasına uygun davrandı. "Hadi bee" lafını her duruma uygun kullanabilirdi. Finalde ise hastanede yatan Eyşan'a tecavüz edip bıçaklaması affedilmezdi. Sonunda Ezel Cengiz'i öldürdü. Zerre üzülmedik tabii onun ölümüne. En zor karakter belki de oydu ama Yiğit Özşener kusursuzdu bu rolde. Ramiz Dayı'ya kestiği "umrumda değil" raconu unutulmazdı:

"Umrumda değil. Sizin efsaneniz, sizin cesaretiniz, gücünüz, aklınız hiç biri hiç biri umrumda değil Ramiz Bey. Ben herkesi yenerim bu oyunda neden söyleyeyim mi? Çünkü umrumda değil. Bana Ömer'i hatırlatıyorsun, umrumda değil. Bana aşık olduğum kadından bahsediyorsun, beni çözdüğünü zannediyorsun, umrumda değil. Ben Ali değilim. Ben Ezel değilim. Ben Ömer değilim. Ben her seferinde yenerim seni bu oyunda. Çünkü umrumda değil. Ama senin umrunda. Blöf mü yapıyorum, çocuğunun nerede olduğunu bilmiyor muyum? Belki. Ama ya biliyorsam? Ya şimdi ben böyle seni deminden beri böyle lafa tutarken, senin çocuğunun yerini bulduysak. Ve onu iyice dövüp düşmanlarına teslim ediyorsak. Şimdi anlıyor musun?"



Eyşan Atay - Cansu Dere: Eyşan'ın hayattaki şanssızlığı Yakışıklı Serdar'ın kızı olmaktı. Deneyimli bir dolandırıcı olan Serdar, güzel kızını kurduğu oyunlarda kullanmaktan, hedefleriyle ilişki kurmaya zorlamaktan çekinmedi. Eyşan'ın küçük ve hasta bir kız kardeşi vardı: Bahar. Eyşan, Ömer'i aldatıp kumarhane soygununu Ömer'in üzerine yıkmaya bu yüzden razı oldu, Bahar'ın ameliyat parası için. Mahkemede yalancı tanıklık yaparak Ömer'i hapse yolladı. Sonra da Cengiz'le evlenip Ömer'den olan oğlu Can'ı Cengiz'le büyüttü. Hapishane yangınında Ömer'in öldüğünü öğrendiğinde Eyşan'ın da içinde bir şeyler ölmüştü. Hep biraz donuktu Eyşan, asla unutamıyor, kendini de affedemiyordu. Sık sık mezarlığa gidip Ömer'in mezar taşı ile konuştuğunu izlerdik dizide. 

Yıllar sonra otele gelip büyük miktarda kumar oynayan esrarengiz yabancı yavaş yavaş Eyşan'ın hayatına girmeye başladı. Ezel yanlış hatırlamıyorsam Can'ı kaçırtıp sonra da kurtararak ailenin içine girmişti. Ezel planlı bir şekilde Eyşan'ın kız kardeşi Bahar'ı baştan çıkartırken Eyşan'la da oynamaktan geri kalmıyordu, sonunda Eyşan Ezel'e aşık oldu, İstiklal Caddesi'ndeki muhteşem öpüşme sahnesini kim unutabilir? 

Cansu Dere bu rolde çok güzel ve seksiydi, role de cuk oturmuştu. Özellikle Bahar'ın öldüğü bölümdeki oyunculuğuna bayılmıştım. Eyşan ikinci sezonda Kenan Birkan'a karşı kurdukları detaylı komploda kilit rol oynadı. Finalde ise feci şekilde öldü. Ama Ezel/Ömer onu affetmişti.


Temmuz Kocaoğlu - Rıza Kocaoğlu: Dizideki en arıza, psikopat karakter buydu. Gerçek ismini uzun süre öğrenemedik ve kendisinden "kenafir gözlü converse'li katil" olarak bahsettik hep. Temmuz'un maviş gözleri, boğazına kadar ilikli gömleği, el örgüsü süveteri vardı. Kısa paçalı pantolon ve converse ayakkabı giyerdi. Kurbanlarını 3 kurşunla öldürürdü, bir kafaya iki göğüse.

Temmuz'u kimsesiz çocuklar yurdundan Mevsimler Evi isimli suikast grubu evlat edinmişti. Kenan Birkan için çalışırdı, izi sürülemeyen faili meçhul cinayetlerin adamıydı. Bahar'ı, Kamil'i Selma'yı öldürmüş; Azad'a korkudan çocuk düşürtmüştü. Bir antika dükkanı işletir, evinde patik giyer öyle dolaşırdı. Küçükken askerlerce öldürülmüş Manolya diye bir ikiz kız kardeşi olduğundan, Temmuz'un evindeki her şey ikişer taneydi. Rıza Kocaoğlu harika oynamıştı bu tipi. 

Temmuz, ikinci sezonda belasını buldu, Kerpeten Ali Temmuz'u soyup önce taşaklarına sonra da kafasına sıkarak öldürüp denize attı.


Serdar Tezcan (Yakışıklı Serdar) - Salih Kalyon: Yine müthiş yazılmış ve oynanmış bir karakter. Serdar, maşayla tutulacak adamdı, bütün pislikler bunun başının altından çıktı. Oyunu o kurar en büyük parsayı da o toplardı. En başta soygunu o planladı, ikinci sezonda kardeşi Mert'i arabayla çiğneyip Ezel'in karanlık tarafa geçmesine o sebep oldu. Tek başına spin off dizisi yapılabilecek zenginlikte bir tipti. Herkesi manipüle edebilir, herkesi kandırabilir, yumuşak karnını bulup herkesi tehdit edebilirdi. Dizideki en kötü karakter belki de babacık Serdar idi.

Serdar'ın unutamadığım sahnesi, Cengiz'le dalga geçtiği zamandı. "Sen de bu var" deyip kafasını gösterir, "Ama bu yok", burada kalbini gösterecek sanırsınız ama hayır, eliyle altı okka taşak hareketi yapar. Mükemmel bir sahnedir.

Serdar belki de Ezel'i çözmeye başlayan ilk karakterdi: "Bunun dışı Ezel ama içi bildiğin Ömer". 

Serdar'ı ikinci sezonda kızı Eyşan vurup öldürdü.


Kenan Birkan - Haluk Bilginer: Kenan Birkan, ilk sezonda yaratılmış bir karakterdi. Ramiz Dayı'nın en büyük düşmanı olduğunu biliyorduk. Gençliklerinde Ramiz'le İstanbul'un altını üstüne getirmişler, sonra bir gün, gazinoda otururken Ramiz bakmış, saldıracak bir tek Kenan kalmış. Pençelemiş Kenan'ı Ramiz. Kenan "Öldür beni Dayı" diye yerlerde sürünmüş o gün. Böylece hasım olmuşlar.

Kenan Birkan'ın ikinci sezonda diziye katılacağı belli olunca bütün yaz bu rolü kim oynayacak diye yer gök yıkılmıştı. Başka bir dizi karakteri için bu denli heyecanlı bir bekleyiş yaşanmamıştır zannederim. Sonunda Haluk Bilginer olağanüstü bir yorumla bu karakteri canlandırdı. 

Kenan eski moda kabadayılardan değildi. Modern ve son derece şık bir adamdı. Kibar biri olduğu içi tanımadığı insanlarla sizli bizli konuşur, ince esprilerle lafı gediğine koyardı. Ezel ile ilk karşılaşmasında "sönü öldöröröm" diye dalga geçmesi müthişti. 

Kenan çok zengindi, gücün doruğundaydı. Ramiz'den tüm benliğiyle nefret etse de onu sevmekten vazgeçememesi, ona hâlâ Ramiz Abi demesi pek dokunaklıydı.

"Ben seni nasıl yendim biliyor musun Ramiz abi. Hiçbir şey hissetmeyeceğime kendime söz verdim. Yaptığım her şey nasıl yalan biliyor musun? O gülmeler, kıvırmalar hayattan tat almalar nasıl yalan biliyor musun? Hani sen o bıçağı aldın benim içimi oydun ya işte ben seni öyle yendim Ramiz abi! Bir daha içine hiçbir şey koymadım hepsi rol. Öyle duygulara izin yok." 

Kenan'ın malikanesinde bir sırlar odası vardı, tabii Eyşan gizlice kapısını açmayı becerip içeri girmişti, Kenan'ın geçmişe dair her şeyi burada sakladığını görmüştü. 

Kenan Birkan, nasıl öleceğini biliyordu çünkü Ezel ona şöyle demişti: "Senle ben aynıyız Kenan. Tek bir farkla. Senin bildiğin bir şeyi ben bilmiyorum: Nasıl öleceğini! Sen nasıl öleceğini bileceksin Kenan! Çünkü şimdi ben sana söyleyeceğim. Bu hafta bitmeden kendi odanda, kendi başına, kendi silahını kafana dayayacaksın. Kendini öldüreceksin."

Kenan Birkan'ın tek hatası Eyşan'a aşık olmaktı ve bu aşk Kenan'ın sonunu getirdi.

Kenan düğün gününde, kusursuz bir cinayete kurban gitti, aynı Ezel'in söylediği gibi, odasında elinde silahla, intihar etmiş olarak bulundu. Ama aslında orijinal ekibin kurduğu oyunla Ali vurup öldürmüştü Kenan Birkan'ı.

Kenan'ın söylediği ve unutamadığım cümle: "Sadece ahmaklar ölülere borçlu kalır."




Genç Kenan Birkan - Cahit Gök: Kenan oldukça zengin bir ailenin çocuğuydu ama aklı fikri yeraltı dünyasına girmek, kabadayı olmak, racon kesmekteydi. Ramiz İstanbul'a ilk geldiği gün garda karşılaşmışlardı. Ramiz kaba kuvvetken, Kenan zekayı temsil ediyordu. Gazinonun hesabını kitabını filan Kenan tutuyordu. Ramiz Jilet Ahmet'i deşip öldürdüğünde oluk oluk kusmuştu. Ramiz'i kitaplarla o tanıştırmış, böylece Ramiz salt kaba kuvvetle bir yere gelemeyeceğini anlamıştı.

Karagözlüm Gazinosunda yaşanan trajedinin sebebi Kenan'ın Selma'ya olan aşkı idi. Selma Ramiz'i seviyordu ama Ramiz evliydi. 70'lerden 80'lere uzanan hikâyede Kenan Selma'dan hiç vazgeçmedi. Sonunda kadına tecavüz edip hamile bırakarak evlenmeye mecbur etti. Bunu öğrenince çıldıran Ramiz düğün günü gazinoyu bastı, Kenan'ın kurduğu pusuda yaralandı. Ancak o da Kenan'ın abisi Selim'i ele geçirmişti. Kenan'a Selma'yı bırakıp gitmesini yoksa Selim'i öldüreceğini söyledi. Kenan abisine sırtını dönünce Ramiz Selim'in gırtlağını kesti, Selma da bir cam parçasıyla Kenan'ı deşti. "Öldür beni Dayı!" diye haykırsa da Kenan'ı öylece abisinin cesediyle bırakıp gittiler. 

Bu olaydan sonra Kenan, Ramiz Karaeski'nin üç oğlunu aynı gün öldürttü. Ramiz ile Selma'nın kızı Azad'ın peşine de Temmuz'u taktı. Kenan, Selma'nın doğuracağı çocuklarının öldüğünü sanıyordu, halbuki Selma onu evlatlık vermişti. Yıllar sonra Kenan kızını buldu ancak onu evlat edinmiş ailesiyle ne kadar mutlu olduğunu görünce kimliğini açıklamadı.



Ömer Uçar - İsmail Filiz: Ezel'in orijinal hâlini canlandıran oyuncu bu role cuk oturmuştu. En unutulmaz sahnesi, Ömer hapisteyken Eyşan'ın ziyarete gelip onunla konuşmaya çalıştığı andı:

"Sakın. Sakın tek bir kelime daha edeyim deme. Sakın tek bir yalan daha söyleme. Niye biliyor musun? Çünkü inanırım. Onca şeyden sonra şimdi tek bir cümle et, gözlerime bakıp beni sevdiğini söyle, gerçek olmadığını bal gibi bilirim ama yine de sana inanırım. O yüzden tek bir an bile beni gerçekten sevdiysen sakın..."



Bahar Tezcan - Sedef Avcı: Eyşan'ın hasta kız kardeşi bir saflık ve masumluk abidesiydi. Ezel'e aşık oldu ama ablasıyla sevdiği adamı çok ilginç bir pozisyonda basınca kahroldu. Kerpeten Ali Bahar'a aşıktı. Bahar sanki ona bir şans tanıyacaktı, ancak ilk sezonun sondan bir önceki bölümünde, kenafir gözlü katil uzak mesafeden Bahar'ı vurup öldürdü. Bahar'ın en unutulmaz sahnesi beyninin kafatasından fışkırdığı o sahneydi. 




Meliha Uçar - İpek Bilgin: Ömer'in kör anası rolünde İpek Bilgin oyunculuk dersi verdi, bildiğin döktürdü. Meliha baştan sona Ezel'e inandı, oğlunu kokusundan tanıdı, sonuna kadar destekledi. Hatta bir bölümde kendini sokaklara atıp Ramiz Dayı'yı azarlamıştı. Meliha önce Ömer'ini kaybetti, sonra buldu ama ikinci sezonda Mert ölünce mahvoldu. Mert annesini her yere götüren, ona hep destek olan biricik evladıydı. Zaten kör olan Meliha'nın Mert öldüğünde "Kör oldum ben Mümtaz, kör oldum!" diye ağlaması çok etkileyici bir sahneydi. Yönetmen bu sahnede birden kamerayı baş aşağı çevirmiş, Uçar ailesinin nasıl alt üst olduğunu bu şekilde anlatmıştı. Mükemmel bir sahneydi. 

Meliha sonuçta Ezel'i de kaybetti ama torununa kavuştu.


Mümtaz Uçar - Beyazıt Gülercan: Ömer'in babası Mümtaz Bey, Ezel'i asla kabul etmedi, hep dışladı. Ona yanaşmak istemedi. Ta ki dizinin finalinde Ezel veda etmeye geldiğinde içeriden çiftesini alıp geldi ve "ne istersen oğlum" diye ağladı. Sonunda oğluna haklarını helâl etti, Mümtaz'ın kilit sahnesi de bu idi.



Mert Uçar - Kemal Uçar: Ömer'in küçük kardeşi mert bir gazeteci idi. Yıllar sonra kumarhane soygununu araştırmaya başlamış, gerçeği öğrenmeye çalışmıştı. Sonra yanlış yönlendirmeler sonucu abisinin suçlu olduğuna kanaat getirmişti. Mert'in ikinci sezondaki ölümü, Ezel'in karanlık tarafa geçip Kenan Birkan'a savaş açmasına sebep olmuştu.



Kamil Çalıca - Gürkan Kip: Ezel'in pos bıyıklı koruması Kamil, aynı zamanda ağlama duvarı görevi görüyordu. Ezel, Eyşan'a karşı bastıramadığı hislerini daima Kamil'e açardı. Kamil'in kenafir gözlü Temmuz tarafından öldürülmesi büyük şoktu.



Şebnem Sertuna - Bade İşcil: Kısa sarı saçlarıyla çok güzel ve neşeli Şebo, Ezel'in sevimli asistanıydı. Tefo ile aşk yaşayıp evlendi ama sonunda Tefo ölünce yalnız kaldı. İkinci sezonda Cengiz'in tarafına geçmişti.



Azad Karaeski - Burçin Terzioğlu: Azad, Ramiz Dayı'nın herkeslerden sakladığı kızıydı. Ceylan gözlü güzel kızı ilk başta erkek sanmıştık, güzel bir sürprizli sahneyle kimliği açığa çıkmıştı. Azad başta uzak dursa da zamanla babasına yakınlaştı. Sonunda Kerpeten Ali ile evlenip bir nevi yeraltı dünyasının anası oldu.



Selma Hünel - Nurhan Özenen: Bir zamanların meşhur assolisti Selma Hünel, Nişantaşı'nda şık bir dairede yaşardı. Ramiz Dayı meşhur "Bir İhtimal Daha Var" oyununu, Selma'yı kurtarmak için çevirmişti. Selma, Dayı'nın deyimiyle, kabadayılara pabuç bırakmaz, ne isterse onu yapardı. İkinci sezonda, biricik kızı Azad'ın düğününde, Temmuz Selma'yı öldürdü. 



Genç Selma Hünel - Zeynep Köse: Assolist Selma Hünel, Ramiz Karaeski'nin hayatının aşkıydı. Ramiz gazinoya geldiğinde, önde oturanlar orayı boşaltır, yerlerini Dayı'ya verirlerdi. İkisinin şarkısı "Böyle Bir Kara Sevda Kara Toprakla Biter" idi.

Ramiz Selma'ya ilk görüşte aşık olmuş, Selma ise Kenan'la nişanlanmıştı. Kenan'ın Selma'yı evlenmeye mecbur etmek için kıza tecavüz ettiğini öğrenen Ramiz gazinoyu bastı (meşhur Karagözlüm Gazinosu vakası), Kenan'ın abisini öldürdü. Kenan'a hamile olan Selma'nın düşük yaptığını söylediler. Selma kızını Antep'te doğurdu ve evlatlık verdi. Ama o zamandan sonra Selma asla eskisi gibi olamadı.


Pazartesi işten gelip televizyonu açmak, Ezel'in jeneriğini son ses dinlemek harika bir zevkti. Bu güzel diziyi yaratıp bize sunan herkese sonsuz teşekkür ederim.


EZEL

İhanet onları ayırdı, intikam birleştirecek!


Yapım: Ay Yapım, Kerem Çatay

Senaryo: Kerem Deren, Pınar Bulut

Müzik: Toygar Işıklı

Görüntü Yönetmeni: Veysel Tekşahin

Yönetmen: Uluç Bayraktar

4 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. En sevdiğim dizilerden yorumlama için teşekkürler ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Benim arkadaşlarım da hep bu diziyi önerir. Belki bir gün izlerim bende

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.