29 Ekim 2007 Pazartesi

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

"Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin , namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım."
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

28 Ekim 2007 Pazar

Righteous Kill - Downtime - TIME

Al Pacino ile Robert de Niro film çekimlerine tam gaz devam ediyorlar

Righteous Kill - Downtime - TIME
Allahım ne kadar mutluyum, işte yine hayatımızda beklemeye değer birşey var, Al Pacino'nun yeni filmi geliyor

24 Ekim 2007 Çarşamba

Sevgili Günlük

Ne zamandır günlüğümü yazamamışım, sevenlerim merak etmiş sağolsunlar.

O vakit anlatalım bakalım Miss Judy Abbott neler yapmış:

Aaa önce şunu söyleyeyim, dün Kanyon'daki D&R'da GQ dergisinin özel bir sayısını buldum, 50. yıl sayısı galiba, kapakta gencecik bi Al Pacino. O duygulu Michael Corleone gözleri ile bana bakıyor. İşte o kapağı tarayıp Lady Charlotte'a göndermeli idim.

Bir de seyyahat dergisi aldım, Avrupa'da muhakkak görmemiz gereken 100 destinasyonu tek tek anlatan, mükemmel bir eser, 10 ytl.

Asıl haber ise Cumartesi gecesi yaptıklarımız. Gece bizim kızlarla buluşacak idik, ben de sabah kalkmış tembel tembel kahvaltı yaparken kuzenim La Capitana aradı, kendisi bir alışveriş krizine girmiş idi, tek tek alışveriş merkezlerini dolaşıyor idi ve yardım etmez isem çıldıracak halde idi.

Hadi kalktım, toparlandım, Cevahir'de kuzeni yakaladım, mağazaları dolaştık, aile dedikodusu yaptık bolca, gülmekten yarıldık tabii bu arada. Sonuçta kuzenim oğluna palto, don, fanila falan almış idi. İşte evli ve çocuklu arkadaşların olayı bu dostlar.

Starbucks'da kahve içip tavuklu jambonlu sandöviçler yedikten sonra kuzenim kocacığıyla sinemeya gitti, ben de metroyala Taksim'e gelip arkadaşlarımla buluştum. (Megavizyon fırsat dvdleri köşesinden Toy Story 11 Ytl.)

Kararlaştırdığımız saatte sadece Didem ile minik Ceyda geldiler, tabii ben çok kızdım köpürdüm, bir daha onlarla buluşmayacağım diye geç kalan arkadaşlara tehditler savurdum falan. Beni sakinleştirmek için Kafe Krepen'e götürüp kola içirdiler, bu arada ortaya çıktı ki, Tuğba ile Sinem işteler, Ayfer akşamdan kalma, Deniz trafikte takılmış, Gülcan da kokoş işlerle meşgul.


Ekip toplanınca Nevizade'ye gidip Vera'da girişte kalabalık bir masa yaptık, şefim patates getir, şefim çerez yolla diyerek masayı donattık.


Biralar gırla gitti, birkaç tane duble patatates, iki tane sosis tabağı, iki tane börek tabağı, çerezler derken iki tane de tekila patlattım


O kadar yemeye içmeye kişi başı 25 Ytl ödedik. Üzerine de meydana çıkıp köşede hamburger yedik, biraları bastırsın diye püahahaha. Sonra da metroya binerek minik Ceyda ile eve döndük.
İşte bu şekilde yuvarlanıp gidiyoruz.

15 Ekim 2007 Pazartesi

REAL FIESTA --> İNGİLTERE

Oh Allahıma şükürler olsun, günler boyu geceyarılarına kadar çalışıp Real Fiesta seyyahlarının Londra maceralarını yayınlamış idim dostlar, o vakit hemen tıklayın :

REAL FIESTA --> İNGİLTERE



14 Ekim 2007 Pazar

Türkan Şoray izlerken seyahat hatıraları yazmaya çalışmak

Birkaç gündür bayram sebebiyle evdeyiz, gece üçte yatıp öğlen birde uyanıyoruz, çikolata şeker yiyerek yan gelip yatıyoruz.

O halde bu durumda Londra seyahat günlüğümü de yazıp bitirmiş olmam gerek değil mi dostlar? Ama nerde, daha dördüncü sayfadayım ve altı sayfa daha yazmalıyım. Çünkü televizyonu bir açıyorum bir Türkan Şoray filmi, mesela Kara Gözlüm. Türkan bu filmde güzelliğinin dorğunda iken, Kadir İnanır çirkinlik abidesi gibi görünüyor, neden öyle olmuş anlamadım.

Fakat ne kadar güzel bir film, Kara Gözlüm.

Türkan fakir bir balıkçı kızıdır, Kadir iste fakir bestekar. Son derece eğlenceli bir takım olaylar silsilesinden sonra (filmde kullanılan argo harikulade), Türkan Kazablanka gazinosunda assolist olur, Madama Sürpik'ten 10 derste adabı muaşeret dersi falan alır, koparız bu sahnelerde. Gazinoda ise nihansin dideden şarkısı ile prova yapadursun, Şopen Kadir onun için, Kara Gözlüm şarkısını besteler. Bu arada genç çift beraberce uçurtma uçurup pamuk şekeri yemektedirler.

Ve Türkan ilk gecesinde (Belkıs Özener'in sesiyle) sevemedim karaa göözlümm diye şarkı söylemeye başlarken önünden tepsiyle Kadir yürür ağır ağır, ne sahnedir ama. Türkan meşhur olur, paraya baba der, ama kendini meşhur eden şarkıların meçhul bestekarını bulamaz. Bu arada Hollywood'dan gelen bir ekip Türkan'ı Rock Hudson ile film çevirmek üzere Amerika'ya davet eder. Kadir için bu kadarı çok fazladır. Türkan'ın şöhretinden korkarak başka bir kızla nişanlanır, ama heyhat, nişan merasiminde şarkı söylemeye gelen assolist (şimdilerin ekstrası oluyor) Türkan'dan başkası değildir, olamaz da zaten. Sonunda Türkan gazinoyu bırakıp balıkçı arkadaşlarına döner, Kadir peşinden gider, 250 gr karides ister, ve aşıklarımız kavuşurlar.

İzlediğim diğer film ise Ateş Parçası. hatta film biraz önce bitti, gözümü ekrandan alamadım ki Londra makalemi bitireyim. Şoray harikulade güzel, bıyıksız Kartal Tibet yanında sönük kalıyor idi.

Defalarca izlediğimiz bu filmde, Türkan bir çadır tiyatrosunda palyaçodur. Bir takım absürd olaylar sonucu yağmurlu bir geceyi zengin şımarık çocuğu Kartal'ın evinde geçirir, argo lafları, bozuk ağzı ve patavatsızlığı ile adamın nişanlısını delirtip evden kaçırır. Halbuki ertesi gün Kartal nişanlısı ile mutlaka bir davete katılmalıdır, bu durumda Türkan nişanlı rolüne girmek için giyinir, süslenir ve olağanüstü güzelliği, zekası ve sempatikliği ile Kartal'ı şıp diye kendine aşık eder.

Kartalın hakiki nişanlısı kıskançlıktan kudurup partiyi basar, Türkan'ı utandırır, Türkan çadır tiyatrosuna kaçar.

Birgün Kartal ile nişanlısı kaza yaparlar ve yolları Türkan'ın palyaçoluk yaptığı tiyatroya düşer, palyaçoyu nişanlı hanımın doğumgününe çağırırlar, aman pek acıklı sahnelerden sonra Kartal ile Türkan birleşir, evlenmeye karar verirler, tabii Türkan, Kartal'ın posbıyık babası Hulusi Kentmen'in de kolayca gönlünü alır ama bir sorun vardır, Hulusi baba Türkan'ın ailesi ile tanışmak ister, bunun üzerine çadır tiyatrosu ahalisi Türkan'ın küçük sakat kızkardeşinin tedavi parasıyla kendilerine üst baş yapar, babayı kandırırlar.

Nikahtan bir gün önce Türkan durumu öğrenir, tedavi parasını toplamak için o gece sahneye çıkar, göbek atar, şarkı söyler. Eski nişanlının hain planı ile bu durumu gören Kartal düğünü iptal eder. Türkan ağlar, acı çeker, ama sonunda Kartal eşşekliğini anlar, tiyatroya gelir ve aşıklarımız kavuşurlar.

Şimdi gözümü bunlardan alarak çalışmak çok zor geliyor açık konuşayım.


7 Ekim 2007 Pazar

Ben yokken

İstanbul'da Sephora mağazası açılmış, müjdeler olsun dostlar

Bu arada Real Fiesta seyyahlarının Londra maceralarını çok yakında Real Fiesta'da okuyabileceksiniz