30 Nisan 2007 Pazartesi

Atatürk'ün hiç bilinmeyen fotoğrafları

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer görev süresi dolarken, 7 yıldır süren çalışmayı bitirdi.

"Atatürk Terekesi" adlı çalışmada Mustafa Kemal'in tüm eşyaları, belgeleri kayıt altına alındı.
Atatürk'ün hiç yayınlanmayan fotoğrafları gün ışığına çıkarıldı.

İşte Çankaya sitesinde yer alan o fotoğraflar.

Atatürk'ün hiç bilinmeyen fotoğrafları

Cumhuriyet 'Çağlayan'ı

Hala umudumuz olabilir mi?

Cumhuriyet 'Çağlayan'ı

Hürriyet - Hayatı ciddiye almayanların ülkesi

Atilla Atasoy'un Venezüella seyyahati

Hürriyet - Hayatı ciddiye almayanların ülkesi

Zaten sorunlardan kaçmak için değil, üstesinden gelmek için seyyah olmuş. Atasoy, şubat ayında Ekvador, Galapagos Adaları, Kolombiya ve Venezüella’ya gitti. 16 günlük turun beş gününü geçirdiği Venezüella’yı Hürriyet için anlattı.

25 Nisan 2007 Çarşamba

Hürriyet -Bekir COŞKUN - Demokrasiyi soytarılaştırmak...

Hürriyet -Bekir COŞKUN - Demokrasiyi soytarılaştırmak...

Çağdaş Türkiye’nin en önemli kalesi Çankaya, dün itibarıyla cemaate geçmiştir.

Eşinin türbanı yüzünden, Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne vermiş ve dava açmış birisi sizin "cumhurbaşkanınız"dır.

Artı; ordularımızın başkomutanı...

"Laik Cumhuriyet"i temsil edecek kişi...

Kafalarında kurdukları ve adım adım gerçekleştirdikleri "Ilımlı İslam rejiminin" en önemli ikinci adımıdır bu.

Dilerim Türk halkı bu oyunların farkına varsın...

Bu uyku hali...

Bu zavallılık...

Bu zekásızlık artık yeter.

Gül'enler ve ötekiler

http://www.milliyet.com.tr/2007/04/25/yazar/asik.html

Melih Aşık'ın bugünkü yazısı :

Kimileri bayram yaparken kimileri ağlıyor...
Gül'ün adaylığı AKP grubunu sevince boğarken geri kalan toplum kesimleri endişeler içinde..
E-postalar birbiri peşinden sökün ediyor...
Bizim dostlar kaygılı...
Bir siyasi partinin yüzde 25 oyla hem cumhurbaşkanlığı, hem başbakanlık, hem Meclis Başkanlığı'nı ele geçirmesi demokratik vicdana sığmıyor.

Üstelik Köşk adayı "sözde değil, özde laik" tanımına da uymuyor.
Türban ilk kez Çankaya'ya tırmanıyor. Abdullah Gül adını Bülent Arınç'ın zorladığı artık sır değil... Arınç'ın bu zorlamasında biraz da türban intikamı seziliyor...

Abdullah Gül denince kayıp trilyon davası anımsanıyor. İkincisi, eşinin türbanı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni türban yüzünden mahkemeye vermiş olması...Gül adı AKP adına iyi bir seçim sayılabilir.. Tayyip Erdoğan'ı kurtarmıştır. Ama Deniz Baykal'ı şaşırtmıştır.. O kadar ki Baykal, "Çankaya'ya bir kapıkulunun çıkmasını önledik" gibi tuhaf savunmalar yapıyor... Oysa Abdullah Gül, Erdoğan'ın mutemet adamı... Aralarında bir siyasi görüş farkı yok ki cumhurbaşkanlığının tarafsızlığı adına umut duyulsun... Erdoğan aşağıda, ama fikirleri aynen Köşk'te... Hem başbakanlık hem cumhurbaşkanlığı yapacak... Beş yıllık AKP iktidarı 12 yıla uzuyor... Ilımlı İslam projesinin uygulayıcıları yollarına kararlı şekilde devam ediyor...

AKP milletvekillerinin çoğu TBMM'deki 23 Nisan özel oturumuna katılmamış. Yolsuzlukla suçlanan bir bakanın gensorusu olsa koşa koşa gelirlerdi...
Haldun Ertem

Mazi...
Arkadaşımız Nilgün Cerrahoğlu'nun Abdullah Gül ile yaptığı bir konuşma 10 Aralık 1995 tarihinde Milliyet'te yayımlandı. Gül o zaman Refah Partisi'nin Genel Başkan Yardımcısı'ydı. Adım adım hedefe ilerleyen bir siyasi kadronun geçmişte söyledikleri de her zaman ilginçtir tabii... Soru cevaplar arasında dikkat çeken birkaçını buraya alalım.. Gül konuşuyor:
- Artık saklanamaz gerçekler var. İslamın yalnız ahireti değil, dünyevi düzeni de içerdiği bir gerçektir. Ben bir Müslümanım ve buna inanıyorum.
- Tercihiniz şeriat öyle mi?
- Türkiye'de geçerli kanunlar arasında, İslama aykırı olan da var, olmayan da. Aykırı olanlar baskıdır. Baskı kalkacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkânı vereceğim.
- Camiye, ramazana, Kuran okuluna kim mâni oldu ki?
- Düzen Türkiye'de İslamı, caminin içine hapsetti. Biz İslamı hayat tarzı olarak görmek istiyoruz...

Türkiye'nin yeni "First Lady"si Hayrünnisa Gül aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'ni Avrupa mahkemelerine şikâyet açısından da ilk yeni first lady...
Gülhan Elmas

Gizlice
Abdullah Gül, 24 Mayıs 2003 tarihinde Vatan yazarı Sedat Sertoğlu ile konuşuyor. Balgat'taki Dışişleri Bakanlığı binasında yapılan görüşmede Abdullah Gül bir ara aynen şöyle diyor:
"Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta (Eliyle koltuğa vurdu) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki..."
İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek Gül'ü sık sık bu gizli anlaşmayı açıklamaya davet etmiştir. Ama o açıklama bir türlü yapılmadı... Vakit geç değil... Abdullah Gül, kendi başına ABD ile nasıl gizli anlaşma yaptığını ve neler üzerinde anlaştığını hâlâ açıklayabilir. Açıklamalıdır.

Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır.
EFLATUN

Adayın sicili...
Abdullah Gül sakin ve yumuşak tavrı, güler yüzü, şefkatli haliyle toplumda sempati kazanmış bir isim.. Ne var ki dosyasında da kimi hoş olmayan kayıtlar bulunuyor... Örneğin Necmettin Erbakan'ın (ve onunla birlikte 74 RP il, ilçe yöneticisinin) hapis ve para cezasına mahkûm edildiği "Kayıp Trilyon" davasının sanıklarından biridir.Dokunulmazlık nedeniyle 10 yıldır yargılanamayan Gül ile ilgili dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Melih Tarı'nın hazırladığı fezlekeyi hiçbir yorum yapmadan aktarıyoruz:

"Kaybolan paranın (Refah Partisi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması üzerine bir anda buharlaşan 10 milyon mark ve 943 bin dolar) TL'ye çevrilip 71 il örgütüne dağıtılmış gibi gösterilerek gerçekte dağıtılmadığı, dağıtılmış gibi il başkanlarından imza alındığı, harcama belgesi olarak gösterilen faturaların gerçek olmadığı belgelenmiştir. Gönderildiği belirtilen paraların hiçbir defter kaydına da geçmediği saptanmıştır. Partinin (Refah Partisi) kapatılma ihtimalini yüksek gören parti üst düzey yöneticilerinin, 'Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan partinin bütün malları Hazine'ye geçer' hükmünün uygulanmasını imkânsız hale getirmek amacıyla 71 il başkanını genel merkeze çağırıp aralarında dağıtılmış gibi göstererek makbuz imzalattıkları ve (bütün bunların) olay tarihinde partinin Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan sanığın da (Abdullah Gül) bilgisi dahilinde olduğu, bu şekilde sanığın özel evrakta sahtecilik şuçuna iştirak ettiği, ayrıca Siyasi Partiler Kanunu'na aykırı davrandığı görülmüştür. 14.9.1998"

http://www.milliyet.com.tr/2007/04/25/yazar/asik.html

24 Nisan 2007 Salı

Ankara'da Cumhurbaşkanı seçiliyor...

Ankara'nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Uyan uyan Gazi Kemal
Şu feleğin işine bak!

Kılıcını vurdum taşa
Taş yarıldı baştan başa
Uyan da bak Gazi Kemal
Başımıza gelen işe.

Ankara'nın dardır yolu
Düşman aldı sağı, solu.
Sen gösterdin Paşam bize
Böyle günde doğru yolu.

Mustafa Kemal'i Düşünün !

ŞU ÇILGIN TÜRKLER'DEN : TURGUT ÖZAKMAN, BİLGİ YAYINEVİ

... Panhelenist siyasetin galiplerce donatılmış silahlı birlikleri, 15 Mayıs 1919'da İngiliz donanmasının koruması altında, İzmir'e çıkarlar, kıyıma ve Batı Anadolu'yuişgale başlarlar. ... Ege'de kanlı ve acı bir dönem başlar. İlk Yunan tümeninin İzmir'e çıkmasından dört gün sonra, ünü Çanakkale Savaşları sırasında parlamış olan Mustafa Kemal Paşa, 9.Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkar. Kendisine verilen görev, bu bölgede asayişi sağlamaktır. Ama Padişahı, İstanbul hükümetini ve galip devletleri şaşırtan bir şey yapar: BÜTÜN MİLLETİ İŞGALE TEPKİ GÖSTERMEYE ÇAĞIRIR...

... Elde avuçta hiçbir şey yokken, emperyalizme, galip devletlere, Yunan ordusuna, Ermenilere, Pontus çetelerine karşı silahlı mücadeleye girişmeyi çılgınlık sayanlara çoktur. Silahsızlandırılmış Türk ordusunun bu tarihteki gücü, o da kağıt üzerinde, 35-40 bin kişidir. Oysa Türkiye'deki silahlı işgalcilerin sayısı giderek 400.000 kişiyi bulacaktır. Yoksul, bitik Anadolu, 400.000 işgalciyi ve on binlerce silahlı-silahsız haini yenmeyi başaracaktır. MİLLİ MÜCADELE İŞTE BU MUCİZENİN, BU ONURLU, GÜZEL ÇILGINLIĞIN ADIDIR.

... İstiklal Savaşı, dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlardan biridir. Emperyalizmi ve yamaklarını dize getiren, bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran atalarınızla gurur duyun, şehit ve gazi atalarınızın onurunu yalancılara çiğnetmeyin.

TURGUT ÖZAKMAN, ŞU ÇILGIN TÜRKLER Bilgi Yayınevi

19 Nisan 2007 Perşembe

Mehmet Öz'ün zayıflama kitabı

Bildiğiniz gibi son zamanlarda çok şişmanladım. Böyle taa ergenlik çağındaki dombili halime geri döndüm, yıllar içinde vermiş olduğum 10 kilo geri geldi. Bu yüzden bunalımdayım.

Bu gidişe bir dur demek için bir adım atmak istedim ve dün akşam Mehmet Öz'ün "siz!!! diyettesiniz" isimli kitabını aldım, bakalım işe yarayacak mı?

Kitapta diyor ki, kilonuzu değil, bel çevrenizi ölçün. Kadınlarda 82 cm.den yüksek bel çevresi tehlike işareti. Çünkü göbek iç organlara en yakın bölge olduğundan göbek yağları en tehlikeli yağlar.

Peki belimizi nasıl incelteceğiz? Diyor ki, atalarımız bir gram fazlası olmayan taş gibin tiplerdi, çünkü istediklerini değil bulduklarını yiyorlardı, av eti, ot, meyve gibi. geceyarısı kalkıp yarım pastayla Basri sandövici zıkkımlanamıyorlar, üzerine diyet kolaylan gargara yapamıyorlardı. Bizimse vücudumuz yoğurt gibi yumuşak, çünkü elimizin altında herşey hazır ve de nazır. Ve atalarımız gibi doymak için yemiyoruz. Canımız sıkkınsa, stresli isek, vb vb psikojik sebeplerden yiyoruz. Bu yüzden de vücudumuz aslında olması gereken düzeninden uzaklaşıyor. Vücudumuz kaç kilo olması gerektiğini biliyor ve normalde bu kiloda kalabilir, kalmak için uğraşıyor, ta ki biz onun dengesini bulana kadar. Peki vücudumuzu nasıl uyandıracağız? Ideal kilosunda kalmak için doğru yemeyi otomatik hale nasıl getireceğiz? Bu kitap bunu anlatıyor.

Bu akşam ikinci bölümü okuyacağım, yağın anatomisi!

9 Nisan 2007 Pazartesi

Afrika

Afrika'ya giden bir gemiye muço olarak binsem, güneşten solmuş, çizgili marin tişort, uçları pırtıklanmış beyaz kapri giysem, güneşten epesmer olsam. Sonra bir tepede, aslanların oturduğu bir tepede ben de oturup Afrika'nın uçsuz bucaksız otlaklarını izlesem güzeş batarken. Tropik böcekler beni ısırsa...


Afrika, insanlığın doğduğu yer, medeniyetin beşiği, hayatın pınarı.
Bütün kıta AIDS'den kırılıyor. Hayvanların nesli tükeniyor. İnsanlar AIDS'den ölmezse açlıktan ölüyor. Afrika bitiyor.
Dünya bitmeden dünyayı gezmeye ömrümüz vefa edecek mi?

7 Nisan 2007 Cumartesi

Rose of Versailles

Dün gece İstanbul Film Festivali kapsamında galası yapılan Marie Antoinette filmini izledim sayın seyirciler. Filmde şeytani Madame du Barry'i canlandıran Asia Argento kişi de galada idi. Kısa bir konuşma yaparak bu filmin cici kızları anlatan bir film olduğunu söyledi. Filme gelince, Marieciği oynayan Kristen Dunst harikaydı bence. O muhteşem Versailles Şatosu koridorlarında koştu, salonlarda yiyip içip eğlendi, Hameau'da doğayla bütünleşip bir vur patlasın çal oynasın yaşam sürdü. Film tabii pek çok detayı atlayarak hızlı bir anlatım benimsemişti, çok başarılı buldum.

Sadece sinemanın kadrajında bir sorun olmalıydı dostlar, çünkü her sahnede, ama her sahnede tepeden sallanan mikrofonu görüyorduk???? Olacak şey değil, her sahnede görünür mü? Sofia böyle bir hata yapmış olamaz. Sorun sinemada olmalı diyor, herkese iyi seyirler diliyoruz. Yaşasın Marie Antoinette.

5 Nisan 2007 Perşembe

beyaz leblebi

Bize bir fenalık geldi. Her akşam altı sularında gözlerimiz kararınca hooop Aras'ı kuruyemişçiye yollayıp 2 liralık beyaz leblebi aldırıyoruz, sonra mütemadiyen katır kutur leblebi yiyoruz, dudaklarımız bembeyaz oluyor, dolgularımız sallanıyor, ay peklik oluyoruz bu gidişe kim dur diyecek Allahımmmm?

Sünger Bob neden mutlu? Sahi, biz neden mutsuzuz?

Perihan Mağden'in bugünkü yazısı

harikulade:

Radikal-çevrimiçi / Yaşam / Sünger Bob neden mutlu? Sahi, biz neden mutsuzuz?


3 Nisan 2007 Salı

Boğaziçi'nde mehtap

Dün gece Boğaz'ın sularının üstüne kocaman, kıpkırmızı bir mehtap doğmuştu. Sanki eski zamanlardan kalma , bizi mehtap alemlerine çağıran bir dolunay idi bu. Düşündüm de, eski İstanbul'da yaşıyor olsak, Lady Charlotte ile Arnavutköy'den kayığa biner,  bir yanımızda komşu yalı ahalisi, berikinde mehtap sefası müdavimleri, en arkadaki kayıkta da saz ekibiyle Göksu'ya gider, mehtaba karşı meşk ederek, şehr-i şirin İstanbul'a methiyeler düzerdik.

2 Nisan 2007 Pazartesi

Muhteşem bir doğumgünü ziyafeti

Haftasonu eğlencelerinden ancak ayılıp maceralarımı yazmaya devam ediyorum sayın seyirciler. Cuma gecesi minik Ceyda'nın doğumgünü ziyafeti vardı. Hep beraber Taksim'deki Cafe Krepen'e gittik. Burası epey büyüyüp genişlediği için arka taraflara doğru yayılıp rahatlıkla yer bulmak olası. İşte biz de Kandil günü bir yemek yer kalkarız diye düşünürken , Krepen'de yemek ansızın antik çağ şenliklerine dönüştü

Önce muhteşem zeytinyağlı tabakları ile açılış yaptık, sarmalar, biber ve lahana dolmaları, imambayıldı, oy oy oy, yedikçe birileri tabağıma bir dolma daha daha bırakıyordu. O son biber dolmasını da nasıl yuttum, hala anlamış değilim??? Bu arada laf lafı açtı, konu bit çeşitlerine geldi.

Yapılan araştırmalara göre insan vücudunda 3 çeşit bit yaşıyormuş:


1-) Saç biti
2-) Vücut biti
3-) (afidirsiniz) Dam biti



Bilimadamları da üşenmemişler, 3 tane cins bit ile bu 3 bölgeye ait kıldan tüyden mevzuları deney ortamında bir araya getirmişler. Bir de ne görsünler??? Her bit kendi aktivite bölgesine ait kıl yumağına zıp zıp gidiyor ve hiç yanılmıyor! Ey yumurtaya can veren Allahım!!


Bu muhabbetten sonra sofraya gelen kızartma tabakları harikuladeydi. Patates, soğan, yengeç bacağı, mozarella sticks, poppers, daha neler neler. Artık yemekten bayılacak hale gelmiştik. Yemek yiyemeyiz aman aman diye kıvırdık amma bütün bu ziyafetin üstüne cozur cozur fajitalar çıkagelince birer tane daha diyet kola içip yediklerimizi bastırıp afiyetle fajitalara gömülmekten başka yapacak birşey kalmamıştı.



Ziyafetin sonunda kestaneli pasta ve aromalı kahvelerle minik Ceyda'nın doğumgününü kutladık. Ne kadar lezzetli bir doğumgünü olmuş değil mi sayın seyirciler?
Cumartesi gecesi ise Bebek'teki Lulu's'ta parti vardı. Bebek'te doğdum büyüdüm, Gloria Jeans ve Starbucks dışında mekanlarında takılmışlığım yoktur, çok enteresan değil mi? Lulu's'da haydi eller havaya mojitoları içip çılgınlar gibi eğlendik. Böylece Mart ayı gayet şenlikli bir şekilde sona ermiş oldu. Of, çok memnunum bu ay bitip gittiği için. Bir dahaki yükleme ayına Allah kerim!