30 Nisan 2005 Cumartesi

Ayça Şen - 3 saniye

Ayça şen her hafta daha vurucu yazıyor, harikulade...
...Yaklaşık üç saniyelik çığlığımın sonuna doğru
(ki oldukça uzun bir süre bu) düşüncelerim değişmeye başladı;
çünkü aynada gördüğüm samimiyetten sonra böyle şeylerin insan
hayvanına özgü olduğuna, netice iktidarıyla tuvaletin kapısı da
kapalı olduğuna göre, ruh gazını burada attırmanın
hiçbir sakıncası olmadığına karar verdim.
...
Radikal-online / Cumartesi / �� saniye

26 Nisan 2005 Salı

pieta

grand rue de pera'da, ada kitabevi'nin karşıcığında, italyan mı fransız mı, tarzını anlayamadık, adı, grafikleri italyan, sistina şapelinden kopiş, minik yuvarlak masa, bereli garsonlar french!
her gidişimde anı minik yuvarlak masaya oturuyorum, americano kahvesi güzel, bisürü yemek te var, fiyatları da makul, ve çok ama çok hoş bir yer canım, hızır gibi yetişti imdadımıza, mekan kalmamıştı gidecek, gloria'dan bıkmıştık...

ada kitapçısında yüzlerce ingilizce roman, başvuru kitabı var, 6 ytl. süper değil mi? ben kocaman bir aşk ve safahat romanı aldım, jackie collins'ten.. bi de ciddi, ispanyolca bi kitap buldum, ikisi 12 ytl, mükemmel..., okuyorum şimdi , jackie aplanın aşna fişneli kitabını!!!

25 Nisan 2005 Pazartesi

Ferrari pace leaves rivals reeling - World champions won't let title go without a fight

işte şumi'nin efsanevi sürüşlerinden birini izledik... alonso'yu geçemedi ama 13. başladığı yarışta bütün pilotların anuna koyup 2. olmayı bildi, ay lav yuu şumii y lav yu şumiii diye bağırttı bizi

yeni ferrari aracı MÜKEMMEL, bir sonraki yarışta PATLAYACAK baba!!!

anlayamıyorum

ne hayatı , ne aşkı
pervasız rüzgarları
ne kendimi , ne seni
boşa geçen günleri
anlamsızlığı...

kebabci dedi ki...

gecen hafta bir memleket hasreti sardi ki beni sormayin gitsin.iki turkce soz etmek uzere, buraya geldigim ilk hafta tanistigim kebabciya ugruyim dedim...kebabci benimle pek yakindan ilgilendi.hayat kurtarmak uzere benimle parlak! fikirlerini paylasti.evlenerek yada bulasikcilik yaparak (saati bes pounda) hayatimi kurtarabilirmisim...ama beni evlilik vaadiyle kandirabilirlermis,dikkatli olmaliymisim,,,bu ingilizler varya bu ingilizler turklere benzemezmis.telefon numarami veriyim sana dedi belki yardima neyim ihtiyacin olur ararsin,tabi dedim ver kaydediyim ,numarayi soledi.caldir bakiim dedi,dogrumu vermisim?saf ben kebabcinin telefonunu caldirdim tabi.zaten ne sakincasi vardi ki caldirmamin,iste karsimda duran orta yasli,coluklu cocuklu,koca gobekli,pala biyikli bi adamdi.ismin ne dedi,ismimi soyledim,yillardir benim bile alisamadigim ismime "ne guzel ismin var,,,senin gibi " dedi...ararim ben seni, beraber londrayi gezeriz dedi.oyyy oyyyy bu adam bana asiliyomus yahu.kebabci ve ben.oyyy oyyyyy aramasa bari :(

yagmur yagar, akasyalar islanir

cumartesi gunune yagmurla uyandim...
ince ince yagmur yagiyordu,uzerinden bulutlari eksik olmayan bu kente.
gunlerdir geliyorum diyen ruhuma isleyen yalnizlik,vazgecmislik duygusu
yagan yagmurla birlikte usulca sardi ruhumun her kosesini...
saatlerce yurudum, nereye yurudugumu bilmeden,
saatlerce agladim, neye agladigimi bilmeden...

yagmur yagar akasyalar islanir,
ben yagmura deli ,buluta deli...
bir buyuk oyun bu yasamak dedigin,
beni ya sevmeli,ya oldurmeli...

24 Nisan 2005 Pazar

italya'dan canlı yayın

canlı yayında mucize gerçekleşiyor, michael schumacher uçuyor sayın seyirciler

san marino-imola pisti, ferrari fabrikasının yanında... ve şumi yarışa 13.başladı sıralamalarda kaza yaptığı için...

ve ve ve, yarışın ortasında , ilk pitlestoplarda UÇMAYA başladı, millet pite girdi, bizimki şak şak şak en hızlı turları attı, 9. sıradan 3. sıraya çıktı

YÜRÜ BE KOÇUM, uçuyo herif, bakalım kaçıncı bitirecek

nasıl geçecekbutton'la alonso'yu çok heyecanlıyım

21 Nisan 2005 Perşembe

birgun...

ben de birgun onlar gibi,
"The Smiths wear thin clothes throughout the winter months" diyebilecekmiydim...
Zeki Muren de bizi gorecekmiydi...

20 Nisan 2005 Çarşamba

bulandırmak istemezdim amma

kozmik olan tek şey passifloradır,

gerisi kandildir.

gerisi tesadüftür!

herşeyin yedek anahtarı yoktur.

bazen anahtara da gerek yoktur.

arkana dönüp bakarsan eğer , yürüdüğün yolları göremezsin.

ama yürümüşsündür.

bazen gerçekten sebebi yoktur.

bazen gerçek yoktur , bazen sebepte yoktur.

iki şöförler ve evrenin kozmik güçleri

Bu akşam her zamanki gibi ispanyolca kursundan çıkıp her zaman bindiğim otobüse yetiştim, yerleştim, otobüs te mutat saatte kalktı, fakat tam otobüs caddeye inerken zart diye bi taksi geçti, sonra fren yapıp az ilerde durdu, otobüs şöförü de fren yaptı, iki şöför başladılar birbirlerine bağırmaya, gayet anlamsız bir kavga! Allah bi baktım otobüs şöförü hamle etti, dışarı uçtu, o sırada yoldan geçen halkımız taksi şöförünü kolundan bacağından tutup taksisine tıkmaya çalışıyor, neyse kanlı bir kavga olmadan iki şöförler araçlarına geri döndü, bizimki otobüsü tekrar çalıştırdı, ve tam kapıları kapatıp gideceğimiz anda kızın biri yetişti ve otobüse bindi.

“işte” diye düşündüm, “bütün bunlar sırf o kız otobüse binebilsin diyeydi” evrenin kozmik güçleri piyonları oynatmış ve kızı otobüse bindirmişti, çünkü herşeyin bir sebebi var, hayat anlamlı tesadüflerden ibaret. Buna gerçekten inanıyorum, herşeyin bir sebebi olduğuna, zaten en çok merak ettiğim şeyler sebebini keşfedemediklerim...

Sonra belki kötü görünen şeylerde de iyi bir parça vardır, kavga aslında birinin eve vaktinde gitmesini sağlamıştır, sonra başka raslantılar, herşey, tüm dünya bir tiyatro sahnesi ve her anı belirli, tüm aktörlerin birbirleriyle ilişkileri, olayların zincirleme gelişmesi, kozmik güçler, Allah... vb.,vb.... akşam akşam ne kadar düşünmüşüm dostlar, başım ağrıyor yahu!

18 Nisan 2005 Pazartesi

yurdumdan sürgün çocuklar

tezer özlü okumak ,
güçlü olmak demektir.
tezer özlü okumak ,
hayata farklı bir açıdan bakabilmektir.
tezer özlü okumak ,
daha bir insan olmaktır.
tezer özlü okumak ,
gelincik olmak demektir.
londraya tezer özlü kitabı getirmek ,
her an intihara hazır olmak gibidir.

ah bloggerlar!

'' neresi sıla bize , neresi gurbet , yollar bize memleket! ''

London don don don

Tezer Ozlu den,
"Düzen ve güven kadar ürkütücü bir şey yoktur.Hiçbir şey.Hiçbir korku... Aklını en acı olana,en derine,en sonsuza atmışsan korkma.Ne sessizlikten, ne dolunaydan,ne ölümlülükten,ne ölümsüzlükten,ne seslerden,ne gün doğuşundan,ne gün batışından.Sakin ol.Öylece dur.Yaşamdan geç.Kentlerden geç.Sınırları aş.Gülüşlerden gec.Anlamsız konuşmaları dinle,galerileri gez,kahvelerde otur -artık hiçbir yerdesin."

Anlamsiz konusmalari dinleyip,galerileri gezip,kahvelerde oturuyorum bu tanimadigim kentte...

17 Nisan 2005 Pazar

zekish londra maceralarını bekliyoruz!

asılı kaldım bir ipin ucunda...

The ONE Campaign | About the Campaign

TO MAKE POVERTY HISTORY:

The ONE Campaign | About the Campaign

çocuklar için haute couture bayramlıklar

Barbaros Şansal : Dünyada çocukla yapılan defile çok. Ama buradaki elbiseler her çocuğun kendine, kimliğine göre tasarlanmış elbiseler. Her çocuğu tanıdıkça elbisesi, kalıbı, modeli değişti. Hepsi kendine özel tasarlandı. Aynen müşteri gibi davrandık onlara. Ve bu elbiseler dikilirken hepsinin kumaşı, işlemeleri, dikimi ile ilgili bilgi verdik. Onlara kentli, burjuva kültürünü aşılamaya çalışıyoruz. Ufuklarını açıyoruz. En iyiyi görmelerini istiyoruz ki, bilinçli tüketici olsunlar. Onların gözleri en ince detayları bile yakalayabiliyor.

MİLLİYET İNTERNET - CUMARTESİ

13 Nisan 2005 Çarşamba

umutsuzluğa kapılanlar için

korkmayın, vuruş sırası bize de gelecek! ezilmeyeceksiniz, ezilmeyeceğiz! kendimizi harcatmayacağız bunlara!

bakın camilla teyze dile kolay 35 sene yasabır yasabır yasabır dedi, lületaşından yapılma tespihini çekti de çekti, yasabır, yasabır, yasabır... veeeee galler prensesi oldu, limon suratlı, kepçe kulaklı sevgilisine kavuştu, kaynana kıroliçe de çattır çattır çatladı da patladı...

VURUŞ SIRASI BİZE DE GELECEK!

pilavdan dönenin kaşşığı kırılsın!

hahaha dostlar ,
bırakın midem bulansın ,
pilavdan dönenin kaşşığı kırılsın!

sorular&cevaplar

-nereye aitim?
-yanlızlığa.
-kime aitim?
-kendime.
-neden mutsuzum?
-yalnızlıkta değilim.
-neredeyim?
-kendimde değilim.

12 Nisan 2005 Salı

kalıbı mı basacak mıyım?

normal bir hayatım olacak mı?
diğerleri gibi...
ruhumun diğer yarısını bulacak mıyım mesela,
çoluğa çocuğa karışacak mıyım?
beyaz boyalı güzel bir evim ,
huzur dolu bir işim ,
son model bir arabam olacak mı?
ya da
resim sergisi açacak mıyım mesela?
kitabımı basacak mıyım?
dünyayı dolaşacak mıyım?
sadece o anı yaşamayı öğrenebilecek miyim?
o kadar büyüyüp ,
bu hayata kalıbı mı basacak mıyım?

10 Nisan 2005 Pazar

hangimiz ?

Hangimiz kırgın değiliz hayata ,
İçimizde binbir yara !
Ve kader dedikleri ,
Eski bir hatanın acısını çekenlerin ,
mazereti mi yanlızca?

9 Nisan 2005 Cumartesi

telli duvaklı düğün

işte ingiltere'nin limon suratlı prensi, "götüme kaş göz çizsem daha güzel olur"sevgilisiyle evlendi. düğünde birisi pankart açmış, bakınız :

OY BİRRAALAR BİRRAALARR

herkes bilir, efes pilsen'e aşığımdır. efes'e en yakın bulduğum birra da, isveçli prips bla idi. fakat bu haftasonu hayatımda bir değişiklik yapmak istedim ve farklı birralar denedim, tadım gecesi yaşadım kendi çapımda.

bud : içimi çok hafif , bu birra hakkında tek söyleyebileceğim bu, su gibi, sevdim.
heineken : farklı bir keskinliği var, kalıcı ve sert bir tat.
beck's : bunun da tadı keskin ama bu keskinlik hemen kayboluyor

tadımlarımız devam edecek...

4 Nisan 2005 Pazartesi

eşya bağımlılığı hakkında ben de bişi yazayım

ben de bisürü şeyi biriktiriyorum, ülke temalı anahtarlıklar, bardak altlıkları, kibrit kutuları, kitaplar, cd'ler, çeşit çeşit kutular, seyahatlerden kalma kartpostallar, hatta seyahat ederken ecnebiden topladığım her türlü evrak, fiş, fatura, boşalttığım safari ve şarap şişeleri, (safari'nin formunu seviyorum, şarabı sevdiysem şişeyi atamıyorum), yoksa o çöp evler yaratan çöpçü adamlardan mıyım?

ama bütün bunlardan bisüre sonra bıkıyorum, peki neye bağımlıyım yarebbim?

1.günlüğüm: her sene mutlaka bir tane para verip alınan ajandaya tutulan günlük.
2.converse botlarım + yeşil sırt çantam: ikisi benim gençlik ve özgürlük ilacım, emarem
3.ayna-cımbız: bıyıkları yolmadan huzura eremem(bu şıkkı braun epileydi ile genişletebiliriz)
4.peçete, selpak,kağıt havlu üçlemesi: elimi, kıçımı,burnumu silmek için her an gereksinirim onları
5.okan'ın en son tel numarası: ona sahip olmalıyım mutlaka

aklıma başka gelirse yazarım, hayret, ben daha çok takıntım var sanıyordum.

sultan abdülaziz intihar mı etti?

bu da bizim sitemizin tartışma konusu.

cevaplarınızı admin'e yollayın bakalım?

hep okumak nereye kadar , biraz da yazın , kolunuz yorulsun.

eşya bağımlılığı!

bende eşya bağımlılığı hastalığı var bazı şeylerden vazgeçemiyorum , neden , tüketim toplumunun esiri mi oldum , yoksa teraziyim diye mi oluyor?
bazı şeylere manyaklık derecesinde bağlıyım.
bunlar:
1.evde her odayı benimle dolaşan özgürün geçen doğumgünümde aldığı varraklı ahşap el aynası
2.tırnak makasım
3.eeeeeski sevgilimin aldığı ahşap radyo(e sayısı kaç eski olduğunu hesaplamanız için)
4.annemden 10 sene önce yürüttüğüm bordo minik makyaj çantası
5.tasarım ders notları defterim
6.fuşya sütyenim
7.çiçekli kartvizitliğim( sırf bunu kullanabilmek için ota boka kart dağıtıyorum)
8.paslanmış kelebekli küpem (tek takıyorum ama iki tane var)
9.honkong mutluluk adamım
10.illa da ayşe armanım.

dil dile değmeden?

üstad der ki: dil dile değmeden dil öğrenilmezmiş ya , çok doğru!
italyancayı bu yüzden mi öğrenemiyorum , ne dersiniz?

Turkish Girl

bu resmi görmeyeniniz var ise mutlaka baksın.
biliyorsunuz link veremiyorum ama aşağıdaki adresi aktive edip bakabilirsiniz.

http://www.frithstreetgallery.com/dumas_1.html

admine not: hocam şu link olayını halledelim yoksa ekşiye transfer olacağım.

3 Nisan 2005 Pazar

Nat King Cole'dan GÜLÜMSE HADİ GÜLÜMSE

SMILE
Smile though your heart is aching
Smile even though it's breaking
When there are clouds in the sky, you'll get by
If you smile through your fear and sorrow
Smile and maybe tomorrow
You'll see the sun come shining through for you
Light up your face with gladness
Hide every trace of sadness
Although a tear may be ever so near
That's the time you must keep on trying
Smile, what's the use of crying?
You'll find that life is still worthwhile
If you just smile
That's the time you must keep on trying
Smile, what's the use of crying?
You'll find that life is still worthwhile
If you just smile

2 Nisan 2005 Cumartesi

Mavi Ay'ı versinler yine

aah ah david, maddie, bayan topesto ve telefon açışları, aynı anda konuşup kapıyı birbirinin suratına çarpmaları falan, Alev Sezer'e selam olsun!

About Moonlighting @ DavidAndMaddie.com

1 Nisan 2005 Cuma

kapan

kapan (I) isim Arapça ®abb¥n
1 . Bazı hayvanları yakalamak için kullanılan, hayvanın ayağının değmesiyle işleyen tuzak.
2 . mecaz Düzen, hile.
kapana düşmek (girmek, kısılmak, koymak, tutulmak veya yakalanmak) İçinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek: "Onlar beni kapana koyacaklarını sanadursunlar."- R. H. Karay.

etrafımdaki parmaklıkları görüyorum. adım attığımda o kara demirlere çarpıyorum, güldüğümde kahkahalarım onlara takılıp kırılıyor, bu yüzden kısa kısa hep gülmelerim artık. güzel olan buradan kurtulmayı kafama koymuş olmam, çay kaşığıyla da olsa tünel kazıyorum dostlar, eninde sonunda kaçacağım buradan, umut güzel bir şeydir, deliği iyice büyültmeyi becerdiğim gün so long, farewell, kermit uçar gider! VURUŞ SIRASI BİZE DE GELECEK