23 Eylül 2015 Çarşamba

Muhteşem Yüzyıl : TOPKAPI SARAYI

Ayyy konu başlığına Muhteşem Yüzyıl'ı çakınca reytingim artar diye düşündüm dostlar ahahahah:) Bugün bize tam gün tatildi, böylece Istanbul'da isek her bayram yaptığımız gibi La Capitana ve küçük prensimiz Ertuğ ile gezmeye gittik.



Geçen sefer Topkapı Sarayı'na gittiğimizde uçsuz bucaksız kuyruklardan sebep girememiştik içeri. La Capitana da ben de en son saraya gideli seneler olmuş, illa gezmeyi kafaya koymuştuk. Böylece sabah erkenden buluştuk, ama yanımızda şemsiye, yağmurluk var; ben bir de tişörtümün içine fanilemi giymiştim. Yuh, iç donu da giyseydin manyak dediğinizi duyar gibiyim:) Çünkü hava raporunda vay efendim sağanak geliyor, Istanbul'da öyle böyle değil deli yağmur yağacak dedi ama hava nasıl sıcak, nasıl boğucu idi anlatamam.





Sultanahmet'te tramvaydan indik, aaa bir baktım La Capitana koşuyor, saraya gireceğiz, kararlıyız ya! Minik Ertuğ anne kestane, anne dondurma diye miyavliyor. Ben piştim, blucin dötüme yapıştı, Sülüman'ı her izleyen Topkapı'ya gelmiş, deli bir kalabalıkta koşturuyoruz. Benden ter fışkırdı. Ertuğ yine miv miv bir şeyler istedi. Ben de o ateşle "Ananın a*ı" deyiverdim ahahahah La Capitana da "Aman oğlum evladım sen duymaaa" diye atıldı. Ertuğ'a da okulda öğretmeni "Oğlum, evladım" diyormuş, meğersem çocuk sinir oluyormuş öyle deyince, O da beri yandan "bana evladım dimeee" diye böğürdü. Ayyy La Capitana deliler içinde kaldı dostlar:)))

Soluk soluğa koşup bilet sırasına girdik, insanımsı bir kalabalık vardı, çabucak sıra bize geldi. Sonra tıkış tepiş kontrolden geçtik; ben "Destuuur Sultan Süleyman Han hazretleri" diye bağırdım ve saraya girdik.

İçeride Mehteran gösterisi vardı, cümle mehter takımı davullu zurnalı önümüzden geçtiler. Çok ilginç bir deneyimdi:)




















Önce mutfaklar kısmını gezdik. La Capitana da ben de, önceki ziyaretlerimizde burada çok çok daha fazla obje gördüğümüzü anımsıyorduk. Sergi alanları değişmiş, daha az eşya camekanlarda sergileniyor. Yenilenmiş ferahlamış sanki ama görmediğimiz eşyalar nerededir? Bilemedim:(



Çanak çömleği gördükten sonra ben artık sıcaktan boğuluyordum. Sarayın orta yerinde bir banka çöktüm, tişörtün kollarından elimi sokup fanilamın askılarını indirdim, sonra aşağıdan çekip belime topladım ve La Capitana'nın faltaşı gibi olmuş gözlerinin önünde fanilamı hoop çıkartıverdim. Etraftan millet donumu mu çıkarttım diye merakla baktılar ama havalarını aldılar. Oh ben de rahatladım.

Fanileyi çıkartmadan önce gergin gülümseme

Fanileyi çıkarttıktan sonra huzur dolu gülümseme

Standart klasik sanatsal fotoş





Sonra hazine bölümlerine gitmek istedik, oralarda tadilat vardı sanırım. Kaşıkçı Elması ile Topkapı Hançeri görülebiliyordu tek. Fakat o upuzun kuyruğa girip sıcakta beklerken ağlayacak mıydık, tabii ki hayır. Söylene söylene gidip kaynak olduk önden, kimse de bir şey demedi. Ama biz, gayet ciddi, bizim önümüzdeki kocasının yanına geçmek isteyen kadını azarladık ahahahah:)))










Aha da bu kuyruğa girmedik, en önden kaynak yaptık:)

Mücevherat tabii yine göz kamaştırıcı idi. Kaşıkçı Elması masal gibi, Topkapı Hançeri pek oryantalist idi.  Ayrıca bu odanın önündeki ufak terası açmışlar, engin Boğaz manzarasına karşı manyak gibi selfie çektik:)










La Capitana'nın canı epeydir buradaki kafede oturmak istiyormuş. Süper kıvrak bir manevra ile bize tam kenardan masa buldu, manzaraya karşı yayıldık ama arkadaşlar restoran da cafe de korkunç derecede pahalı. Yani çok lazım değilse burada değil Sultanahmet'te bir restoranda oturun. Biz kahve içtik, oğlana sandöviç yedirdik, sağolsun La Capitana ısmarladı ama azıcık sarsıldı kuzum:)
















Dinlendikten sonra gezmeye devam ettik, çinili köşkün, seyir terasının bulunduğu kısım en sevdiğim yeri sarayın. Orada da çılgınca selfie çektik benim pembiş çubuğumla:)






























Artık akşam olmuştu. Bahçede yavaş yavaş yürüyüp fotoğraf çekerek gezimizi bitirdik, ben son bir kez "Destuuuur Sultan Sülüman Han Hazretleri" diye bağırdım, müze mağazasını da gezdik ve saraydan çıktık.


































Yıllar boyunca müzecilik anlayışının nasıl geliştiğini görmek adına ilginç bir ziyaretti. Müze mağazası son bir kaç yılda büyüdü ve gerçekten güzel ürünlerle zenginleşti. Son moda ise padişah ve cariye kılıkları giyip 20 Liraya fotoğraf çektirmek. Turistler bayılıyor valla, kuyruk vardı. Bir sürü güzel kitaplarla dolu mağaza. Eskiden çirkin bir Türkiye kitabıyla yetersiz bir Topkapı Sarayı kitabı bulabilirdiniz ancak. Bunlar hoşuma gitti. Akın akın turist gelmesi de pek güzel tabii. Beri yandan her odasına rahatça girip üst üste sergilenen sayısız objeyi görebildiğim eski halini de zamanında defalarca görmüş olduğuma sevindim:)


Çok güzel bir gündü be! Devamında da Taksim'e çıkıp Sahaf Fuarına gittik ama yağmur bastırınca tezgahları örttüler biz de vazgeçip çıktık. Zaten yorgunluktan bitmiş idik. Şişhane'den yürüyüp metroya bindik, evlere dağıldık:)

Herkese iyi bayramlar!

Xo Xo