15 Kasım 2015 Pazar

Kitap Fuarında Yeni Serüven : Algan Sezgintüredi ve Sezgin Kaymaz İmza Günü


Bugün Edirne'deki Istanbul Kitap Fuarında, April Yayıncılık standında meşhur polisiye yazarı ve çevirmen Algan Sezgintüredi ile efsane yazar Sezgin Kaymaz'ın imza günü var idi.


Algan Bey'den sonra Sezgin Kaymaz da April'e geçince çok heyecanlanmıştım, en sevdiğim iki yazar aynı yayınevinde! İkisinin beraber imza günü yapacağını hayal etmiştim, aynen de öyle oldu.


Ben de öğlene kadar uyumayayım diye alarmı kurup yattım (gece geç saate kadar Son Şura'yı okumuştum). Yine de evden çıktığımda 12 olmuştu, metrobüse bindiğimde 12:23 idi, 1 saat sonra Beylikdüzü son durağa geldim. İmza 14'de idi, ucu ucuna yetişecektim. Gelgelelim, ardı ardına durağa ulaşan otobüslerden tümen tümen insanlar iniyor, bu insanlar hiç şaşırmadan oluk oluk fuara akıyorlardı. Yahu bu kadar kitap okuyan varsa ne mutlu bize! Kalabalığın arasından sıyrılarak geçmeye çalıştım, acele ediyorum ama neden, amaç ne bilmiyorum, sanki adamları uzaylılar kaçıracak! :))) Fuarın girişi kalabalıktı ama acı çekmeden pıt diye içeri girdim, imzalatacağım kitaplarımı koynuma alıp 2.salona koştum, milleti ite kaka, özür dileyip pardon çekerek hızla ilerledim.




Öyle heyecanla, engelleri aşa aşa April yayıncılık standına geldiğimde iki yazarımız birden pat diye karşıma çıktılar. Tabii ben şok geçirdim, dilim damağım kurudu, ağzım açık kalakaldım. İşte güleryüzlü Algan Sezgintüredi, mahallemizin abisi Sezgin Kaymaz kanlı canlı karşımdaydı. Heyecanım tavan yapmıştı dostlar.

Sezgin Kaymaz gençten bir okurla muhabbette idi. Ben de ağzım açık bakıyordum ne diyor diye. O esnada Algan bey fark etti beni sağolsun, Facebook'dan takipleştiğimiz için biraz tanışlık var. Halimi görünce tabii güldü, ben de "Algan Beyyyy" diye selamladım, gülüştük, tanıştık, selamlaştık:) Sonra ben kendimi Sezgin Kaymaz'ın önünde buldum. Tanıştık. Kitapları verdim. İlk Lucky'i okudum, ondan sonra bütün kitaplarınız okudum derken heyecandan sesim titredi ağlıyorum lan heyecandan, ayy sonra da resmen sizi çok seviyorum diye fışkırdım adamın suratına:)))




O heyecanla neler dedim çok net anımsamıyorum. Siz ve Algan Bey en sevdiğim yazarlarsınız dedim, "bırak onu yaa" diye güldü Kaymaz:)) Sonra işte yeni bir roman yazıyormuş, yine bir köpek hakkında. "Ne olur sonunda öldürmeyin" dedim, güldü, "ben öldürmüyorum, kendileri ölüyor" dedi:) Son Şura'yı ilk alan benim dedim. Güldü, "söylediler" dedi, "sabahın köründe biri gelip almış" :)) İşte kitaplarını okumaktan ne denli zevk aldığımı, yeni kitabı çıksın diye nasıl gün saydığımı söyledim. Ben sizin romanlarınızı büyülü gerçeklik diye tanımlıyorum dedim, fantastik denmesinden hoşlanmıyorsunuz galiba dedim. "Yoo, fantastik diyebilirsin, kurgu denmesini sevmiyorum" dedi. Eğer sizi rahatsız etmeyeceksem fotoğraf çekebilir miyim diye sordum. "Tabii ki, ben oraya mı geleyim" diye atıldı, yok canım dedim, hoop Sezgin Bey aldı çantamı, ben April yayıncılık standının içine girdim! Algan Bey de kırmadı sağolsun, kalktı geldi, ben de aralarına girdim ve en sevdiğim yazarlarla önce selfi çektim, sonra biri fotoğrafımızı çekti:)  


Edebiyat selfisi:)

Sonra Algan Bey ve eşi Sibel hanımla sohbet ettik. Nasıl gülüyoruz ama sanki yıllardır tanışıyormuş gibi sıcakkanlı, candan insanlar. Bu sene maalesef yeni kitap çıkartmadı Algan Bey ama seneye geliyormuş yeni Vedat & Tefo macerası. Ayrıca 221B dergisinde de hikayeleri yayınlanacak. Sibel Hanım gelen okurların yoklamasını alıyordu, ben de böylece yoklamamı vermiş oldum:))) 


Algan Sezgintüredi ile


Sonra artık vedalaşarak ayrılma vakti gelmişti. Yazarlarımız sağ olsunlar, var olsunlar, iyi ki varlar.

April Yayın standından ayrıldığımda sanki içmeden hafif sarhoş olmuş gibiydim, sevinç patlaması yaşıyordum resmen. O heyecanla hemen koşup Pegasus'tan 2 tane kitap alıverdim:




Mucize, R.J. Palacio

August (Auggie) Pullman yüzünde fiziksel bir bozuklukla doğduğu için, normal bir okula gidemiyordu… şimdiye kadar. Yakında Beecher Ortaokulu'nda beşinci sınıfa başlayacak ve ömrünüzde bir kere bile "yeni çocuk" olduysanız, bunun ne kadar zorlu olduğunu tahmin edebilirsiniz. Dondurma yemek ve Xbox'ında oyun oynamak gibi sıradan şeyleri seven Auggie aslında sadece sıradışı yüzü olan, sıradan bir çocuk. Peki, yeni sınıf arkadaşlarını, görünüşünün ardında kendisinin de onlar gibi olduğuna ikna edebilecek mi?

Eleanor - Park, Rainbow Rowell

Eleanor
Kızıl saçlar, tuhaf giysiler. Park başını çevirene kadar onun arkasında duran; o uyanana kadar yanında uzanan; diğer herkesi daha soluk, daha sıradan ve yetersiz gösteren… Eleanor.

Park

Bir şarkıyı ona dinletmeden Eleanor'un seveceğini bilen; o sonunu anlatmadan esprilerine gülen; göğsünde, tam boğazının altında, Eleanor'u ona verdiği sözleri tutmaya itecek bir yere sahip olan… Park. İlk aşkın sonsuza dek sürmeyeceğini bilecek kadar zeki ama bunu deneyecek kadar cesur ve umutsuz, on altı yaşındaki iki talihsiz âşığın bir okul yılı boyunca süren hikâyesi. Eleanor, Park'la karşılaştığında siz de ilk aşkınızı ve nasıl da büyülendiğinizi hatırlayacaksınız...


Heyecanım geçmemiş olacak ki bir tane de Artemis'den kitap aldım. Bu esnada Artemis standında çılgınca bir imza kuyruğu vardı. Kimmiş biliyor musunuz, İpek Ongun. Yahu bu kadın ben küçükken vardı, hala yazıyor. Genç kız muhabbetine miniklerin beynini mi yıkıyon ne ediyon sen teyze?? Ben de bebeyken 1 tane kitabını okumuştum, üniversite sınavına hazırlanan bir genç kızın hezeyanlarını anlatan kitapta kızın kedisi evden kaçıyor, babası kediyi bulup getirince aralarındaki bütün problemler çözülüyordu. Bir daha da tek kitabını elime almadım tabii:))

Neyse buradan aldığım kitap çok değişik :

Zamanın Efendisi Hugo Cabret ve Buluşu, Brian Selznick





Kitabın sayfaları simsiyah ve yazılı kısımlar az, sanatçımız çizimlerle anlatmış hikayeyi.








Bu da tanıtım yazısı : ÖKSÜZ, SAAT TAMİRCİSİ VE HIRSIZ!

İşlek Paris tren istasyonunun duvarları arasında yaşıyor Hugo. Hayatta kalması, sırlara ve kendini gizlemesine bağlı. Ama birdenbire yolu, bakımını yaptığı saatlerin dişlileri gibi, kitaplara meraklı, garip bir kızla ve tren istasyonunda oyuncakçı işleten umudu kırılmış yaşlı bir adamla kesişiyor. Böylece Hugo'nun gizemli hayatı ve en değerli sırları tehlikeye düşüyor. Esrarengiz bir resim, çok kıymetli bir defter, çalınmış bir anahtar, bir robot ve Hugo'nun ölmüş babasından kalan gizli bir mesaj bu karmaşık, hassas ve büyülü gizemin belkemiğini oluşturuyor...


Son olarak anneme Orhan Pambık'ın yeni çıkan fotoğraflı Istanbul güzellemesi kitabını aldım. Onu da yanlışlıkla Doğan yayınlarına sordum. Ne bileyim, YKY ile ikisi benziyor, kara fon üzerine beyaz yazılar filan. Doğan'daki kız "onu biz basmadık, hangi yayınevi olduğunu da bilmiyorum" dedi. Ayy sen de benim götümü ye atarlı ergen dedim ben de ama içimden.  Neyse gittim YKY'ye anam ansiklopedi gibi bir cilt yapmışlar. Pek güzeldi.


Resimli İstanbul - Hatıralar ve Şehir, Orhan Pambık







Çıkmadan önce Sol Yayınları'nı bulup Çavlan'cığımı da gördüm. Ya ne kadar mutlu oldum anlatamam. Yıllardır blog aleminde takipleşip konuşuruz. Tanışıp görüşmek de bambaşka. Çok sevindim çok:)


Böylece fuardan çıktım ama durun, bitmedi:) Geçen hafta içinde fuara uğrayan bir arkadaşım da bana 2 tane kitap almıştı, onları da ekleyeyim. Kitap seçimleri bana ait. Ben ilk gün gittiğim için, kitaplar henüz yayınlanmamıştı, o yüzden alamamıştım.


Epsilon Yayınları : Küller ve Kor, Sabaa Tahir



İmparatorluk'ta itaatsizlik ölümle cezalandırılır. Kanını ve canını İmparator'a adamayanlar sevdiklerinin öldürülmesi ve kendileri için değerli olan her şeyin yok edilmesi tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Antik Roma'dan ilham alan bu acımasız dünyada, Laia dedesi, ninesi ve ağabeyiyle birlikte İmparatorluk'un fakir arka sokaklarında yaşam mücadelesi vermektedir. Askerlere asla karşı gelmezler, çünkükarşı gelenlerin başına neler geldiğini daha önce görmüşlerdir. Ama Laia'nın ağabeyi ülkesine ihanetten tutuklanınca, Laia bir karar vermek zorunda kalır. Kardeşini kurtarma sözüveren isyankârlar için İmparatorluk'un en büyük askeri okulunda casusluk yaparak hayatını tehlikeye atacaktır. Orada Laia okulun en yetenekli -ve belli etmese de en isteksiz- askeri Elias'la tanışır. Elias'ın tek istediği hizmet vermek için eğitildiği bu zorba yönetimden kaçmaktır. O ve Laia çok geçmeden kaderlerinin birbirine geçtiğini ve seçimlerinin bu toprakların geleceğini sonsuza kadar değiştireceğini fark ederler.


Pegasus Yayınları : Kızıl Kraliçe, Victoria Aveyard

Kitabı Pegasus Yayınları özel kutusuyla fuarda satışa sundu. Çok güzel hazırlanmıştı gerçekten.








Tanıtımı da şöyle:

İnsanların kana göre sınıflara ayrıldığı bir düzen... 
Büyülü, tanrısal yetenekleriyle diğerlerine hükmeden gümüşler,
Onların gölgesinde hayatta kalmaya çalışan, sıradan kızıllar...
İktidar tehlikeli bir oyundur.
Peki, kazanmak için ne kadar kan kaybetmek gerekir?


Dostluklarla, kitaplarla dolu harikulade bir gündü. Şimdi ise çok büyük bir problemle karşı karşıyayım benim canımdan çok sevdiğim takipçilerim: Ben şimdi ne okuyacağım, bu cicilerin hangisinden başlayacağım okumaya a dostlar????? :)


Xo Xo

7 Kasım 2015 Cumartesi

34. Istanbul Kitap Fuarı Serüvenimiz

Fuar tarihi belli olunca La Capitana ile hemen plan program yaptık ve bu sabah 9:30'da buluşarak uzaklarda, çok uzaklardaki Beylikdüzü galaksisine doğru uçuşa geçtik:)))




Gidişimiz gayet rahat ve acısız oldu, sabah fuarın açılış saatinde "bize kitap veriiinn" diye kapılara dayanmıştık bile:) Fuar gayet kalabalıktı ama sabah saatlerinde henüz  insanımsı bir kalabalıktı bu, metrobüs gibi değildi, güzelce gezebildik standları:)




Sel Yayıncılık ve Domingo'da %30 indirim vardı. Labirent Yayınları ise %35 indirim yapıyordu. Fuarda en az %30 indirim yapmalı bence yayınevleri, zira internetten halihazırda  %25 indirimli alabiliyorum kitaplarımı ve eve kadar geliyor üstelik. 




Domingo Yayınları son zamanlarda roman dışı eserler yayınlamakta idi, bundan biraz şikayet ettim. Roman sektöründe düşüş olduğunu ve romanların gümbürtüye gittiğini söylediler. Bu sebeple roman dışı kitaplara yönelmişler. Fakat o harika Middlesex'in yazarı Jeffrey Eugenides'in bütün eserlerinin haklarını almışlar, yakında yayınlayacaklarmış. Ayrıca kitaplarda %30 indirim ile fuar ziyaretçilerini mutlu ediyorlar:)




Benim için fuarın en heyecanlı anı April Yayıncılık standıyla karşılaşıp Sezgin Kaymaz'ın yesyeni romanı Son Şura'ya kavuştuğum andı. Kitabı görünce "heeyyy" diye zıpladım ve Türkiye'de kitabı satın alan ilk insan bendim! Kitapçılara haftaya gidecekmiş Son Şura:) O esnada blogun okuyucusu sevgili Serpil Hanım ile karşılaştık. Daha doğrusu o beni tanıyıp yanıma geldi sağolsun. Babamla yeni fuar maceramızı okumak için beklediğini söyleyince aklım başıma geldi, o hengamede babacığımı unutmuşum gitmiş, kuzucuk Doğan Kitap standında beni beklemekte idi:)))






İthaki bu sene %25 indirim yapıyordu, üzüntü ve muz kabuğu:( Sanki geçen seneki indirimleri daha yüksek idi?




Martı Yayınevi yine fuarın hakkını veriyordu. Setler 15 lira, kitaplar 5 lira 10 lira. Tabii çevirisinin iyi, sayfaların tam olacağına çok emin olamıyorsunuz ama bu kadar uygun fiyata kitap bulunca almayanı dövüyorlar dostlar. Koridor Yayınları da 12 liraya sattığı kitaplarla fuar fırsatı yaşatan bir diğer yayınevi idi.





Canımız polisiye yayınevi Labirent Yayınları da %35 indirimi ve nefis polisiyeleri ile uğramanız gereken standlardan.

Fuara 5 kitap alma niyetiyle gitmiştim, ilk kez kısacık bir listem vardı. Sonuçta işte aldığım kitaplar:


LABİRENT YAYINLARI




Suphi Varım'ın 19.yy İzmirinde geçen polisiye serisi : Düello, Kabus, Gölge
Yine Suphi Varım'dan Karanlıkta İki Ceset

İskandinav polisiyeleri:
Henrik Brun, Danimarkalı Yem
Leo Perutz, Kıyamet Günü Ustası

Yerli bir macera romanı:
Ali Abaday, Tanrıların Şatosu (Cumhurbaşkanı yeni yaptırdığı sarayında suikaste uğruyor, ay ne güzel bir roman)


DOMİNGO YAYINEVİ




Patti Smith, M Treni : Çoluk Çocuk ne güzel kitaptı, işte devamını fuara yetiştirmişler.

Milena Busquets, Bu da Geçecek : Taslak olarak ortaya çıktığı anda dünya yayıncıları arasında bir heyecan dalgası yaratan ve henüz yayımlanmadan hakları 33 ülkeye satılan Bu da Geçecek, kırklarında bir kadının kaybettiği annesinin ardından yazdığı sessiz bir mektup; kadın olmak, özgürce, zarafetle yaşamak ve yaşlanmak üstüne baş döndürücü dürüstlükle yazılmış bir itirafname. Romanın tepesinde Akdeniz güneşi, önünde deniz, hanesinde ise güzel dostlar ve aşıklar var. En hüzünlü anlarda bile eğlenceli ve hayat dolu dilini koruyan -"Neşeli olmak bir zarafet biçimidir," diyor bir satırında- büyüleyici bir roman.


MARTI YAYINEVİ




Anne Rice candır, kitapların tanesi 10 Lira. Meşhur vampir Lestat'ın maceralarını anlatıyor kitaplar. Aranızda vampir sevmeyen var mı?




Samantha Young, Kan Günlükleri Serisi : Kutsanmış Kan, Geçmişin Kanı, Gölgelerin Kanı

Bu kutulu set 15 Lira mı neydi, valla almayanı dövüyorlar diye kapmıştım bir kutu.

Eden, çok sevdiği arkadaşı Noah'nın aslında insan değil de, Kutsanmışları avlamakla görevli bir Ankh olduğunu öğrenir ve büyük hayal kırıklığı yaşar. İhanete uğradığını düşünen Eden öfkeye teslim olur ve ilk ruhunu almaya karar verir. Diğer yandan onu bu durumdan kurtarmaya çalışan Noah ve diğer Ankhlar, Eden'in bu dürtüsünü yok etmek için planlar yapmaktadır. Bir yanda kızgın, kırgın ve öfkeli bir Ruh Yiyici, diğer yanda ona doğruyu göstermeye çalışan bir Ankh vardır şimdi…






Bu kutulu seti de çok ucuz diye aldım. Paul Doherty, Mısır Üçlemesi. Kobranın Yılı, Çakalın Yılı, Batıdan Gelen İblis.

Mısır Tehlikededir. Barbar Hititlilerin ordularını gittikçe kuvvetlendirdiği dedikoduları hızla yayılmaktadır. Firavun Tutankamon ciddi derecede hastadır ve ülke düşmanları gözünde güçsüz görünmektedir. Entrikalar düzenleyen vekil Lord Ay Mahuyu, Yazmanlar Evi Yöneticisini, Hititlilerin planlarını öğrenmeye gönderir. Ancak Mahunun keşfettiği şey herhangi bir saldırıdan çok daha yıkıcıdır... Maskeli ulaklar Mahuya yol göstermek için ortaya çıkınca, çok sayıda cevapsız soru su yüzüne çıkar: Firavun Akhenatenin ortadan kayboluşuna dair gerçekler; İzleyenlerin kimlikleri ve Aten hakkındaki gizli bilgi; tek Tanrı ve bir Mesihin gelişi. Mahu Mısırın geleceğinin bu bilgide yattığını bilir, aynı zamanda bilginin güç olduğunun da farkındadır... 



 KORİDOR YAYINLARI




Tami Hoag'un Gece Günahları ve Günah Kadar Suçlu polisiyeleri şahaneydi. 9.Kız da 12 Liraydı, ben de kaçırmadım:) 

Soğuk bir kış akşamı Minneapolis'te genç bir kızın vahşice katledilmiş gibi görünen bedeni bir aracın bagajından fırlayarak trafiğin ortasına düşer. Teşhis edilmesi imkansız olan bu kız, yılın dokuzuncu isimsiz kurbanı olarak kayıtlara geçer. Cinayet dedektifleri Sam Kovac ve Nikki Liska, sadece onun kim olduğunu değil, bunu ona yapacak kadar kimin ondan bu denli nefret ettiğini de bulmaya çalışacaklardır. En büyük korkuları ise Doc Holiday adını verdikleri dehşet saçan bir seri katilin de dokuzuncu kurbanı olma ihtimalidir.


EVEREST YAYINLARI




Maureen Freely, Bizans'a Yolculuk. Konusu çok hoşuma gittiği için aldım. Geçmişte Istanbul'da geçen romanları okumaya bayılıyorum.

1960'ların başı İstanbul. Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'ye, Sovyetler Birliği'nin ise Küba'ya nükleer başlıklı füze yerleştirmesi ile başlayan gerilim, dönemin iki süper gücünü karşı karşıya getirmiş, geri sayım başlamıştır. 

İstanbul'un bohem bir köşesinde ise bu unutulmaz geceye kendilerine yakışacak şekilde tanıklık etmek isteyen bir grup özgür ruh, düzenledikleri Dünyanın Sonu Partisi'nde piyano başına toplanmıştır. Piyanoda Baby, kendisini söylediği şarkının büyüsüne kaptırmış Grace, üç tekerlekli bisikleti üzerinde kahkahalar atan ressam Hümeyra, şallar arasında gizlenen Sergey, ve piyanonun altına saklanmış, geldiği bu yeni ülkeye ve tanıştığı bu yeni insanlara dair tüm detayları hafızasına kaydetmeye kararlı küçük bir kız: Mimi. 

27 Ekim 1962'de, gece yarısına bir kala, efsanevi bir fotoğraf karesinde böylece yakalanmış bir an: Sanki sadece o gecenin değil, Mimi'nin kendi soğuk savaşının da tanığı. 

Sait Faik Abasıyanık, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Orhan Pamuk gibi yazarların eserlerini İngilizceye kazandıran bir çevirmen ve aynı zamanda yetkin bir yazar olan Maureen Freely, bir devrin İstanbul'unda yaşananları ve şehrin capcanlı portresini 
bir çocuğun gözlerinden yansıtıyor.


SEL YAYINLARI






Harper Lee, Tespih Ağacının Gölgesinde

Harper Lee'nin yeni kitabı Go Set a Watchman geçtiğimiz aylarda yayınlandığında epey heyecanlanarak Remzi Kitabevinden orijinalini alıp okumuştum. Püren Özgören'in nefis çevirisinden bir kez daha okuyacağım. Sel Yayınları kitaba nefis bir isim bulmuş bence. Kitabın kapağını da, arka kapağını da çok beğendim.

Amerikan edebiyatının başyapıtlarından biri olan, Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek'in unutulmaz karakteri Jean-Louise "Scout" Finch, 20 yıl sonra New York'tan çocukluğunun geçtiği kasabaya, babası Atticus Finch'in yanına, eve dönüyor. Çocukluğunda eşitlik, doğruluk ve adalet kavramlarıyla kişiliğinin yapı taşlarını oluşturan babası Atticus'un hayal kırıklığı yaratan değişimi, artık 26 yaşında genç bir kadın olan Scout'u derinden etkiliyor. 

Harper Lee'nin bilge kaleminden çıkan ve daha yayınlanmadan son yılların en büyük edebiyat olayı haline gelen Tespih Ağacının Gölgesinde, bir tarihsel dönemi güçlü ve gerçekçi çağrışımlarla aktarmakla birlikte, güncelliğiyle de bir eserin kendi devrini aşabileceğinin en nadide kanıtlarından biri...




Elias Canetti, Marakeş'te Sesler. Yine konusuyla ilgimi çeken bir kitap. Gitmeyi çok istediğim bir coğrafya.

Develer, eşekler, dilenciler, çarşılar, türbeler, keşmekeş dolu gündelik hayat…Başka bir coğrafyanın, kendine has ritmiyle devinen kadim Marakeş'ini anlamaya çalışan, Batılı deneyimlerle mukayese eden, sözlü bir kültürün derinliklerini kavrama çabasındaki meraklı, eleştirel bir zihin. Elias Canetti, Müslüman Arap bir şehirde yaşadıklarını edebi ustalığının hakkını veren bir renklilikle ve canlılıkla aktarırken okuru da sokak sokak, meydan meydan peşinden sürüklüyor. Yadırgama ile kozmopolitliğin kabullenici tavrının iç içe geçtiği bu anlatıda, modern insanın kadim değişmezlik karşısındaki çelişkilerinin ve hayretle karışık hayranlığının izini sürmek mümkün.




Eduardo Galeano, Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri
Eduardo Galeano, Latin Amerika'nın Kesik Damarları

Galeano'nun Ve Günler Yürümeye Başladı ile Aynalar kitaplarına bayılmıştım. Bu iki kitabını da alıverdim.


İTHAKİ YAYINLARI




Michael Moorcock, Elric Ruh Hırsızı

İthaki Yayınları, bildiğimiz kahraman tanımına hiç uymayan, kırmızı gözlü, hastalıklı, kendi türüne ihanet etmiş, tartışmalı insanlığının yıpranmış sınırlarında umutsuzca yaşayan albino dük Elric'in daha önceden anlatılmış ve hiç anlatılmamış maceralarını gururla sunar!

Fantastik edebiyatta hiçbir karakterin yapamadığını yapan, takipçisi eserleri kökten etkileyen yegâne karakter: Moorcock'ın fiziksel olarak zayıf, zihinsel olarak sorunlu, bir uyuşturucu bağımlısı gibi kılıcına tutkun, rock'n roll tarzı anti-kahramanı Elric! 

Ejderha Mızrağı'nın Raistlin'i; Unutulmuş Diyarlar'ın Drizzt'i; Sandman'in ta kendisi olan Dream; Rivialı Geralt, nam-ı diğer Witcher… Hepsi bir şekilde Elric evreninden doğan kahramanlar…

Bu benzersiz karakter ve onun sıradışı maceraları Türkçeye hiç olmadığı kadar güçlü bir dönüş yapıyor. Moorcock'ın "nihai edisyon" dediği Melniboné'nin Son İmparatorunun Tarihçeleri, Elric'in tüm maceralarını içermekle kalmayıp yepyeni önsöz ve çizimler, mektuplar, fantastik edebiyat üzerine denemeler, Elric'e ilham veren öyküler, senaryolar ve görsellerle zenginleştirilmiş eşsiz bir koleksiyon niteliğinde.




Cixin Liu, Üç Cisim Problemi : Bir sürü ödül almış heyecanlı bir bilim kurgu macerası olduğunu zannederek aldım bakalım.

Gizli bir askeri proje, uzaylılarla iletişime geçmek için uzaya sinyal gönderir. Bu sinyali yakalayan, yıkımın eşiğindeki bir uygarlık ise Dünya'yı kendisi için istemektedir.


Ann Leckie, Adalet : Daha da çok ödül kazanmış, güzel bir fantastik maceradır diye umut ederek aldım.

Bir zamanlar Toren'in Adaleti binlerce bağılıyla galaksiye korku salan devasa bir uzay gemisiydi. Şimdi ise yıllar süren intikam planını uygulayacak tek bir kişiden ibaret.


ALFA YAYINLARI




Philip Kerr, Mart Menekşeleri:  Bu polisiye serinin kitaplarını arka arkaya basıyor yayın evi. Olaylar Nazi Almanyası döneminde geçtiği için inanılmaz ilgimi çekti. Bu kitabı beğeneceğimi sanıyorum ve tüm seriyi İdefix sanal fuarından alacağım.

Bernhard Günther, Türk cephesinde savaşmış madalyalı bir asker, Kripo'da çalışmış eski bir polis. Şimdiyse Hitler'in başkentinde, insanların kaybolmayı alışkanlık haline getirdiği 1936 Berlin'inde, uzmanlığı kayıp insanları bulmak olan bir özel dedektif. Çalınmış elmas bir gerdanlık ve milyarder Hermann Six'in kızı ile damadının yatağında vurularak öldürüldüğü bir dava yüzünden Bernie, karanlık ve acımasız Nazi Almanya'sının içlerine doğru sürüklenirken kendini Hitler'in sağ kolu sayılan Himmler ve Goering'in arasında politik bir skandalın ortasında bulacaktır. Bulduğu ipuçları Bernie'yi, Nazilerin kurbanlarıyla dolup taşan morglara; köhne gece kulüplerine; Jesse Owens'ın Aryan üstün ırk teorilerini yerle bir ettiği Olimpiyat Oyunlarına; ünlü bir aktrisin yatak odasına; ve son olarak bir toplama kampı olan Dachau'ya götürüyor. Salman Rushdie'ın yenilikçi ve dâhi polisiye yazarı dediği Philip Kerr, yarattığı dikkat çekici ve gerilim dolu, karanlık hikâyeleriyle büyülüyor.


APRİL YAYINCILIK








Sezgin Kaymaz, Sevinç Kuşları 3 - Son Şura : Sezgin Kaymaz, Anadolunun büyülü gerçeklik üstadıdır bence. Neden bütün ülke onun kitaplarını okumuyor, nasıl oluyor da herkes onun kitaplarından bahsetmiyor ve neden yer göy sarsılmıyor şu anda anlamıyorum? Sevinç Kuşları üçlemesinin son bölümünü yayınladı yazarımız. Kitap şu anda fuarda bulunuyor, haftaya kitapçılara ulaşacak.

Opera, Çankaya Karakolu, Kumrular...
Yeraltının tekinsizleri, yerüstünün kırıkları, manyak doktorları, garibanları, haydutları, iyi polisleri, kötü polisleri, iyi kötü polisleri, eli maşalı aklı karışıkları...

Yangın, hesaplaşma, hile hurda, çek senet, heyecan, neşe, acı mizah, olmadık aşk, hep aşk, ille de aşk.

Sezgin Kaymaz Sevinç Kuşları serisinin üçüncü romanı Son Şûrâ'da okurun tiryakisi olduğu kahramanların iplerini çözüyor; yerde gökte yıldız, kitapta kütükte kanun bırakmıyor.

İyiyle kötünün, umutla düşüşün sınırlarında kurduğu dili ve lezzetli üslubuyla Sezgin Kaymaz eski ve yeni okurlarının karşısında. Edebiyat karnavalına hazırlanın.

Deccal'ı tanımayanlara bir uyarı: Romanın içinde kırık bir jilet saklı!



Ve işte bunlar da babamın aldığı kitaplar:




Gördüğünüz gibi ailecek cinai roman hastası, polisiye düşkünüyüz:)

İşte bir fuarı da böyle atlattık sevgili dostlar. Dönüşte kuru fasülye pilava gömüldük, üzerine de La Capitana'nın efsanevi havuçlu cevizli kekini gömdük de biraz kendimize geldik. Artık sırada kitapları kütüphaneye dizip okuması kaldı.

Fakat beni düşündüren bir konu var. Haftaya Pazar günü, 15 Kasım'da April Yayıncılık'ta ennn sevdiğim iki yazarın imzası var. Algan Sezgintüredi ve Sezgin Kaymaz aynı anda! Yaa inanamıyorum, kitapları yükleneyim, metrobüse atlayıp gideyim diyorum. İkisi bir arada, kaçırılmayacak bir fırsat değil mi?


Xo Xo