5 Kasım 2011 Cumartesi

Şapkamı taktım, nikahı bastım, benim Kate'den neyim eksik Allahım?

Eveettt, Cuma gecesi kına, Cumartesi gecesi düşükçoraplı düğün derken geçtiğimiz Pazar günü tam sabahtan kalma patates gibiydim uyandığımda. Hava kapalı, soğuk; bacaklarım ağrıyor, içtiğim şaraplardan bir hoş olmuşum... Allah için Dedeman'ın şarabı pek güzelmiş ama ne verdiler bilmiyorum da, hiç başım ağrımadı, salt bir çakır keyiflik yaşadım. O keyifle nasıl deli uyudu isem, saçımın fönü de bozulmuştu biraz, böyle bir moralim bozuldu, canım sıkıldı...

Nikah 15:30'da idi, sıkkın sıkkın hazırlandım, bu sefer kobalt mavi Zara elbisemi giydim, o gevşek çorapları giymedim tabii, öbür paketi açtım. Bunları da kaç sene evvel hani Beyoğlu'nda küçük bir tükkan var ya, Şirin İç Çamaşırı Çorap tükkanı, oradan almışım, salak kafam! Git Penti'den al adam gibi bi çorap 3 lira mıdır nedir?? Yok işte tembellikten geliyor başıma ne geliyorsa...

Neyse efendime söyleyeyim, giyindim kuşandım. Veee çakma bir İngiliz düşesi olarak, İngilizlerin nikaha giderken daima şapka takılır kuralı uyarınca şapkamı da taktım bir güzel! Benim Kate'den neyim eksik idi yaleppim? Beyaz limuzinli keltoroş sarı pipi prensim yoktu kolumda işte o kadar!



Antika ayna önündeki pozumuzu da verelim:)))
Artık yavaş yavaş evden çıkmaya hazırlanırken Lady Charlotte aradı. Nikaha beraber gidecektik ama canım arkadaşım çok hastalanmıştı, telefonda o kadar fenaydı ki sesi; elim ayağım boşandı, çok endişelendim. Böylece minik Charlotte kendini hastaneye kaldırırken ben de aklım başımdan uçmuş vaziyette kendimi dışarı attım.

Kısa elbisem, tıkır tıkır papuçlarım ve de kafama kondurduğum bir avuç tüy ve tülle kendimi Mecidiyeköy'e attım. Ali Sami Yen stadı önünde beni kafamda şapka deli saraylı pozisyonunda düşünün, işte tam o halde idim ahahaha. Nikaha da geç kalmak üzereydim, zaten kendimi bildim bileli nikahlara geç kalırız ailecek, küçükken babam sağolsun işten bir türlü gelemediği için her yere geç kalmamızla meşhurduk ailecek. İçimde yer etmiş herhalde şimdi gideceğim yere gecikmekten nefret ederim.


Kafamdaki tüyleri titrete titrete koşarak taksiye atladım ve Kadıköy'e geldim. Evlendirme dairesinin karşısındaki ışıklarda beklerken, bir kaç delikanlı şööyle bir süzdüler baştan aşağı, sonra şaşkın şaşkın bir daha baktılar, artık dayanamadım "Nikaha gidiyorum o yüzden şapka taktım, yoksa deli değilim!" diye atarlandım AHAHAHAH:))) Çocuklar arkalarına bakmadan yeşil ışığı beklemeden koşturarak kaçmasınlar mı aaaaa! üzerime iyilik sağlık!!!  "ezileceksiniz çocuuuum" diye seslenesim geldi ama daha fazla korkmasınlar diye tuttum çenemi:))) Yeşil ışık yanınca ben de attım kendimi yola, tam nikah dairesine yetişeceğim amaaannn, benim çorap yine başladı inmeye püüüü!

Yapacak birşey yok, inşallah çorabın ağı eteğin altından görünmez diye dua ederek nikah dairesine daldım, tam o esnada Seval ve Aras için salona çağırıldık, oh! Yetişmiştik! (Biz ben ve şapkam oluyor sanırsam:)))

Böylece beş dakikada nikah kıyıldı, düşünmeden edemedim, herşey ne kadar çabuk olup bitiyordu! O esnada benim kızçeler de geldiler çok şükür. Şapkamla epey bir olay yarattım tabii, nikah salonu şenlendi birden:))

Gelinle damat tebrikleri kabul etmek için dışarı çıkmışlar, davetliler de uzuun bir kuyruk oluşturmuşlardı ki, birden aklım başıma geldi. Lady Charlotte hastalanınca o kadar meraklanmıştım ki, kendimi panikle evden dışarı atarken geline takacağım altını evde unutmuşum! Püüüüü! Arzu demez mi "ben de altını unuttum!!!" Deniz de unutmuş ama o eve geri dönüp almış, meğersem o yüzden geç kalmış nikaha ahahaah hepimiz aynı kafadayız yani. Sinem de altını keseye atacağım diye üzerine sticker yapıştırıp adını filan yazmış AHAAHAHAH, hepimiz apayrı bir alemdeymişiz dostlar:)))

Ne yapalım, Arzuşka'yla gidip nikah dairesindeki kuyumcudan altın alalım dedik, amcam sadece nakit paraya satıyormuş altınları. Haydi kolkola girdik, mini mini elbiselerimizden içeri esen buz gibi rüzgarla titreyerek tıkır tıkır nikah dairesinden çıkıp bankamatiklere yürüdük, para çektik, geri geldik, altın aldık, bizimkilerle sıraya girdik:)) Sırada beklerken çorabımı düzelteyim bari dedim, benim meşhur plie hareketini çektim bir güzel. Aaa sonra bir baktım o nikah dairesinin duvarları cammış, ve de cam duvarlarının ardından bir sürü tombul teyzeler beni seyrediyor!!!!! AHAHAHAHAH Herkes yarıldı tabii, takı kuyruğunda kahkahalarımız arşüalaya çıktı resmen, böylece güle oynaya Sevalciğimize altınları taktık, akşamki düğün yemeğinde fotoğraf çekeriz diyerek oyalanmadan salondan çıktık.

Kızçeler düğünde:))

Düğün yemeğine kadar o civarda bir arkadaşımızın arkadaşı oturuyormuş, onun evine gidecektik. Ama önce yol üstündeki Tedi tükkanına girip Deniz'le bana çorap aldık dostlar, ben artık bu gevşek çoraplara daha fazla katlanamayacaktım. Deniz de siyah elbisesinin altına gri çorap giymek zorunda kalmış, değiştirmesi gerekiyordu:)

İlk kez tanışacağımız arkadaşın arkadaşının evine bu vaziyette gittik, benim kafamda tüyler birşeyler; Deniz'in elinde bir torba çorap, Arzu tirtir titriyor, bi de elbisenin altına giydiği bootieleri çıkartınca sarı çizgili Arı Maya çorapları çıkmasın mı AHAHAHAH amaannn napalım dedik, geçtik içeri.

Ev çok güzeldi, Fenerbahçe stadını ve Marmara denizi gören enfes bir manzarası vardı. Evsahibimizin 2 tane de muhabbet kuşu varmış, onlar da kafeslerinde cikcikcik cükcükcük ötüşüp duruyorlardı ayyhhhh! Sonra bunları saldılar kafesten, o esnada Arzuşka'ya pasta kesiyorduk, pırrr bunların bi tanesi geldi Arzu'nun tepesine kondu, meğersem bunlar masada yemek görünce hiç dayanamazlarmış, obur kuşlar. "Eğer gelip şapkama konarsan ümmüüğünü sıkarım senin kuş!" dedim de bana bulaşmadılar neyse:))

Ümmüğüünü sıkarım senin kuuşşş!

Yedik içtik, konuştuk eğlendik... Deniz'le "başbaşa kalmak istiyoruz" deyip boş bir odada  çoraplarımızı değiştirdik, oh be dünya varmış! Ama az kalsın eski gevşek çoraplarımızı hediye olarak ev sahibine bırakacaktık, son anda Deniz hatırladı da toparladık eskileri :))))

Artık yemeğe gitmek saati gelmişti, ben bir de ne farkedeyim, evden telaşla çıktım ya, yeni aldığım kolyemi takmayı da unutmuşum, halbuki düğün için hususi olarak seçip almıştım! Ayy nasıl üzüldüm, tek takım o olacaktı, böyle bomboş kalmıştım. Arzuşka sağolsun üzülmeyeyim diye incili melek kanatlı kolyesini bana verdi, canımm:)) Ben de çenemi kapattım, zırlamadım tabii:)))

Şimdi bizi yemeğe götürmek için Deniz'in kocisi Gökhan gelecekti, Gökhan'ı yıllardır tanırız, sessiz sakin bir çocuktur, zavallıcığı zorla Twilight'a filan götürüp Edvırt izlettirmişliğimiz vardır:)) Gökhan o gün GS maçını izlemeye gitmişti, Deniz arayıp sorunca da geliyorum demişti ama aradan epey zaman geçtiği halde bir türlü gelemedi. Biz artık yemeğe geç kalmıştık, Denizo habire arıyor Gökhan'a kızıyordu, aman eyvah derken Gökhan geldi, bir sürü kız arabaya doluştuk. Ortam bir gerildi ki sormayın.. Bir de yemeğin verildiği restoranı bulamayıp kaybolduk mu size, biz "duralım soralım" dedikçe Gökhan daha çok kızdı, kızdıkça dolandık dolandık ahaahah, evlere şenlik dolandıkça her yer birbirine benzemeye başladı... Sonunda doğruca damat beyi aradık, az kalsın onu da azarlayacaktı Gökhan telefonda, neyse zor bela bulduk yolu, nihayet şakşak turizmin yavşak yolcuları pozisyonunda restorana vardık :)))


Masaya oturup mezeleri yiyip karnımız doyurunca hem ısındık, hem de moralimiz yerine geldi. Hemen ardından dağıtılan yemeği de yedikten sonra artık göbek atarak eğlenme zamanı gelmişti, piyanist şantör arkadaş en sevdiğim Sabahlara Dayanamam Osman Aga türküsünü söylerken biz de kalkıp bir güzel oynadık, Sevalimizi gelin ettik uğurladık dostlar.

İncili kolye benim oldu, Seval de bilezikleri topladı :)))

Ohhh oynadık, kıvırdık, gerdan kırdık... Deniz Gökhan'ı öptü, gerginlikler geçti gitti:)) Seval gelin ile restoranın bahçesinde bir sürü müthiş fotoğraf çektirdik... Sonra yine oynayıp göbek attıktan sonra artık evlere dağılma saati gelmişti. Gökhan'la Deniz sağolsunlar beni Mecidiyeköy'e bıraktılar, ben de oradan eve geldim.Ve böylece inanılmaz bir hafta sonu bitmiş oldu. Çok yorulmuştum ama çok da eğlenmiştim, iki günde 2 arkadaşımı gelin etmiş göndermiştim, daha ne olsun:))) Üstelik 3 günde üç değişik yeni elbise giyerek kendimi pek hoş eğlemiştim. Şimdi dolapta asılı elbiselere bakmak bile hoşuma gidiyor:))



Her günümüz bayram tadında geçsin diyerek bu yazıyı kapatırken hepinize mutlu günler, neşeli bayramlar dilerim benim canımdan çok sevdiğim izleyenlerim:)

xo xo

12 yorum:

  1. çorapsızlar çetesi =)
    benim de pantolon çoraplarım düşüp rulo oluyor hep!

    Çoook yakışmış şapka, çok güzel olmuşsun!

    YanıtlaSil
  2. ahah evet onlar da hep rulo olurlar, o yüzden dün H&M'den 2 tane kapkalın, simsiyah opak çorap aldım, oh, düşük çorap problemine son:)

    YanıtlaSil
  3. eksik yok fazla var maşallah:)

    YanıtlaSil
  4. şimdi düğünler bitti mi yani?
    düğün tefrikalarını sevmiştim ben...

    sevgiler.....

    YanıtlaSil
  5. Cepaynası : ben de giyinip kuşanmayı sevmiştim ama bitti düğün tefrikalarımız canım :)

    YanıtlaSil
  6. sapkan harikaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
    www.pelininstyle.com

    YanıtlaSil
  7. heyyyy beğenmene çok sevindimmmm, çok özenmiştim valla kraliyet ailesine:))))))))

    YanıtlaSil
  8. oh ne guzel sefan olsun, valla pek eglendim okurken :D
    o sapkanin benzerinden bende aldim kendime bir tane ama dugun mugun olmayinca evde takip takip geziyorum :D

    YanıtlaSil
  9. ya evet ben de bir kere taktım, şimdi tuvalet masasında duruyor öyle. ne yapacağız?

    YanıtlaSil
  10. valla en yakin dugunde ben de sapkalanicam:)
    www.pelininstyle.com

    YanıtlaSil
  11. ben de çok heveslendim Pelincim, bi düğün olsa da yeni şapka alsam diyorum:) çok hoşuma gitti ama şapka takmak.

    YanıtlaSil
  12. "Nikah şapkası" diye arama yaparken bloguna rastladım, bu şapkalar gerçekten de çok şık duruyor. Ben de nikah ve gece için şapkalar tasarlıyorum ve kullanımının yeniden arttığını görmek, çok sevindirici, gerçekten. :)

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.