23 Temmuz 2012 Pazartesi

Judy'nin Başına Gelenler

Görülmemiş bir yaz rehavetine mi kapıldım, üzerime ölü toprağı mı serpildi ne olduysa artık, blogumu bir süredir günlük gibi değil de haftalık gibi kullanıyor oluşum, beni epey rahatsız etmekte. Olan biten her şeyi buraya not almazsam, gelecekte geri dönüp nasıl hatırlayacağım sonra? Burası benim hafızam. Boş kalmamalı, eksik olmamalı. Sonra hafızamı kaybedersem, ne bileyip yaşlanıp bunayıp maceralarımızı unutursam, nasıl öğreneceğim neler yaşadığımı? Elbet blogdan:)

Eveet, son maceramızda, Deniz'in Büyük Çekmece'deki malikanesinde kızlarla havuz sefası yaptığımızı anlatmıştım. Ondan sonraki hafta neler yapmıştım peki? İndirim fırsatlarından faydalanıp alışverişler yaptım. Bu sene erikle çileğe doyduğum kadar; elbiselere, sandalet ve babetlere de doydum. Ancak geçen seneye göre kitap okuma hızımda bariz bir yavaşlama farkedince; sıcaktan dışarı çıkamadığım tüm haftasonları; evde pervanenin altına uzanıp kitap okudum bol bol.



Kızçelerle bir sonraki buluşmamız; Minik Sinem'in doğumgünü kutlaması şerefine oldu. Değişiklik olsun diye Marmara Forum'daki Midpoint'e gittik bu sefer ama kötü bir fikir olduğu ortaya çıktı çünkü hiç esmeyen, basık havalı bir terası vardı bu Midpoint'in. O havada içeride oturduk ama içeride de elektrikler kesilmiş meğersem, klimalar bir süre çalışmamış, pek fena idi.

Sino'nun doğumgünü şerefine, Mango indiriminden aldığım siyah Düşes Kate çakması elbiseyi giymiştim ama Lady Charlotte düğüne gider gibi giyinmişim diye güldü, bir de o gün işe o kılıla gittim diye hepsi benimle dalga geçtiler:))


O akşam değişik bir tabak denedim, Midpoint'te ilk kez ızgara deniz mahsülleri yedim, gerçekten nefisti. Izgara levrek, kalamar ve karides vardı tabakta; deniz mahsüllerinin altına da karamelize soğanı döşemişler, mükemmeldi.



Geçen haftasonu ise;  abim, hanımı çocuğu ve 2 tane de su kaplumbağasını alıp birkaç günlüğüne bize geldi. Akşamları bahçede püfür rüzgarda oturup keyif yaptık, Pazar sabahı kahvaltımızı bahçede ederken evden uzatma kablosuyla pervaneyi çıkarttık. Sıcaktan kafayı yiyecek gibi olduk dostlar. Sonra abim ne zaman benim kedimi kışkışlasa ben de koşup o çirkin kaplumbağaları korkuttum:)) Pek ödlekler, parmağımı havuzlarına sokunca kurgulu oyuncaklar gibi pıtır pıtır kaçışıyorlar ama nereye kaçacak şapşiler, ufacıcık havuzda. Neyse epey korkmuşlar, abim bunları yıkayıp temizlerken kake yapmışlar bir sürü ahahah:)) Oh olsun! :))


Tabii abimin sürü sepet bize gelmesindeki amaç ailecek Kilyos'a gitmek idi. Geçen cumartesi arabaya doluşup hep beraber Kilyos'taki Kısırkaya halk plajına gittik. Çirkin kaplumbişler evde kaldı. Plaja giriş kişi başı 10 lira, öyle şezlong mezlong yok annem. Arka plan kocaman taşocağı, kamyonlar inşaatlarda kullanılan taşlar çıkartıp götürüyorlar; kamyoncu kardeşler de ara sıra grup olarak kumsala iniyor:)) Abimle bu arkadaşlara "ayı popülasyonu" adını taktık ama kötü bir niyetimiz yoktu gerçekten.

Kilyos'un kumu dünyanın en ince, en güzel kumlarından. Örtümüzü serdik, şemsiyemizi diktik. Sonra da kendimizi Karadeniz'in dalgalı sularına attık. Su ılıktı resmen, denizin içi de kum, hem de sığlık. Ben biraz daha serin ve derin; lacivert denizi tercih ederim tabii ama Kilyos'ta tuzlanmak; kocaman dalgalarla oynamak çok iyi geldi.



Bütün gün dalgalarla oyndık, ara sıra can kurtaran kulesinde oturan denyomatik arkadaş düdük çaldı, bizim ayıcıklar suyun içinde ayağa dikilip "bana mı deyonn bana mı deyoonn" diye sordular cankurtarana:) Sonra ben, üzerinize afiyet minik, ipli yokinimi giymiştim, uzandım seryatıma, malak gibi yağlanıp güneşlendim. Bir ara abim "kalk oradan yanıma gel, bu tarafa yat, adam artık kameraya çekmeye başladı" demesin mi:))) Ne yapalım yerimi değiştirdim:)) Zaten etrafımıza ayıcıklardan başka bir sürü aileler ve kız grupları da gelmişti. Açıkçası ben hiç rahatsız olmadım. Kimse de kimseyi rahatsız etmedi.


Yalnız akşam üzeri, benim fotoğraf çekme seansım oldukça şenlikli geçti. Şöyle bir fötö var, ben uzanmışım kumsala, boydan boya yatmışım maşallah, arkamda 6 tane adam oturmuş, yanyana, arkaları dönük, biri dönmüş bakıyor:)) Ulan şaka gibi! Abim de gülmeye tutuldu zaten fotoyu çekerken, çok eğlendik sonradan fötöye bakarken:)) Neyse ben bi daha o bikiniyi giymemeye karar verdim, zaten her dalgada totomdan düşecek diye meraklandım, pikiniyi tuta tuta girip çıktım denize; daha da giymem, hiç gerek yok:)

Pelinsu

Denizden döndükten sonra sırtımın epey yanmış olduğunu gördüm, birkaç gün sonra tatlı tatlı kaşınmaya, nihayet da soyulmaya başladım.

Sonra geçen hafta indirimden kalan birkaç parça bulma ümidiyle H&M'e gittim. Buldum ayol, kedili bir tişört ile efil efil elbiseler buldum. Elbiseler, bu yaz moda olduğu üzere önü kısa arkası biraz daha uzun modeller. Tam işe giderken bunlardan birini giydiğim gün hava poyraza döndü mü, rüzgar deli deli esmeye başladı mı? Elbise de pek tiril tiril çıkmasın mı? Eve nasıl döneceğimi bilemedim, ay ne yapsam ne etsem derken, etekleri alttan 2 adet minik çengelli iğne ile birbirine tutturup DIY model şalvar yaptım dostlar:)) Evet, bildiğin ibişe döndüm mü, döndüm ama eteğim havaya uçmadan, yeteneğim ortaya  çıkmadan edebimle evime gelmeyi de başardım:)) Ama Kübra, bu çengelli iğneleri sadece pasaklı kızların kullandığını ve işte bu yüzden evde kaldığımı iddia etti. Acaba? Eski model genç kız romanlarında öyle derlerdi, çengelli iğneler genç kız zarafetinin en büyük düşmanıdır filan. Ayol ne yapacaktım o fırtınada? İmkanı yoktu, etekler kafama geçmeden eve gelemezdim. Rüzgar da geçmek bilmedi, elbiseyi daha giyemedim tekrar.

Bu hafta sonu da Lady Charlotte ve Zekish ile kültür mantarı olduk; hem Tophane-i Amire'deki Great Masters sergisine hem de Pera Müzesindeki Goya sergisine gittik ama onları bir sonraki yazıda anlatacağım.

iyi haftalar dostlar:)

xo xo


15 yorum:

  1. hahahah şalvar fikrine bayıldım deli yaa:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. valla çok işe yaradı, hakikaten şöyle penyeden bir şalvar giyip rahat rahat gezmek varmış. çook rahat oldu Zoikuş:))

      Sil
  2. Sefan olsun çengelli iğne güzeli:))
    Blogumun yan tarafında bir mail adresim var, oraya bir adres yazarsan sana bir bayram kartı postalar içine de çengelli iğne-ay pardon-şu vadettiğim kedili ayracı koyarım. Haydi utanma artık:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yazdım gitti, sağol eksik olma canım Leylakcığım:)

      Sil
  3. keyifle okudum =) çengelli iğne olayını tuttum bir trend başlatıyor olabilirsin sevgili Juddy! =))

    YanıtlaSil
  4. hafızanı kaybedersen mi :))))))
    çengelli iğne mi :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayy ne bileyim, bazen aklıma böyle şeyler geliyor:)) bazılarını da hayata geçirince komedi oluyor tabii:))

      Sil
  5. Judycim soyle sen kizcelere senin cakma Kate elbisenle hic dalga gecmesinler, zira burada butun Cinli hatunlar hergun dugun ve kina modunda ise geliyorlar ;)
    Surekli saten, sifon ve tasli elbiselerle ise geliyorlar ahahaha :)
    birde ayi populasyonuna cok guldum yahu :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aahahah çok şükür parlak saten maten değildi elbisem, bi tanecik bile taşı da yoktu. Kızçeler paççoz gibi gelince buluşmaya; benim elbise fazla gibi göründü haliyle :))))

      Sil
  6. oovv judy! orası marmara forum midpoint mi?
    ben hep ordayım!

    bi gün olur da seni görürsem koşarak yanına geliriiim :)

    çok tatlı elbisen, deniz fotoların da öyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eveet marmara forum Miacım, Cumartesileri Taksim Midpoint'te oluyoruz ekseri. Mutlaka mutlaka gel yanıma:)

      Sil
  7. meraklanmaya başlamıştım senin için. nihayet ses verdin. bik' inde (kızımın bikiniye verdiği isim; kendisi evin içindede bik' iyle dolaşıyor bu aralar:)) çok yakışmış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eksik olma canım. sıcaklar çarptı, artık tatil ihtiyacı tavam yaptı, yoruldum, ondan pek sesim çıkmıyor:)
      yaşasın bik'iyle dolaşan süper kızlar! :)

      Sil

Yaz ki muhabbet olsun.