31 Ekim 2015 Cumartesi

Paris'in Sonbahar Güzelliği


Yazımın ilk bölümünü kaçırdıysanız burada : Ekim'de Paris Soğuğu Başkadır


Eveet, kendime tontik bir Totoro figürü aldıktan sonra Opera meydanına çıkmış idim.


İşte Opera:)

Bu meydanda kocaman bir Desigual mağazası var. Renkli tasarımlarını sevdiğim için buradan kendime çanta almaya çalışıyorum Paris'e geldiğimde.

Bu sefer şunu beğendim:


Bir de bluz aldım, şunun laciverti:) Aynı bokun laciverti der gibi oldu :)



Alışverişten sonra Opera'nın önünden daldım bir sokağa, merkeze doğru yürümeye başladım ama artık yorgunluktan ve fazla hareket etmekten ter boşaltıyordum. Bir de hava soğuk diye neyim varsa üzerime geçirmiştim. Hoflaya poflaya yürümeye devam ettim.




Ay bu meşhur Olympia mı yoksam?



Sonuçta Madeleine'e gelmiştim. Buradan dümdüz nehre doğru yürüdün mü, Concorde Meydanındasın zaten:)






Concorde'da epey geniş alana yayılmış yenileme çalışmaları devam etmekteydi.

Place de la Concorde



 Tabii buraya kadar gelmişken Tuileries'ye girmemek olmaz.

Tuileries'deki Jeu de Paume müzesi.

Tuileries Bahçesi, sonbahar renklerinin tüm alacası ile bezenmiş, soluk kesecek kadar güzeldi.







































Parktan çıkıp Tuileries metrosuna bindim, Champs Elysees'ye geldim. H&M'e girip akşam ve ertesi gün dönüşte giyebilmek için 2 tane fanile aldım:) Oradan da Promod'a uğrayıp kalın bir hırka alınca akşam için her şey hazırdı.



Son olarak anneme çikolata, babama karamelli kurabiye alınca, ellerim torba dolmuş, yorgunluktan pestilim çıkmış halde otele dönebilirdim.





Otelde kaynar suyla yıkanıp temiz kıyafetlerimi giydikten sonra arkadaşlarımla buluştuk (Onlar benimle yürümeyi göze alamamış, işimiz bitince otele dönüp yatmışlardı). Hep beraber Tronchet'ye gittik, burada Fransız dostlar bizi yemeğe götüreceklerdi.

Gittiğimiz yer Mollard isimli rüya gibi bir restorandı. St Lazare Garının karşısındaki bu tarihi restoran 100 yılı aşkın süredir hizmet veriyormuş.









Fransızlar masayı donattılar. Kaz ciğeri geldi, istiridye gitti. İstiridye çılgın bir lezzetti, yuttukça insan kendini deniz kenarında zannediyordu.








Tabii ana yemek olarak et yedik, ben bizzat yumuş bir şatobiryan gömdüm.



 Al bu da çok pişmiş güya:)



Yuh tabii ama nasılsa hesabı Fransızlar ödediği için birer tane de tatlı çaktık:) Bu sefer de profiterol tercih ettim. Burada profiterol bizimkinden biraz değişik. O topların içinde krema değil dondurma var ve yerken üzerine sıcacık erimiş çikolatayı dökünce nefis bir tat geçişmesi yaşanıyor.




Yemekten sonra bizi otele kadar bıraktılar. Biz de biraz o civarda yürüdük, birer kahve içtik. Ertesi sabah da erkenden kalkıp eve döndük. Bir Paris seyahati de böylece sona ermişti. Şimdi kredi kartı ekstresini bekliyorum:)))




xo xo


29 Ekim 2015 Perşembe

Ekim'de Paris Soğuğu Başkadır

Ekim ortasında yine iş sebebiyle Paris'e gittim dostlar. 20 derece ılıman Istanbul'a karşılık Paris'te 3 derecelik havayla karşılaşmak acı oldu tabii. Elbet gitmeden havayı kontrol etmiştim, pofidik kalın yeleğim vardı montumun altında. Yine de soğuk fena çarptı, şoke olduk.

Bu sefer otelimiz Montmartre'da Moulin Rouge'a bir kaç adım mesafede Place de Clichy'de idi. Burası benim 10 sene evvel Paris'e ilk geldiğimde Lady Charlotte ile kaldığım bölge! O yüzden Place de Clichy'i çok severim!

Place de Clichy

Penceremden meydan manzarası

Otele yerleştikten sonra müşterilerimizle buluşup yemeğe çıktık. Bizi götürdükleri yer tipik bir Fransız bistrosuydu, ufak ve kalabalıktı ve masalarda kareli örtüler seriliydi. Tabii etleri nefis ve yumuşacıktı. Ben her zamanki gibi çok pişmiş istedim, Fransızlar da her zamanki gibi beni kınadılar. Ama onların çok pişmişi bizim az pişmişe denk zaten.








Yemekten ve müşteri ziyaretlerinden sonra akşam olmuştu. İşimiz bittiğinde Tronchet'deydik. Buradan Concorde'a yürüyüp metroyla Champs Elysees'ye çıktık. Tam Disney mağazasının önünden metrodan çıktığımızda "beni buraya gömün!" diye feryad ettim:)



Disney dükkanı Star Wars The Force Awakens oyuncakları ile dolup taşıyordu. Yeni filmin topik droidi BB-8'in 2 farklı oyuncağı vardı. Biri yakında D&R'da 600 TL'ye satılacak olan (burada 180 Eur) minnacık, yuvarlanarak giden, telefona indirdiğiniz uygulama ile kontrol ettiğiniz süper bir elektronik cihaz. Diğeri kocaman, ağır, sadece Disney dükkanlarında 40 Eur fiyattan satılan, düğmesine basınca ötüp yürüyen plastik oyuncak. Tabii ucuz olanı aldım! O kadar güzel ki ona sarılıp uyuyabilirim.



Ertesi gün epey ziyaretimiz vardı. Sabah otelde tıka basa kuruvasan ve brie peyniri yedikten sonra akşama kadar Paris'in bir ucundan diğerine gittik. Gittiğimiz yerlerden biri Eiffel'e çok yakındı.



Soğuktan burnum donsa da güzelim Paris'te yürümek harika bir zevkti.




Akşam işimiz bittiğinde Champs Elysees'deki Chez Clement'de güzel bir yemek yedik. Tabii escargot yemeden Paris'ten dönmek olmaz. Salyangozları yuttuk, o harikulade sosuna baget bile bandık. Çok nefis bir şey gerçekten.


Soğan çorbası

Escargot

Burger
 Hardalı çok sevdim, otelin yanındaki marketten 1-2 Euroya bir kaç tane hardal aldım.



Yemeği hazmetmek için bu güzel caddede bir tur attık.

Champs Elysees


Peugeot mağazası rüya gibiydi. Şunun güzelliğine bakın:





Cuma akşamı arkadaşları alıp hakkında okuduğum bir kokteyl bara gittim. İsmi À La Française
Adresi : 50 rue Léon Frot, Charonne metrosundan indikten sonra 2 dakika yürüme mesafesinde.


A La Française

Üst katı restoran olan mekanın alt katı müthiş bir bar. Sayısız kokteyller yapıyorlar ve kullandıkları tüm malzeme Fransız. Barmen Tristan, süper İngilizcesi ile size içtiğiniz her kokteylin hikayesini anlatıyor. Kokteyl seviyorsanız illa gitmeniz gereken bir mekan Paris'te.


Cici Tristan:)

Cumartesi sabahı ziyaretlerimiz otelin civarında idi.









Öğleden sonra nihayet işler bitince bir kaç saat Paris'te kafama göre gezmek için vaktim kalmıştı. Klasik rotalarımdan ilkini takip ettim. Rivoli'den Saint Honore'a çıkıp Louvre'a kdar yürüdüm.




Rue Saint-Honoré

Louvre

Louvre ile Palais Royal'i ayıran meydan yine çok güzel ve renkliydi.







Palais Royal'e girip bahçeyi boydan boya yürüdüm.














Angry bird:)









Palais Royal bahçesinden Rue Des Petit Champs'e çıktım. Sola dönüp dümdüz yürüdüm, Opera'ya ulaşmaktı hedefim. Bu sokak üzerinde güzel bir pasaj da var. Passage Choiseul. İşte bu pasajda irili ufaklı her türden ve sadece Totoro ürünleri satan minnak bir dükkan var dostlar! Tabii kendime bir Totoro almalıydım:



Totoro'yu çantama attıktan sonra Opera meydanına çıktım. Ama bunu da ikinci yazıda anlatayım, bu çok uzun oldu sanırsam.

xo xo