7 Ekim 2006 Cumartesi

kültür turizmi

Bugün Real Fiesta'dan kovmuş olduğumuz arkadaşla bir değişiklik olsun diye Taksim yerine Sultanahmet'e gittik sayın seyirciler. Allah bir kalabalık , turistler, tur otobüsleri, rehberler, ortalık ana baba günü olmuş. Ne yapalım ne edelim derken Topkapı Sarayı'nı gezdik, zaten defalarca gezmişliğim var ama her seferinde hoşuma gidiyor, favori parçam ise zümrütlü pırlantalı at sorgucu! Neyse Sultan Reşat'ın ruhu bizi çarpmadan sarayı gezip çıktık ve harikulade Caferağa Medresesi'nde birer okkalı Türk kahvesi içtik. Burası Soğukçeşme sokağının arasında, daracık taş yoldan iniyorsun ve istanbul'un en huzurlu, en otantik yeri olsa gerek. Saatlerce oturmak, kitap okumak ve hayallere dalmak lazım bu avluda.



Kahveden sonra tıngır mıngır Eminönü'ne geldik ve Enerji Büfe'den pide arası döner yedik, ağzınıza layık... Sonra oralarda dolaştık, herşeyin ucuzu vardı burada ve de mesela Starbuck's'ta kahve parasına biz karnımızı doyurmuş, sıkma meyve suyumuzu içmiştik. Yeni İnci'den 17 liralık sütyenlerden aldık, Marks and Spencer'dan 64 liraya aldığımızdan sonra iyi geldi yani. Ardından balık çarşısına daldık. Ben peynir aldım, siteden kovulmuş arkadaş baştan kokan balıklardan aldı. Mısır Çarşısı'nı gezdik, bi tane tükkandan herifin teki arkamızdan "zayıflama çayı vaarr" diye bağırdı terbiyesiz! Malatya Pazarı'ndan şu kıvrık fıstıklardan aldım akşama atıştırmalık. Allahım bu Mısır Çarşısı ne kadar renkli, mis kokulu... lokumlar, ezmeler, kurular, bahaaratlar... Sonra tabii paramız bitti, meydandaki Garanti'ye gittik, sırada eklerken ne görelim? Mithat Bereket sevgilisiylen sıraya girmiş, para çekecek. Durduk yerde dedikodu da yaptıktan sonra tramvay ile evlere dağıldık. istanbul ne kadar güzel ve renkli bir şehir değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaz ki muhabbet olsun.