29 Aralık 2006 Cuma

Yeni yıl


gülümseyerek girelim yeni yıla

bu yıl neler yaptık neler

İstifalar ettik

Ben 3.yeni işe girdim; Lady Charlotte İngiltere'ye taşınıp Lordlar Kamarası'na girdi

Fransa'ya İspanya'ya, Yonanistan'a gittik; gezdik, gezdik, gezdik...

80'lerin Çizgi Filmleri ve TV Dizileri'ni hazırladık, sitemiz patladı.

Çizgi film izleme günleri düzenledik

Müzelere, sergilere gittik; bir sürü kitap, CD, DVD aldık, kültür mantarı olduk

Michael Schumacher'i ikinci ve son kez İstanbul Park'ta izledik

Yedik, içtik, alem yaptık, şişmanladık

Duygu Asena'yı kaybettik :(

Çalıştık, yorulduk, güldük, eğlendik, ağladık, kaybettik, kazandık, yaralandık, hasta olduk, acı çektik, yok olmak istedik, uçmak istedik, gitmek istedik, gittik, kaldık, döndük, gezdik, tozduk, evde oturduk, sabahlara kadar mesaj yazdık, bütün gün uyuduk, dans ettik, küfür ettik, şarkı söyledik, şaka yaptık, kahkaha attık, bağırdık, çağırdık, köpek gibi çalıştık, aylak aylak yattık, yeni insanlarla tanıştık, birilerini bıraktık, parasız kaldık, borç ödedik, aldık, sattık, yüzdük, güneşlendik, piknik yaptık, tv izledik, dedikodu yaptık, muhabbet ettik, burnumuzu karıştırdık, sivilcemizi sıktık, kaşındık, yedik, içtik, sıçtık, sıvadık, sıçradık, sallandık, yuvarlandık

ama herhalde hep gülmeyi başardık

gülmeye devam etmek dileğiyle

Mutlu Yıllar!

18 Aralık 2006 Pazartesi

Serge Gainsbourg

Ugliness is in a way superior to beauty because it lasts...

http://www.sergegainsbourg.com/index.html

Bağımlılık yapan bir oyun!

Al başına belayı, patlat patlat dur

bubble shooter

Star Wars

işte artık benim de Trilogy DVD setim vardı dostlar. Hem de dijital olarak yenilenmiş... Pırıl pırıl görüntüler... Tatooine'in çifte güneşleri hiç bu kadar muhteşem görünmemişti. Ayrıca her filmin ilk yayınlandığı hali de 2. dvdlerde verilmiş. Mükemmel...

12 Aralık 2006 Salı

defter

Gidip kendime bir not defteri aldım. Ama üzerinde Kermit ya da Eeyore resmi, Miki Fare amblemi falan yok. Renkli de değil. Kara kaplı, sarı sayfalı sapsade birşey. Bunu hep yanımda taşıyacağım ve aklıma gelen herşeyi bu deftere not alacağım. Çünkü İstanbul'da geçen esrarlı bir roman yazmak istiyorum. Nobel ödülü almama gerek yok, basılmış romanım olsun, yeter! Ama bunun için sürekli not alıp, sistemli şekilde çalışmak gerekiyor dostlar. Bugüne kadar yazdığım tek romanı bu şekilde bitirmiştim, her gece saatlerce yazarak. Kendisi pespaye bir aşk macerasıdır. Kimseler de okumamıştır. Neyse ki. Bir de yarım kalmış bir romanım var. Onu yazarken o kadar sistemli çalışmadığım için bitmedi. Bu da pespaye bir hayranlık öyküsüdür. Bunu da kimselerin okumaması gerekiyor ki, saygınlığımı yitirmeyeyim. Şimdi yeni romanım için öncelikle bir sürü not alıp roman kişileri ve çevreleri hakkında detayları oluşturacağım. Romanın baş kahramanı tabii ki benim. Lady Charlotte diğer başrolde. İkimiz İstanbul'da büyük bir esrarı çözeceğiz. Ama ne? Bilmiyorum. Zaten bilsem roman olurdu hahahayt. Çok çalışmam lazım çok!.

11 Aralık 2006 Pazartesi

Muzo ile Yastık Sohbeti

Bilen bilir, yıllar önce deli gibi radyo dinlerdim (bir radyo programına sürekli katıldığım günlerde) İşte en sevdiğim 2. program da Radyo D'deki Muzo İle Yastık Sohbeti idi.

Bol bipli bu gece programında Muzo'dan "follofoş karı, karabasan mı bastı?, naylon hatunlar, ben sizi donumda sallarım" gibi naçizane deyimleri öğrenip kelime haznemizi genişletmiştik.

Sonra birgün Radyo D'yi açtım, Muzo yoktu... Çok acayipti... Unuttum gitti kendisini ama aklımın da bir köşesindeydi. Ve işte nihayet Muzo'yu tekrar buldum : Radyo Tatlıses 97,7 frekansında gece 11'den itibaren, o deli kahkahasıyla Muzo on air.

Diyor ki "yanlış numarayı arayıp Muzo'yu istiyorum demeyin, küfür yersiniz, sonra muzu verirler, arkasından o'yu alırsınız..." ahahaahahahaa

10 Aralık 2006 Pazar

TheHOUSE

kendi kendine ödünü patlatmak isteyenlere :

TheHOUSE

daha önce bunu yollamıştım ama linki değiştiği için tekrar yolluyorum. Mutlaka sesli oynamak gerekiyor. Odada tek başınıza iseniz, ışşığı da kaparsanız sıkı geriyor insanı.

REAL FIESTA -- > BARDAK ALTLIKLARI KOLEKSİYONU

Koleksiyona onlarca yeni parça eklendi dostlar :

REAL FIESTA -- > BARDAK ALTLIKLARI KOLEKSİYONU

9 Aralık 2006 Cumartesi

Pera Müzesi

Bugün Kaplumbağa Terbiyecisi'ni görmek için Pera Müzesi'ne gittim dostlar. Giriş 7 ytl. Çok güzel bir müze. İlk katta ağırlık ölçüleri, kantarlar, teraziler... ve çiniler. Bunlara merakı olan Topkapı Sarayı mutfak bölümünde feriştahını görebilir. İkinci katta İmparatorluktan Portreler.. işte meşhur tablo da bu katta. Ayrıca sultanların, odalıkların, harikulade güzel kadınların yüzyıl öncesinden kalma güzel resimleri de bu katta bulunmakta. Zaten başımıza ne geldiyse burada geldi. Bizim Özgür ne zaman böyle yerlere gitse önce bir şişe su alır çünkü müzelerde susar. Ben de sordum, sen susamadın mı diye, e haliyle koptuk... Oradaki güvenlik abla birden bize şarlamaz mı? Müzede gülmek konuşmak yassakmış! Deli mi ne! Dünyanın en önemli müzelerini gezmiş profesyonel bir müze gezici var burada! Çok kızdım!

Neyse bir üst katta çok güzel, 100 yıllık Boğaziçi fotoğrafları vardı, Dolmabahçe'nin Bebek'in geçen yüzyıldaki güzelliklerini görmek için.

En üst katlarda ise Rembrandt'ın desenleri sergisi sürüyor ancak pek hoşlanmam desenden, o yüzden sanatseverlere bıraktım bu katı...

işte bu müze çok güzeldi ama Rahmi Koç Müzesi açık ara en sevdiğim müze olmaya devam ediyor

8 Aralık 2006 Cuma

Nişan partisi



işte yakışıklı kuzenim, sevgili müstakbel zevcesi ile çılgın ve kalabalık bir aile partisi eşliğinde nişanlanmıştı. Nişanlı hanımı, biricik Tilek'imizi sevinçle Kuzenler Birliği'ne katıyor, Aslanım Meyhanesi'nde daha da çılgın bir kutlama için gün sayıyoruz.

6 Aralık 2006 Çarşamba

oysa düşlerim başkaydı...

ahh ahhh dostlar...

olmadı, yine olmadı.bu defa cumayı beklemeden istifa ettim!

canım sıkılıyor hayata...

2 Aralık 2006 Cumartesi

Aile yemeği.

Kalabalık bir ailem var. (Maşşallah, hep böyle kalalım inşallah.) Şimdi benden bir önceki kuşak çoluk çocuğa karıştı ve kalabalık aile toplantılarında ortalıkta dolanan, kucaktan kucağa gezen, ağlayıp zırlayan ufaklıklar eksik olmuyor. Bayramlarda ve aklımıza estikçe kalabalık bir grup olarak toplanırız. Bu toplantıların teması her zaman yemek olur. Yazın bahçede çiğbörek partisi yaparız, tavalarda kızaran böreklerin kokusu Arnavutköy'e kadar gider, herkes bayılana kadar çiğbörek yer. Ramazanda da her hafta bir halaya ya da amcaya gidilir, bayılana kadar iftar yemeği ve güllaç yenir. İşte geçen ramazanda eksik kalan bir yemeği telafi etmek üzere bu akşam yemeğinde toplandık. Yine herkes bir ağızdan, aynı anda, bağıra bağıra konuşuyor, çocuklar ağlıyor, biz artık 30larına gelen dünün ufaklıkları bir odada internet geyikleri çeviriyor, büyükler ailemizin eskiden yaşadığı Fener'deki konak ve eski İstanbul hakkında sohbet ediyordu. Hepimiz bayılana kadar yemek yedik, üzerine de hem pasta, hem kurabiye, hem de kadayıf vardı! Sonunda eve geldiğimizde kendime neskafe fincanı dolusu Türk kahvesi yaptım, anca kendime gelirim!