bu arkadaş, ölmeden önce görülmesi gereken 100 yeri yazmış.
bizim güzel memleketimizden 3 yer var, Topkapı, Ayasofya, Kapadokya.
Ben ne rezil bir insanım ki, Kapadokya'ya gitmedim, 31 yaşında dünyanın ucuna gitmiş ama Kapadokya'ya gitmemişim, kendimden utanıyorum yemin ederim. Bir de Ankara'ya gitmemiş olmaktan dolayı çok utanıyorum, Anıtkabir'e Pembe Köşk'e gitmemiş olmak ne acı.
İşte liste :
Hillman Wonders of the World
Ben bu listedeki 17 yeri görmüşüm İlk 30'da gördüğüm hiçbir yer yok. Edacık Mısır'dayken kalkıp gidip piramitleri bile görmedik, ayıp .
Belki Pamukkale de dünyada benzeri olmayışı ile bu listeyi hakediyor. Kapadokya ise gerçekten başka bir dünya adeta. Çok farklı. Hani Dünyayı Kurtaran Adam'ı stüdyo dışı çekmek için dünyadaki en uygun yeri seçmişler gerçekten. Gerçi Ayasofya ve Topkapıyı, ya da Türkiye'yi bırakın, İstanbul'da görmeyi hakeden o kadar çok yer ve müze var ki.
YanıtlaSil33 senedir aynı semtte yaşarım ve semtte bulunan kiliseleri gezmek daha bu sene aklıma geldi ve girdiğimde avluda 1800lerden kalma çok ilginç şekilli fransızca mezarlardan tut, duvara monte edilmiş yüzlerce yıllık Bizans levhasına kadar sürü ile ilginç keşifte bulundum (Moda, Cem sokaktaki tramvay yolu üzerinde Fr.Katolik kilisesi) Ve burası benim oturduğum ev ile 120 metre mesafede falan. Veya Koço restoranı çok meşhurdur, herkes bilir ama meğerse altında hala açık bir Rum azizin ayazması(türbe sanırım) var, insan inanamıyor. Yani uzakalara gidilemese bile yakındakiler sana geliyor.
Aslında zor da değil, mesela müzekart denen bi kart ile çok sembolik bir rakama aylarca hemen hemen bütün müzeleri gezmek mümkün. Galiba Türkiye çapında da geçerli.
Aynı anda vakti ve parası çok olup da sıkılabilen insanları işte bu yüzden anlamam. Şu listedeki yerlerin yarısını görmeye bir ömür yetmezken.
Müze kart büyük bir sahtekarlık. Tanıtım ile uygulama bambaşka ve özellikle istanbulda çoğu yerde geçmiyor. Judicik cidden çok eksik kalmışsın. Gezdiğin bazı yerleri ağzımın suyu akarak okusam da Anıtkabir'i nasıl gezmezsin? Sana yemin ediyorum bazı yerlerinde kalbin sıkışacak. "Ya sev ya terket" Türk'ü değil gerçek Türk'ün mutlaka görmesi gereken iki yerden biri. Diğeri bence Çanakkale. Kapadokya ise uzay. Cidden bu dünyaya ait değil nasıl bir doğa nasıl oraları oyup yaşamış,saklanmışlar akıl almıyor. Kesinlikle ikisini de görmelisin hatta anıtkabire 10 gün önceden karar verirsen beraber gidelim gönüllü rehberim :)
YanıtlaSil@Mehmet,
YanıtlaSilsanırım söylediğin kiliseyi biliyorum, tramvayın önünden geçtiği kilise ... Ben de hiç içine girmemiştim. Benim Moda'da ennn sevdiğim yeri açıklıyorum : Haldun Taner büstü :) Ne kadar güzeldir değil mi? Moda'ya her gittiğimde mutlaka Haldun Taner ile fotoğraf çektiririm.
@Korhan
ah ah Korhan, sorma nasıl kendimden utanıyorum. Anıtkabir. Eminim kalbimin sıkışacağından. Çok istiyorum gitmeyi.
Miss Abbott,
YanıtlaSilHaldun Taner'i, rahmetli anneannem anlatırdı işe giderken her sabah bizim evimizin önünden geçtiğini, o büst ise, içim burkularak söylüyorum, şu anda üzeri grafitilerle rezil edilmiş ve şarapçıların dibine çöreklenerek anırdıkları bir mezbele halinde. Çünkü orası bana göre de İstanbul'un en muhteşem manzarasına ve günbatımına sahip, adalardan Topkapı, Ayasofya ve Galata Kulesine kadar açısıyla. Belediye bazen temizliyor ve onarıyor. Allah'tan hala sağlam Oğuz Aral'ın heykelinin akibetine uğramadı. Bir gün o tarafa yolunuz düşerse bildiğiniz ve bilmediğiniz bir çok yeri göstermek isterim.
Tarihini okuduğum kadarıyla buralarda eskiden çok sayıda İngiliz ve Fransız levanten yaşarmış. Mesela hepimizin belleklerine kazınmış olan "B.Manço 81300 Moda" adresindeki o ünlü ev çok eskilerde bir İngiliz'e aitmiş ve tam karşısında İngilizlerin All Saints Chappel adında minicik bir kilisesi bulunur. Veya o yine o tramvay geçen sokakta devrimden sonra Rusyadan kaçan ve Stalinin ajanlarının Meksikada öldürdüğü (ve Frida Coelho ile aşk yaşayan) devrimin fikir önderlerinden Troçki'nin geçici olarak kaldığı ev bulunur. Deştikçe o kadar çok şey çıkıyor ki, Türkiye aslında gerçekten inanılmaz zengin kültür ve doğaya sahip bi ülke.
Anıtkabir'e gidince kalbi sıkışıyor insanın Atatürk'e ait onca eşyayı giysiyi objeyi görünce. Ama bunları konuşurken mesela kendi adıma hala Atatürk'ün Şişli'deki evini ya da İsmet İnönü'nün Büyükadadaki evini görmediğim geliyor aklıma. Tamam kitaba, müziğe vb vakit ayırabilmek bile bu hayatta başlıbaşına başarı ama galiba gündelik metropol çilekeşliğinin arkasına sanırım biraz da kendimiz saklanıyoruz.
Mehmet, ben gerçekten de saklanıyorum. İnsan kalabalığı ben o kadar bunaltıyor ki. Mesela işe gidip gelirken metrobüs denen işkence aracını kullanıyorum. Fazla değil 10 dk sürüyor yolculuk ama sonunda ya ayaklarım ezilecek, ya ter kaybından fenalaşacağım, ya da tekme tokat, tırnak çanta birilerine girişeceğim kavga çıkartacağım. Ben de hafta sonu hiç çıkmak istemiyorum, otobüse binmek , kalabalıkla cebelleşmek istemiyorum. Allahtan Bebek'de oturuyorum, çıkıp sahilde hava alma şansım var. Ama pazar günleri bunu bile yapmak istemiyorum, kaldırımda yürüyecek yer kalmıyor.
YanıtlaSilModa'yı çok güzel anlatmışsın. eski istanbul hakkındaki kitapları çok seviyorum, ya da o tarihlerde geçen biyografileri. Fakat muhteşem İstanbul şehri hakkında benim sevdiğim tarzda kitap yok gibi birşey. Paris hakkında milyon tane fotoğraflı güzelim konsept kitap bulabilirken, istanbul hakkında bulamamak çok üzücü. misal geçen sene yayınlanan "Ölmeden Önce İstanbul'da Yapmanız Gereken 101 Şey" gibi.
Aynı işkenceyi bende çekiyorum Cudicik ve bir gün sanırım katil olucam o yolda ki benimki aşağı yukarı 35 dk sürüyor maalesef :(
YanıtlaSilvalla bu millet adam olmaz korhancan :(
YanıtlaSil