1 Nisan 2012 Pazar

Pera-Galata-Karaköy Turu

Cumartesi günü rüzgarlı ama güneşli havada, biricik Sibel ile güzel bir İstanbul turu attık. Sibo makinasını da yanında taşımıştı sağolsun ve bol bol fotoğraf çekti:)) Bu yazıdaki güzelim fotoların hepsi onun elinden çıkma, ellerine sağlık.

Pera Müzesi'nde görmek istediğim sergiler vardı, son günleri de 31 Mart ya da 1 Nisan idi. O yüzden önce müzeye gidip bir güzel gezdik.


Bu sergilerden ilki, iki kata yayılmış olan eski İstanbul fotoğrafları sergisiydi. Konstaniyye'den İstanbul'a isimli sergide 1800'lerden ve 1900'lere Boğaz'ın Anadolu kıyısından fotoğraflar yer almakta idi. Her bir fotoğrafta 100 sene evvelinden bir an, o eski teknolojiye rağmen başarıyla yakalanmış, dondurulmuş ve sonsuza dek saklanmıştı. Gel de fotoğrafın büyüsüne hayran olma!

Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar isimli diğer sergi ise İstanbul ile Amsterdam şehirlerinin diplomatik ilişkilerinin başlamasının 400. yılı şerefine düzenlenmiş. Sergi buradan Amsterdam Müzesi'ne gidecek sergilenmek üzere. Bu resimler, 1600'lerden 1800'lere kadar Amsterdam Dam Meydanındaki Belediye Binasında, Doğu Ticaret odasında sergilenmiş.


Son olarak Kesişen Dünyalar : Elçiler ve Ressamlar sergisinde, Osmanlı İmparatorluğunu ziyaret eden elçilerin maiyetlerindeki ressamalara çizdirdikleri güzelim oryantalist tablolar sergilenmekte idi.

Müzeyi gezdikten sonra, Tünel meydanındaki mevlevihanenin yokuşundan şöyle bir Galata'ya inelim dedik. Sanat gıdamızı almıştık, peki ya enerji gıdamız ? Yokuşun iki yanında bolca bulunan büfelerden nar-greyfurt-portakal suyu alarak enerji bombardımanı yaşadık.


Meyve sularımızı hüpleterek Galata Kulesine geldiğimizde her zaman olduğu gibi bunca kısa yürüyüşten sonra bunca tarihi güzel atmosferle karşılaşmaktan etkilendim. Şehrin en güzel noktalarının birbirine bu denli yakın olması, ne bileyim Taksim meydanından yürüyüp Tünel'e gelmek, oradan pıt diye Galata'ya inebilmek beni etkiliyor. Kulenin kendisi, çevredeki binaların güzelliği de bu etkiyi arttırmakta elbet.


Turist kardeşler kuleye tırmanmak için uzuun bir kuyruk olmuşlardı. Biz onlara aldırmadan minik butiklerin arasından Karaköy'e doğru saldık kendimizi.


Aradığımız yer Kamondo Merdivenleri idi. Bu helezonik sarmal merdivenleri, 1860'lı yıllarda Galata'da yaşayan zengin Kamondo ailesi yaptırmış. Merdivenler, Karaköy Bankalar Caddesini, Galata Kuledibi'ne bağlamakta. İşte İstanbul'un sakladığı bir başka küçük hazine, büyüleyici bir güzellik daha.




Merdivenlerden inip Bankalar Caddesinde Merkez Bankası ve İş Bankası'nın görkemli antik binalarına hayran hayran baktıktan sonra Karaköy'e iskeleye yürüdük. Manzara şahane idi, karşımızda Topkapı, Ayasofya...  bütün yüceliği ve eşsiz güzelliği ile İstanbul uzanmakta idi.





İskeleden yürümeye devam ederek sahilden Karaköy Emniyet Müdürlüğüne kadar ilerledik. Buralarda metruk, antika binalar var, o kadar güzeller ki, kime ait olduklarını ve neden boş durduklarını çok merak ediyorum.

Yürüye yürüye Fransız Geçidine gelmiş idik. Burası Ezel'in bir bölümünde çok güzel kullanıldığından beri gelesim vardı. Daha çok iş merkezi olarak kullanılan bir geçit, keşke daha kafeli mafeli, butikli, renkli bir mekan olsa idi. Çok şık bir yer çünkü.


Geçidi de gördükten sonra artık yorgunluktan bacaklarımız ağrımaya hatta Sibel neredeyse ağlamaya başlamıştı:)) Kendisini hadi Kabataş'a kadar daha yürüyelim diye kandırdım, inleye inleye Tophane'yi geçip iskeleye kadar geldik. Kabataş'ta neyse boş otobüsü yakalayıp otura otura eve  döndük.

Akşam evde Inception'ı izledim. Kendisi ayrı bir yazıyı hakeden şahane bir film. Tek söyleyeceğim, gece rüya içinde rüya gördüm ve uyandığımda saat bire geliyordu. Pazar günü nasıl geçti anlamadım. Geriye kaldı Pazar gecesi. Pöf.

xo xo

8 yorum:

  1. İstanbul'un en sevdiğim yerlerini gezmişsin sefan olsun, ucu bana da bulaşsın. aynı yerlerde fotolarımız var, Camondo merdivenlerine bayılıyorum. Evvelki sene Bankalar Caddesinde eski Sümerbank'da süper bir sergi gezmiş idim.
    Ve ayrıca kırmızılar çok yakışmış süper görünüyorsun. Kate haltetmiş senin yanında küçük prenses:)

    YanıtlaSil
  2. Aslıcım o kamondo mudur nedir merdivenlerde 12 ila 21 yaş arasındaki ömrüm geçti benim :)
    Her sabah okuluma giderken kullandığım merdivenlerin resmini çekmişin:)) bad memories to forget....:D

    YanıtlaSil
  3. Leylak Dalı : mih mih mih mih... eridim bittim, yıllardır kimse bana prenses demiyor idi Leylakcığım:))

    YanıtlaSil
  4. Mehmet : niye bad memories:) okula gitmek yüzünden mi? şimdi kıymete bindi o merdivenler görüyorsun işte:)

    YanıtlaSil
  5. fotoğraflar süper, gezmem geldi şimdi. havalar da güzelleşmişken istanbul'un altını üstüne getirme planlarımı hayata geçirmem lazım :)

    YanıtlaSil
  6. Fransız geçidinin yanında benim eski şirket vardı. Ezelde esas oranın köhne otoparkını çok kullandılar. Hem de kıvanç tatlıtuğun oynadığı bölümlerde.Tarihinde bütün çalışanlarına "camdan bakmayın işler aksıyo" diye toplu mail atılan tek şirkettik.Hatunların biri bile masasında oturmuyodu :))

    YanıtlaSil
  7. tuba : gez valla, bugün artık iyice ısınmıştı hava, soyundum resmen yürüken ter boşalttım. ama hiç şikayetim yok ohh, yaşasına yaz, yaşasın güneş, yaşasın gezmek:)

    YanıtlaSil
  8. korhan : ah o şirkette ben de olaydım, camdan DAYİİİİİ diye diye ezel setine uçaydımmm ahh hahaahh:)))
    geçidin orada nerede çalışıyordun sen annem, güllüoğlunda mı? :))

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.