1 Aralık 2013 Pazar

Hayat Ne Tuhaf, Vapurlar Filan:)))))

Cumartesi sabahı çamaşırları asıp yatağımı havalandırdıktan sonra giyinip kuşanıp kendimi sokaklara attım sevgili izleyiciler. Vapura binip Kadıköy'e gidecek idim. Otobüste, şişko bir teyze beni umarsızca sıkıştırınca biraz keyfim kaçtı ama Beşiktaş'a gelip iskeleden Marmara'nın üzerinde parlayan güneşi görünce keyfim yerine geldi.

İskeleye yanaşan vapur, üç katlı büyük ada vapurlarından idi. Hani en tepede açık bir balkonu olanlardan! Tabii koşa koşa yukarı çıkıp en güneşli sıraya yerleştim, gülümsememi engelleyemiyordum. Hava harika, güneş altında Istanbul harikulade idi.




Vapur kalkınca adetleri olduğu üzere martıcıklar peşimize takıldı. Ah kuzular, simidin tanesi olmuş 1,4 Lira; haliyle kimse onlara simit atmıyordu, bir Istanbul geleneği daha yok olmaya yüz tutmuştu.

Ama az sonra, benim şakır şakır fotoğraf çektiğimi gören bir teyze, çantasından yarım ekmek çıkarttı. "Dur ben ekmek atayım, sen fotoğraf çekersin" dedi ve lokmaları martılara atmaya başladı.

Kadıköy'e nasıl geldim anlamadım, kahkahalarla gülerek bu şahane Istanbul martı şenliğinin fotoğraflarını çektim.



































Adeta havada yürüyerek vapurdan inip Kadıköy çarşısına daldım. Kitapçılar, restoranlar, eskiciler, mağazalarla dolu bu sokakları çok severim. Bu sefer gözüme Sarnıç ilişti, iki amcanın çoktan demlenmeye başladığı meyhane; bahçesi ve tahta iskemleleri ile nefis görünüyordu. Daha önce dikkat etmemiş miyim anlamadım. Ama mutlaka buraya gelip güzelce demlenmeli diye karar verdim.

Abimlere gelip kendimi tuvalete zor attıktan sonra miniş Pelinsu bana bir kahve yaptı ki, oohhh ağzınıza layık, köpüklü. O halde artık bayramlarda sülaleye kahve yapma görevimi Pelinsu'ya devredebilirim diye çok sevindim:)))

Kahvelerimizi içtikten sonra Sibo, Pelo ve abimin peşine takılıp Moda'da yürüdüm. Yolda meşhur Kadıköy kedilerinden nasibimi aldım elbet:

Simitçi anne kedi ve yavrusu

Moda'nın asude sokaklarında hayaller kurarak yürüdük ve arabaya doluşup Maltepe'ye, kuzenimiz Tolga'ya geldik. Tolga benim hani ilkokulda banyoda füzeler uçuran kuzenim:))) Büyüyünce de mühendis oldu zaten:) Efendime söyleyeyim, Tolga ile cicikuş Dilek'in bir yavruları oldu: Ailemizin en miniği Mina! Fakat biz kakıp gidene kadar yavrucak 2 yaşına gelmişti, ne kadar ayıp ettik belli değil:)




Mina önce bizi yabancıladı haliyle, sonra aaaa, o kimselere gitmeyen çocuk bana yapıştı:) Epey iyi anlaştık, hele zıplatıp hoplatınca benden iyisi yoktu:)

Dilekciğim, ellerine sağlık, hayatımda yediğim en güzel kısırı yapmış idi. Fırında pişmiş hafifçecik kıymalı böreklere, kısıra gömüldük. Ben tabii diyet yaptığım için insan kadar yedim. Abim 7 tane börek, 3 tabak kısır yutmuş ahahaahah:)))

Böylece eski aile hikayelerini anlattık, küçüklerle oyun oynadık, bol bol güldük . Harika bir aile günü idi dostlar.

Akşam olunca müsaade isteyerek, tekrar buluşma planları yaparak kuzilerden ayrıldık. Benim aklımda azıcık Kadıköy'de gezmek vardı:) Hazır karşıya geçmişken Büyülü Dükkan'a gitmemek olur mu?

Böylece Sibo'yla Pelinsu'nun ellerinden tutup çarşıya daldık, Büyülü Dükkan'da çizgi romanların muhteşem dünyasına daldık.



2 tane Martin Mystere cildi yanında 2 tane .çok merak ettiğim grafik roman kaptım Büyülü Dükkan'dan:




Arabayı park edip yanımıza gelen abim, bizi alıp Kahve Dünyası'na götürdü. Ama aslında burası devasa Alkım Kitabevi imiş, 3 katlı bir kitap dünyasıymış dostlar. Sepet sepet kelepir kitaplar içinden tanesi 1,5 Liraya Oğlak Yayınlarının Maceraperest Kitaplarından aldım bir sürü. Hepsi yesyeni, okunmamış, hepsi 1,5 Lira!

Yaşasın kelepir kitaplar!

Sonra da artık kahvelerimiz içtik, yan gözle Pelinsu'nun fondüsüne bakıp yalandık:)))




Günün sonunda kitaplarımı yüklendim, metrobüse binerek Zincirlikuyu'ya geldim. Oradan bir otobüs Etiler, Etiler'den yokuş aşağı yürüyerek evceğizime kavuştum.

Şahane bir gündü gerçekten, dolu dolu ve neşeli. Pazar günü de bütün gün yayıp yatarak kitap okumayı planlıyorum:)

Güzel bir Pazar geçirin ve iyi bir hafta olsun benim canımdan çok sevdiğim izleyenlerim!

xo xo

9 yorum:

  1. Dolu dolu bir gün olmuş, ne güzel. Tahta sandalyeli meyhaneler gittikçe azalıyorlar, Kadıköy'deki Sarnıç'ı merak ettik, ilk yolumuz o tarafa düştüğünde uğramalı :) .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. önce sahafları gezip sonra da Sarnıç'da ağır ağır demlenmeli:)

      Sil
  2. Ne güzel bir gün olmuş... Böyle günlerin ardından haftaya başlamak, bunlar işte hep mutluluk!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok güzeldi gerçekten, o martı fotoğraflarına baktıkça hala mutlu oluyorum:)

      Sil
  3. Kadıköy ne güzel değil mi? Biz avrupa yakası insanları belki hep tatil günlerimizde gittimiz için midir bilmem hep o tatil havası, dinginlik... Evet Sarnıç'ı da bikernara not etmek lazım.

    "Cumartesi sabahı çamaşırları asıp yatağımı havalandırdıktan sonra..." iyi cumartesi erken kalkabiliyosunuz, peki çamaşırları akşamdan mı atmıştınız makineye...?

    Ayrıca Pelinsu da Mira da Pek tatlılarmış efem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çamaşırları annem yıkamıştı ben asmıştım:) Kadıköy güzeldi, cıvıl cıvıl. Bahariye'deki rengarenk bonibonlara da bayıldım:)

      Sil
  4. judym senin böyle bir koca gününü anlattığın yazılarına bayılıyorum ben ya! :)

    YanıtlaSil
  5. Ama böyle olmaz ki, son yazının üstünde kocaa zaman geçmiş!
    Hiç mi kızlarla gezmeye gitmediniz? Prenses Kate davete filan katılmadı mı? Nicole Kidman'da mı ortalarda yok? Diyetisyen Perihan napıyor?
    Yeni yazı istiyoruz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok haklısın:) eve gelirken kafamda neler yazıyorum, eve geldiğimde kediye sarılıp uyuyuverince havaya uçuyor yazılar.
      neyse, şimdi bir tane bol kitaplı yazı hazırlıyorum. haftaya da Kate alert olacak heeyyy:)))

      Sil

Yaz ki muhabbet olsun.