29 Ocak 2015 Perşembe

GONE WITH THE WIND - RÜZGAR GİBİ GEÇTİ - 3.Bölüm: Bir Sinema Efsanesi Doğuyor

David O. Selznick; film haklarını satın aldıktan 3 sene sonra, Rüzgar Gibi Geçti'nin oyuncuları seçilmiş ve son hazırlıklar başlamıştı. Şimdi yapılması gereken tek şey senaryonun tekrar yazılması idi. David bir alay yazar tuttu. Scott Fitzgerald bile diyalog yazmaya geldi ama kısa sürede kovulup gitti :)


26 Ocak 1939'da ilk sahneleri çekmeye başladılar. Filmin başında Scarlett O'Hara'nın ilk göründüğü andı bu. Mükemmelliyetçi David beğenene dek sahne 5 kere çekilecekti.


George Reeves (Brent Tarleton), Vivien Leigh (Scarlett O'Hara), Fred Crane (Stuart Tarleton)

31 Ocak'ta ilk sahnesini çekmek üzere Clark Gable sete geldi. Gerçek hayatta dans edemeyen Clark Gable'ın ilk sahnesi, Scarlett ile Rhett'in Atlanta panayırındaki dans sahnesi idi. Gable yönetmen Cukor'dan hoşlanmıyordu ve huzursuzlanmıştı.


Vivien Leigh ve Clark Gable Atlanta panayırı sahnesinde

7 Şubat'ta Atlanta kuşatması esnasında Melanie'nin doğum yaptığı sahneye atladılar.  Kimi sahneler hakkında David ile yönetmen George Cukor anlaşmazlığa düşmeye başlamışlardı. David'e göre Cukor ile film çok yavaş ilerliyordu.


Vivien Leigh, Olivia De Havilland

Cukor, Sidney Howard senaryosuna bağlı kalmak istiyordu. David  ise filmin kötü gittiği kanısındaydı. Sonunda tartıştılar ve Rüzgar Gibi Geçti ilk yönetmenini harcadı. Cukor projeden ayrıldı.


George Cukor, Clark Gable

David, Rüzgar Gibi Geçti'yi yönetmesi için, o esnada MGM'de "Oz Büyücüsü"nü yönetmekte olan Victor Fleming'i istiyordu. MGM'nin patronu olan kayınpederi imdada yetişti ve Fleming, Rüzgar Gibi Geçti'nin yönetmeni olarak iş başı yaptı. Sete gelip çekilen sahneleri okuduğunda ise David'e senaryonun rezalet olduğunu söyledi. Seti tatil ettiler. Boş geçen her gün 100.000 dolar zarar ediyorlardı. Victor Fleming ile David Selznick senaryoyu tekrar yazmaya koyuldular. Tuttukları yazar Sidney Howard'ın orijinal notlarına geri dönüp onları baz aldı. 2 hafta sonra ise çalışmaktan enkaza dönmüş halde kaçıp gitti ve telefonlara çıkmadı.


Vivien Leigh, Clark Gable, Victor Fleming


Rüzgar Gibi Geçti'nin çekimleri, 2 Mart'ta, Victor Fleming yönetiminde tekrar başladı. Fleming, en başta Cameron Menzies'in hazırladığı renkli taslakları baz alarak filmi çekecekti. Sert mizaçlı ve buyurgan bu maço adamı, Clark Gable dışında kimse sevmiyordu. Ama Victor Fleming yetenekliydi, filmi ayağa kaldırdı, filme ruh ve tempo kazandırdı


Vivien Leigh, Clark Gable, Victor Fleming

Vivien Leigh, bir an evvel çekimleri bitirip, New York'a giden sevgilisi Laurence Olivier'nin yanına koşmak için hırsla çalışıyordu. 125 iş gününün yüzde 95'inde çekimi vardı. Victor Fleming iğnelerle ayakta duruyor, gece uyuyabilmek için bir iğne daha yaptırıyordu. Zorlu tempodan tüm çalışanlar çökmenin eşiğine gelmişti. Senaryo karman çorman olmuştu. Böylece Sidney Howard bir kere daha iş başına çağrıldı.


Clark Gable, Vivien Leigh


 
Vivien Leigh, Atlanta tahliye sahnesi


Sonunda, 29 Nisan'da,  Victor Fleming aşırı ruhsal ve bedensel yorgunluğa dayanamadı ve filmi yarıda bırakıp gitti. David O. Selznick'in aşırı mükemmeliyetçiliğine, sürekli sete gelip filme müdahale etmesine katlanamamıştı.


MGM hemen yeni bir yönetmen gönderdi : Sam Wood. İki hafta sonra Victor Fleming geri döndüğünde ise, Sam Wood ekipte kaldı ve ikinci birimin yönetmenliğini yaptı.


Victor Fleming şimdi filmin en büyük çekimini gerçekleştirecekti: Güney'in yenilgisini ve binlerce yaralı askeri gösteren panoramik sahne! Bu sahne için 1 senedir hazırlık yapılıyordu. Yeterince figüran bulunamadığı için yüzlerce hareket ettirilebilen manken yapılıp figüranların arasına dağıtıldı.


Efsaneye göre, Margaret Mitchell'in kocası daha sonra bu sahneyi izlediğinde "Bu kadar askerimiz olsaydı, savaşı kazanırdık" demişti.




David Selznick aldığı ilaçlar yüzünden, çöküşün eşiğinde olduğunu algılayamıyordu. Rüzgar Gibi Geçti üzerinde çalışırken aynı zamanda Intermezzo filmini yapmış, Alfred Hitchcock ile Rebecca için hazırlıklara başlamıştı. Yine de her gün Rüzgar Gibi Geçti setinde her detayı kontrol etmekte idi. Filmi 6 ayrı ekip çekmeye başlamıştı. Victor Fleming pamuk tarlasında çekim yaparken, ikinci ekip Vivien Leigh ile çalışıyor, bir diğer ekip dublörle başka bir sahneyi çekiyordu.


Victor Fleming ve Vivien Leigh, panoramik sahnenin çekiminde


27 Haziran'da çekimler bitince başrol oyuncuları ve yönetmen bir parti verdiler. Aynı gece ise yeniden çekilmesi gereken sahneler için çalışmaya geri döndüler.


David ise  saatlerce süren film ile montaj odasında nihayet bir yönetmen veya yazara kulak vermek zorunda kalmadan, kendi bildiği gibi çalışmaya başladı. 150 bin metre filmi kesip 6 bin metrelik film çıkartmak zorunda idi. Elinde senaryo da yoktu, senaryo artık sadece David'in kafasında mevcuttu. Rüzgar Gibi Geçti setinde hiç bir zaman senaryonun son hali olmamıştı. 


Hal Kern


David ve kurgucu Hal Kern günde 23 saat çalışıyorlardı, bir seferinde 50 saat kesintisiz çalıştılar. Daha sonra kendini halsiz hisseden Kern doktora gittiğinde doktor adamın ölmüş olması gerektiğini söylemiş ve David'e telefon açıp epeyce verip veriştirmiş.


Sadece filmin kesilip biçilip izlenebilir hale gelmesi değil; özel efektlerin de bitirilmesi gerekiyordu. Bütün film sette çekilmişti. Misal filmde görünen hiç bir odanın tavanı yoktu, hepsinin film üzerinde boyanması gerekiyordu. (Senenin 1939 olduğunu anımsayalım) Tara malikanesi sete inşa edilmişti ama arkasından şehir manzarası görünmekte idi. Filmin başında barbekü sahnesinin çekildiği Oniki Meşeler malikanesi aslında yoktu. Bunlar gibi pek çok sahne Jack Cosgrove tarafından özel efektler ile tamamlandı.


Tara

Oniki Meşeler -Twelve Oaks


Artık David Selznick'in tek isteği, film için basın olmadan bir ön gösterim düzenleyerek halkın tepkisini görmekti. Hal Kern, bu işi üstlendi ve 9 Eylül günü vaktin geldiğini bildirdi. 54 bobin film ve film müziğini alıp şehir dışındaki bir sinemaya gittiler. Ekipte David'in karısı Irene ile ortağı Jock Whitney de vardı. 


Riverside'daki Fox sinemasında durdular. Sinemada Gary Cooper'ın bir filmi oynuyordu ve kalabalık olduğu kesindi. David Selznick'i gören sinema müdürü olacakları anlamış ve ne isterlerse yapacağına söz vermişti. Sinema binası günümüzde hala ayakta. Zamanında Rüzgar Gibi Geçti'yi gösteren Emek Sineması ise yerle bir oldu:(


Riverside Fox Sineması


Sinemadaki film gösterimi bitince, sinema müdürü sahneye çıktı. Seyircilere, büyük bir stüdyonun ön gösterimini izleyeceklerini bildirdi. Evi aramak isteyen şimdi aramalıydı çünkü film uzundu. Kapılar kapanacak ve salona kimse alınmayacaktı.






Henüz jenerik hazırlanmamış ve filmin müziği yapılmamıştı. Hal Kern, yanında Zenda Mahkumları'nın müziğini getirmişti. Film gerçekten düşündükleri gibi harika mıydı? Çok mu uzundu? Seyirci kısaltılmasını mı isteyecekti? Ya filmi sevmezlerse? Hepsi bir kaç dakika sonra başlayacak prömiyer gösterimde anlaşılacaktı.






Anonstan sonra ekranda beliren görüntüde, bu sinemanın, tarihin en beklenen filminin ön gösterimi için seçildiğini belirten bir resim belirdi. 





1 saniye sonra, Margaret Mitchell'in adı perdede çıktığı an sinemada daha önce duyulmamış coşkulu bir gürleme duyuldu. Rüzgar Gibi Geçti yazısı çıktığında izleyiciler deli gibi bağırıyor, koltuklarından fırlıyorlardı. Müziğin sesi sonuna kadar açıktı yine de hiç bir şey duyulmuyordu. Irene Selznick hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. David Selznick ve Hal Kern ağlıyordu. Sinema salonunda görülmemiş bir heyecan yaşanıyordu.










Rüzgar Gibi Geçti bittiğinde ise sinemaya derin bir sessizlik hakim oldu. Seyirci şoke olmuştu. O zaman değin kimse beyazperdede böyle bir şey izlememişti.


İzleyici yorumları olağüstü idi. İzleyiciler filmin kısalmasını istemiyor, olduğu gibi gösterime girmesi gerektiğini düşünüyorlardı. 


David O. Selznik, film haklarını satın aldıktan 3 sene sonra, sinema tarihinin en büyük filmini yapmayı başarmıştı. Film o zamanın 3 milyon dolarına malolmuştu. 

Ön gösterimden 1 ay sonra David, Vivien'i Amerika'ya geri çağırdı ve o meşhur açılış sahnesini 5. ve son kez filme çektiler. 


Max Steiner


Filmin gösterime girmesine sadece 3 ay kala işe başlayan Max Steiner filmin müziğini çok kısa sürede besteledi. Hal Kern, filmi David'in ellerinden adeta zorla alıp laboratuvara sokarak renk dengesini kontrol etti.  


Rüzgar Gibi Geçti'nin son savaşı, final sahnesinde Clark Gable'ın söylediği "Frankly my dear, I don't give a damn!" cümlesini sansürden kurtarmak üzere verildi. David Selznick'in uzun ve zorlu mücadelesi sayesinde, bu etkili cümle filmde olduğu gibi kullanıldı. 


Rüzgar Gibi Geçti'nin prömiyeri, çok uygun olarak Atlanta kentinde yapılacaktı. David ve oyuncular şehirde krallar gibi karşılandılar. Bütün şehir sokaklara dökülmüş, gazetelerde Rüzgar Gibi Geçti'den başka haber yazılmaz olmuştu. Atlanta halkı eski Güney'i anlatan bu filmin başarılı olacağına çoktan karar vermişti.






Vivien Leigh, Clark Gable, Margaret Mitchell, David O Selznick, Olivia De Havilland

Ve o gece prömiyere katılan 2000 kişi, Rüzgar Gibi Geçti'nin müziğiyle, efektleriyle tamamlanmış halini, David O. Selznick ve ekibinin 3 yıllık insanüstü çabasının ürünü olan o filmi, ilk kez izlediler. 

Sinema tarihine en büyük filmi artık doğmuştu.



14 yorum:

  1. ASLI SÜPERSİN YAAAA
    EZELDEN SONRA ŞÖYLE BİR YAZI DİZİSİ BEKLİYORDUK :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahahah çok sevindim canım. Sevdiğim mevzuyu bulunca koyverip gidiyorum. O zaman yazı güzel olıyor:)))

      Sil
  2. Son bölümü okuyup öyle yazıyım dedim. Eline sağlık. Çok sevdiğim ve sayısız kez izlediğim bir filmin öyküsünü okumak çok keyifliydi. Birde yeni Scarlet aranıyor diye bir olay vardı. Tüm ülkelerde seçmeler filan vardı. Hatırladın mı? hatta bizden de Derya Arbaş Türkiye elemesini geçmişti o katılacaktı Amerika seçmelerine. Sonra ne olmuştu o olay bilmiyorum. Şimdi aklıma geldi.
    Birde kitabı okumamıştım ama bu yazı sayesinde okumaya karar verdim. Şimdi kitabın peşindeyim.
    Tekrar teşekkür ederim Judy Abbott <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah ah hatırlamaz mıyım. Rüzgar'ın devamı diye Scarlett diye bir kitap yayınlanmıştı. O kitaptan uyarlanacak dizi film içindi arayış. Türkiye'den Derya Arbaş seçilince Nilüfer Açıkalın hakkım yendi diye demeç vermişti:))) Sonra Amerika'daki seçmelerde Derya diziden rol kapmayı becermiş sanırım. Dizi de Show tv'de yayınlanmıştı, paçozun önde gideni bir dizi:)))

      Kitabın hangi baskısı güzel emin değilim. Artemis'den çıkan 800 küsur sayfalok romanı kısaltmışlar azıcık diue tahmin ediyorum. Bi de Toker yayınlarından 2 ciltlik yeni bir basım çıkmıştı. O tam çeviri olabilir ama çevirisi nasıldır, bilemedim.

      Sil
  3. Hayranı olduğum ilk kitap, ardından heyecanla izlediğim filmi. Ne müthiş bir yazı dizisi olmuş! Yüzümde bir gülümsemeyle okudum tümünü. Ellerinize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, ben de çok severek yazdım:)

      Sil
  4. Ay filmi bir daha izleyesim geldi, ne güzel anlatmışsın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben izledim valla:) çok hızlı tempolu bir film, her seferinde hayret ediyorum:)

      Sil
  5. filmi bir daha izlemek istedim, bir de bu diziye benim blogdan link verebilir miyim, iznin olursa...

    YanıtlaSil
  6. Judy,Judy, sen ne yaptın böyle? Aylaaar sonra bloglara bakayım deyip senin sayfanı açtığımda karşıma ennn sevdiğim kitap ve filmle ilgili bu şahaser çıktı:) Heyecanla 1.bölümden başlayıp sonuna dek yeni yazılan bir roman gibi okudum. Sen harikasın!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olleeeyyy dönüşüm muhteşem oldu:)))
      Çok teşekkür ederim valla çok sevindim. İyi ki yazabildim:)

      Sil
  7. Ay yok, oturup izleyeceğim filmi :)
    Sayende Rüzgâr Gibi Geçti merakına tutuldum Judy'm, hastalığa çevirmez umarım :)
    Bu kadar emek verilmiş gönderilerinden sonra anlıyorum neden bi' gününü bu gönderiyi hazırlamaya harcadığını.
    Teşekkür ederim, paylaştığın için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler canm:) gözlerimi bozdum sanırım bu yazı yüzünden:)

      Sil

Yaz ki muhabbet olsun.