dün akşam mutat haftalık alışveriş için muhitimizde bulunan Migros'a gittiydim. İşte basic ekmek, peynir, yoğurt aldıktan sonra kasaya ilerlerken abur cubur köşesinde ne göreyim? Üçlü pakette bizim Çokomel! "Aaa Çokomel" deyip aldım paketi, o anda kulağımız dibinde birisi "aaa Çokomel" diye cırladı, "nostalji yaptın değil mi" diye devam etti, dönüp baktım kasiyer çocuk! Ama sanki beni 40 yıldır tanıyor ve susmuyordu da üstelik, "o yaşlara geri döndün değil mi bir anda, şu kadar oldun şimdi, geçmişe döndün" tadında konuşmaya devam etti. Malları kasaya boşaltıp nasıl olduysa "yaa kendimi eski mahalle bakkalında hissettim" dedim, "işte o bakkal benim" deyip güldü bizimki, halbuki bizim eski bakkal Karadenizli ve de 2 metre boyunda Aptullah idi, herkes te onu Apo bakkal diye çağırırdı. Ben de Bora ile Barış'ı peşime takar , bu Apo bakkaldan 5 liralık Tipitip alıp tezgaha 10 lira atarak " al bu da bahşişin" derdim, sonra biz kaçardık, Apo bakkal kovalar, 10 lirayı da kafamıza atardı, hey gidi , ne bileyim Red Kit'ten özenmiştik. Neyse ben bunları düşünürken kasiyer kardeş car car konuşmaya devam ediyor idi, muhabbette buldum kendimi canım! "Çokomel'i dndurmaya batırıp ye, ben de brovniyi öyle yiyorum, önce brovniyi ısıtıyorum, sonra bi kutu dondurmayı boşaltıyorum üzerine..." gibilerden devam ederken bana da bir poşetçik vermediği için kaçamıyordum ki , sonunda mallarımı torbaya doldurdum, o sırada 2 yaşlı hanım bizimkine "kedi maması var mı" diye sordular , "tabii tabii en güzeli var hem de" dedi bu da, ben de "yaa çokomellisi bilem var" deyip kaçtım oradan. Of bugün de salata almaklığım gerekiyor , ne yapacağımı şaşırdım kardeş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yaz ki muhabbet olsun.