9 Eylül 2007 Pazar

vur patlasın eğlence , çal oynasın bütün gece hobbaaa

Dün gece muhteşem bir düğünle Amerika'da master yapan yakışıklı kuzenimi evlendirdik sayın seyirciler. Bende yakışıklı kuzen bol malumunuz ailede 2 tanecik kız çocuk benimle La Capitana'dır . İşte benim 2 ağabeyim ve La Capitana'dan sonra bizim kuşakta düğünler başlamıştı. Bütün yakışıklı kuzenlerim sırayla evleneceklerdi oyy oyyy
Tabii söz konusu bizim familya olunca sıradan bir düğün macerası yaşamak mümkün olamıyor. Biz de dün bir güzel hazırlandık, ben meşhur kırmızı rujumu sürdüm, sürü sepet arabalara doluşup düğüne doğru yola çıktık
Düğün Hisarüstü'ndeki Yıldız Teknik Üniversitesi'nde yapılacaktı çünkü damadın babası olan amcam o üniversitede profesördür. Eh biz de Etiler'e çıkıp Hisarüstü'ne gittik, tam yolun sonuna doğru bir trafik vardı ki sormayın. Taksiyle bizi takip etmekte olan büyük ağabeyim hemen koşup baktı, 2 otobüs birbirine girmiş , yol komple kapalı. Bizim bulunduğumuz arabayı kullanan öbür ağabeyim hemen dönüp Baltalimanı'na inelim, sahilden Hisar'a gider oradan çıkarız, dedi. İyi madem tam döndük babamla ağabeyimi taşıyan gerizekalı taksi ara yola sapmasın mı, bir anda varoş mahallelerin daracık dik yokuşlarında kalıvermiştik, yol kapalı olduğu için herkes o yokuşlara saldırmış, kamyonlar, minibüsler derken bizi bu çıkmaz yollara sokan taksiciye küfür kafir o yollardan geri dönüp ağabeyimin dediği güzergaha indik, ama taa Aşiyan'dan çıkabildik mekana.

Tesis çok güzeldi ama Eylül ayında şaşırtıcı derecede soğumuş olan İstanbul havası bizi çarptı, zaten tepedeyiz, herkes tiril tiril yazlık elbiseler içinde, daha doğrusu kadınlar tiril, erkekler takım elbiseleri ve ceketleriyle mis gibi sıcacık, böylece takır takır zangırdadık sayın seyirciler, ve ısınmak için hep beraber aile fotoğrafları çekmeye başladık.

Hahahayytt olacak şey değil, en kalabalık grup bizdik ve deliler gibi fotoğraf çeken de sadece bizdik, şakır şakır bir ben, bir Tuğba, Erkan, Ayla yenge, Burak, Dilek derken flaşlar patlıyordu. Bizim İtalyan aile Japona dönmüştü adeta. Zaten ben dahil bir grubumuz Japon biliyorsunuz. İşte Japon olmayan giremez fotosu çekmiştik o yüzden :

Hava kararınca içki ve mezeler gelmeye başladı, annemle babam protokol masasına oturmuşlardı ama ben kaçtım başka masaya, ağır geldi orası bana. Fakat her masadan talep geliyor kardeşim, haha hihi derken arka arkaya şarapları yuvarlıyorum, şarapları yuvarladıkça coşuyorum, coştukça kuzenleri coşturuyorum
Bu arada Master Jedi kuzenim Burak Wan Kenobi'nin sözlüsü Yelda blogger olmak isteğini söyledi. Gerekçe olarak da artık Star Wars serisini baştan sona ve sondan başa olmak üzere 3 kere izleyip ezberlediğini söyledi . Masaları gezip bizimle tanışan gelin hanım da "ben seni tanıyorum, bardak altlığı koleksiyonun var değil mi?" demesin mi, şöhretim taa Amerika'ya ulaşmış sayın seyirciler püahahaahahahaa


Nikah kıyıldıktan sonra müzik de ayyuka çıktı ve de önce It's Raining Men, ardından Osman Aga türküsüyle bizim aile resmen çılgın atmaya başladı sayın seyirciler, meğer hepimiz türküyü bekliyormuşuz ahahahahaa
Gecenin sonunda ayaklarım yara olmuş, kafam dumanlı, sesim kısık, o sivri ayaykkabıları çıkarttım, çıplak ayaklı çılgın kuzen olarak geceyi tamamladım... sanıyorsanız yanılırsınız. Evet çıplak ayaklarla eve geldim, pijamalarımı giydim, tam yatacağım...
O süslü püslü minik gece çantamı eve gelince bir kenara fırlatmıştım, içinde sadece kırmızı rujumla cep telefonum vardı, a a, tam yatarken bakarım ki, çantanın içi boş, bomboş!! Hemen ağabeyimi aradım babamın telinden, arabada değil! Amcamı aradık, o da düğünden ayrılmış, eh o saatte üzerime birşeyler giydim, acılı ayaklarıma da birkenştokları geçirdim (ohh), indim sahile, Allahtan bir taksi vardı, hemen düğüne geri döndüm. Düğün dağılmış, garsonlarla benim kuzen damat, gelin ve onların birkaç arkadaşı kalmış. Gecenin dibinde oralar arandı, telefon yok, çaldırıyorum şarjı bitmiş telesekretere düşüyor. Bunalıma girdim, ağlamak üzereyim, telefonum giderse ne yaparım, yenisini alacak halim de yok, çok pahalı... Boynum bükük taksinin beni beklediği otoparka geri döndüm, oralara bakınmaya başladım, şöför de farları açtı ben görebileyim diye, sonra "abla müjdemi isterim" dedi ve yerde bulunmuştu telefonum. Adama sarılıp öpecektim az kalsın valla.
Ve işte bu düğün de böyle geçmişti, sadece meşhur kırmızı rujum kayıplara karıştı, Londra'ya gitmeden mutlaka yeni bir tane almak zorundayım.

Of ne geceydi be.

2 yorum:

  1. Allahin Judy'si......

    Olamaz dedim, bu kadar sakin, akli basinda bir Judy normal degil dedim....

    :))))))))))))))) neyse ki finalde gostermis Judy'm kendini...

    YanıtlaSil
  2. Konnichi wa :p

    Belkı cok alakasız bır soru olucak ama suan mesaj atan şu boynu bukuk kıza bır yardımın olur :)Hisarüstü'ndeki Yıldız Teknik Üniversitesi'nde eylul 26 da dugun yapmayı dusunuyoruz fakat ortamın muzıgı ve eglencesı hakkında hıc bılgım yok :( sen oyle guzel anlatmıssın kı... bu duygular ortamdan mı yoksa her ortama uyarımdan mı :)) kısacası guzel gectı mı? eylulde sogukmus onu da belırtmıssın ne ıyı oldu!!! tesekkurler...

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.