3 Mart 2010 Çarşamba

VEDA

Dün gece uzun zamandır beklediğimiz VEDA filmini izledik sevgili seyirciler.


Filmin anlatıcısı Atatürk'ün yaveri ve de çocukluk arkadaşı Salih Bozok. Bozok 10 Kasım sabahı oğluna yazdığı veda mektubunda, Ata ölürse eğer, neden kendi hayatına son vereceğini açıklıyor. Ama anlıyor muyuz bu nedeni? Hayır. Bu yönden bakınca filmin Salih Bozok ile Mustafa Kemal Paşanın dostluğunu anlatacağını bekliyoruz. Ama izlediğimiz ana başlıklarıyla bir Atatürk biyografisi oluyor. Film kısa kısa Atatürk'ün çocukluğunu, kumandanlığını, milli mücadeleyi başlatışını anlatıyor ama herşey o kadar kısaca geçiyor ki, Ata'nın dünyayı dize getirdiğini , vatanımızı kurtarıp yeni Türkiye'yi kurduğunu ve ardı ardına devrimlerle görülmemiş şekilde yepyeni bir toplum yarattığını bilmeyen biri filmi izlese herhalde bunları anlamaz.


İşte bence filmin sorunu bu, bu film neyi anlattığını bilememiş, konusu yok. Filmin ana izleği Mustafa Kemal ile Salih Bozok'un dostluğu mudur? Göremedik biz bu dostluğu, yaver ortada yoktu ki (hatta bir noktada Deniz dedi ki, savaşta ortada yoktu sofra kuruldu yaver yemeğe geldi) Eğer Atatürk biyografisi yerine bu dostluk üzerine eğilse eminim daha iyi bir film olurdu. Ya da film Mustafa Kemal ve Zübeyde Hanım üzerinden bir ana oğul filmi de olabilirdi. Bu durumda son sahne de anlam kazanmış olacaktı. Veya Gazi Paşa'nın kumandanlığı, askeri dehası anlatılır, Kurtuluş Savaşımız üzerine bir film yapılabilirdi. Ya da eşi benzeri görülmemiş inkılapları ve genç Türkiye Cumhuriyeti ile ülkenin sevgilisi devrimci Mustafa Kemal Paşanın hikayesi anlatılabilirdi. O da değil. Veda filmi bunların hepsini göstermeyeçalışmış maalesef. O yüzden de hiçbirini hakkıyla anlatamamış.


Filmde kostümler , mekanlar ve müzik kesinlikle kusursuz. Sinan Tuzcu'yu da Mustafa Kemal Paşa rolüne ben yakıştırdım ve hatta çok beğendim. Bu kadar başarılı olacağını beklemiyordum. Zübeyde Hanım'ı canlandıran Dolunay Soysert'i beğenirim zaten, yine beğendim. Dolunay Soysert, Cumhuriyet dizisinde Latife Hanım'ı canlandırmış ve balkondan Kemal Kemal diye seslenmişti, şimdi aynı sahneyi Ezgi Mola canlandırıyor. Bu arada Latife Hanım'a karşı bu tavrı da anlamadığımı söylemeliyim. O sonuçta dünyaya gelmiş en muhteşem adamla sadece 22-23 yaşında iken evlenmiş bir genç kızdı. Çok zeki , kültürlü ve mükemmel eğitimli idi ama düşünsenize ne kadar gençti. Ve ayrılıklarından sonra öldüğü 1975 yılına kadar ağzından tek bir kelime bile çıkmamıştır. Sırf bu tavrı için bile saygıyı hakeden Latife Hanım'ın filmde adeta bir şeytan gibi tasvir edilmesi beni çok rahatsız etti.


Bunların dışında filmde benim anlamadığım nokta İsmet İnönü'nün olmayışı idi, ne adı geçti ne sanı, şaşırdım kaldım. Sanki öyle biri hiç varolmamış, hiç bir şey yapmamış gibiydi. Atatürk'ün yanında Nuri Conker vardı, Salih Bozok vardı... Kazım Karabekir ile ilgili bir sahne vardı ... İnönü yoktu.

Filmin sonunda da bir yazı çıktı , Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet bugün 87 yaşında diye, peki o arkadaşların içinde İnönü de yok muydu?



4 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. filmi henüz izleyemedim ama inönü'nün olmamasını yadırgamadım. filmi izlediğim de inönü'nün olması gereken anlarda filmin dışında kaldığını sezersem bu laflarımı geri alırım ama inönü'nün olması hikaye anlatımı açışından şart değil çünkü filmin belgesel olma iddiası yok.

    abd'nin kuruluşuyla ilgili filmlere bakarsanız "founding fathers" dedikleri ülkeyi kuranlardan bazılarının hikayelerin dışında kaldığını görürsünüz. bazen george washington bile başka karakterlerin gölgesinde kalabilir. hikayeye bakış açısı ve tercih meselesi.

    YanıtlaSil
  4. tabii yönetmenin tercihi ve hikayeye bakış açısıdır, yönetmen tarihi bir mevzuyu kendi sinema dilinde bambaşka şekilde tasvir edebilir. Fakat adamın adı bile geçmedi , şaşırdım.

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.