20 Ağustos 2010 Cuma

Beşinci element odun olsaydı da ara sıra Zoey'nin kafasına inseydi:))

Zoey Montgomery! Gece seni seçti; ölümün doğuşun olacak. Gecenin tatlı sesine kulak ver. Kaderin seni Gece Evi'nde bekliyor.

Son yılların vampir akımından doğan sayısız serilerden bir de Gece Evi - House of Night  serisi idi dostlar. İlk 5 kitabı Idefix'den almış, 1. ve 2. ciltlerden sonra ilgimi kaybederek devamını okunmayı bekleyen kitap yığınımda sessizliğe terketmiş idim. Geçen tatile gittim ya, giderken yanımda buncağızları taşıdım, sıcak saatlerde okurum rahat rahat dedim. Hatta son çıkan 2 kitabı da Akçay'dan aldım ve P.C. Cast'ın adeta sıçarcasına yazdığı seriyi ben de bir kaç günde okuyup bitirdim.

Bu seriye göre, vampirlerin varlığı insanlar tarafından bilinmekte ve kabul edilmektedir. (Burada Güneyli Vampir Serisine benziyor) Hatta bazı meşhur artistler, en ünlü sanatçılar vampirmiş aslında.... Vampirlerin alınlarının ortasında safir rengi bir hilal dövmesi ve gözlerinin çevresinde de kendilerine özgü şekillerde dövmeler bulunuyor. İz sürücü vampirler de insanların arasında dolaşıp uygun görülen gençleri işaretliyor, yani alnının çatısına içi boş safir renkli dövmeyi çakıyor ve böylece vampir çaylağı oluyorsun. Bir vampir çaylağı gün ışığında fazla kalamayacağı için derhal o civarlardaki Gece Evi'ne gitmesi gerekiyor. Gece Evi; vampir koleji diyebileceğimiz bir yatılı okul. Çaylak vampirler akşam 8 - sabah 3 arası derslere girip Vampir Sosyolojisi, binicilik, tiyatro vs vs öğreniyorlar. Bu süreçte vücutları değişimi redderse iğrenç bi şekilde patlayıp ölüyorlar, aksi halde alınlarındaki dövmenin içi doluyor ve gözlerinin çevresinde güzel şekiller beliriyor ve yetişkin tam bir vampire dönmüş oluyorlar.


Serinin kahramanı tam geometri sınavına girmeden önce işaretlenen Zoey Montgomery. Büyükannesi Cherokee asıllı olan Zoey, onun soyadını kullanmayı tercih ediyor, Zoey Kızılkuş yani. Annesi berbat bi adamla evlenmiş (üvey-zavallım) , Zoey'den uzaklaşmış, o yüzden bu vampir damgalanma olayından dehşete düşüyor, Zoey hemen Gece Evi'ne gitmeli yoksa ölecek, o da büyükkannesinin lavanta çiftliğine kaçıyor ve çiftlikte NYX ile transal bir deneyim yaşıyor. Evet bu serideki vampir alemi anaerkil bir toplum, yüksek rahibelerce yönetiliyorlar ve ana tanrıça NYX'e tapıyorlar.

Büyükannesi Zoey'i Gece Evi'ne getiriyor ve olağanüstü güzellikteki (vampir ne olsa) Yüksek Rahibe Neferet Zoey'in farklı olduğunu görüyor, şimdiden içi dolu bir hilal dövmesi var Zoey'nin. Böylece Zoey'nin maceraları başlamış oluyor.

İlk kitapta Zoey'nin diğer çaylak arkadaşları ile tanışıyoruz, oldukça klişe tipler, işte inek gay oğlan, zengin kankican kızlar, taşra güzeli Stevie Rae ve okulun gelecekteki Yüksek Rahibe adayı muhteşem ve kaltak kişilik Afrodit. Bir sürü olaylardan sonra Zoey Nyx'e tapındıkları çember ayinini yönetebildiğini, bütün elementlere hükmettiğini öğreniyor : Hava-Toprak-Ateş-Ruh. Böylece Afrodit'i tahtından indirip yerine Zoey geçiyor ve hemen erkek arkadaş sorunları yaşamaya başlıyor. Liseli çocukluk aşkı Heath mi? Tiyatro öğretmeni yakışıklı Erik mi? Vampir Şair Loren mi? Böylece sayfalar boyu Zoey'nin kime vereceğini bilememesinden doğan dertlerini okuyoruz ve 5. element odun olsa da şu kızın kafasına inse diyoruz küt küt.

Kitaplar ilerledikçe işler karışıyor, spoil etmeyeyim, iyi görünenler kötü, kötü görünenler en harbi karakterler çıkabiliyor. İşin içine Cherokee, Kelt mitolojileri giriyor. Olaylar çok hızlı gelişiyor bu seride, 8 kitap mı ne okudum, daha 2 ay bile geçmedi düşünün, löngürt herşey oluyor bitiyor, arada Zoey erkek arkadaşları hakkında sızlanıyor, takkkk kitap bitti. Ayrıca ilk kitaplarda oldukça fazla tekrarlamalar var; karakterler, olaylar sürekli tekrar tekrar anlatılıyor. Ancak Alacakaranlık serisinin aksine ilk kitaptan sonra seviye düşmüyor aksine kitaplar birazcık daha ilginçleşiyor macera ilerledikçe, hikayeler daha zengin hale geliyor. Bence serinin en iyisi son kitaptı.

Anlatım dili oldukça basit, konusu da eğlenceli bu kitapları çıtır çerez niyetine tatilde tıkır tıkır okuyabilirsiniz. Vampir mitolojisi adına yaratıcı birşeyler anlatma çabası da takdir edilebilir.




Kitaplar için hazırlanmış bir web sitesi de var, karakterleri burada görebilirsiniz : House of Night Series

Bu kitaptan bahsetmişten beni rahatsız bir konuyu da açmak istiyorum. Son yıllarda pıtrak gibi çıkan bu popüler serileri ve Chick lit aşk romanlarını yayınlayan yayınevleri türedi malum. Pegasus Yayınları, Artemis Yayınları, Epsilon Yayınları ... Epsilon aslında daha köklü eski bir yayıncı ancak son yıllarda yayın tarzını değiştirdi. İşte bu yayınevlerinin baskılarından şikayetçiyim, sürekli hatalar, boşluklar, eksik sayfalar.... Nerede bir Altın Kitapların, Can Yayınlarının sağlam, güvenilir baskısı; nerede bunlar? Bir de bu kitapları basmadan önce kimse okumuyor mu merak ediyorum. Judy'i kastederken Sally yazmak, Sally ve Judy yazacağına Julia ve Sally yazmak, hatalar gırla gidiyor. Alacakaranlık hatalarla doluydu, karakterlerin adı yanlış yazılıyordu, ulan kitabın koca bi bölümünün yarısı yoktu. Gece Evi desen yine kişi adlarında sorun yaşıyor, son kitapta koca bir bölümü komple basmayı unutmuşlar, kitabın yanında ek olarak geldi. Kitaplarda boş sayfalar var okumaya çalışırken gözlerim şaşı oldu.

Haa serinin yeni kitabı çıkınca almayacak mıyım? Alacağım dostlar.

Herkese iyi okumalar:)

xo xo

4 yorum:

  1. ben de 4. kitapta mı ne artık sıkılıp bırakmıştım ama tatilde okumak için birebir, bekliyorlar da öyle okunmayı... fazla young-adult kitabı gibi geliyor bana bu seri, ama ne bileyim, ben o yaşlardayken sürekli böyle binicilik, tiyatro gibi "cool" derslerin olduğu bir yatılı okulu filan hayal ederdim, o yüzden çok hoşuma gitmişti okurken :d vampirler de var işte, üstelik twilight'takinden çok daha güzel (ve o kadar saçma olmayan) bir şekilde işlenmişler. bir de çekici şairler ve yakışıklı çaylaklar, daha ne olsun :p

    bu tür kitaplar son yıllarda çook arttı gerçekten de, bana en çok batan özellikleri çevirilerinin berbatlığı. çok para vermemek için daha türkçeyi düzgün öğrenememiş üniversite öğrencilerine falan çevirtiyorlar herhalde. bir de yazım yanlışları, imla takıntılıyım da :)

    ps: özellikle ilk birkaç kitapta nerdeyse her bölümde tekrar edilen cherokee dilinde uwetwosisoablablagegoya'nın dilimizde kızım anlamına geldiğini okumaktan sıkılmamış mıydın :p

    YanıtlaSil
  2. bence de Twilight'dan daha dolu dolu bir seri, özellikle son kitaplarda işin içine giren mitolojik öğeler epey zevkli hale getiriyor kitapları. tam tatillik okumalar.

    ilk kitaplarda sadece uwetsi-bilmem neyin değil hikayenin sürekli tekrarlanmasından sıkılmıştım. zaten azıcık bir olay var, o oluncaya değin hababam Stevie Rae öyleydi, kıvırcık saçlıydı, üvey babam pislikti, Erin sarışındı da Shaunee zenciydi, tasarımcı işi kıyafetleriyle bilmem ne allaahhhh bunları okumaktan bıkmıştım:))))

    bir de oku babam oku, bir arpa boyu yol gitmiyor, bir kitap bitiyor, mesela uykuya dalıyor seninki, sıradaki kitap uyanmasıyla başlıyor, neredeyse gerçek zamanlı ilerliyor kitaplar diyeceğim:))))

    çeviri ve baskı hataları beni de çok rahatsız ediyor, bu yeni yayınevlerinde genel bir rahatsızlık sanırım, popüler kitapları arka arkaya pompalıyorlar ammaaa kitap basılmadan editör mü artık kimse okumuyor herhalde:(

    YanıtlaSil
  3. ben de ilk iki kitabı okudum ve çok hafif geldi bırakmıştım demek devam etsem sevicektim belki de. şu baskı ve çeviri hataları konusuna son derece katılıyorum özellikle bazılarında kim ne diyor belli değil cümleler düşük dediğiniz gibi isimler yanlış vs vs

    YanıtlaSil
  4. @gürültü : okudukça sevebilirsin konuyu biraz daha zevkli hale getirmeyi başarıyor, özellikle mitoloji işin içine girdikçe daha hoşlaşıyor, tabii hafifliğine epey hafif, tek kalorilik kitaplar o ayrı:)

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.