26 Şubat 2013 Salı

2013 Oscar Töreni Kıyafetleri

Ağanın poku üstüne pok; Leylak Dalımın muhteşem yazısı üstüne de Oscar yazısı olmaz dostlar. Ama sağolsun yaz didi, valla didi, tatlı tatlı söyleyince de ben de cesaretimi topladım, rüküşler parodisi başlasın bari dedim:)))

Blogumuzun moda ikonu Nicole'ün yaşattığı hezimeti ayrı bir postta incelemiştik. Şimdi gecenin diğer kıyafetlerine göz atalım:

Genç irisi güzelimiz Jennifer Lawrence, şahane bir Dior kıyafet ile prenses gibi süzülmekte idi. Büyüyünce de düğününde giyer herhalde, gelinlik gibi birşey ama valla çok beğendim. Kızcağız ödülü kazanınca merdivenlere kapaklanmasa eyiydi tabii. Allahtan etekleri uzundu da dötünü cümle aleme göstermek zorunda kalmadı:)))




Prenses gibi

Hadi Jennifercik düğünden kaçıp geldi, peki The Newsroom dizisinin karizmatik Sloan'ı Olivia Munn, kınadan mı çıkıp geldin kızım sen buraya? Bunu herhalde ilk kez Oscar'a çağırmışlar, o da kıçına kına yaka yaka gelmiş püüüü, olmaz böyle rezillik:

Kına kaçkını

İşlemeli mayosunun altına çarşafları dolayıp apar teper kaçmış gibi görünmüyor mu? :)))

Ama beterin beteri var : Bu adını sanını bilmediğim abla ise, Olivia'nın kınasındaki evde kaldığı için neresini açacağını şaşırmış çılgın görümce kılığında törene katılmıştı dostlar. Ne yapmış, dekolteyi memelerine japon yapıştırıcı ile mi tutturmuş bilemedim. İnsan bi aynaya bakar yahu evden çıkmadan:

Paçozun başkanı

Helen Hunt ise benim bile cüret edemeyeceğim bir iş karıştırmış, ayyy koskoca kadın H&M 'den aldığı yamuk yumuk elbiseyle gelmiş Oscar törenine dostlaaaarrrr



Ayol elbise reyonda kırışmış, karıların alışveriş sepetine düşe kalka götüme benzemiş, bizim şirketin yılbaşı eğlencesine bile giyemezsin, sen Oscar törenine nasıl giydin bunu ablacığım yaaa ahahahah:)))

Yıllarca en güzel haliyle Oscar kırmızı halısında süzülen zarif Anne Hathaway, tam da ödül kazandığı sene en çirkin elbisesi ile gelmesin mi? Şansına sıçayım senin :))) Artık ne diyeceğimi şaşırdım. Ay kötü, kötü, kötüüüüü. O yakaya o kolye ne zaten görgüsüz müsün kızım. Her tarafı ayrı telden çalıyor elbisenin. Şaşırdım kaldım.



Beğenmedimmm


Halbuki bakınız, birkaç ay önceki Altın Küre Ödül Töreninde nasıl zarif:

2012 Altın Küre'de Anne


Veeee, Anne'in Altın Küre'de giydiği Chanel'in benzer Dior versiyonu ile dün gecenin en şıklarından biri olan kim?

Charlize Theron! Saçları bile kısacık Anne gibi!

2013 Oscar'da Charlize
Valla zaten Charlize'i biraz kopyacı bulmuşumdur hep.. 2005'te mint yeşili giydi diye ortalık çalkalanmıştı:

Charlize 2005

Halbuki 1 sene önce, 2004'te bu rengi kim giymişti sanıyorsunuz?

Nicole 2004

İşte o tarihten beri Charlize'i pek sevmem. Nicole'e ise hiç birşey demiyorum daha. Ah ah!

Hazır düğünden, kınadan dem vurmuşken, şu ablanın da nişandan kaçıp gelmiş haline dikkatinizi çekmek istedim. İşte bir Oscar töreninde nasıl giyinilmeze acıklı bir örnek daha:


Ahahahah, kalas gibi çantayı da almış, eteğin altına da Amerika'ya kaçıracağı minik Çinli bebeleri saklamıştır herhalde ne diyeyim, manyak:))

Ay pardonn, manyak burada:


Bizim titreşmeli vampircik Bellamız hoş bir elbise giymiş; ama o etekten fışkıran tülleri yolasım geldi. Bunun da aynısı geçen sene biri giymişti ama şimdi resimleri tek tek bulamayacağım bağışlayın. Hey yavrum ya, kaç punto topuklu giydiyse, yine ayakta duramıyor, kalça çıkığı oldu kırmızı halılarda. Bir de bu ayağını kesmiş, topallayarak çıktı sahneye. Çıkmaz olaydı rezil. O cami sikime minare götüme havaları ile MTV ödül töreninde popcorn almaya layık, hiç işi yoktu bence Oscar sahnesinde. Hıh.


Başka başka...

İşte Nicole Kidman'ın kıyafetinde kullandığı altın suyu Catherine Zeta Jones'dan arta kalanmış meğersem dostlar:) Tabii Zeta'nın kocası yaşlı ve zengin Michael Douglas olduğu için, altını bol bulmuş, baştan aşağı bulanmış, Nicole'cük de kalanıyla idare etmiş herhalde ne bileyim. Ama "All That Jazz" performansın ile Affettim seni Catherine:)



Yaşlandıkça ibişe dönen George Clooney'in birkaç senedir törenlere getirdiği kız arkadaşını bu sene de beğendim, heykel gibi olmuş:



Bu sene herhalde metalik modası var. Halle Berry de bu tarz zırh gibi bir kıyafet giymiş ama her sene giyip içimizi baydığı tüllü, kuyruklu sıkıcı elbiselerden sonra bu sert hatlı kıyafeti çok yakıştırdım. Sahnede hareket halinde de çok hoş görünüyordu.



Selma Hayek kırk yılın başı güzel giyinmiş. Epey de zayıflamış sanki. Fakat bu sefer de kafası kocaman görünüyor. Canııım, yine olmadı!



Yakın zamanda Prenses Diana'yı canlandırdığı filmle beyazperdede göreceğimiz güzel Naomi Watts ise saçı başı ve nefis kıyafeti ile bu deliler panayırında gerçekten bir lady gibi hoş ve klas görünüyordu.



Bir de canımız birtanemiz, ister kaçık Bellatrix'i; ister ana kraliçe Elizabeth'i oynasın, hep bayılarak izlediğimiz Helena Bonham Carter var ki, bunun da deli sikmiş tavus kuşu hallerinden bana bıkkınlık geldi. Yeter uleyn. Başım tuttu kadın!

çüşşşş

Törenin tekrarı bitmek üzere, ben de bittim dostlar, fakat şunu söylemeden geçemeyeceğim: En İyi Erkek Oyuncu ödülünü vermek üzere sahneye yürürken Meryl Streep götünü kaşıdı! Kameraların önünde!! Elbisenin payetleri araya kaçtı herhalde ne bileyim aayyyy ahahahahah . Şoke oldum dostlar :)))




Oh çok şükür uykusuz kalıp bu sıkıcı programı izlememişim dedim valla, son yılların en rüküş ve en sıkıcı töreni olmadı mı sizce de?

xo xo

25 Şubat 2013 Pazartesi

Nicole Kidman 2013 Oscars Red Carpet

İşte günlerce, aylarca beklediğimiz senenin en büyük kırmızı halı olayında Nicole bacımız başımızdan aşşağı bir kova kaynar suyu boşaltmayı becermişti yine dostlar:)

Bağrı yanık türkücü kocasıyla kolkola Oscar ödül törenine katılan Nicole, daha önce de defalarca giydiği L'wren Scott tasarımı bir kıyafet seçmiş. Ama hayır! Durun! Oscar Kırmızı Halı programını izlerken öğrendim ki, bu kıyafeti türkücü kocanın ta kendisi seçip giydirmiş Nicole'a a dostlar!

Püüü senin suratına, köfte gibi kızar, biber gibi patla!

altın suyuna bandırdım

kaynanamın bütün altınlarını taktım da geldim

Yani açık konuşayım, elbisenin ne olduğunu hala anlamadım, sabahtan beri düşünüyorum birşeye de benzetemedim. Siyah kısımları annemin yazın ocakta közlediği patlıcanları anımsatırken, herhalde türkücü koca "aman zengin göstersin" diyerek kadıncağızın tuvaletini altın suyuna bandırmış diye düşündürmekte. Nicole de "beyimdir, düşünmüş seçmiş körolası, napalım, altın suyunu yazık mı edelim??"  deyip giymiş gelmiş herhalde ne diyeyim:(




Nicole güzel ve heykel gibi, elbiseyi sevmedimmmm:((( Bari o belindeki parıltı olmasaydı anam yaaa:((

beğendinmiz mi?

xo xo

19 Şubat 2013 Salı

Kate Alert : Göbek Görücüye Çıktı

Hamileliğini açıkladıktan sonra çok midesi bulandığı için hayır işlerinden iyice elini ayağını çeken tembel düşesimiz güzel Catherine; nihayet bugün bir hayır kurumunu ziyaret ederek çalışma hayatına geri döndü. Ziyarete sapsade bir elbise ile gelen Kate'cik, tarihi İngiliz hanedanının gelecekteki hükümdarını taşıdığı göbeciğini gururla gözler önüne serdi.

4,5 aylık hamile olan Kate, göbeğin İngiliz halkının karşısına çıkacağı bu önemli günde, MaxMara'dan  bağlamalı bir elbise giymeyi tercih etmişti. Yani geçen sene giydiği herhangi bir elbiseyi, belini biraz bol bağlayarak hamile kıyafeti olarak kullanabilen şanslı yapıya sahipti:





Kate pek güzel görünüyordu, adeta yüzü gözü parlıyordu Düşesin. Herhalde bu kıza birkaç dirhem et lazımmış, birazcık kilo alınca (almıştır artık herhalde di mi yahu???) kendine gelmiş, toparlanmış, nefis olmuş.





İyi de göbek nerede diyenlere için de, işte göbek burada:







Nasıl buldunuz küçük anne Kate'i dostlar?

xo xo

14 Şubat 2013 Perşembe

Istanbul'da Nefis Bir Kış Gecesi

Cüce Şubat bize sürpriz yapıp günlük güneşlik havalar yaşatınca, minik Kübra arkadaşımla aman bu tatlı havayı kaçırmayalım dedik ve kendimizi alemlere attık dostlar.

Bu sefer değişiklik olsun istemiş, daha önce hiç gitmediğimiz bir mekanı keşfetmeye karar vermiştik. Şişhane'de Gozo Tapas Bar'ı görünce, birkaç tane meze alır, little little into the middle yaparız diyerek mekana süzüldük:)

Menüde ana yemeklere hiç bakmadan sadece mezelere yoğunlaştık. Yerli mezeler, İspanyol mezeleri ve dünya mezeleri bulunuyor idi menüde. Yerlileri de atlayıp İspanyollar ve diğer ecnebilerden seçim yaptık, işte bakınız  :



Şimdi sağ baştaki, keçi peynirli bilmemneli ekmek üstü, ortadaki kanyaklı mantarlı ekmek üstü, yanında kırmızı şaraplı karides güveç, en önde ise adını unuttuğum birşeyli et:)

Meze seçimimiz başarılı idi, ben en çok mantarlıyı sevdim, Kübra da keçi peynirliye bayıldı. Etle patates karnımızı doyurdu, yumuşacık lokum gibiydi valla. Güveç ise damaklarımızı şenlendirdi:) İkişer tane birayla sohbeti koyulttuk da koyulttuk. Aman ne sefalandık, ne sefalandık:) Sevdik Gozo'yu. O da bizi sevdi, 4 çeşit meze ve 4 biraya toplam yuvarlak 90 TL reca edeyim dedi:)

Gozo'dan çıkıp Galata'ya doğru yürüdük. Hava o kadar güzeldi ki, adeta serince bir bahar akşamı gibiydi. Paltolarımızın önünü açık bırakmıştık, Galata'daki minik antin kuntin şeyler satan tükkanlar hep açıktı, bazılarının önünde besili ve de şımarık Istanbul kedileri mağrur bir edayla oturmakta idiler. Heyecanlı, hormonu fazla kaçmış gençler var güçleri ile konuşup gülüyor, güzelim Ceneviz kulesinin eteğinde şarapçılar tatlı tatlı demleniyor, restoranlarda herhalde sabah işe gitmeyecek insanlar zevkü sefa içinde geceye kadeh kaldırıyorlardı. Biz de buradaydık, bu anın, Galata'nın, Istanbul gecesinin bir parçasıydık işte.

Kuleyi her gördüğümde nedense pek neşelenirim, yine öyle oldu, Kübracıkla yüzümüzde güller açtı o eski, canım kule karşımıza çıktığında:)



Kulenin tadını çıkarttıktan sonra tıngır mıngır İstiklal Caddesine geri döndük, Galatasaray'a doğru uzandık, ara sokaktaki Tektekçi'de bulduk kendimizi.

Aman da aman, bu Tektekçi'nin bahsini ne vakittir işitmekte idim, meraktan çatlamadan gidip gördüm, içtim çok şükür dostlar.

Burası minnacık, haftasonu filan herhalde içeri sıkışamayız bile. Menüde tatlı, ekşi, sert shotlar var. Masalarda da meze niyetine bonibonlar pek şirin:)) Shotlar üç boy, fiyatları da farklı farklı tabii. Biz hep standart boyları ve ucuz çeşitleri seçtik. 

Yüzüme nur indirdim:))

Shotların süsleri de pek güzeldi, kiminde meyve, kiminde çikolata, bir tanesinde jelibon bile vardı. Kiss sert ve en ucuz olan idi (5 TL) Beberuhi kahve likörlü idi sanırsam. Yoda yeşil olandır. Bir tanesi framboazlı filan evlere şenlikti. Biri de çikolatalı kremalı aman aman... Hepsine bayıldık. Üstelik bir kase hakiki çıtır çerezlerimiz geldi, çerez tabağında hiç leblebi yoktu hee, silme fındık fıstık:)) Fıstığı görünce keyifler tam oldu:))  (10 shot'a toplam 60 TL ödedik)

Shotlarımız ve çerezimizi alıp kapı önüne çıktık. Ohh sohbet muhabbet derken bal gibi tatlı havada shotları diktik kafaya tek tek:))) Sonra da kahkah kihkih evlere dağıldık.

Ertesi günü, "ah nasıl eğlendik, ne güzel gezdik, şu pis trafiğiyle ömrümüzü çürüten Istanbul bize yine ne güzellikler yaşattı" diye düşünürken ben hapşırmaya başladım, Kübra fırk fırk burnunu çekip "boğazım ağrıyoo" diye sızlanmaya koyuldu. Ayol bugün işe geldik ki, ikimiz de şifayı kapmışız, hava ne güzeldi diye üşütmüşüz bir güzel ahahahah:)))

Siz de bol bol gezip eğlenin ama üşütmeyin kendinizi annem, bahara, açılıp saçılmaya az kaldı. Dayanın ha gayret:)

xo xo

11 Şubat 2013 Pazartesi

Mini Alışveriş Terapisi

Aslında hiç aklımda yok idi, bir çorap alıp eve gidecektim. Çorap almamın sebebi de, Calzedonia'daki %50 indirim. Evet, şimdi size çok önemli bir bilgi veriyorum dostlar, dinleyin. Ben artık Pentiden mentiden çorap almıyorum. Aylar önce Mecidiyeköy'de dömelir pozisyonda sokağa düşüp dizlerimi kanattığım, fakat Calzedonia çoraplarımın taş gibi sağlam kaldığı o günden beri kesin kararlıyım. İndirimi beklerim, Penti'den veya başka yerden 3 tane alacağıma, Calzedonia'dan bir tane çorap alırım, tam alırım diyorum.

O gün kızçelerle buluşacaktım, tıngır mıngır yürürken yerdeki çukura takılıp asfalta düşüverdim, ayy nasıl canım acıdı anlatamam. Bir de Mecidiyeköy gettosunda o tuhaf pozisyonda yerlere kapaklanmak hiç hoş değildi. Cevahir'e gelip tuvalete girdiğimde ne göreyim? İki dizim de kanıyor, ama Calzedonia çorabım kaçmamış akmamıştı. Çok etkilendim dostlar. Resmen yırtılmadı çoraplar yahu! O gün bugündür, başka markadan çorap almaya tövbe ettim, bu akşam eve giderken de indirim bitmeden Calzedonia'ya uğrayayım dedim.

Benim giydiğim çorap "hiç birşey göstermeyen" çorap diye biliniyor:) Ondan istediğimi söyleyince, kızcağız kaç tane diye sordu?? Eh, 1 tane aldım tabii. Bir çift de klasik ince çorap aldım, yine "kaç tane" diye sormasın mı,  üçer beşer mi alıyor millet bunları nedir?

Neyse, sonra marketten ekmek peynir alıp eve dönmem lazım gelirken, şeytan dürttü, Hotiç'e uğradım. Çizme filan alacağımdan değil, salt çanta bakmak için. Hemen de bir tane gözüme kestirdim, hem kısa sapından tutulan, hem de çapraz askısından takılabilen, kutu gibi, komik bir çanta:) Fakat bütün sezon bir tane  bile çanta beğenmeyip, bunu minnak çantayı ilk bakışta sevmiştim. O yüzden benimle eve gelmesi gerektiğine karar verdim:)



Böylece, durduk yere, pazartesi akşamı alışveriş terapisi yapmış oldum, şimdi gidiyorum, yeni kutu gibi çantamın içini doldurmalıyım yatmadan önce. İçine de sığabilirim inşallah ama olsun. Büyük çantalardan gına geldi sanırım bana, biraz da o yüzden sevmiş olabilirim bu tontiği.

İndirimler bitmeden siz de kapın birşeyler:)

Bu arada asıl anlatmak istediğim 35 yaş bunalımı ve akşamcılığa başlama kararımı hala yazamadım bloga, dur bakalım, sıra onlara da gelecek elbet !

xo xo

Nicole Kidman Grammy Red Carpet

Nicole Kidman, boynu bükük türkücü kocasına eşlik ettiği Grammy ödül törenine, her zamanki gibi kalem formunda ve son derece iç sıkıcı bir Vera Wang tuvalet ile katıldı. Elbiseye her baktığımda kedi gibi ağzımı kocaman açarak esneyesim geliyor.

Türkücünün postalları ise beni benden aldı:))