1 Şubat 2006 Çarşamba

Topkapı PTT paket servisi oyy oyy oyyy

Sabah erkenden kalkıp Eminönü otobüsüne atladım, Fındıklı'dan tramvaya bindim, rahat rahat Topkapı'ya geldim, ama burası nasıl bir yer Allahım. Tramvay'dan yukarı çıktım. Kocaman bir meydan, karşıda uzakta çevre yolu, çevre yolunun öbür tarafında birtakım binalar, benim bulunduğum meydanın ucunda , tepesinden dumanlar tüten tekinsiz bir bina... Jetoncu amcaya sordum, "şuradaki patikadan yürü, köprüden geç", dedi ama "şu osuruğu al, yeşile boya, tahtaya çak" demesinden fazla bir yardımı dokunmadı, ortalıkta ne patika, ne köprü görünüyordu. Neyse, "şurası" olduğunu düşündüğüm yere doğru yürüdüm, çevre yoluna paralel gidiyordum, in ile cin top oynuyordu, birisi boğazımı kesse, cesedim de bulunamazdı bu tekinsiz yerde. Böylece geniş bir U çizerek çevreyoluna yaklaştım, kümelenmiş minibüsleri görünce alt geçite gelmiştim, dümdüz yürü , işte PTT! Bir adam beni paket servisine yolladı, orada başkası 1 numaraya gönderdi, 1 numara 4 numaraya postaladı. 4 numaralı odada gazete okuyan gayet rahat amcalar vardı, ihbarnamemi alıp "dışarda bekleyin" dediler, gittim banka oturdum, dar bir koridor, iki yanında bu muhtelif numaralı odalar, odalar içi yüzlerce paket, koli, torbayla dolu, birkaç tane de kimonolu Japon kızı posteri asmışlar... Ben bu gözlemi yaparken 4 numaralı odadaki amca "Kermit hanım" diye seslendi, zaten benden başka kimse de yoktu. Girdim odaya, paketi açtılar, "bu ne" dedi, "çizgi film" dedim, amca paketi kapatıp bir makineye soktu, etrafından koli bantı geçirtti. Sonra bana bir kağıt verip 1 numaraya geri yolladı, 1 numaradaki abi kimliğime bakıp bir kağıda birşeyler karaladı, ve beni 5 numaraya yönlendirdi, 5 numaradaki amca işini mümkün olduğunca ağırdan alıp, çayını mayını karıştırmakla vakit geçirip beni birkaç dakika bekletti, sonra kendisine 1,30 YTL ödedim, arkasına birşeyler yazdığı kağıdı 4 numaraya geri götürdüm, paketimi aldım.

Şimdi geri dönmek için Topkapı tramvay durağına ulaşmak lazımdı, PTT'den çıkıp , altgeçitten minibüslere doğru yürüdüm, aman ne tekinsiz yol, çingeneler, köpekler, ortalıkta benden başka tek saçı uzun yoktu, Allahtan uzun kara tabut paltomu, kalın motorcu botlarımı giymişim. Neyse, alt geçitten yürüyüp simitçi abiye yol sordum, "şööyle yürü" dedi, bir alt geçit daha geçtim, bir simitçiye daha sordum, "şurdan alttan geç" dedi, artık Allah ne verdiyse dayanıp, o alttan geç dediği yere girdim, amanın burası minibüslerin anadurağı gibi bir yerdi, bir sürü gürültülü, canavar minibüsle dolu devasa bir hangar, ucundan da ışık görünüyordu, koştum oraya, merdivenleri çıktım, oh yine bir meydandayım! Bir amcaya tramvay durağını sordum, gösterdiği yöne hızla yürüdüm, işte ilk çıktığım yer! jetoncu abiye tramvayın girişini sordum ve merdivenlere attım kendimi, durağa indim, tramvayla Fındıklı'ya geldim, oradan otobüsle Akaretler, ve taksi ile Fulya! Bittim bittim, oyy oyy oyy

Sonuç:
ORANGE ROAD COLLECTION BOXSET
The Trapp Family Story
ve bu kadar çizgifilm aldığım için firma tarafından hediye edilen çizgikarakter anahtarlığı!
yakında yine bir çizgifilm seyretme günü yaparız herhalde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaz ki muhabbet olsun.