GAZETEVATAN.COM
Mine Kırıkkanat'ın harikulade yazısını okuyalım
Parantez kapanırken
Sayın Ahmet Necdet Sezer
Cumhurbaşkanım,
On bir yılı dolduran köşe yazarlığımda, Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek makamına iki açık mektup yayınladım. Birincisi selefinize olup, “Sayın Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı” hitabını taşıyordu. İkincisi, okumakta olduğunuzdur.
Siz, Sayın Sezer, benim ilk ve son “cumhurbaşkanım”sınız.
1937’de ileriye dönük açılan “laik” cumhuriyet parantezinin başında değil, ortasında doğmakla, ne yazık ki geriye dönük kapanışın bir tanığıyım.
Seçme hakkımı ilk kez 1973’te kullandım. 1970 darbesiyle yıkılan Türk demokrasisi doğrulmaya çalışıyor, ancak “kan yarası” almış ülkenin üzerinde bir askeri cuntanın gölgesi kalkmadan yeni bir darbenin gölgesi uzuyordu ve meclisin “orduya hoş görünmek için” cumhurbaşkanlığı makamına seçtiği Fahri Korutürk’ü, kusursuz devlet adamlığına rağmen, salt “asker kökenli” oluşu nedeniyle “cumhurbaşkanım” olarak benimsemedim, benimseyemedim.
1980’de kendisini ilan edip kendisini oturttuğu cumhurbaşkanlığı koltuğunu, 1982’de “halka oylatan” darbeci general Kenan Evren, benim indimde bir zalimdir. 100 bin kişinin işkenceden geçirilip, tespit edilen ölülerden gayri 360 cesedin bulunamadığı, 50 gencin idam edilip 16 yaşındaki Erdal Eren’i asabilmek için önce yaşının büyütüldüğü bir ülkenin en üst sorumlusuna, bırakın “cumhurbaşkanım” ne “sayın” diyebilirim ne de “cumhurbaşkanı.”
Zaten demedim.
7 Kasım 1982 günü, fısıldanan tüm tehditlere, estirilen tüm korkulara rağmen sandıklardan, Kenan Evren’in devlet başkanlığına da anayasasına da “kıpkırmızı” çıkan 1 milyon 564 bin 761 halkoyundan biri, benimdir.
Bir başka deyişle Sayın Cumhurbaşkanım, yurttaşınız olarak azınlıkta kalmaya alışığımdır. Yüzde 20’lerden önce, yüzde 8,3’leri görmüş ve onların arasında yerimi almışımdır.
Turgut Özal da benim cumhurbaşkanım olmadı. Süleyman Demirel de. Birincisi Kenan Evren’in yarattığı, ikincisi Kenan Evren’i yaratan adamlardandı. İyilikleri olmuş, kötülükleri olmuş, başbakanken yaptıkları hataları cumhurbaşkanıyken tekrarlamamışlar ya da tersi, hiç fark etmez. En azından şahsım için fark etmiyor. Onlar, Evren’le birlikte Türkiye’yi bugünlere ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst makamını sizden sonra işgal edecek zihniyete taşıyanlardır.
Süleyman Demirel gibi, o da adam olur, diyorlar. Zaten zihniyet de “değiştim, değiştim, vallahi laikim, billahi Atatürkçüyüm,” diye dolanıp duruyor kapı kapı.
Ama ben bir yurttaş olarak, temel değerlerini çürütüp, içini oyup, hukukunu çiğnedikleri cumhuriyeti, başına geçince sahip çıkıp korumaya kalkanlardan bıktım. Makamın gelmeden önce hak edilmesi gerektiğine inanıyorum, geldikten sonra değil.
Hayatta her şey ödenir. Geçmişin de bir bedeli olması, nedamet bile getirse, bir devletin kendisini yıkmak için yola çıkan zihniyete emanet edilmemesi gerekir...di.
İşte siz, Sayın Necdet Sezer, bulunduğunuz makamda üniformasını çıkarmak ya da geçmişini inkâr ve değişmek zorunda kalmayan, öncesi sonrasından farklı olmayan duruşunuzla, yurdumun tanık olduğum tarih diliminde, benim “cumhurbaşkanım” diyebildiğim tek devlet başımsınız.
Siz, Sayın Cumhurbaşkanım, hiç “adam gibi” yapmak zorunda kalmadınız, çünkü adamsınız. “Vakur gibi” yapmadınız, çünkü vakursunuz. “Laik gibi” yapmak zorunda kalmadınız, çünkü laiksiniz. “Aklanmış gibi” yapmak zorunda kalmadınız, çünkü hiç karalanmadınız!
Makamınıza layık olmaya çalışmanız gerekmedi, çünkü layıktınız.
Demek cumhuriyetin laiklik bekası, buraya kadarmış, Sayın Cumhurbaşkanım.
Türkiye yine var olur, cumhuriyet de nicelik ve nitelik değiştirip sürer bir zaman daha. Ama artık asla laik olmayacak, olamayacak.
Atatürk’ün açtığı, belki de hiç açılmaması gereken, çünkü hak edilmemiş bir utku parantezinin, sizinle kapanması onurlu bir sondur, Sayın Cumhurbaşkanım. Yedi yıldır bize verdiğiniz onur için, sağolun.
sayenizde okuduğum bu yazı hislerime tercüman olduğundan şimdi açığa vurulmuş gibi hislerim ve daha iyiyim.teşekkür ederim kendi adıma.
YanıtlaSil