24 Mayıs 2008 Cumartesi

Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı

Last Crusade'in sonunda Indy, babası Henry Sr., dostları Marcus ile çölde batan güneşe doğru atlarını sürüp gittiğinden beri yeni bir Indiana Jones filmi beklemekte idim sevgili seyirciler. Yıllar yıllar kovaladı, hepimiz yaşlandık, artık olmaz derken mutlu haber geldi. Sonra aylar süren eziyetli bekleyiş başladı. Ama işte, sonunda, sonunda sinemada tekrar bir Indiana Jones filmi izleyebilecektik. Daha sinemaya giderken heyecandan ağlayasım vardı. Sinemada ışıklar sönüp filmin ilk sahneleri başladı ve sonunda o harika Raiders March çalmaya başladı ve en sevdiğimiz kahraman Profesör Henry Jones Jr., Indy ekranda belirdi. Ah! Saçı gri, böğrü kırışık da olsa, oydu! Indiana Jones! Gözlerim dolu dolu oldu. Ah Indy, ah!

Filmin kötü karakteri taş gibi Sovyet ajan Irina rolünde Cate Blanchett yıkılıyor idi. Efendim, Sovyetler Indy ile arkadaşı Mac'i kaçırmışlar, çünkü istedikleri şeyi devasa depoda sadece Indy bulabilir. Depo, ilk filmin sonunda Ahit Sandığı'nın konduğu depo bu arada. Ve Sandık bir an bize göz kırpıyor.

Indy Rusların istediği şeyi buldu tabii, ve bu hani 1947 yılında Roswell'de bulunan zuzaylının cesedi imiş. Bu arada Indy tabii kamçısı ile Ruslardan kurtulup kaçmayı becerdi. Burada epey patlamalı aksiyon sahneleri geçti. Harrison Ford taş gibiydi maşşallah. Hatta çölde bir nükleer bomba patlattı. Bu yüzden FBI silkeledi biraz Indy'i.

Bundan sonra Indy'i kollejde ders verirken gördük. Maalesef Marcus Brody'i oynayan Denholm Elliot yıllar önce öldüğü için onun yerine Moulin Rouge'daki pezevenk Harold Zidler rölüyle sevgimizi kazanmış olan dayı gelmiş, tabii Marcus değil de yeni dekan mı ne. Hani Marcus nasıl Indy ders verirken sınıfa damlardı, bu da aynen öyle gelip Indy'ye haberleri yumurtladı : FBI Indy'i silkelediği için Indy kollejden kovulmuş. O kovulunca bu da istifa etmiş. Bunlar beraber Indy'nin evine gittiler. Orada eşşek kadar Dr Henry Jones Sr fotosu görüp Grail tema müziğini işitince duygulanmamak mümkün değildi. Öğrendik ki Indy'nin babası ile Marcus force'un rahmetine kavuşmuşlar.
neyse efendime söyleyeyim, Indy memleketi terk etmeye karar verdi, trene bindi. Bu otururken motorlu (Marlon Brando'nun The Wild One'daki tiplemesi ile Grease'deki John Travolta'nın karışımı) bir delikanlı perona gelip Indy'e profesor Oxley'in kaçırıldığını, onu bulmak için annesinin kendini Indy'e yolladığını söyleyerek yardım istedi, çünkü Oxley'i kaçıran adamlar anasını da kaçırmış.
Bu arada oğlanın adı Mutt. Mutt ile Indy konuşurlarken Ruslar bunları bastı, motorlu bir takip sahnesi yaşadık, özellikle kütüphane kısmı çok hoştu. Ayrıca kampüste Marcus Brody anısına bir heykel dikilmiş onu da gördük. Kaçırılan annesinin Mutt'a yolladığı Oxley'in şifreli mektubunu çözen Indy anladı ki, bütün olay bir kristal kafatası ile ilgili ve kaçırılan arkadaşı Oxley bu kafatasını bulmuş.

Olayın devamında Indy ve Mutt Peru'ya uçtular , çünkü kafatasının Nazca'daki enteresan çizimlerle alakası var idi. Burada Oxley'in kafayı tırlatınca yatırıldığı hastanede yeni ipuçlarını çözen Indy, kadim Maya mezarlıklarına girip kristal kafatasını buluverdi! Fakat mezardan çıktıklarında Ruslar bunları yakaladı.



Rusların kampına götürüldüklerinde kafayı yemiş Oxley ile Mutt'ın kaçırılmış annesini gördüler : Marion Ravenwood ! Indy ile Marion'un didişmeleri çok eğlenceli idi.


Irina burada Indy'e bazı şeyler anlattı. Mesela filmin başında buldukları zuzaylı cessedindeki iskelet kristaldenmiş, yani anlarsınız ya, kristal kurukafa aslında bir zuzaylıya ait ve bu kelleyi Mayaların altın şehrine götüren her kimdir ki, onun gücüne sahip olacaktır. Oxley bu kellee fazlaca baktığı için kafayı yemiş meğerkim.



Indy, Marion, Mutt, oxley bu arada bir hengamede kaçmayı becerdiler ama Marion ile Indy bataklığa gömülünce Marion gerçeği itiraf etti; Mutt aslında Henry Jones the third imiş, Indy'nin oğlu imiş! Burada Indy ile jr arasındaki, Crusade'de Indy ile babasına göndermelerle dolu muhabbetler şahane idi.

Ruslar bizimkileri bataklıktan kurtardılar. Bundan sonra Amazon ormanlarında geçen çok hareketli takip, kovalamaca, bazukaylan kamyon patlatmaca sahneleri izledik. Bu filmin iğrenç yaratıkları dev karıncalar birkaç tane Rus askerini yedi, kahramanlarımız üç katlı dev şellaleden düşe kalka kafatasının ait olduğu efsane şehri buldular. Tabii bu sahneler çok bilmeceli, tam Indy'e yakışır sahnelerdi.




Nihayet kafatasının açtığı gizli odaya girince, odanın çevresinde birsürü kristal iskelet, birinin kafası eksik, Rus karı Indy'nin elindeki kafatasını alıp yerine takınca altın şehir çökmeye başladı , zuzaylılar Irina'nın bilincine mi ne girdi, böyle birşeyler oldu, çünkü kafatasına sahip her kimdir ki, cümle alemin bilincini kontrol eder, Irina evrenin sırrına vakıf oldu ama beyni patlayıp öldü, kahramanlarımız kaçıp kurtuldular, zuzaylılar da ufoylan uçup gittiler. (uzaylar arasındaki boşluğa, başka bir boyuta neyim gitmişler ayol) Oxley'in aklı başına geldi, (kör olsa gözleri açılır ya o hesap) , Mutt Indy'e baba dedi, da ona Jr dedi. Filmin sonunda Indy Marion ile evlendi, ve onlar kiliseden çıkarken çalan Raiders march ile filmimiz sona ermişti.

inşallah bir tane daha çekerler!

1 yorum:

  1. 4. yü seyretmek için ben de sabırsızlanıyorum ama öncelikle üçleri seyretmeye karar verdim. O kadar çok ayrıntıyı unuttum ki. Zaten bizim buralara gelene kadar ohoo..

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.