14 Aralık 2008 Pazar

bizim köyü vampir bastı - Episode I

Selam dostlar

Tatil bitti, pek meyusum. Pazar gecesi, haftanın tüm gecleri içinde en tatsız olanı!

Tatil boyunca ev iki gün boyunca pek şenlikli idi, bayılırcasına yemek yedik, herkes bir ağızdan konuştu yine. Diğer günler ise bilgisayarda oyun oynadım, bütün Star Wars serisini tekrar seyrettim (elbette!), ve de kitap okudum. Önce Christian Jacq'ın Tutankhamon-Son Sır isimli kitabını bitirdim. Güya Howard Carter'in gayrimeşru bir oğlu varmış ve babasının Tutankhamon'un mezarından çıkarttığı varsayılan papirüsleri arıyor falan filan. Böyle bir kopuk kopukluk vardı kitapta. Howard Carter'ı sevdiğim için sabırla okuyup bitirdim. Sonu güzeldi. Bir nevi Da Vinci Şifresi'nin Mısır'da geçen versiyonu. Şimdi de yine bu vatandaşın meşhur Ramses serisine başlamış bulunmaktayım, fakat mesele Mısır ise, Elizabety Peters ve onun Amelia Peabody romanları bir numara bence!

İki kitabın arasında ise, Stephenie Meyer'in evlere şenlik Alacakaranlık serisini okudum. Seri toplam 4 kitap, memleketimizde 2 tanesi yayınlandı (Epsilon Kitabevi), Alacakaranlık ve Yeni Ay.

Alacakaranlık'ın kahramanı Bella isimli kendi halinde bir liseli kız (Amanın, okuduğum kitapların kahramanları ne zamandır benden çok küçükler?) Annesi yeni bir kocaya varınca, bu da her daim yağmurlu bir kasabada polis şefi olan babasının yanına taşınıyor. Ve yeni lisesindeki olağandışı insanüstü güzellikteki Edward'a aşık oluyor. Eh, Edward bir vampir. (burada çok açık saçık bir küfür savurmak isterdim ama blogumuz kapatılır maazallah) . Ve de bu dramatik, Romeo tadındaki ölümsüz, fedakar sevgili de Bella'ya aşık oluyor. Çünkü bu kızın kanının kokusu onu baştan çıkartıyor ama Bella ile yakın olabilmek için sürekli kendisine hakim olmak zorunda. Bu arada kanlı vampir savaşları, vb vb eksik değil tabii. Kitabın hitap ettiği yaş grubu 12-19 fakat yine de benim hoşuma gitti, cumartesi geceyarısından sonra 1'de başladım, sabah 5'te bitti 400 sayfa. Asla elde edemeyeceği aşkı uğruna acı çeken, insan kanı içmemeye yeminli dramatik vampir imgesi çok hoştu. Bugün de ikincisini okudum. Bu sefer Edward kardeş, tam bir Türk filmi edasında, nayır seni sevmiyorum Nella diyerek sevdiceğini terk ediyor. Bella da aylarca acı çektikten sonra genç bir Kızılderili ile arkadaşlık etmeye başlıyor. Eh bu oğlan da sonunda kurtadam çıktı dostlar hahahahaah.

İşte iki gün bunları okuduktan sonra düşündüm. Bu kitaplar deli manyak tiraj yaptı. Filmleri çekildi. Ulan biz şöyle bir zottirik şey yazıp paranın gözünü çıkarmayı neden beceremedik? Sevdiğim çocuk vampir çıktı, beni ısırmamak için beni terketti, omzunda ağladığım en iyi arkadaşım ise vampir avcısı kurtadam imiş. Hööööö. Hadi ama , biz bundan daha iyisini yapabiliriz değil mi Lady Charlotte'cuğum?

Episode 1

Mesela : Yaz tatilini geçirmek için Akçay Kızılkeçili köyüne gelmiş idim. Pazar akşamı köyde bir yürüyüş yapmaya karar verdim. Haki renkli kargo cepli bermudamı ve vişne çürüğü renkli havuz yakalı tişörtümü giydim. Flip floplarımı sürttüre sürttüre çıtırlıkta yürür iken, arkamdan ayak sesleri yaklaşmaya başladı. Yere halı gibi serili kuru kabuklar çıtır çıtır ötüyordu . İki yanımdan önce bağrışarak turuncu gagalı tombul kazlar koşturdu. Endişeyle arkamı döndüm , ama hiçbir şey yoktu. Çıtırlık yolu sakince aşağıdaki köy okuluna doğru uzanıp gidiyordu. Ama o halde o ayak sesleri ne idi yarebbim?

Önüme döndüm ve birşeye çarptım, korkuyla bağırdım. çarptığım adam kollarımı tuttu. Bu sefer korkudan çok kızgınlıkla suratına baktım. Bu, köy muhtarı Hüsmen Ağanın oğlu Memo idi!!! Geçen gün Yüksel yengelerin keşkek partisinde tanışmış idik! Yeşil gözleri tuhaf tuhaf parlarken, "burada ne arıyorsun, akşam vakti Çıtırlık'a gelinmez" dedi sert sert. Kollarımı hırsla çekerek ellerinden kurtardım. "Sana ne!" diye bağırdım. "Hem sen nereden çıktın? Yoldan sesler geldi ama sonra..." Kara yağız genç "şşşşt" diye beni susturdu. Birden havanın karardığını farkettim. Yolun aşağısındaki yemyeşil vadi pek tekinsiz göründü, çok uzakta Akçay ışıkları pek belli belirsiz yanmaya başlamıştı. Etrafta da tek tük evler vardı, köyün burasında pek oturan olmaz.
"Memo" dedim, ama lafımı bitiremeden yolun en ucunda bir alev topu oluştu. Havada asılı gibi öylece duruyor ama bir yandan da kartopu gibi dönüyordu. Sanki uyuyordum da rüya görüyordum, adeta aptallaşmış, ağzım açık yuvarlanarak ağır ağır bize doğru gelen alev topuna bakıyor idim. Memo birden elimden tuttu, "O terliklerle koşabilir misin" dedi, ağzım kurumuştu, birşey demeden yeşil gözlerine bakakaldım. Çok alçak sesle konuşuyordu "Şimdi yavaşça yürümeye başla" dedi, biryandan da elimden tutmuş beni çekiyordu, "koş" diye bağırdı ansızın, ve Çıtırlıktan Hasan Boğulduya doğru koşmaya başladık. "Memoo" diye bağırdım, "ne oluyor?".

Koşarken başını bana çevirdi, arkaya doğru baktı, sonra bana kısa bir kaş çatması ile cevap verip yine başını öne çevirdi. "Köyü iyi saatte olsunlar bastı" dedi, "Neee?" "iyi saatte olsunlar, hiç duymadın mı, üç harfliler" diye öfkeyle bağırdı. İyice kararan çıtırlıkta koşmaya devam ettik. Karanlık bir virajı daha dönünce nefes nefese durduk. Alev topu sanki peşimizden gelmekten vazgeçmişti. "Şimdi ne yapacağız" dedim panik içinde, köye dönmemiz lazım, herkes orada, teyzem orada" "Köydeki herkes çarpılmış olabilir" dedi. "Neeaa" "Herkesin ağzı burnu yamulmuş olabilir" "O halde, o halde mutlaka dönüp insanlara yardım etmeliyiz" "Bilemiyorum, çok tehlikeli." Yine kızmıştım. "Sen burada bekle o vakit, ben köye gidiyorum" dedim ve üç kulhuvallah bir elham okuya okuya yokuş aşağı inmeye başladım fakat üçbuçuk atıyor idim dostlar. Memo yanımdan yürümeye başladı. "Bir şekilde iyi satte olsunlara görünmeden köyden Akçay'a inmeli, kurşun döken bir kocakarı bulmalıyız" dedi. "Ancak bu şekilde insanları kurtarabiliriz. Ayrıca camiye gidip hocaefendi ile konuşmalıyız, o, bütün köyü okuyup üflemeli. Üç harflileri ancak böyle def edebiliriz köyümüzden" sessizce başımı salladım. Hala anlamadığım birşey vardı. Memo bomboş yolda birden nasıl karşıma çıkmıştı. ?

Ağır ağır, oldukça temkinli bir şekilde çıtırlığın sonuna, okulun önüne geldik...


Evet, nasıl ??? Şimdi round robin oynayalım mı? Hikayeye kim devam eder? Lady Charlotte? Zekish? La Capitana ??? :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaz ki muhabbet olsun.