25 Aralık 2008 Perşembe

Şıpıtık terliklerle Memo'nun peşinden koşarken - Episode III

Memo, ufacık tekneyi dalgalardan aşırtarak Ayvalık’a doğru götürüyordu. Ben de kucağımdaki kedimi sakinleştirmek için gıdısını kaşırken çaktırmadan Memo’yu izledim ve Kızılkeçili köyünde, Kaz Dağlarından gelen soğuk suları içe içe maşşallah pek güzel büyümüş bu yağız genci takdir ettim içimden.

Yol boyu ikimiz de ağzımızı açıp bir laf etmedik. Teknenin etrafında denizin çalkalanması, kucağımdaki kedim Sürtük’ün purrlamasından başka ses duyulmuyordu aramızda. Nihayet, Ayvalık’ta halalarımın oturduğu siteye yaklaşınca, “işte , şu iskeleye” dedim Memo’ya.

Suya bu denli yakın olduğu için huzursuzlanan kedim Sürtük’e sıkı sıkı sarılıp dikkatle kayıktan sahile atladım, Memo tekneyi bağladı, peşimden geldi, “çabuk, halanı hemen bulmalıyız” dedi heyecanla. “halamın evi hemen şuracıkta” dedim ve kucağımda kedim, peşimde Memo sitenin içine doğru koşmaya başladım.

Halamın bahçe kapısı aralıktı, bahçede ne halam ne eniştem görünüyordu, halbuki bu saatlerde bahçeye inip bayılana kadar okey oynamayı pek severler. İçimde tuhaf bir rahatsızlıkla eve koştum, kapıyı çaldım. Birkaç saniye geçmemişti ki, kapı açıldı, hiç tanımadığım, baştan aşağı takım elbiseli ful aksesuar bir adamla yüzyüze geldim.

Şaşkın şakın adamın hipnotize edercesine yüzüme dikilen çelik grisi gözlerine bakakaldım, “S-sen kimsiniz??” diye bağırdım heyecanla. O çelik grisi buz gibi gözler hafifçe kısıldı.
“ben Kamuran” dedi çılgıncasına yakışıklı esrarengiz karizmatik adam. Adama karşı kırıtıp şuh bir poz almak istedim ama Kedi Sürtük kucağımda debelenmeye ve tıssslamaya başlamıştı. Onu tutmaya çalışırken “Halamlar nerede?” diye sormak aklıma geldi, Memo ise o kalın kara kaşlarını çatmış, yiyecekmiş gibi ful aksesuar Kamuran’a bakıyordu. “Halanız Kuşadası’na gitti” dedi Kamuran kısaca. Kediyi kucağımda zaptedemiyordum artık, bir yandan hayvancağızla boğuşup beri yandan yakışıklı yabancıya gülümsemeye çalışırken, “nedennn” diye sordum, bu sırada Sürtük ciyak ciyak bağırarak Kamuran’ın üzerine sıçradı.

Donakaldığım birkaç saniye içinde Kedi Sürtük’ün çığlıkları, tıssslamaları, ve Kamuran’ın böğürtüsü arasında havada kumaş parçaları uçuştu. Kamuran ve halamın ince ayaklı antika sandalyeleri, en tepede vargücüyle tırmıklayan kedimle beraber gümbürtüyle yere yığıldı. Ben tam onlara doğru koşacakken, Memo elimi yakaladı, “koş” dedi, “koş, çabuk, buradan gitmemiz lazım” , beni çekerek bahçeye çıkartırken, “dur” diye bağırdım, “kedim, kedimi bırakamam” . Memo’dan elimi kurtaramıyordum bir türlü, boğuşarak bahçe kapısına varmıştık. “Kedini merak etme, ona bir şey yapamaz” diye bağırdı Memo, “kedilere zarar veremezler, aksine kedilerden çok korkarlar, anladık ki halan burada yok, artık tek şansımız Ayvalık’a inip oradan bir hoca bulmak”,
“onlar da kim Memo?” diye sordum şaşırarak, “üç harfliler” dedi Memo, “Neeeaaa, ne diyorsun Memooo??? Yani Kamuran??”
“Kamuran’ın karşısında ağzı açık ayran budalasına dönmeseydin anlardın, boşuna bağırma, köyü kurtarmak için çok az zamanımız kaldı, kedin de bizi Kamuran’dan kurtaracak, dönüşte onu alırız merak etme.”
“Ama ya kedime bir şey olursa?”
“Dedim ya kedilere hiçbir şey yapamazlar, çok çok eski zamanlarda insanlar kedileri tanrı yerine koyup onlara taparlarmış, sonra insanlar bunu unutmuşlar ama kediler asla unutmamış. Bir de bu, bu .kadim varlıklar unutmamış. O yüzden kedilerden çok korkarlar ve kediler de onları görür görmez tanır ve cezalandırır”

Memo’nun arkasından sitenin kumlu yollarında koşmaktan ayaklarım ağrımış, şıpıtık terliklerden çıkan dolma parmaklarım kirden çingene dönmüştü. Halim pek zibidiydi, öylece evden çıkmış, sonra kendimi en akıl almaz bir maceranın içinde bulmuştum. Memo’nun karşıma nasıl çıktığını bilmiyordum, ani bir kararla onu taa Ayvalık’a sürüklemiş, bu sefer de halamı bulamamıştım. Acaba halam neden Kuşadasına gitmişti? Kamuran gerçekte neydi? Halamın evinde ne arıyordu? Kedimi bir daha görebilecek miydim? Ve Memo’yla köyü basan iyi saatte olsunları kovup sevdiklerimizi kurtarabilecek miydik? Sorular kafamda dönüp dururken Ayvalık’a varmıştık

Tanımadığımız karanlık mahallelerde koşa koşa cami ararken , aklım başıma geldi, “Memo, Memo, peki Kamuran’ın şey olduğunu nerden anladın?” Memo gülümsedi, “Ben senin gibi adamı görünce kendimden geçmedim” “Yaa doğru konuş, bir şey sordum” diye bağırdım , yine güldü Memo “ben onun ayaklarına baktım” dedi, “eee?? Yani?” Memo’nun gülümsemesi silindi yüzünden, hafifçe şöyle dedi : “Adamın ayakları tersti”.


3 yorum:

  1. :)))))))))))))))) gri gözler:)) Feride'nin Kamuran'ı derken masanın altından zor çıkardılar beni:) Tam da Neo'nun müfettişi mi bu diye sorarken kendime adamı cin yaptın ya ters bacaklı:)))

    Allah muhafaza zorluyoruz kardeşim limitleri, kesin çarpılacağız:)

    Son soru? Sıra kimde?

    YanıtlaSil
  2. walla judy abbott döktürmüşsünüz :))
    şimdi bneim sıram o vakit!

    episode 4
    coming soon
    bizi izlemeye devam edin anacımmm.

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.