4 Ekim 2010 Pazartesi

Korka korka yattık uyuduk, sabaha hala hayatta ve sağdık.

Tam Behzat Ç.'yi izlerken GÜM etti, bi darbe vurdu alttan, sonra evin eski cam kapıları zangır zangır titredi , kafamı kaldırıp lambaya baktım, oynamıyordu. Kediye baktım horul horul uyuyordu, lan hani hayvanlar hissediyordu depremi??? Anca karnının açlığını hissediyor bu kedi yafu :)

Neyse, çok kısa sürdü deprem, sonra annem yavaştan yanıma geldi, depremi hissettin mi diye sordu usulca, gülmem tuttu, ülen ev gümledi, hissiz miyim ben, mümkün mü hissetmemek?

Sonra da içimi korku bastı işte, 1999'daki deprem gecesini hatırladım. Hepimiz tosur tosur uyurken deprem başlamış, abim DIŞARI DIŞARI DEPREM diye bağırıp annemle beni uyandırıp bahçeye atmıştı. O zamanlar hayatta ve yatalak olan dedemin başında yatan babam ise kesinlikle dedemi bırakmayı reddetmiş, birşey olmaz deyip evde kalmıştı. Bu arada ben gözlüklerimi odamda unutmuş birşey göremiyordum, annem eve girip gözlüklerimi almıştı. Deprem hala devam ediyor bu esnada... Kafamı kaldırıp eve baktım, belki 60,70 yıllık , eski, döküntü ahşap evimiz resmen jöle gibi titriyordu, hayatımda en çok korktuğum andı herhalde. Ev sallandı, zangırdadı, titredi, titredi... sonunda felaket sona erdi. Bahçede hepimiz kafayı kaldırıp gökyüzüne baktık... Elektrikler kesilmiş, gökyüzündeki yıldızlar İstanbul semalarında ilk kez kendilerini tam olarak gösterrme şansı yakalamış, var güçleriyle parlıyorlardı. Nefesimiz kesildi, hem bu manzaradan, hem de bir yerlerde korkunç bir felaket olduğunu anladığımızdan. Kendimizi sahile attık. Bebek sahili ve parkı o gece ve sonraki pek çok gece tıklım tıklım insan doldu . Bizlerse artık babamın rahatlığı bize sirayet ettiğinden mi, babamla dedemi bırakamayacağımız için mi, dönüp geldik ve eve girip yeniden uyuduk. Hiç bir gece de dışarıda yatmadık.

Tabii ki bu yaşadıklarımız; gerçek felakete uğrayan; evini, canını, ailesini kaybeden vatandaşlarımızın acısı ve korkusuyla kıyaslanamaz dostlar.

1999 Gölcük depreminin sonucu şu olmuştu:
Yapım hatalarından çöken binaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açıldı. Bu davalardan 1800'ü kamuoyunda Rahşan Affı olarak bilinen Şartlı Salıverme Yasası ve başka hukuki boşluklardan dolayı cezasız sonuçlanmıştır. Geriye kalan 300 davanın 110 kadarında ceza verilse de çoğu ertelenmiştir. Bunun dışında kalan davalar ise 16 Şubat 2007 Cuma günü 7.5 yıllık zaman aşımı sürelerini doldurarak zaman aşımına uğradılar ve düştüler.


Fotoğraf bu adresten alınmıştır

8 yorum:

  1. korkacağım pek sanmazdım ama içim kabardı, gece yattığımda epey uyuyamadım. deprem buradayım dedi, kendini hatırlattı.

    YanıtlaSil
  2. Judy, bu binalar yüzünden ceza verilebilseydi sonrasında memleketteki müteahhit tayfasının ve projelerine onay ve oturabilirlik veren kamu görevlilerinin vs. yarısını içeri tıkmaları gerekirdi...O kadar yer yokki?

    YanıtlaSil
  3. eh, herhalde durmak yok yola devam diye bu yüzden demiş tayyip efendi.

    YanıtlaSil
  4. vallahi dün gece benim de kalbime bir ağırlık çöktü hiç rahat uyuyamadım:(

    YanıtlaSil
  5. Allaha emanet yatacağız artık napalım:( onu düşünürsek kafayı yeriz.

    YanıtlaSil
  6. Hayatimin en korkunc gunlerinden birisiydi.
    Hala geceleri ruyama giriyor desem aradan onca yil gecmis olmasina ragmen.
    biz de 12.katta oturuyorduk o katlari nasil indigimi hatirlamiyorum bile.

    YanıtlaSil
  7. Allah bir daha o korkuları yaşatmasın Pelinciğim.

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.