13 Ekim 2010 Çarşamba

Ne kadar özlemişim içmeyi...

Pazartesi günü Fransa'dan beklediğimiz büyük müşterimiz geldi. Mösyö Patrick:) Öğlen gidip havaalanından aldım adamı. Bana Fransız çayı ve Calisson d'Aix diye bir badem ezmeli tatlı getirmiş, işte şöyle birşey:


Ofise gelince toplantı yaptık ve yemek yedik, adama iskender kebap yedirdik tahmin edersiniz ki:)) Neyse ben hala sımsıkı taş gibi rejimde olduğumdan sadece dönerleri yedim.

Toplantımız akşamın köründe bitti. Patronun işi vardı "kızım sen Patrick'i oteline bırak, oradan evine gidersin" dedi ve çıktı. Ama bu adam beni Paris'te gezdirmiş, yedirmiş ve hatta içirmişti, ben de onu gezdirmeliydim, böylece otele bavulunu bırakıp "Grand Rue De Pera"ya gittik beraber. (sağolsun şirketten Hanzade arkadaşım da benimle geldi)

Taksim meydanı o kadar hoşuna gitti ki anlatamam. Paris'de insanlar hep mutsuz, İstanbul'da insanlar hayatın tadını çıkartıyorlar dedi. (Yaa ne demezsin:)) ) İstiklal'e girdik, tabii her zamanki gibi deli kalabalık vardı İstiklal'de. Ama bu hareket, cümbüş Patrick'in büyüleyici bulduğu tarafı idi şehrimizin.



Patrick balık yemek istediğini söylemişti, biz de onu Çiçek Pasajı'na götürdük. Şansımıza hava çok güzeldi, dışarıda bir masada oturduk, etrafımızda çingenler çalıyor, müzik, canlılık, neşe akıyordu Pasaj'ın duvarlarından resmen. Patrick önce bütün mezelerden aldı, sonra da levrek yedi . Levreğin ingilizcesi de sea brass imiş, öğrenmiş olduk dostlar:)))


Telefonuma da nazar mı değdi, ayarı mı bozuldu anlamadım, resimler hiçç güzel çıkmadı .


Çiçek Pasajının eğlenceli ortamında yedik, içtik, bet sesli şarkıcıları dinledik:))) sonunda kahvelerimizi içtik ve KOOLLL gibi gelen hesabı kredi kartıma geçirdim. Fişi de şirkete verdim, alırım inşallah masrafımı haahahahah. Gece bitmişti ama Patrick kalkmak bilmiyordu, o kadar sevdi pasajı, orada durmaksızın devam eden cümbüşlü eğlenceye bayılmıştı. iyi oldu yani, güzel bir İstanbul gecesi yaşattık sanırım abiye.

Salı sabahın köründe işe gelip şirket arabasına doluştuk ve Patrick'i otelinden alıp fabrikamıza götürdük. 2,5 saat yol, sis bastırmış yollarda, hoplaya zıplaya geçti yolculuğumuz, hatta Patrick "araba çamaşır makinesi gibiydi" diye dalga geçti püahaahahh:))))

Fabrika gezisinde büyük patronumuz Patrick'e et ziyafeti çekti, ben de sebeplenmiş oldum ama orada fotoğraf çekmemişim nedense, yazık oldu.

Akşam beş buçukta fabrikadan çıkıp sekiz'de şirkete döndük, son kalan işleri bitirip Patrick'i başka bir tür İstanbul gecesine götürdük ama bu sefer patron evsahibi idi dolayısıyla Ortaköy'deki Angelique'e gitmiş idik.

Patron masayı donattı, kaz ciğeri, deniz tarrağı, risotto, mantarlı ravioli, meze tabağı... Kaz ciğeri hiç yememiş idim, tadı harikaydı valla. Bu ufacıcık şeyi yapabilmek için kazlara çok eziyet ediliyor biliyorsunuz patlayana kadar yediriyorlar hayvanların ciğerini yağlandırıyorlar. Deniz tarrağını ise pek sevmedim. Risotto tabii ki süperdi. Ravioli'ye de bayıldım, özellikle üzerindeki karamelize soğanlar damağımda eridi.




Ana yemek olarak da somon ızgara yedim (Eyyvah eyvah, diyet deve oldu). Patron bu esnada Öküzgözü açtırmıştı, inanılır gibi değil, aylardır bi damlacık içmemdiğimden o şarap bana o kadar tatlı geldi ki, 2. şişeyi de açtırttım. Hatta patron kendi bardağındaki şarabı da bana verdi:)))

İşte bu somon ızgara (nefisti)



Bu da Patrick'in yediği asortik zamazingo, adını bilemedim:))) Yemeklerin adı çok acayipti, mesela körpe piliç vardı, çok güldüm ona.


Bu sabah ise kazan gibi bi kafayla 2 saat geç kalkıp işe de 2 saat geç geldim, hala da başım ağrıyor ama olsun. Aylar sonra bu ziyafet çok hoşuma gitti. Şarabı da çok özlemişim, iyi geldi valla, moralim düzeldi dostlar:)))

Ayrıca uzun zaman sonra yeni bir "gırtlağıma hakim olamamıştım" yazısı yazmak da pek nefis oldu.

İşte havadisler böyle idi , sizlerde ne var ne yok?

xo xo

10 yorum:

  1. Oh ne güzel olmuş,Patrick hep gelsin...:))

    YanıtlaSil
  2. turkcell süper lig hiç bitmesin:)))

    YanıtlaSil
  3. Ben ilk fotoğraftaki incecik hanımefendiye bayıldım:)

    YanıtlaSil
  4. gerçekten miiiiii :))) hiiiii çok sevindi kedicikk:)))

    YanıtlaSil
  5. yemekler harika gözüküyor çok acıktım :D

    YanıtlaSil
  6. yemekler gerçekten ağzınıza layıktı, aylar süren rejimden sonra çok iyi geldi ohhh, karnım doydu be :))))

    YanıtlaSil
  7. judyiiimmm yalnız fötöda seni pek bir zayıflamış gördüm ;)

    YanıtlaSil
  8. canımmmmm zayıfladım valla normal insan boyutlarına geldim. ama daha yol uzun, sımsıkı taş gibi diyete devam. haftaya da diyetisyenle randevüm var. soracak kesin
    "hiç kaçamak yaptın mı"
    cevap "eveett eee işte kaz ciğeri , mantarlı ravyoli, ızgara somon filan takıldım öyle" :)))))))))

    YanıtlaSil
  9. Judyyy super gorunuyorsun:) ay yiyecekler ayri harika. Paris'in insani biraz agresif ve mutsuz aslinda. Hatta soyle diyim baska sehirden gelen insanlar Parislileri hic sevmez cok icine kapaniklar:))) Ama tabii ki farkli olanlar da var. Patrick de belli ki onlardan birisi cok sevimli bir tipe benziyor:)

    YanıtlaSil
  10. Pelincim, çok teşekkür ederim:))
    Patrick Afrika asıllı, sıcaklığı oradan geliyor olabilir. çok tatlı bir insan, çok severim ben onu:)
    o da senin dediklerini anlattı, paris'ten bıkmış o agresiflik yüzünden, istanbul iyi geldi ona:))

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.