Dün, arkadaşlarıma ikram etmek için Pelit'ten o çok sevdiğimiz üzeri böğürtlen kaplı milföylü turtadan aldım. O esnada ne göreyim, rengarenk makaronlar hazırlamışlar, cici cici kutulara dizmişler... Yahu 14 Mart'da pasta yemedim, bugün kutlama günüm bari kendimi şımartayım diye bir kutu da makaron alıverdim.
Gece için Zara'dan aldığım tulip dress'i giydim. Maalesef boydan düzgün bir fotom yok. Ayna karşısındaki resmi de çok acele çektim güzel olmamış.
Böyle kısa ve kabarık etekli, yeşilli bir elbise. Geçenlerde başka bir rengini Kate'in üzerinde görmüştük:))) Meğersem öyle elbise giymekle düşes olunmuyormuş, insanın oturmayı kalkmayı becermesi gerekiyormuş, öyle bir elbise ki, azıcık eğilsem dötüm kabak gibi meydanda, bir türlü idare edemedim kendimi. Bütün gece frikik verip durdum:))
Kırıntı'ya ilk ben gitmiştim. Rezervasyon yapmıyorlar ya, masa beklemek gerekir diye düşündüm ama rahatça yer buldum. Yine boş masada tek başıma sanki ekilmiş gibi kızçeleri bekledim. Geçen sene de bu sahneyi yaşamıştık; makus kaderimdi bu benim:))
Tabii çok geçmeden kızçeler geldi, siparişlerimizi verdik. Hala üniversitedeki kadar çok içebilen aslan Çito "hişt çocuk bize alkol getir" diyerek şarap siparişimizi verdi. Ben yemek yerine mozarella sticks ve nachos yedim şarabımın yanında. Seval'le Arzu ise bana özenip zayıflamaya karar vermişler, dükan diyetine başlamışlar. Onlar mozarellalara, nacholara bakıp yutkundular. Bir zamanlar ben "hiç birşey zayıflık kadar lezzetli değildir" derken bana gülüp eğlenmişlerdi, şimdi vuruş sırası bana gelmişti dostlar:))
Kalecik karası çok hafif ve lezizdi, zaten o şişe nasıl bitti anlamadım. Kızçelerle epeydir görüşememiştik, tek tek son zamanlarda neler yaptığımızı anlatırken bir baktık şişe bomboş! Aa ne yapsak ne etsek derken Çito çoktan Miller sipariş etmiş bile:)
Sonra benim aklıma, yıllar önce yine Kırıntı'da 30. yaşımı kutlarken verdiğim pozun aynısını vermek geldi, şişeyi dikledim, Arzu da çekecek bekliyoruz, ben de lıkır lıkır içiyorum... Anam bir türlü çekemedi hatun, ben bir dikişte şişeyi boşalttım! Ne yapalım, sanatsal kaygılardan ötürü ikinci şişeyi de içmek zorunda kaldım, herşey fotoğraf için, blog için:)
Sohbet muhabbet çılgınlar gibi gülüp eğlenerek içmeye devam ediyorduk. Bir yandan da köşedeki ekrandan gözucu ile derbi sonucunu takip ediyorduk. İçimizde tek Cimbomlu olan Çito, 2. golü atınca epey bir coştu:)) Ben şöyle güzel bir hezimete uğratırız Cimbom'u diye ümit etmiştim ama bu sefer olmadı, en azından Çito arkadaşımın morali bozulmadı, dostluk kazandı :)
Artık yemek içmek, utanç verici eski hatıralar ve iş dedikoduları tükenmişti, herkes "pasta isterük" diye kazan kaldırmıştı. Bir sürü garson arkadaşlar alkışlar kıyametler eşliğinde muhteşem pastamı getirdiler, Arzu'yla Seval de dükan diyetini pastaya gömdüler valla dayanamayıp yediler. Lady Charlotte da onları pasta çok hafif diye avutmaya çalıştı, ben de dedim ki "evet çok hafif; içinde bir tek yağ var, un var, şeker var" ahahah:))
Pasta kesilip cici hediyelerime kavuştuktan sonra evlere dağılma saati gelmişti. Kızçelerle öpüşüp koklaşıp ayrıldık, biz Çito ile geceye devam etmek için kendimizi İstiklal Caddesine attık. Çito'nun kızkardeşleri bizimle burada buluştular. Onlar sevdiği için bu sefer Türkçe pop çalan "Eelence" diye bir mekan varmış, oraya gidecektik.
Eelence, tam Pera Palas otelinin karşısında, böyle ince uzun kutu gibi bir tek oda düşünün; kenarda da bir bar işte o kadar. Bangır bangır eski pop şarkıları çalıyor. Biz yine şanslıyız, bilmeden arkamızı duvara verip durduk o allahın belası yerde. Burası meğersem pek popülermiş, millet herhalde göt göte eğlenmeye çok meraklı. O daracık mekan bir doldu bir doldu, inanamazsınız... Çalan şarkılar zaten beynimi oyuyor... İnsanlar üstüste daracık yerde durdukları yerde güya eğleniyorlar. Yani bu nasıl bir eğlence anlayışıdır arkadaşım? Mojo'ya da gidiyoruz ama insan gibi dans edip tepinebiliyoruz yani, burada dipdibe yapışık fantazitör bir eğlence anlayışı hüküm sürüyor. En kötüsü de sigara içiliyor, ulan unutmuşum sigara dumanı işkencesi altında eğlenmeye çalıştığımız o eski günleri. Çok rahatsız oldum.
Tek parça halinde Eelence'den çıktığımızda saat 2'ye geliyordu herhalde. Koşa koşa Balo sokağa gidip kendimizi James Joyce'a attık oh bee dünya varmış. Canlı canlı rock müzik, eski deri koltuklar ve muhteşem Guinness birası... Artık yorgunluktan bitmiştim ben, o yüzden oturdum, kocaman bardağımı kaldırıp ilk gördüğüm ecnebiye "Happy St Patrick's day!" dedim sonra o enfes kremamsı birayı içtim. Herif de pat diye gelip yanıma oturdu, başladık muhabbete. Birmingham kasabasından geliyormuş, İngilizce kursunda ders veriyormuş falan filan. Ama uçuyor herif belli, zom olmuş. Beraber sarhoş İrlanda şarkıları söylemeye çalışıp beceremedikten sonra amcam hava almaya gitti, biz de rahat rahat müthiş leziz biralarımızın keyfine baktık. Ben artık uyumak üzereydim zaten, zıpır Çito'nun maşallahı vardı, gitti sahne önünde grubu dinledi, tepindi, helal olsun ona!
Böylece sabahlara kadar mekan mekan gezerek şahane bir kutlama yapmıştım. Ama çok yoruldum, ben artık öyle tıklım tıkış yerlerde; bas bas müzik dinleyerek eğlenemiyorum dstlar. Seneye meyhanede kutlayalım madem, hani klarnet, keman, darbuka çalsınlar; biz de klarnete para sokalım, öyle işte:))
xo xo
Aslıcım biraz geç kaldım ama geçmiş tohum günün kutlu olsun sevgili arkadaşım:)
YanıtlaSilnice yıllara! makaronlar harika görünüyor:)
YanıtlaSilklarnete para sokmak iyi fikirmis :)) insan yas ilerledikce daha nezih bir kutlama pesinde oluyor sanirim ;)
YanıtlaSiloperim cok, yeniden nice yillara Judycan :)
Ben hiç böyle bir doğumgünü kutlayamadım yahu:( Bu seneki doğumgünümü bar bar gezerek kutlamaya karar verdim Judy, sayende. Ne kadar eğlendiğiniz belli oluyor, elbisen ve rujun harika, kolyene de bayıldım. Ben gelen hediyeleri de görmek isterdim ama:)
YanıtlaSilrock lee : çok teşekkürler canım:)
YanıtlaSilalkım : ay sorma bağımlılık yapıyorlar Alkımcım, çok güzellerdi.
YanıtlaSilA-H : valla yaş ilerledikçe artık bam güm müziği kaldıramıyorum şekercim. böyle dostlarla muhabbet sofrası olsun oh, onu çok seviyorum işte:)
YanıtlaSilenne : bar bar gezdim amma pazar günü kendime akşam gelebildim enneciğim:))
YanıtlaSilhediyelerim pek cici, bluzlar, hurkalar, bir mont, üç kolye, krem seti, bir de kocaman Boğaziçi albümü kitabı.
ohh valla iyi gezmişsiniz. Bütün senen böyle geçsin!
YanıtlaSilAslı sen baya bir zayıflamışsın gerçekten. Bloğunu ilk okumaya başladığım zamanlarlarla ilgisi yok görüntünün . Bravo sana .Bence böyle kalıp kilonu muhafaza etmeye çalış. İyi görünüyorsun.
YanıtlaSilgürültü : heey inşallah canım:)) ama çok da abartmayalım ki kilo almayalım ahahah:))
YanıtlaSilcoldmarch : çok teşekkürler canım, artık tek amacım muhafaza etmek vücüdümü:)))
YanıtlaSilpek tatlı Judy:)
YanıtlaSilamilyattır vs. çok çok geciktim buraya yazmaya biliyorum..
güpgüzel musmutlu sapsağlıklı gepgezgin bir yıl senin olsun..