26 Mart 2007 Pazartesi

Ela'da Mojito partisi

Farkettim de geçen haftayı Lost'un 1.sezonunu izleyerek geçirdiğim için bloglama yapmamışım.


O halde haftasonumu anlatayım size sayın seyirciler. Cuma akşam işten çıkıp Cihangir'deki Leyla'nın üst katına kurulmuş olan Ela isimli tapas bara gittik.
Manzara müthişti, boydan boya Haliç, Topkapı, camiler, eski İstanbul silueti. Tapas ispanyol mezesi olduğu için yemek yoktu, sadece meze vardı: Patatas bravas; mantarlı bilmemne, Endülüs usülü tapas. Sonra mojito içmeye başladık, naneli serinletici mojitolar arka arkaya götürüyorduk; bir üç beş derken geri kalanını anımsamıyorum, deliler gibi gülüyorduk, garsona 6 Nisan'da gelip 6 tane mojito içeceğiz falan gibi şeyler söylüyorduk... Sonra minik Ceyda Didem'i ve beni evlere dağıttı, yatıp sızmışım. Cumartesi sabahı berbat bir başağrısı ile uyandım, kovayla kahve içip kendimi dışarı attım. Ama Cuma gecesi nelerden bahsettik, ne muhabbetler döndü, rezillik çıkarttım mı? Anımsamıyorum!

Cumartesi günü blogumuzun en yeni üyesi La Capitana ile Yeniköy'de buluştuk sayın seyirciler. Kendisi ile bütün ömrümce beraberdim o yüzden inanılmaz öyküleriyle blogumuzu şenlendireceğini düşünüyorum. Capitana ile Yeniköy Passion cafe'de oturup kahve içtik, muhteşem böğürtlenli pastasından tattık, sakızlı dondurma yedik, sonra Tarabya'ya kadar yürüdük. Sahil yolu çok güzeldi, yalılar malılar insanın aklını alıyor zaten.

Konuşurken şunu düşündük, yıllar önce Capitana'nın odasına kapanır, arka arkaya beyaz dizi romanlarını okurduk, şu küçük beyaz aşk romanları serisinden bahsediyorum. Bu romanların kahramanı genç güzel ve incecik kızlar, taş gibi yakışıklı, zengin, ateşli, ve mutlaka ÇELİK GRİSİ gözlere sahip heriflerle aşk yaşarlardı. Ulan ömrümde bir çift çelik grisi göz görmeden ölüp gideceğim ona yanıyorum. Neyse işte biz oturur bu kitapları arka arkaya yalar yutar kafayı yerdik beraberce. Şimdi aradan 15 yıl falan geçti , belki daha fazla. Hayatımızın o romanlardaki gibi olmayacağını anlamamızın üzerinden de çok geçti herhalde. Hayat çok tuhaf. O kitapları okur ve hayal kurarken nerede olacağımı sanıyorsak, şu an çok bambaşka yerlerdeyiz. Belki yine o küçük romantik ve sonu hep mutlu biten kitapları okumalıyız. Çünkü sanırım yeni hayallere ihtiyacımız var bizim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaz ki muhabbet olsun.