Dün gece şirketten bir grup arkadaş tıngır mıngır karşıya geçip Kuleli Ocakbaşı'na gittik sayın seyirciler; fındık kabuğu ateşinde kebap keyfi yaşayacaktık. Mekan çok güzeldi, tam Boğaz Köprüsüne bakıyordu ve köprüdeki yeni süs ışıkları renk değiştirdikçe harikulade güzellikte bir gökkuşağı ortaya çıkıyordu.
Kocaman ocağın etrafına dizildik, bir garson gelip ince metal çubuğuyla ocağı karıştırıp ateşi harladı; etler, köfteler, tavuklar, domatesler ve de biberler geldi, bunları güzelce ocağa dizip evire çevire kebap etmeye başladık. Özellikle Ceyda çok marifetliydi, amanın ekmekleri etlerin üzerine yerleştiriyor, baharatlar serpiyor, döndüre döndüre pişirip bize yediriyordu.
Kocaman ocağın etrafına dizildik, bir garson gelip ince metal çubuğuyla ocağı karıştırıp ateşi harladı; etler, köfteler, tavuklar, domatesler ve de biberler geldi, bunları güzelce ocağa dizip evire çevire kebap etmeye başladık. Özellikle Ceyda çok marifetliydi, amanın ekmekleri etlerin üzerine yerleştiriyor, baharatlar serpiyor, döndüre döndüre pişirip bize yediriyordu.
Ocakbaşının köfteleri çok güzeldi, dombik dombik. Yemeğin sonunda Yavuz abi benim şerefime bir seri daha köfte dizdirdi ocağa hahahayt. Onları da afiyetle yedikten sonra çay içeceğiz diye beklerken tataaaa, üzerinde mumlarla pasta gelmesin mi! Sürpriz erken doğumgünü kutlaması! Ne kadar sevindim!
Böylece güle oynaya ocakbaşından ayrılınca ne yapalım diye düşündük ve Çamlıca'ya çıkmaya karar verdik. Hava buz gibiydi, yağmur yağıyordu, fakat manzara mükemmeldi. Çamıca'ya çıktıkça, Boğaz köprüsü İstanbul üzerinde bir pırlanta kolye gibi görünüyordu.Çamlıca'da Safa diye bir mekana girdik. Kocaman bir yer, camlar doğruca manzaraya bakıyor, ortada dans pisti var, bir de masmavi bir ışıkla aydınlatılmış kocaman romantik bir masa. Zaten içeri girmemizle herkes bize dönmüştü, bir de oraya otursak dedikodular ayyuka çıkardı herhalde hahahayt, normal bir masanın etrafında dizildik.
Mekanda büyük Türk sanatçısı, piyanist şantör Mustafa Anamur program yapmaktaydı. Biz içeri girdiğimizde Nikah Masası'nı söylüyordu, epeyce tezahürat yaptık, o da oynamak istiyor muyuz diye sordu, Zübeyde hepimizin yerine cevap verince, Alllaaaaaa, Anamur coştu! Bir baktım Zübeyde ile karşılıklı pistteyim, şakır şakır oynuyorum sayın seyirciler! hahahahahaahyyhhttt. Aman bir kurtlarımız döktük sormayın. Sonra Anamur slow müzik çalmaya başladı. Zübeyde hemen Adnan abiyi kolundan yakaladığı gibi piste uçurdu. Adnan abi aynen eski Türk filimlerindeki gibi saçları kenardan ağaran , Kartal Tibet model bıyıkları olan yakışıklı bir abimizdir. Evi de gittiğimiz mekanın 200 mt ilerisinde olduğu için hanımının şerrinden ödü patlıyordu ama Zübeyde'ye karşı koymak mümkün mü? Sonra baktım aaa Aras baygın baygın Neşe'nin kollarında dans ediyor. En sonunda Yavuz abi de beni dansa kaldırdı, pistin tozunu attık sayın seyirciler. Beni döndürdü, evirdi, çevirdi, attı tuttu! süperdi.
Slow danstan sonra sıra halaya gelmişti, ve birden Zübeyde çantasından uçları pullu, zilli rengarenk halay mendilleri çıkartıverdi. Allahım bu kız bunlarla mı dolaşıyor, hani olur da halay görüp katılırım, hazırlıklı olayım diye??? Böylece halayımız da çektikten sonra evlere dağılma vakti gelmişti sayın seyirciler. Karar verdik, hiçbirimiz yıkanmayacağız, ki herkes anlasın akşam et yedik ahahaahahah
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yaz ki muhabbet olsun.