22 Mayıs 2009 Cuma

Todori

Geçen akşam Lady Charlotte ile beraber Kalamış'daki Todori meyhanesine davetli idik sayın seyirciler. Doğrusu fotoğraf makinemi yanıma almadığım için çok pişmanım. Çünkü Söğütlüçeşme'den banliyö trenine bindik. Daha önce bu trene hiç binmemiş idim. Mesela kocaman istasyonda şöyle bir tabela var idi : GEBZE CİHETİ .Sanki Hatırla Sevgili dizisinden kalmış gibi... Trenle sadece 1 durak geldik , Kızıltoprak'da indik ama sanki 40 sene önceki İstanbul'a gimiş idik, istasyon çıkışı, alt geçitler, hepsi fotoğraflıktı. Ama çekemedik. O yüzden internetten bulduğum fotolarla bu yazıyı idare ediverin:

Sonra Sami Bey bize, Todori'yi kime sorsanız bilir, demişti, ama soracak kimse yoktu ki boş sokaklarda. Gördüğüm ilk adama sordum, bildi adam, ama sarhoştu, burcu burcu rakı kokuyordu, belki de Todori'den geliyordu da , o yüzden bilmişti nerede olduğunu? Zaten bu abiden sonra kime sorsam Todori'yi bilmiyordu, püüüüü!

Neyse, anacaddeye çıktık, sarhoş abi 1 km dediği için taksiye bindik, taksi de bilmiyordu Todori nerede, ama Sami Bey'den aldığımız direktiflerle yolu bulduk, çok kolaymış beaaa.

Nihayet Todori'ye vardığımızda, Sami Bey şarap açtırmış, masanın üzerinde acılı ezme, patlıcan kızartması, fava, semizotu salatası... hem kızarmış beyaz ekmek, hem kızarmış kepekli ekmek... Aaaa gözüm döndü ayol,hem yedik içtik, hem de harika bir sohbet ettik.


Sonrasında ara sıcaklarda gelen kekikli ciğer tava, kabak kızartması ve hele ağzımda eriyen o muhteşem kalamar tava harikaydı dostlar. Tadı damağımda kaldı derler ya, vallahi unutamıyorum, ne güzel ara sıcağımızdın sen kalamar abla! Bu arada zamanında İspanya'da yediğim kalamarı anmadan geçemeyeceğim, Santo Domingo meydanındaki Oskar diye bir yerde idik, arkadaşım omlet istemişti, ben de kalamar istedim, sandım ki bizim memleketteki gibi 4 - 5 parça birşey gelir. Ohhh, kocaman bir tabak dolusu tepeleme kalamar gelmiş idi.

Ana yemek olarak hem köfte, hem et hem de tekir tava geldi, hepsini yedik bitirdik, üzerine de dondurmalı irmik helvası yedik açık konuşayım. Canımız Sami Bey.
Biz de yeme içme performansımızdan hiç kaybetmemişiz, onu da öğrenmiş olduk dostlar :)))

5 yorum:

  1. acilan sayfanin basligina bak. "Yorumunuzu bırakın"
    judy abbott'in yazdiklarini sadece okumak ve dumur olmak lazim, yorum yapmak kesinlikle yanlis olur, haddimizi biliriz biz.

    cudim gabarim, sana bayiliyorum demek istedim sadece. taylanm

    YanıtlaSil
  2. Taylan, ne is bana bayilmiyor musun beeea? Aaaa valla kuserim heeee :P

    YanıtlaSil
  3. Bu yorumum hadsizin altında çıkacak ama napalım birilerinin de hayali gerçek olsun nihahaha. (sarışıncım nolur anlamadım yazma izah edemiycem)

    Efenim benim hayatım meyhanelerde geçti. Daha minimini birler denyo ikilerken babam beni Ankara"nın en eski ve meşhur meyhanelerinden körfeze göçtürürdü. O zaman kızarmış patates sade evde yediklerimiz, bayılırdım koca koca patateslere. Sonracığıma köfteler getirirlerdi ki ne lezzetti. Körfez isim değiştirdi ama hala ben de müdavimleri arasındayım. Şimdi zeytinyağlı ıspanak,arnavut ciğeri ve lahana sarmalar ben istemeden geliyor masama. Yıllar sonra ise bambaşka bir meyhaneye İstanbul bakırköy'de girişi bile belli olmayan bir yer.

    Duvarları sigara dumanından sararmış floresanlarla aydınlatılmış yedi tane masası olan bu yerde hayatımda yediğim en güzel mezeleri yedim. Zaten meze sayısını hatırlamıyorum. İnsanlar atıyorum bir enginarla rakısını içerken son gittiğimizde masamızın açılışı beyaz peynir, piyaz, (o nasıl bi piyazdı be insafsız) ağızda dağılan arnavut ciğerleri, çılbır, kaşarlı devasa mantarlar ve kadınbudu köfteler ve kızarmış ekmekler vardı. Burada esnaflıktan da bahsetmek istiyorum. Bunları yediğimiz de ortaya et sote ve karışık ızgara tabağı istedik ama az bişey geldi sebebini sorduğumuz da yerin sahibi olduğunu tahmin ettiğimiz amca bize "ya beğenmezseniz önce tadına bakın" dedi. Alışık olduğumuz düzen de hesaba kat kat yazmak için istemeden gelir oysa bu eski nesil amcanın davranışı çok kişiye esnaflık ve insanlık dersi gibi etkiledi beni. Ya beğenmezsiniz dediği şeyler se parmak yedirten cinstendi. Hele o et sote. Suyu bile defalarca ekmek banarak yiyecek kadar nefisti. Dört kişiydik ve bir büyük bir de küçük rakı içtik. Ödediğimiz hesap 125 liraydı. Şaka gibi değil mi? Bu arada kalkarken ölçülü bahşiş bırakmayı daha öncelerde orada öğretmişlerdi bana. Yediklerimizin güzelliğinden etkilenip bıraktığım elli liralık bahşişin kırk lirasını "bu çok" diyerek iade etmişlerdi. Artık taşınmama 15 gün kaldı sanırım haftanın bir gününü uzak olsa da orada geçireceğim :)

    YanıtlaSil
  4. Korhaaaaaaaan!!! Valla döverim seni haaaa! :)

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.