Cumartesi günü annemi İstinye Parka götürecektim, tam evden çıkacaktık, zırr telefon, La Capitanacığım arıyor, o da meğersem Etiler'de imiş, cırttt inip bizi aldı, hooop İstinye parka gidiverdik, tabii Etiler'e geri dönüp yukarıdan gittik dostlar, sahil nasıldı biliyor musunuz, Ortaköy'den İstinye'ye kadar tıkalı, berbat yani.
İ.Park çok kalabalık idi, kadınlar sürekli çarpıp duruyor bu ne anlmadım, çevrene çarpıp durmak normal mi kabul ediliyor bu memlekette artık? Herkes kafayı yemiş, nezaket v, düşüncelilik diye birşey yok artık peeh.
Neyse anneme trençkot ve blucin aldık, ben de üzerinde Paris yazıyor diye bir tişört aldım. Hem bu ay Fransa'dan benim müşteri geliyor, tişörtümü giyer yalakalık yaparım fena mı?? La Capitana da minik prensimize civciv şeklinde yumurtalık aldı Paşabahçe'den hahahaha çok şirin birşeydi. Yaa bir de Sephora'da Dior iridescent farın electric light paletini denedim, allaaahımmm o neydi öyle , ipeksi bir doku, hafif yanarlı dönerli renkler, KOLLLL gibi bir fiyat, tabii almadım canım.
Gece evde ise Queen'in Montreal konserini izledim. Bu dvd'de daha önce anlatmıştım ya, Brian ile Roger'in yorumları var, bütün konserin üzerine bırbır konuşuyorlar, o kadar hoşuma gidiyor ki, kaç kere izledim hatırlamıyorum. Bir de kaydın renkleri, görüntüler şahane, sanki dün akşam konser vermişler gibi. Ve biraz daha eski şarkıları dinleyebiliyoruz bu konserde, işte sheer heart attack, dragon attack,get down make love, keep yourself alive ... sonra özellikle save me ve somebody to love performansları nefes kesici, ah ahhh.
Şimdi GEO dergisini okuyacağım sayın seyirciler, firavunlar kenti Teb'deki kayıp tapınağı anlatan bir makale ve şahane fotoğraflar var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yaz ki muhabbet olsun.