29 Eylül 2010 Çarşamba

Eski kitap cennetinde bir akşam

Bu akşam işten çıkıp doğruca Taksim meydanındaki Sahaflar Festivalina gittim dostlar. Ah o kadar güzeldi ki, Gezi Parkına yayılmış sıra sıra, raf raf, masalar dolusu kitap, dergi, eski mecmualar, çizgi romanlar, plaklar, posterler, gazeteler, kartpostallar, fotoromanlar, güzelim pespaye aşk romanları...:)))


Aldığım kitapların eski, kullanılmış olması beni hiç rahatsız etmez. Bazılarının içinde sabık sahibinden kalan birşeyler olur, ilk sayfaya alınmış bir not veya yazılmış bir ithaf... Hatta kitabın içine saklanmış gazete kupürü bile çıkabilir... Bayılırım bu esrarlı hatıralara.

Bir dönem Galatasaray'daki sahaflara abone olmuş idim, en sevdiğim kitap 3 Silahşörler ile sahaflardan aldığım bir eski basımı ile tanışmıştım. Hem az paraya birsürü kitap alabiliyorsun, hem de eski şömiz cilt üzeri renkli resimli kağıt kaplı kitaplara bayılırım. Torba torba kitap alırdım, bütün yaz döne döne kitap okurdum.


Bu akşam da sergiler arasında kendimden geçtim dostlar, standlar epey geniş bir alana yayılmış, artık son birkaç gün olmasından sebep herhalde, 4 kitabı 10 liraya satmaya başlamıştı bazıları.


Kitaplar arasında gezerken birsürü tanıdığa rastladım. Yani benim de yıllar evvel sahaflardan aldıklarımın kardeşleri, ya da bir zamanlar abimin kütüphanesinde gördüğüm kitaplar... Milliyet yayınlarının küçük mavi kitapları, Doğan Kardeşler, en sevdiğim çocuk kitapları dizileri...


Tabii ki ben de birşeyler kaptım festivalden:

Enis Batur'dan Eyfel Kulesi albümü : Modern Zamanların Simgesi Eyfel




İçi fotoğraflarla dolu bu güzelim kitap Çelik Korseli Kadının Aile Albümü diye tanıtılıyor. Eyfel Kulesinin fotobiyografisi diyebiliriz:) Ne de olsa Judy Abbott kitabın resimlisine bayılır.


Veee tam 8 tane daha önce okumadığım Agatha Christie romanı , tekmili birden 35 Lira


Ne harika değil mi? Bir torba kitabım vardı hem de okuma zevki garantili. İşte beni böyle sıra sıra kitaplar arasına salarsanız, olacağı bu idi.

Sadece, kitaplar arasında gezerken aklıma takıldı. Kendi kitaplarımı sahafların elinde satılırken düşündüm ve içim parçalandı. Lütfen ben öldükten sonra canım kitaplarım sahafların elinde kimsesiz kalmasın, onları seven birilerinin olsunlar, okunup sevilsinler diye düşündüm.

Peki ya siz, eski kitapları sever misiniz? Yoksa 0 kilometre el değmemiş olsun diyenlerden misiniz?

xo xo

16 yorum:

  1. ahh nasıl özendim! keşke orda olsaydım da gidebilseydim sahaflar festivali'ne... benim için eski-yeni hiç fark etmez, hatta okunmuş olmasını tercih ederim, ben kitabı okurken rahat okuyabilmek için sürekli kıvırdığım için, birilerinin o işi benim için daha önceden yapmış olması hoşuma bile gider :d eski basım olmasını çok istemem yalnızca, imlâ kuralları sürekli değişiyor, 70'li yıllarda basılmış kitaplarda 'yemeye' yerine 'yemeğe', 'gitmeye' yerine 'gitmeğe' ile karşılaşmak sinir bozucu... ama olsun, eski kitabın havası da hiçbir şeyde yok.

    YanıtlaSil
  2. Beyazıtta ki sahaflar çarşısı öldü mü? Niye kimse bahsetmez oradan? Ben gittim bu festivale ama pek bir keyifsizdim o gün. O yüzden bir şey anlamadım. Ama ben kitabın ilk sahibi olmayı tercih ederim. Böyle bir huyum var fakat tabii sahaf kitapları için böyle bir şey söz konusu değil. Güncel olanlar için konuşuyorum. Sana keyifli okumalar :)

    YanıtlaSil
  3. Çavlancım üzülme, Galataray'daki Aslı Han'da sürekli duruyor sahaflar, festivalde daha ferah , daha canlı olmuş.
    O yetmişlerdeki çevirileri çok modern buluyorum ben, 60'lardaki çevirileri bile 70'lere tercih ederim, öyle söyleyeyim:) Bir de eski kitapların en güzel yanı kokuları sanki değil mi?

    Joey'cim, Beyazıt'taki sahaflara son gittiğimde çok ders kitabı ağırlıklı gördüm ben orayı, o yüzden bir daha gitmek içimden gelmedi. Hani sahaf gibi değil , bildiğin kitapçı havasında idi. Yine gidip kolaçan etmek lazım. Her zaman bir sürprizle karşılaşabiliyor insan:)

    YanıtlaSil
  4. bir süre işsizken bir sahafın yanında çalışmıştım. Eski kitapların büyüleyici kokusu altında. Okumak kadar güzel kaç şey var ki, öğrenmek, keşfetmek kadar? Bilmek kadar. Anı,biyografi veya dökümanter okumaktan hala edebiyata yönelemedim (Merak ettiğim konuları tamamlayıp edebiyata 40lı yaşlarımda yönelmeyi planlıyordum ama bu gidişle 50lerde bile zor). Her kitap bende onun ardından ne okuyacağımı belirler. Üzücü yanı çalışırken sadece minibüste okuyabildiğim kadar okumam, eve geldiğimde mecalim kalmıyor. Yazın alıp sahile inerdim hsonu şimdi o da yok.İşte çalışmayı sevmemekteki nedenlerimden biri budur, oysa çalışmaya ihtiyacım olmamasını sırf bu gibi şeylere vakit ayrabilmem için o kadar isterdim ki. Hiç kimse bir süre sonra sıkılırdın demesin, o sizin sorununuz ben keşfetmekten asla sıkılımam ve hayatın çok kısa olduğunu düşünüyorum yapabileceklerim yanında. Taksim kadar olmasa da neyse ki Kadıköy de sahaf açısından oldukça mümbit, içlerinden çok arkadaşım var, ama genel olarak sahaflık işi ölmüş, internetten satış yaparak ayakta durabiliyorlar. Oysa nasıl hazineler var dükkanlarında değeri bilinmeyen, artık var olmayan. Girip de alamamak ayrı bir yara olur içimde, bazen de tam parayı denkleştirirsin istediğin şey satılmış oluyor. bi de klasik bi sahaf deyişi vardır "aa ondan vardı elimde. çok sattım ama şu an yok maalesef" :) eh be dostum bi kere de biz gelene kadar bitmesin. çoğu sahaf çatlak olsa da yine de şu hayatta soluk alabilmemi sağlayan şeylerden biri kitaplar olduğundan dükkanları benim için içinde geçirdiğim vakitten asla sıkılmayacağım büyüleyici mekanlar

    YanıtlaSil
  5. İlkokul birinci sınıftayız ve okuma saati gelince öğretmen sırayla herkese bir kitap dapıttı. Kapağı olmayan, yırtık pırtık "altın pencereli ev" adlı kitap düştü şansıma. Ben suratımda ağlamaklı bir ifadeyle kitabı değiştirmek isteyince, öğretmenim bana " bu kitabı özellikle sana verdim, oku, anla ve tekrar gelip düşünceni öyle söyle" dedi.

    Kitapta karşı tepedeki camları altın kaplı evlere özenip oraya ulaşmaya çalışan, ve oraya vardığında kendi evlerinin de altın gibi parladığını görünce şaşıran bir çocuğun hikayesi anlatılıyordu.

    Hikayeden de öğretmenimin tavrından da çok etkilenmiştim.

    Bugün benim için kitabın eskiliği yeniliği farketmiyor. Ama tek kötü huyum var o da sahip olma takıntım. İlla okuduğum kitap kütüphanemde bulunacak. Yıllar önce bazı kitaplarım, bir kazada gemiyle batmıştı. Bulabilsem gene alırım aynı kitapları, sırf kütüphanede eksik olmasınlar diye.

    YanıtlaSil
  6. gene faydalı bir aktiviteye katılıp bize haber vermeyen judy abbot ı esefle kendi blogunda ve okuyucuları önünde kınıyorum :D

    YanıtlaSil
  7. Mehmetcim, ben anlamadım şimdi, yani sen hiççç roman okumuyor musun? sadece biyografi, ani , dökümanter mi okuyorsun? cnbc-e izleyip yalnıca belgesel mi izliyorsun tv'de? gizli gizli Barbara Caaartland romanlarını okumuyor musun nedir durum anlayalım??:)))))

    Ah ah, maalesef ben de sadece Pazar günlerimi ayırabiliyorum kitap okumaya. Hafta içi çok yorgun oluyorum. Eve gidişim 20:30 :((( yemek yedikten sonra hemen uykum geliyor zaten. Ben de hiç otobüste, arabada filan kitap okumayam, sms bile okuyamam, feci midem bulanıyor. Uçakta kitap okuyabiliyorum ama bizim oradan Kurtuluş uçağı kalkmıyor ne yazık ki:(

    İnternetten ben de alışveriş yapıyorum, Gittigidiyor'daki sahaflardan. Çok istediğim Akba yayınları 3 Silahşör baskısını buradan bulmuş idim mesela. Tabii hiç birşey o yaldız kağıt kaplı şömiz cildi açıp, sararmış yaprakları karıştırmanın tadını veremez.

    Off Agathalarımı okumak için sabırsızlanıyorum ama akşam gezmedeyim. Ama yarın Cuma, bir demlik kahve içip sabaha kadar okuma şenliği yapabilirim:))

    YanıtlaSil
  8. Kaptanım, canım Kaptanım. Seninle az dolanmadık Kadıköy sahaflarda, az seriler tamamlamadık:))) sonra senin odana kapanıp gecenin körüne kadar bayılana kadar az kitap okumadık. Ah bir de ucundan acık o merdiven altındaki kitapları okumama izin versen:))))))

    YanıtlaSil
  9. Judycan, sen yazınca hatırladım valla Kadıköy seferlerini. Odada kitap okuma partilerini... Canım çok sıkılınca daldırıyorum elimi merdiven altındaki kolilere, yatıyorum yatağa, dalıyorum gri hayallere :))))

    YanıtlaSil
  10. arkadaşım maalesef ben hiç roman okumuyorum.daha doğrusu kurgu hiçbişi okumuyorum. neden diyecek olursan boş vaktim az ve onu da ancak benim için aciliyeti daha yüksek olan non fiction için ayırıyorum. aslına bakarsan gazete bile okuyamıyorum. Türkiyede yer yerinden oynuyor ama benim günler sonra haberim oluyor(aslına bakarsan bu iyi bişidir belki de) cnbce'yi eski klasikleri yayınlamayı bıraktıklarından beri izlemiyorum. son 2 senede orda sadece pacific dizisini kasaraktan izledim. ve evet doğa veya tarih belgeseli denk gelirse seve seve izlerim ama olmuyor mesela life'ı izleyemedim :( 10-15 yıl önceki eski yaşantımı, kafamın berrak, vaktimin bol, kaygımın olmadığı zamanları o kadar çok arıyorum ki.ama galiba yapacak fazla birşey yok.Sığdırabildiğim kadarını kalan ömre sığdırmaya çalışmaktan başka.neyse hsonu gele de taksime gidem hazır bugün harçlıklrımız ödenmişken:)

    YanıtlaSil
  11. ben kitaplarıma çok dikkatli davranıyorum kıvrılınca sayfaları çok üzülüyordum hatta yıllar evvel daha psikopattım kimseye kitabımı vermezdim:D şimdi daha rahatım gerçi çok kötü gelmediği sürece pek sallamıyorum

    YanıtlaSil
  12. Kaptannn, ben de o GRİ hayallere dalmak istiyorum, bohçamı kapıp size kaçayım bi haftasonu :)))

    Mehmettt , yaa nasıl dayanıyorsun, ben sürekli panik halindeyim, okunacak o kadar çok roman ve o kadar az zaman var ki... Harry Potter'ı okumadın mı yani sen şimdi? Kaptan Grant'ın Çocukları'nı, Yüzyıllık Yalnızlık'ı? Aman diyeyim?
    Haftasonu festival bitiyor, mutlaka git kaçırma.

    Gürültücüm, ben de kitaplarımı vermekten hiç hazzetmem. Geçen sene bayramda bize gelen yengem 10 tane filan romanımı alıp gitmişti, Allah için alıp geri vermeme gibi bi davranışı kesinlikle yok, kitapların hepsini okuyup bana geri gönderdi amma benim birkaç gece uykularım kaçtı.Vermemmm kitaplarımı vermemmm :)))

    YanıtlaSil
  13. Bu durumda anlaştık.Bütün dvd'lerin ve kitapların benim olacak.Şşt ölsene be:))

    YanıtlaSil
  14. dvd'ler de orijinal hee
    lan kendimi agatha christie tarzı mirasa konma cinayetleri içinde bulmam umarım püahaha

    YanıtlaSil
  15. Adamım ben poirotla marple la büyüdüm..hihohahaha

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.