14 Aralık 2011 Çarşamba

Konya Mevlana Seyahati 2. Bölüm : Mukabele-i Şerif (Sema)

Cumartesi gecesi otelde yediğimiz yemeğin ardından otobüse doluşarak, Mevlana Kültür Merkezi'ne doğru yola çıktık sevgili izleyenlerim. Mukabele-i Şerifin yapıldığı 3000 kişilik bu yeni bir yapı inşa edilmeden evvel Şebi-i Aruz töreni spor salonunda icra ediliyormuş, rezalet.

Kültür Merkezi, onlarca otobüsün getirdiği binlerce insan ile dolup taşmıştı. Salt Sema değil, çeşitli sempozyumlar da düzenleniyor idi Vuslat Haftası şerefine. Binanın içinde çeşitli el sanatları ve çini sergileri açılmış, bol bol broşür dağıtılıyordu.

Tur şirketinin 1 sene öncesinden ayırttığı yerlerimiz G bloğunda ve Sema meydanının hemen önünde idi. Heyecanla yerlerimize yerleştikten sonra açılış konuşması yapıldı, sonra klasik olarak Ahmet Özhan ve ekibinden canlı ilahiler dinledik. O hakim yaka gömleklerine bildim bileli gıcık olurum bu adamın da, neyse.

İlahilerden sonra davudi sesli bir amca konuşma yaptı. Ardından tekrar tören esnasında flaş patlatmamamız ve tören bittikten sonra alkışlamamız için uyarılar geldi. Aşağıdaki fotoğrafları flaşsız çektim, o yüzden net değiller ama çok tuhaf, adeta mistik görünüyorlar:))

Ve nihayet yüzlerce yıllık geleneklere dayanan, her biri ayrı manalar taşınayan sembolik ritüellerle bezeli Mukabele-i Şerif başladı.

Önce, klasik Türk müzik altleri ile derviş saz heyeti sahneye çıktı, bütün ayin boyunca sufi müziği çaldılar.

Semazenler, yani dervişler ağırbaşlı hareketlerle salona girdiler. Etkilendim onların hallerinden ve tabii kılıklarından. Dervişler uzun tennurelerinin üzerine siyah hırkalar giymişlerdi, bu hırka mezarı temsil ediyormuş. Başlarındaki uzun sikke dedikleri keçe başlık ise mezartaşını...



Salona giren her bir derviş tek tek baş kesti, selam verdi, aralarında 2 tane minik oğlan da vardı dervişlerin. Biz onlara "baby Mevlevi" adını taktık:)



Sema edilecek yuvarlağın ucunda dervişlerin postları diziliydi, her biri postunun üzerine gitti.


Postların beri tarafında ise, şeyhin kırmızı postu var idi, kırmızı post mevlevilikte en yüksek makam imiş. Kırmızı postun sahibi, mevlevihanenin şeyhi ve de Mevlana'nın yeryüzündeki temsilcisi imiş. Şeyhin sikkesinde yeşil bir kuşak sarılı idi ama onun manasını unuttum. Şeyh, salonun girişinden, kırmızı posta giden en kısa hayali çizgiden yürüyerek dervişlerin başına geçti.




Şeyh ve dervişler postlarında secde edip, sema edecekleri yeri öptüler. Bundan sonra semazenlerin 8 tanesi ve şeyh; birbirlerine üç kere selam verip baş keserek kırmızı postun etrafında döndüler. Buna "Sultan Veled Devri" deniyormuş. Semanın sıkıcı kısmı burası idi. Eğer usulünce tüm semazenler bu devri dönselerdi, ayin iyice uzardı. Ama sadece 8 tanesi bu devri yaptı.



Ney taksimi geçti, biz de dalmış kendimizden geçmişken dervişler aynı anda yere kapandılar, sonra ayağa kalkıp hırkalarını üzerlerinden attılar. Dervişlerin hırkaları omuzlarının  üzerinde duruyordu, sadece Şeyh kollarını geçirmişti hırkasına.

Dervişler ellerini omuzlarında birleştirmişler,  bu Allahın birliğine inandıklarını gösteriyordu. Kollarını açmadan tek tek şeyhin önünde eğildiler elini öptüler, o da onların başlarını öptü, sema izni verdi, izni alan dervişler ağır ağır dönerek yavaşça ellerini açtılar.



Yukarı bakan sağ elleriyle aldıkları Allah ihsanını, yere bakan sol elleriyle bize dağıtıyordu dönen dervişler.




Dervişler sema için 1 sene eğitim alıyormuşlar, dönerken bir ayak sabit - sanırım sol- sadece sağ ayağın 2 hareketi ile bir tam tur atıyorlarmış. Her adımda Allah Allah Allah diye zikrediyorlarmış.






Dervişlerin seması 4 bölümden, yani 4 selamdan oluşuyor. Müziği takip ederek bir süre sema ettikten sonra duruyorlar, kenarlara çekiliyor, yanyana geliyorlar. Ardından alanın etrafında tek sıra yürüyüp tekrar şeyhin elini öperek izin alıyor ve bir sonraki tura, yani selama başlıyorlar.












Dervişler tam 4 selam dönüyorlar...











Sema bitince, dervişler yine postlarının üzerinde dizildiler, siyah hırkaları ile bembeyaz kelebekler gibi tennurelerini örttüler. Şeyh dualar etti; peygamberler, şehitler ve bütün insanların ruhuna bir Fatiha gönderdi, en sonunda devletin selameti için bir dua okudu.

Duaların ardında şeyh selam vererek kısa adımlarla, postundan girişe giden en kısa çizgi üzerinden yürüyerek sema alanını terketti. Ardından tüm dervişler tek tek baş kesip selam vererek salonu terkettiler. En sona kalan baby mevlevi için salondan bir alkış koptu.

Sema ayininden sonra dervişler ve şeyh, kimseyle konuşmadan dergahdaki hücrelerine kapanarak meditasyon yaparlarmış. Tabii biz Kültür Bakanlığı'na bağlı semazen ekibini izlediğimizden, onlar soyunup dökünüp evlerine gitmişlerdir.  Bu durumda, finalinde Kur'an-ı Kerim okunduğu halde, maaşlı sanatçılar tarafından icra edilmiş bir performans izlemiştik. O zaman alkışı haketmiyorlar mıydı?

Bir sonraki yazıda Konya'yı medreseleri, ören yerlerini gezmeye devam ediyoruz...

xo xo

3 yorum:

  1. Judy, Konya gezisi notlarını yakinen takip ediyorum. Ben de haftasonu Konyadaydım (ki zaten ilçesindeyim) bana mevsimine göre hareketli gelen şehir senin için baya durağanmış :) Konya bu mevsimde çok hareketli olmaz malesef.Özellikle Meram bahar ya da yazın gezilmeli, şimdilerde terk edilmiştir.
    Etliekmek /Mevlana yedin mi bakalım?
    Devamını bekliyorum :))
    (Bu arada Starbucks'umuz yok ama güzel kahve içilebilecek yerler buluruz senin için:))

    YanıtlaSil
  2. flzpink : canım Meram'a gittim, dere donmuştu ama sonbahar manzarası çok güzeldi, orası yazın pek hoş olur kesin. Etliekmek de yedim Mevlana da yedim, neredeyse parmaklarımı da yiyecektim:)) Yiyecekleri en sonda ayrı bir yazıda anlatacağım:)))
    Çarşıda ufak bir çay ocağında köpüklü kahve içtik son gün, işte o güzeldi:)

    YanıtlaSil
  3. Selam Aslı, bazıları bu törenlerin ruhani deyip huzur verici olduğunu düşünebilir ancak insanın bu kadar soyut bir yaşam tarzında dünyevi meselelerden uzakta yaşamaya çalışması bana oldukça depresif ve akıl sağlığını yitirici gibi geliyor. Doğal yapımıza aykırı olduğunu düşünüyorum. Çünkü insan aslında son derece basit bir yaratık ve ömrü de pamuk ipliğine bağlı. Şimdiki zamanda yaşamayı tercih ederim. Seyrederken bile insanın başı döner yahu. Hiç sağlıklı değil. Zaten ticari amaçla turistik bir organizasyona dönüşmüş durumda .

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.