25 Şubat 2012 Cumartesi

Hacı Baba Destur Ya Fış Fış

Dün öğle yemeğinde işten kaçıp şirketin yakınlarındaki Breads'e gittik. Yolu tarif ederken şöför amcaya  "göbekten U dönüşü yapiciz" dedim ve sonra dilim çözüldü,  "Anında bir U dönüşü, doğru hayvanat bahçesine. Oku bakıım AYIIII" diye söylerken buldum kendimi dostlar:))) Neyse amca birşey demedi, üzerine alınmadı, bizi gideceğimiz yere bıraktı.

Çalışmaya dönerken bindiğimiz takside ise söyleniyorduk, "şimdi işe gitmesek, sahile insek, kahvelerimizi içsek" diye mızmızlanırken, cd çalardan gümbür gümbür Cem Baba'nın sesi yükseldi: "İşçisinn sen işçi kaal, giy yine tulumlarııı" Ama nasıl güldük anlatamam, ilahi alemden bir işaret mi almıştık yoksa?? Meğersem bu şöför amca da Cem Karaca fanıymış. Şarkılar devam ederken biz tıpış tıpış işe döndük tabii:)

Akşam oldu, tam 6'ya 5 kala adet olduğu üzere müşteriye acele bir paket yollamam gerekti, paket hazırdı neyse içine birşey ekledim, adama mail yazarken bizim servistekiler "Aslı hadi görüşürüz iyi akşamlar" diye gülerek geçip gitmeye başladılar. Amannn teker döner, servis gider diye apar topar koşarak çıktım, tuvalete uğramadan doğruca servise koştum... Kötü fikir dostum, çok kötü fikir!!! Cuma akşamı E5 trafiğine bu sıkışmış vaziyette girmek gerçekten pek fena bir durum idi.


Serviste diken üstünde otururken, yine de Cuma neşesi beni sardı, Kübra arkadaşımla konuşmaya başladım, ama nasıl olduysa çenem düşmüş, adeta çene ishaline tutulmuştum.  Sular seller gibi bizim aileden, eski mahalleden filan bahsederken buldum kendimi. Sohbetimiz bildiğin monolog halinde ilerliyordu. Nereden laf açıldıysa böyle bir hatırlalar yolunda geziye çıkmış gibiydim. Anne babamızın sağlık hallerinden filan konuşuyorduk sanki, sonra ben annemle babamın beni 40 yaşından sonra yaptıklarını, tam bir tekne kazıntısı olduğumu anlatmaya başladım. Büyük abim, Balat'taki kocaman evde doğmuş. Hani şu Bizim Yenge dizisinin çekildiği ev bizimmiş 1960'ların ortasına kadar. Küçük abim ise Baltalimanı'nda doğmuş. Ben doğduğumda Bebek'e taşınmışmışlar amma ben Taksim Acil'de dünyaya gelmişim. Yuvarlak yanaklı, tombalak bir bebemişim, annem epey bağırmış beni pırtlatana kadar:)) Sonra, eski Opel arabayla beni alıp mahalleye getirdiklerinde, konu komşu balkonlara çıkıp alkış tutmuş, yıllar sonra nihayet çıkagelen bu kız bebeğe. Sonra yıllarca beni  prenses diye çağırdı bizim komşular, bu kraliyet merakım oradan geliyor herhalde:))


Mahallemiz şimdi o günlere göre bomboş görünüyor. Annemim komşuları hep taşınıp gittiler, biri de İspanyol gitarcıya kaçtı. Halbuki çok eğlenceli bir kadınlar grubu idiler ve yaptıkları günler dillere destandı. Okuldan eve dönderdin ve gün varsa, masanın üzerini birbirinden nefis yiyeceklerle dolu bulurdun. Misafir odasında kadınlar ciyak ciyak gülerek muhabbet ederlerdi, bazen ayıp birşeyden herhalde bahsediyorlarsa sesleri fısıltı seviyesine inerdi, biz içerden duyamazdık ne konuştuklarını:)) Hıdrellezde gül ağacı dibine gömdükleri küpü mahallenin genç kızının başında açar, küpe koydukları niyetleri çekip Orhan Veli'den şiir okuyarak yorum yaparlardı, bir nevi şiir falı yani.  Bazen şarkı türkü çalıp göbek bile atarlardı, ne eğlenceli bir grup idiler anlatamam. Bir kere de Rana teyzelerin arabasına doluşup kasetten Bülent Ersoy dinleyip şişeden viski içerek kafaları çekme hikayeleri var ama o başka bir yazının konusu.


İşte dün akşam serviste Kübra'ya bu renkli komşular grubundan tek tek bahsettim. Kübra bir yandan beni dirsekliyor, beri yandan gözlerinden yaşlar akarak gülüyordu. Bir sustum, bütün serviste mırıltılar kesilmiş, herkes beni dinliyor, ben hala durmadan anlatmaya devam ediyorum. O kadar güldük ki gözlerimden şar şar yaş aktı, Kübra  yana devrildi, sus nolur altıma işeyeceğim dedi en son. Sonra hep güldük:)))

Nihayet servisten inip metrobüse binerek Zincirlikuyu'ya, oradan otobüsle Etiler'e geldim, kendimi Akmerkez'in tuvaletine zor attım dostlar. Bu yazının başlığı da buradan geliyor işte, fış fış olmadan yetiştim neyse:))) O mahalle hikayelerini de toparlayıp sizlerle paylaşmak istiyorum. O zamanlar ne güzelmiş, dün akşam bir kere daha farkettim:))



Haftasonumuz böyle bol bol gülerek geçsin,

xo xo:)

7 yorum:

  1. ahaahh süper yaa:)))günüme renk kattın bebişim:)))

    YanıtlaSil
  2. günaydın demekten aciz insanlarla çalıştım senelerce desem.. :))

    YanıtlaSil
  3. yazı çok eğlenceli ama aralardaki yiğit özgür'ler de pek bir hoş olmuş :)

    YanıtlaSil
  4. Zoi : neyse hikayenin sonu ıslak bitmdi hahaha:)))

    YanıtlaSil
  5. Euphoric : işyerinde en kıl olduğum durum. sabahları kavga çıkartabilirim o sebepten. bir günaydın ya, sabahları adam gibi bir günaydın duymak istiyorum. mıyıl mıyıl konuşanlara da gıcık olup GÜNAYDINNN diye bağırıyorum ki adam gibi cevap versinler.

    YanıtlaSil
  6. Çavlan : hemen her konuda çizmiş kendisi sağolsun:)) sadece ilk karikatür lombak'tan, onları da eskiden çok okurdum:))

    YanıtlaSil
  7. Yavruş acil bekliyorum o anıları çok tatlı bir yazıydı :)

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.