14 Mart 2012 Çarşamba

Doğumgünüm Şerefine Muhteşem Yazı : İŞTE HAYATIM

Hastalıktan kırılıp 2 gün işe gidemedim, bari bloga çalışayım dedim ve kocaman, eski moda fotoğraf albümlerini indirip hayatıma şöööyle bir göz attım sevgili seyirciler. Kutlu doğum haftamın şerefine kendime İŞTE HAYATIMIZ formatı uyguladım. Bakalım hep sonunu okuduğunuz bu hikayenin başı nasılmış bir bir yazdım. Blog'un prequel filmi gibi oldu resmen:)



Küçük Judy, 1978 senesinin kocakarı soğuklarında, Taksim Acil'de, ailenin tekne kazıntısı ve de şımarık prensesi  olarak dünyaya gelmişti. Böylece çocukluğunu seksenli yıllarda yaşamayı ve en şahane çizgi filmlerle büyümeyi garanti altına almıştı. Aferim uyanık!



Küçük Judy bildiğin yabani bir çocuktu. Poz vermeyi de hiç sevmezdi. Birinci yaşında fotoğraf stüdyosuna gittiklerinde, suratını ekşite ekşite lütfen bakmıştı kameraya


Üçüncü yaş fotoğrafı çekilirken poz versin diye babası o kadar maymunluk etmek zorunda kalmıştı ki, adamcağız fotoğraf çekilene kadar mosmor kesilmiş, bir daha da fotoğrafçıya filan gitmeyeceğini ilan etmişti



Halbuki birkaç sene sonra, küçük Judy'e bir kokoşluk gelecek, maşallah poz keser olacaktı. Pazar günleri babasının elini tutup Bebek Parkına giderlerdi. Küçük Judy kaydırağa çıkar, ama tepeden bakınca kaydırak pek yüksek görününce ağlayıp keko gibi tepede kalıverirdi. Yazık, babası o yaşına göbeğine bakmadan kaydıraklara tırmanır, kızı aşağı indirirdi. Ne çile çekmişti adamcağız küçük Judy yüzünden. Eve dönerken de o zamanların Süreyya Restoranının kapısındaki direklere tutunup dönmece oynarlardı. Küçük Judy de maşallah pozları verirdi arka arkaya. Ama yabaniliği devam ediyordu misafirliklerde babasının dizine yapışır bırakmaz, kimsye kendini elletmez, öptürmez, sevdirmezdi.



Küçük Judy siyah önlüğü, beyaz yakası ile okullu olmuştu. Atatürk büstünde yazan "Atam İzindeyiz" yazısını, izne çıktık, tatildeyiz diye anlıyor, "izne çıktıysak niye okula geliyoruz" diye düşünüp düşünüp işin içinden çıkamıyordu. Eh, Yakari, Musti gibi embesil çizgifilmlerle büyümekte olan bir yavrudan daha mantıklı çıkarımlar beklenemzdi herhalde. Ama artık düşünmesi gereken başka problemler vardı: 4. sınıftayken 23 Nisan töreninde küçük Judy balerin olmuştu. Dans adımlarını öğrenmesi gerekmekte idi.



Küçük Judy yavaş yavaş büyüyordu. Yani ebat olarak gerçekten irileşmekte idi. O çırpı hali gitmiş, genç irisi, dana gibi bir çocuk ortaya çıkmıştı. Hatta seksenlerin sonuna doğru Fenerbahçe'nin şampiyonluğunu bile dondurma yiyerek kutlamıştı. O arkadan beş kulak yapan da abisiydi herhalde:)



O yıllarda bebelere evde doğumgünü yapmak pek önemliydi. Şimdiki gibi şekilli,süslü püslü, yok arabalı, yok barbi bebekli pastalar yoktu. Bildiğin yuvarlak pasta alınırdı Özsüt'ten. Ama bazen 2 katlı olurdu pasta. O zaman doğumgünü çocuğunun havasından geçilmezdi. Yavaştan ortaokula başlayan küçük Judy, doğumunu kuzenleriyle kutluyordu. Odasının duvarlarına okuduğu dergiden ne posteri çıksa onu asıyordu mal. Allahın belası Milli Vanilli ile ömründe dinlemediği Jason Donovan posterlerinin orada ne işi vardı, başka bir açıklaması yok. Ama Lewis adamını duvara asmakla ince zevkini o yaşlarda göstermiş olsa gerekti, kedi canını senin küçük Judy



Kuzenleriyle yaz tatillerinde çok eğleniyordu küçük Judy. Hele bir sene bahçede kurdukları çadırın tadı damaklarında kalmıştı. Çadırda yiyip içip sefa sürmüşler, büyükler de hiç gocunmadan onlara yemek ve içecek taşımıştı. Küçük Judy ile kuzenlerinin sefa pezevengi olacakları taa o yıllarda belliydi. Ulan ne içtiğinizi sanıyorsunuz, ayran içiyorsunuz veletler, havanız kime? :)))


Tabii o yılları anmışken, ananastan bahsetmemek olmaz. Ananas, o zamanlarda bulunmaz bir meyveydi. Meret, senede bir gün, yılbaşında eve alınırdı ve her seferinde üşenmeden ananasla hatıra fotoğrafı çektirmek, vakayı adiyeden sayılırdı. Fotoğraf çekimi için en şahane çingiş pembe eşofman takımını giyen küçük Judy, kıymetli ayısı felfecir gözlü Mişka'yı da çekim için özenle süsler; kulaklarına kurdeleler, efendime söyliyeyim, boynuna fular ne bulsa takıp takıştırırdı zavallı ayıcığa. Şimdiki çocuklara inanılmaz gelebilir ama o zaman öyleydi evladım!



Küçük Judy artık büyümüş, bıyık çıkartmış ve liselim moduna girmişti. Abileri onu hala küçük erkek kardeşleri olarak gördüğünden midir nedir, biraz erkek fatma tavırları vardı. Okula giderken giydiği çirkin gri etekten başka eteği yoktu. Delişmen, iri yarı birşeydi, o ne be öyle?


O yıllarda ilk kedisi Garfield ile tanışan Judy'nin isyankar stili de gözlerden kaçmıyordu. Dönemin modasına uygun, suratının yarısını kaplayan siyah çerçeveleri; ezik model uyuz atkuyruğu saçları, bir güzel parçaladığı yırtık jeans'i ile ergoşluğa merhaba demişti.


Doksanların ortalarına yaklaşırken Judy liseden mezun olmuş, deli danalar gibi üniversite sınavına çalışıyor idi. Kurslar, sınav stresi derken tatsızdı o günler. En büyük eğlencesi, Özgür arkadaşıyla, okulun yanında yeni açılan Akmerkez diye bir alışveriş merkezine gitmek, yürüyen merdivenlere inip binmek, marketten püskevit, kola alıp yemek katında oturup muhabbet etmekti:)

Özgür:)

1995 senesine geldiğimizde, küçük Judy babalar gibi bir bölüm kazanmış (buna girersen hemen iş bulursun, aç kalmazsın bölümü) ayrıca giyim stilinde değişiklikler yapmıştı. Bunlar onun Guns n' Roses yıllarıydı. En önemli aksesuvarı, Axl Rose bandanası idi. Fazla arkadaşı olmamasına şaşmamalı:) Günlerce yuvarlak John Lennon çerçevesi, mavi kareli Axl gömleği aramıştı. Bu kafayı taktığını arayıp bulma huyu ta o zamanlarda varmış küçük Judy'de.


Üniversite hazırlıkta, arkadaşlarının baskısıyla küçük Judy makyaj yapmaya başlamış, kızların hediyesi Revlon marka farı ve flormar marka o yılların modası kiremit rujuyla tipik doksanlar genç kızı olarak gezmeye çıkmıştı. Kaçınılmaz olarak permalı saçları kocaman kabarıyor, o lanet ruj silinip sadece dudağında bir çerçeve kalıyor, giydiği bermudalar hep kırışıyordu. Seksenlerde çocuk olmak ne kadar güzelse, doksanlarda yeniyetme olmak o kadar zordu sanki:)

permalı saçlar, kiremit rengi rujlar, evlerden ırak bir manzara:) 

Yavaş yavaş 20 yaşına gelirken, Judy'nin tarzı yine değişime uğramıştı. Limon mudur nedir antika bir markanın indiriminden kaptığı kadife ceketini sırtından çıkartmaz olmuştu. Ceket hala hayatta ve sağ ve Judy onu giymekte. Ama o kazağı o pantülün içine sıkıştırmak, bir de kemerle belini sıktırıvermek nasıl bir mantık idi, genç Judy hangi akla hizmet böylesine şuursuz giyinmişti açıklaması yok dostlar. En iyisi suçu 90'lı yıllara atıp kaçalım. O zamanlar adet öyleydi diyelim.


Hafakan getiren permadan kurtulmak için saçını kestiren Judy'nin odası hala posterlerle kaplıydı. Annesinin "aman odada yeşillik olsun" diye zorla sokuşturduğu papirüs (papirüs ne la, kağıt mı imal edecekmişiz acaba) bir köşede ilgisizlikten sararıp solarken, ona verilmeyen tüm sevgi gıdası, zavallı anneciğinin Eminönü'nden inleye inleye taşıyıp getirdiği goril bozması korkunç orangutan oyuncağa verilmekte idi.

Ayıcık, papirüs, japon abim ve muhteşem taytım, harika kazağımla ben:) 

O yıllarda, genç Judy ölüm diyetleri, lahana çorbaları ile zayıflayarak 48 kiloluk incecik bir kız olmuştu. Daha haberi yoktu ama artık aynı Kate gibi sıpsıska idi, bacakları bile incecikti o günlerde. Bir daha asla o kadar zayıflayamayacaktı. Ama sonunda çok hasta olup tedaviye başlamış, bir güzel kilo alıp dana gibi olmuş, sıska günlere elveda demişti.



Yavaş yavaş 2000 senesi gelirken, genç Judy eski pejmürde günlerine geri dönmüş, arkadaşlarıyla deli gibi içip eğlenerek üniversitede kalan en son günlerini zevkü sefa içinde geçiriyordu. Paraları yoktu ama neşeleri boldu, marketten aldıkları biraları balkonda içmek çok zevkliydi.


2000 herkesin dilinde idi : Milenyum! Yılbaşı gecesi teknolojik felaket yaşanacağı, bilgisayar sistemlerinin çökeceği aman efendim neler neler olacağı söylenmişti. 31 Aralık 1999 gecesi, Judy ve arkadaşları bir evde toplanmışlar, yiyip içip kutlama yapacakken akıllarına Taksim meydanına gitmek geldi. Artık nasıl yapıp ettilerse, tam geceyarısı, Athena'nın konser verdiği meydana ulaşmayı başardılar. 2000 senesine Taksim meydanında girmeyi başarmışlardı.



2000, üniversite hayatının bittiği seneydi Judy için. Yıllar sonra hayatımınn en güzel yılları diyeceği üniversite  döneminde İngilizce öğrenmiş, özgürce gezip tozmuş, deliler gibi içip sarhoş olmuş, İsveç'e, Macaristan'a, Japonya'ya giderek yurt dışı görmüştü. Ne yazık, kaygısız öğrencilik yılları artık sona ermişti. Gerçek hayat başlamak üzereydi.



Mezuniyet balosunda bir kere daha erkek fatmalıktan çıkıp uzun elbise ve hayatının en yüksek topuklarını giyen Judy'cik bütün gece dans edip kafayı çekmişti. Ah bir bilse, iş hayatı ne mendebur; mezun oldum diye hüngür sümük ağlardı herhalde.


Genç Judy deli gibi iş arıyordu. Hani ulan o bölümü bitirince şıp diye iş bulacaktı ha? Arkadaşları birer birer kapağı mis gibi şirketlere atarken, bizimki evde koca manda kasa bilgisayarda roman yazıp insan kaynakları gazetesini okuyordu. İnanılır gibi değil ama iş bulamıyordu. O da saçlarını kısacık erkek traşı kestirip eski arkadaşlarıyla içmeye gitmişti. O tarihlerde Fermentasyon isimli barda Eskici diye bir grubu dinlemeye giderlerdi sık sık. Cem Karaca şarkılarına bağırarak eşlik etmek ne zevkli idi.


2001 yılında, mezun olduktan 9 ay sonra, genç Judy şeytanın bacağını kırmış, kendine bir iş bulmuştu. Maalesef bir daha içinden çıkamayacağı bir sektöre adım attığından haberi yoktu:) Ama ne şanslıydı ki, kısa zaman sonra, can dostu Lady Charlotte ile burada tanışacaktı. Sık dişini Judy, az kaldı:)


2001 senesinde Judy'cik bir kayıp yaşadı. Kediciği Erol trafik kazası geçirip öldü. Ailesi bu gerçeği ondan saklasa da, Judy geceyarıları kendini sokağa atıp kedisini aramaya başlayınca, babası pat diye Erol'un öldüğünü söyledi bir gün. Judy iki hafta ağladı, ağzını bıçak açmadı. 2 haftanın sonunda ikiz kulelere uçak çarpınca kendine geldi. Yasına son verdi.


Aradan 1 sene geçtiğinde, Judy'cik yine değişmişti. Saçlarını biraz uzatmış, askılılar, denim eteklerle yaşına uygun spor bir görünüme kavuşmuştu. Hatta file çorap ve topuklu ayakkabı bile giymişti. Neyse sonra işyerinde asla file çorap giymemek gerektiğini öğrendi ve bu hatayı bir daha yapmadı.


Sene 2003 olmuş... Judy çalışıyor, haftasonları kafa çekmekten geri kalmıyordu. hala rahatsızlık duymadan Kameriye'ye gidip kocaman biraverleri devirebiliyor, bana mısın demiyordu. Hala gençti güçlüydü. Bir örnek tişörtleriyle garson kızlar gibi göründükleri o gece, Özgür'le kaç tane biraver içtiklerini hatırlamıyordu bile.


2004 senesinde Lady Charlotte ile Judy çok acayip birşey yapacaklardı ama henüz bunun ne olacağına karar vermemişlerdi. Şimdilik Taksim meydanında sucuk döner yiyip ayran içerek beyin fırtınası yapıyorlardı. O mereti ne zaman yeseler çırçır olurlardı ve henüz Refllor denen mucize ilacı keşfetmemişlerdi. O günlerde ne Sedergine bilirlerdi ne vitamin. Allahım, böyle herşeyi yer içerler, bana mısın demezlerdi. 20'li yaşlarda ve taşşş gibiydiler yaleppim:) Şimdiyse her gün "benim oram ağrıyor", "benim şuram tutmuyor," "bana doktor bunu verdi, sana ne verdi" türevinden konuşmalar yapıyorlar...



O senenin sonuna doğru, Cihangir'de Lady Charlotte'un doğumgününü kutladılar. Sadece 2 hafta sonra ise büyük projeleri hayata geçti : Bir blog! Blogun ne olduğunu bile bilmiyorlardı ama öyle bir moda vardı madem, biz de yapalım dediler ve ondan sonra bu hikayenin devamını, bütün maceralarını, seyahatlerini, hikayelerini, şiirlerini, dertlerini bu blogda anlatılar.

Judy & Lady Charlotte  - Ekim 2004

İşte Küçük Judy'nin hayatı böyle geçmişti, büyük Judy'nin maceralarını ise 2004 Kasımı ayından beri burada okuyorsunuz zaten. Böylece sondan başa gidip bir modaya daha uymuş oldum aman klavyeme sağlık dostlar:)

xo xo


54 yorum:

  1. İyi ki doğdun küçük Judiiii:))
    Nice yıllara; sağlıklı, keyifli, mutlu, bol kazançlı, gezmeli-tozmalı, yemeli-içmeli olsun yeni yaşın.
    Hayat hikayeni çok sevdim, en çok ananas aksesuarlı fotonu beğendim, kareli eteklikli bebikodan bir makas alıp kaçtım.
    Doğum günün kutlu ossun:))

    YanıtlaSil
  2. Doğum günüsün mutlu olsun minnak Juddy :)
    Yüzün hep gülsün dilerim!
    Ne güzel olmuş bu böyle bol fotoğraflı! Her bir fotoğrafı tek tek inceleyerek bir daha okumaya başlıyorum şimdi.

    Hanimiş: Axl Rose bandanası o gözlüklerle yakıyooo! :P

    YanıtlaSil
  3. ahahah şahane olmuş :)) iyi ki doğdun canım!

    YanıtlaSil
  4. canım Judy'im..

    benim gibi tatlı balık judym..

    okuduğum en en en enn güzel yazındıı! kendimden geçtim fotolara yüz kere baktım ve doksanlarda o yıllarda doğmadığıma seninle o zamanlardan arkadaş olamadığıma çok üzüldüm :(

    hem bence sen hayatının her anında zayıfmışsın kii!

    ve de bi gün böyle kafaları beraber çeksek ya seninle daha ne isterim.

    hep gençsin hep güzelsin ve iyi ki varsın :*

    YanıtlaSil
  5. ananasla fotoğraf! öldüm gülmekten, ha bir de biz çok fakirmişiz ya ananası ben oooo kaç sene önce gördüğümü yazsam, ağlarsın:) bizim evimize muz girerdi yılbaşında ay dayanicim böhühühühühühühüüh


    sabah sabah ne süpper bir yazı olmuş bu lan!

    dur bir çay daha içey,m ben uğrarım sonra yine

    YanıtlaSil
  6. Aslıcığım süper olmuş daha yazmadık bir sürü şey var halbuse:)))) o gün 4 lt bira içtik, kafamız süper kıyaktı,neden içtiğimizi de hatırlıyor musun?

    YanıtlaSil
  7. Judyyy iyi ki doğmuşsun seeen.. Off bi gece okudum uyumadan kahkahalarla güldüm. Şimdi ofise gelir gelmez tekrar açtım. Gerçekten de muhteşem yazı olmuş yaa. Her bir yorumuna bayıldım. 90ları tüm çarpıcılığıyla yaşamışın:) En en en çok Axl Rose bandanalı halini sevdim:D

    Tekrardan nice mutlu seneler diliyorum^^

    YanıtlaSil
  8. Kot pantolon kot gömlek beyaz çoraplar

    Allahımmmm benimde var öyle fotolarım... Nasıl bir moda anlayışı varmış o yıllar... Ve o posterler :))) blue jean dergisinin icinden ne çıksa duvara asardim, vay be ne günlerdi...

    Süper bı yazı olmuş judy :))) ve tabii ki dogumgunun kutlu olsun... Hep mutlu ve neşeli ol :)

    YanıtlaSil
  9. İyi ki doğdun Aslıcım! Mutlu mutlu doğumgünleri olsun sana! Öpüyorummmm!

    YanıtlaSil
  10. Gerçekten klavyene sağlık!! :)) Bayıldım bu yazıya, fotoğraflara.. Ne kadar benzer aşamalardan geçmişiz aynı yıl doğan 80'ler çocuğu 90'lar ergeni olarak..:) Nice sağlıklı ve mutlu yaşlar geçirmen dileğiyle küçük Judy! Yeni yaşın kutlu olsun.. :)

    YanıtlaSil
  11. nice yıllara, yaşlara... İyi ki doğdun Judy!

    YanıtlaSil
  12. öncelikle doğumgününü kutlarım:)sonra da bu güzel yazın için teşekkür ederim.seksenlerle ilgili yazdığın her yazıdan hep keyif alıyorum, umarım on'lar yirmi'ler ve otuz'larla ilgili de güzel yazılarını hep okurum:)

    YanıtlaSil
  13. mutlu yıllar judy
    iyiki doğdun ^.^
    bi ara bahsi geçen romandan ne zaman bahsedeceksin :)
    bu arada yıllar geçmiş ama sana hiç uğramamış
    üniversiteden beri hep aynı pırıl pırıl yüz

    YanıtlaSil
  14. önerim geldi; online doğumgünü kutlayalım, msn olur burada yorum yorum sohbet olur sen belirle online olsun isteyen vereceğin adreste, uzağı yakın eyleyelim herkes masasına alsın kadehini kutlayalım yaşını

    öneriye gel hanımmmmmm

    öperim

    hediyeni bir ara istanbulda bir kafe-bara bırakıp sana da koordinat verip almanı sağlayacağım!:)))))))

    YanıtlaSil
  15. şahanesin bebem iyi ki doğdun iyi ki tanıdım seni nice senelere (not: Ablamın da doğumgünü bugün)

    YanıtlaSil
  16. Cudicannn nice mutlu yillara, iyi ki blog yazmaya baslamissin, iyi ki (nerden nasil hatirlamasam da) rast gelip okumus, tanimisim seni :)

    YanıtlaSil
  17. dayanamadım bi daha okudum :)

    mezuniyet töreninde resmen afetsiiin!

    YanıtlaSil
  18. İYİ Kİ DOĞMUŞSUN ASLI:)))

    süper bir blog olmuş geçmişine göz atmak çok hoşuma gitti. umarım çok mutlu bir sene geçirirsin:)

    YanıtlaSil
  19. Doğum günün kutlu olsun. Yazıya da bayıldım ama bandanalı fotoğraf ve ayranla kafayı bulduğunuz fotoğraf favorilerim. Tıpkı bunlar gibi güzel yıllara :)

    YanıtlaSil
  20. Aslı İkimizin de doğum günü kutlu olsun. Yazını keyifle okudum. Aynı zaman tünelinde farklı yerlerde paralel hayatlar yaşamışız. 80'lerin masumiyeti 90'ların iğrenç kıyafetleri ve 2000'lerin tatminsizliği. Çadırdaki resme koptum :))))) Müthiş bir resim . Ananaslı olan da bomba:))Okurken dedim ki bu kadar mı olur ben de yazsam aynen böyle yazardım hayatımı. Yeni yaşında sana mutlu bir aşk diliyorum şekerim. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  21. Leylak Dalı : vayyy nasıl kaptın nanaktan makası:) küçük judy basardı yaygarayı ahahah hem yabani hem edepsizdi:)))
    öptüm canım:)

    YanıtlaSil
  22. Sittirella : bayılıyorum avatarında balkız'ı her gördüğümde Euphoric gibi dişlerim kaşınıyor, öpmek istiyorum yumuğu:)
    çok teşekkür ederim güzel dileklerin için, hep beraber inşallah diyorum.
    Ah o bandana duruyor hala, çamaşır çekmeceme koydum, atmaya kıyamadım. Ne kıymetliydi o..

    YanıtlaSil
  23. Çavlan : çok teşekkür ederim Çavlancığım:)) Küçük Judy'i de gördünüz işte:))))

    YanıtlaSil
  24. Miacım : sen benim minik balığımsın bebeğim. çekelim kafaları valla .. hoş ben artık çok içemiyorum, mideme dokanıyo:))yaşlılık evladım, halbuki şuraya koymadığım ne fotoğraflar var masaların altına yuvarlandığım ahahahah:)
    eksik olma minik kuşum, çok teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil
  25. Handaniko: aaahh kuzum ağlama, o zamanlar öyleydi, herşey daha kıymetliydi, ananas şeref konuğuydu, hepimiz yanına geçip sırayla fötö çektirirdik:))

    YanıtlaSil
  26. Özgür : canım benim, yok yok, hatırlamıyorum:)) senin hatırladığına eminim ama sakın söyleme burada ahahaha aman gözünün çapağını yirim sakın ahahahah:))))

    YanıtlaSil
  27. Joy : çok teşekkürler canım. eksenler tabii güzeldi amma en güzel müzikler de doksanlarda mıydı ne? kiremit rujlar olmasa doksanlar da güzeldi:)

    YanıtlaSil
  28. Kitapçı Kız : ah neler nelerr var daha artık onları koymaya içim elvermedi:)) parlak çakma kadife gömlekler mi, göbeği örtmeye yetmeyen kısacık tişörtler mi, ağzı burnu kaymış kaşkorse atletler mi neler neler:))) o hem kot gömlek hem de pantolon giyip gömleği de içine sokmuş hallerimiz pek fena zaten:)))
    öpüyorum senii..

    YanıtlaSil
  29. Kitap Kurduyum Ben : çok teşekkürler, öpüyorum ikinizi de şekercim:)

    YanıtlaSil
  30. İmge : yorumuna sağlık tatlımm:))) güzel günler geçirdik değil mi, şahane yıllardı o yıllar:)

    YanıtlaSil
  31. sahaf : heeyy çok teşekkürler:))

    YanıtlaSil
  32. Mehmet : olacak mı acaba, görecek miyiz o kadar uzun yıllar sonrasını? :))
    eksik olma Mehmetciğim.

    YanıtlaSil
  33. Euphoric : yaa di mi, sözüm var, daha o kitabı, filmin çekiliş öyküsünü yazacağım:) aklımda ama arkadaşım, valla unutmadım:)
    öpüyorum seni tatlı kuşum.

    YanıtlaSil
  34. Handaniko : aa bilmem ki nasıl olur. msn'im yok valla. var da yıllardır açmadım yani, o derece. onun yerine yüzyüze buluşaydık ne güzel olurdu. o da olacak ama hee.

    YanıtlaSil
  35. thalassapolis : denizciğim çok teşekkür ederim, ablanın doğumgünü kutlu olsun, ikinizi de öpüyorum şekercim:)

    YanıtlaSil
  36. Ajan Tuppence: canım çok mutlu ettin beni, çok teşekkür ederim Tuppence'ciğim.

    YanıtlaSil
  37. Mia : ahahah sen o balodan sonra gecenin ilerleyen saatlerinde evde çekilen fotoları görsen ahahah, rtük kapatırdı blogu herhalde:))) çok sarhoştuk napalım:))

    YanıtlaSil
  38. gürültü : inşallah canım, hepimiz için bol kahlahalı bir yıl olsun:)

    YanıtlaSil
  39. KadirBey : ya o çadır keyfini hala anımsarız biliyor musun, tadı damağımızda kalmıştır gerçekten. çok güzel bir maceraydı bizim için. iyi ki o fotoğraf çekilmiş:)

    YanıtlaSil
  40. coldmarch : heeeeeeyyyyyyyyy iyi ki doğdun kuzum, doğumgünün kutlu olsun, sağlıklı, bol kahkahalı nice yaşlar olsun.Çok öpüyorum:)

    YanıtlaSil
  41. Dogumgunun kutlu ve mutlu olsun canim, iyi ki dogmussun :)
    Harika bir post olmus yine bol bol guldurdun beni, hele ananasli fotografa bittim ya :D Onun birde hindistan cevizli versiyonu vardi bizde :)))

    YanıtlaSil
  42. ahaahhah erola bittim yalnız:))doğum günün kutlu olsun kuzuuu:))

    YanıtlaSil
  43. O kadar güzel bir yazıydı ki defalarca okudum. İlk blog arkadaşım, blog yazmak konusunda gaz veren biricik Cudim, iyi ki doğmuşsun iyi ki tanımışım seni.

    YanıtlaSil
  44. yavrum ya bayıldım yemin ederim bu ne güzel yazı :) iyi ki doğmuş benim bal judycim:) tatlım bir ara taksim yapalım bu arada!

    YanıtlaSil
  45. A-H : aaa evet evet, hindistan cevizi de öyle bir yılbaşı spesiyali idi, kırmadan delmek filan lazımdı galiba. sonra da kişi başı 3 damla suyunu içerdik:))) o yıllardan sonra bir daha ne aldım ne yedim:))

    YanıtlaSil
  46. Zoikuş : evit yaa, Erol idi heyvanın adı. Kuddusi'ye laf ederken onu unutuvermişim ben:)) Çok ağladım arkasından, toprağı bol olsun .

    YanıtlaSil
  47. Korhan : canım arkadaşım, senin çok emeğin var aslında bu blogda. sen olmasan ben yorumlara cevap vermeyi öğrenemeyecektim:)))
    Öptüm, görüşelim.

    YanıtlaSil
  48. küfkedim: öpüyorum seni yanaklarından şap şappp canım benim. zamanıdır, havalar da inceden ısınacak, buluşuruz artık daha çok inşallah canım kuşum.

    YanıtlaSil
  49. Judy Judy Judy:))) İyi ki doğmuşsun, blog yazmaya başlamışsın ve ben de seni okuyorum. O kadar güzel anlatmışsın ki, kendi çocukluğumu da anarak okudum yazını. Fotolar desen süper ötesi, hepsine byıldım. Bir de çok kıskandım ama, ben de yapıcam aynısını:)

    YanıtlaSil
  50. yorum sayısında "50" rakamını görelim istedim,doğumgünün şerefine:) vuruyorum gongu haydeee!

    YanıtlaSil
  51. ennecik : heeeyyy çok teşekkür ederim, haydi yaz yaz yaz:) ananslı foto isteriz ama :)))

    YanıtlaSil
  52. Mehmet : heeyyoooo gördüm de şaştım canım valla aaa noluyoruz dedim:)) oleyyyy:))))

    YanıtlaSil
  53. okumalara doyamadım :) mutlu yıllar judycim, gülen yüzün hiç solmasın, hep böyle güzellikleri anlat bize olur mu :)

    YanıtlaSil
  54. Unicorn : çok teşekkürler canım benim, mutluluğumuz, neşemiz hep birlikte bol olsun:)

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.