2 Aralık 2012 Pazar

Manzaralı Bir Yazı

Dün sabah babamla karşılıklı hapır hupur kahvaltımızı yiyorduk, hatta tombilik kedimi kucağıma almış, tulum peyniri kırıntıları ikram ediyordum, o da keyifle yalayıp yutuyordu peynirleri.

Sonra bir saniyede dudağımdan uçuk pırtladı, nasıl üzüldüm anlatamam. O pis uçuk sızısı, kuruyana kadar verdiği acı aklıma geldi. Bir de dudağım şişip balona dönecekti. Çayımı bırakıp hemen giyindim, Bebek parkının karşısındaki çocukluğumun Cem Eczanesine koştum, alemlerin uçuk ilacı Zovirax'ı alıp uçuğun üzerine boca ettim.

Artık yapacak başka bir şey yoktu. Deli gibi yağmur yağmakta idi, acı acı bugün evden hiç çıkmamayı planladığımı hatırladım. Sonra gözüme kaldırım kenarındaki şahane sarmaşıklar ilişti. Yapraklar ve üzerindeki meyvecikler sararıp kızarmış, sonbaharın bütün ihtişamını taşıyan harikulade renklere bürünmüşlerdi. Amerika asması imiş adı, Leylak Dalım söyledi onu da:)

Bakın fotoğraflarda hiç bir efekt yok, yine de renkler nasl da nefes kesiyor:









Asmaları görüp yeterince ıslanmadığıma karar verince bir de parka gireyim dedim, yağmurda güzel manzaralar yakalayabilirdim. Sağanak iyice şiddetlenmişti ama lodos havaya şükürler olsun ki, üşümüyordum. Üşümeyince de insan yağmurdan o kadar rahatsız olmuyor.

Park bomboştu. Birkaç karga, çimlerin üzerinde kalmış bayat simit parçacıklarını arıyorlardı.








Oyun alanında gıcırdayan boş bir salıncak bile yoktu, hani korku filmlerinde olur ya:) Hayalet çocuklar bile kaçmışlardı bugün parktan.



Şu kum havuzu benim bebekliğimden beri vardır ya, parktaki oyuncaklar yıllar içinde epey değişti, kum havuzu baki kaldı. Eskiden bu plastik renkli kaydıraklardan çok önce; yüksek, düz, eski model bir kaydırak vardı. Kaç kere tepesinde kaldım da, zavallı babam beni kurtarmak için ciyak ciyak çocuk sürüsünü bertaraf edip kaydırağın tepesine çıkmak zorunda kaldı bilmiyorum:))

Parktan çıkıp eve yürürken münasebetsiz sürücünün teki kaldırımın dibine doğru arabasını sürüp foooşş diye baştan aşağı ıslattı beni. Epey sunturlu bir küfür salladım herifin arkasından, mal ya, yolun ortasından gitsene :((

Son olarak, yağmur altında Boğaz'ın ortasında toplaşmış balıkçı teknelerinin görüntüsü pek hoşuma gitti.





Sarıkanat avlıyorlarmış, haydi rastgele:)

xo xo

6 yorum:

  1. İstanbul'u nasıl özlemişim...anlatamam :/
    2003 kışında, karın hayatı 2 günlüğüne felç ettiği-trafiği sıfırladığı ilk gece sabaha dek oradaydım :)
    Sıcacık badem ezmesi yiyorduk sabahın köründe, kankamla lapa lapa karın altında içtiğimiz biraların-tüttürdüğümüz puroların üzerine :)
    Ne olacak benim bu halim? bilmiyorum.
    Sanırım İstanbul özlemiyle yaşayıp-öleceğim.

    Uçuğuna üzüldüm :/
    Öpeyim de geçsin diyemicem...uçuk nan bu! Öpeyim de bana mı geçsin? :)))
    İyileş hadi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ama neden hep özleyesin ki, hiç gelmeyecek misin kuzum?

      uçuk kaşınıyor, tırnağımla yolmak istiyorum ama sakın ha deyip basıyorum zovirax'ı, süründürmeden geçer inşallah.

      öpme tabii, öptürmem, kıyamam sana, kediye de kafamı gömmedim 2 gündür:)

      Sil
  2. yaaa bebeğin dibinde oturuyorum sınavlardan şu manzaranın tadını bir çıkaramadım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bugün çıksaydın canım keşke, hava çok güzeldi:)

      Sil
  3. Cok guzel sehir su Istanbul...
    Bende 2 ucuk arka arkaya pirtladi ve yanyanalar. Ilac da kullanmadim ve cok pismanim :( Nasil cirkinlestiriyor insani minicik ucuk.

    YanıtlaSil
  4. uff çok geçmiş olsun, nasıl durdun ilaçsız? ben pırtlar pırtlamaz koştum uçtum zovirax almaya. yine de sabaha duduşum şişmişti:))

    ama Leylak Dalı dedi ki, daha çıktığı anda limon kolonyasını bassaymışım uçuğa, dudağım şişmezmiş.

    of bu kuruyup geçene kadar çile çekeceğiz işte, acıyacak, sızlayacak..

    sana da çabucacık geçmiş olsun cancağızım:)

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.