21 Temmuz 2010 Çarşamba

Ne yapsam, ne etsem?

Oy içim darlandı dostlar. Yine 2 aydır maaş alamamaktayım. Bu işe girdiğimden beri (4 yıl) maaşlar hiç düzgün ödenmedi (daha iyi bi iş arıyorum ama bulamadım henüz) amma son aylarda iyice zıvanadan çıktı. Çalışıp para biriktirmektense elimizdekinden avucumuzdakinden olduk. Maaşın zamanında ödeneceğine hiç itimadımız olmadığından taksitlere giremiyoruz. Mesela telefonumu lönk diye nakit ödeyip aldım, yuh. Şimdi düşünüyorum da bilgisayar parasının 3/4'ünü zaten telefona verdim vay anam vay, ne gözüm dönmüş. (Nokia N86 8 Megapixel :)) Ulan üzerine acık daha koyup mis gibi Sony Vaio ya da olmadı Toshiba neyim alırdım. Neyse , pişmanlık çekecek halim yok, telefonum çok güzel, deli foto çekiyor, içine bilmem kaç tane albüm doldurdum, internette fink de atabiliyorsun . Tabii Turkcell'in faturasını ödeyebileceksen. Aylarca hayal edip , para biriktirdikden sonra aldığım zaman duyduğum haz da nefisti. Bu hazzı şimdi de yeni bir laptop ile yaşamak istiyorum dostlar. Durup durup İstanbul Bilişim'in sitesine bakıyorum. Eylemi gözümün önünde canlandırıyorum:

Günlerden Pazar. Abim, Sibel, Pelinsu bizdeler. Pelin'i anneme bırakıp arabaya doluşuyoruz ve Mecidiyeköy'e İstanbul Bilişime gidiyoruz (neden burayı aklıma taktığım hakkında fikrim yok) Ben istediğim modeli söylüyorum. Benim için en önemli unsur grafik kartı, NVIDIA en son en iyi bilmem nesi. Çünkü oyun için alıyorum ben bu cihazı. Satıcı amca şu şu şu modeller olabilir diyor. Ben eşyalara hoyrat davrandığım için nazik Vaio yerine Toshiba ya da taş gibi kütük gibi sağlam Lenovolardan birini seçiyoruz . Sonra ben içi para dolu bi çantayı masanını üzerine bırakıyorum.... yok yok! o başka bi hayaldi yahu, karta geçiriyorum, laptopu alıyorum, işte ne yükleyeceklerse yüklüyorlar cihaza, sonra kucağıma alıyorum onu ve arabaya binip eve dönüyoruz. Hemen Tomb Raider Underworld oyununu kuruyorum ve muhteşem grafiklerin keyfine vararak sabahlara kadar oyun oynuyorum :)))

İşte böyle idi hayalim dostlar. Ama bu maaş düzensizliği, bilgisayar almayı, seyahat planı yapmayı imkansız hale getiriyor. Onun yerine ufak tefek saçma sapan şeyler alıyorum. Çünkü birşeyler almak istiyorum anlıyor musun, alışveriş yapmak istiyorum. İşte üzerinde çok güzel kedi desenleri olan tuzluklar, shipping ücreti almadan gönderi yapan ecnebi sitelerden ucuz ojeler vb vb. 3 lira diye yaz günü siyah külotlu çorap aldık dün Seval'le . Falan filan. Parasızlık psikolojisi olsa gerek. En zoru da, kitapçıya girdiğimde ise kendimi kaybediyorum. Aklima ne borç geliyor, ne harç, ne de masamdaki okunmayı bekleyen kitap sıradağları... Yine kitap almak istiyorum. Bazen okumasanız da kitaplara sahip olmak istemez misiniz? Ben istiyorum işte. Neyse bu aralar epey kendimi tuttum, izne çıkabilirsem, biriktirdiğim bazı kitapları okuyacağım. Sonra kendimi tutup tutup TÜYAP'da patlama yapacağım.

Öyleyken böyle.


xo xo

8 yorum:

  1. Judy; umarım bir an önce daha iyi bir iş bulursun ve istediğin şeyleri alırsın. Hayal kurmak iyidir, gerçekleşir inşallah en kısa zamanda :)

    YanıtlaSil
  2. My dear fellow

    biraz sabır diycem iş arayışlarını gevşetmeden sürdür zaten zor yıllar bunlar,bi de kırk yılda bir fırsat çıkarsa bari kaçmasın.

    kitapçıya girmek çok feci değil mi. almaya kalksan maaş yetmez, insanın içi gider. ben her sene tüyapa gittiğimde filanca kitabevinin standına gider o yayıncının bana göre olan tüm kitaplarını alırım.Böylesi zevkli ve ekopaket geliyor ama aslında hayalim bir alkıma girip para düşünmeden istediğim kadar film ve kitabı şak diye almak:)

    şu aralar call of juarez oynuyorum. çok nefis bişey olduğundan sana da anlatayım belki biraz neşelenirsin çünkü izlesen beğenceğine eminim. inanılmaz bir oyun

    hikayemiz amerikan iç savaşında güney ordusunda çarpışan thomas ve ray mc call adlı iki kardeşin kuzeylilerle savaşması sırasında başlıyor.bir çok zorlu görev başaran 2 bro savaşı kaybetmekte olduklarını farkedince geride bıraktıkları çiftliklerindeki anneleri ve küçük kardeşlerine dönmeye karar verip onları engellemek isteyen komutanlarının başına silah dayayarak firar eder.

    2.bölümde kendi evlerine yaklaştıkça yakılıp yıkılan çiftlikler çıkar karşılarına. komşularının çiftliğini yakan kuzeylileri temizlerler. eve varıp anneleri ve kardeşlerini rehin alan yankileri de tepeledikten sonra annelerinin öldüğünü görürler rahip olan en küçük kardeşleri William ile şanslarını denemek üzere batıya giderler ki 3.chapter da burda başlar.

    Batıya geldiklerinde de rahat durmayıp kasabanın şerifinin kızını kirlettikten sonra bir de babasıyla utanmadan dalga geçince düelloda şerifi vururlar ve tüm kasaba üzerlerine çullanır. Kaçırdıkları posta arabası ile kasabanın altını üstüne getiririp peşlerindekileri ekerler. Artık birer kanun kaçağıdırlar ve duydukları efsanevi bir Aztek hazinesini aramak üzere - o dönemdeki tüm kanun kaçakları gibi- Meksikaya kaçarlar

    Burada bir kantinada içerken (Chapter IV) kendileri gibi başka iki gringo ile pis pis kesişmektedirler. Ray daha çok kadın ve daha çok tekila getirin, diye bağırdığı sırada içeri meksikalı afet bir hatun (ama katrina kasırgası gibi harbi latin afeti) girer. Diğer silahşörler kızı kolundan çekip ona bu gece kasabanın ağası Devlin'i ziyaret etmesini söylerken kızın yanıtı tek gözlü gringonun suratına kocaman bir tükürük olur.Tam tecavüz başlamak üzereyken tekgözün arkadaşı alnına yediği bir kurşunla yere yıkılır. Kızı rehin alarak kaçan tekgözlü "rattle", ray ve thomasın ölüm kusan tabancalarının gazabına uğrayan onlarca adamın tahtalıköyü boyladığı korkunç bir katliamdan sonra teketek düelloda ölür. Ne var ki kızın Meksikalı bi devrimci sevgilisi vardır ve devlini yoketmek istemektedir. Üç kardeş Meksikalı çeteciler ile devlini temizeyip hazineyi bölüşmek üzere anlaşırlar ve Devlinin işlettiği altın madenini basıp havaya uçururlar.
    Ben de henüz burdayım işte, ama nasıl senaryo nasıl diyaloglar var anlatamam. özellikle thomasın meksikalıları temizlerken gülerek “say adios to amigos” demesi harikuladeydi.görüntü kalitesinden hiç bahsemiyorum bile.nasıl ezele rakip olur mu dersin ablası:))

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  5. Marjocum, evet, evrene isteklerimi yolluyorum, istediğim şeyi hakediyorum değil mi, hayal kurmak herşeyin başı:)

    YanıtlaSil
  6. Mehmeettt
    iş aramak hiç ucunu bırakmamak gereken bir süreç. ben de hep bunun kötü zamanlarına denk geldim. Üniversiteden mezun olduğumda (2000) bankalar krizdeydi. Ulen işletme mezunuyum nerde çalışacağım başka bilmiyorum, bankalar patır patır kapanıyor, ammannnn 9 ay iş bulamadım, ama sonra girdiğim şirket çok az maaş vermesine rağmen büyük bir marka idi ve iyi bi başlangıçtı. Gelgelelim tekstil sektörüne bulaşmış bulunduım, eh derler ki poposuna tekstilin suyu kaçan bi daha kurtulamaz:)) Şu an bi imalat firmasında çalışıyorum, yine kriz var, ihracat yaptığımız yabancı müşteriler ödeme yapamıyor vs vs. Sonuçta ARAMANIN GÜCÜNE İNANARAK başvuru yapmaya, cv göndermeye devam ediyorum.


    oyunu ağzımın suları akarak okudum, işte yeni bilgisayar almayı gerektiren başka bir sebep daha ühüh. :)))

    ve de hayırrrrr Ezel'e rakip olmaz ammaaa, çok güzel film olur bundan, senin yazdıklarını okurken gözümün önünde canlandı sahneler. Ama latin afeti Selma Hayek oynamasın lütfen:)

    YanıtlaSil
  7. asıl tiplerdeki datayları görsen inanamazsın, hatta youtubeda googleda falan mutlaka izle; ya da sahnelere eşlik eden müzikleri..bence böyle bir oyunu yaşarcasına oynamak ölmeden önce mutlaka yapılması gerekenlerden.latin kız selma hayek bence de olmamalı ama penelope da yetersiz. tavuk gibi boyuyla shakira olsun dermişim hihoha

    aşağı yukarı benzer şeyler yaşamışız demek. ben de 98de MSÜde sinema masterı yaparken ekonomik baskılar sonucu bir bankada cool bir pozisyonda işe girmiştim ki hayatımın hatasıdır,(ben de m.ü. iktisat mezunuyum)2 yıl bile dayanamadım. askerlik dönüşü şak diye süper maaşlı bi iş bulmuştum Volkswagende, ama yer tekirdağda olduğundan maaşa rağmen mutsuzdum. Sezerle Ecevitin anayasa krizinde işten çıkarıldım. ama istanbula dönmekten mutluydum.sen misin mutlu olan? yanlış okumayacaksın, tam 22 ay iş aradım ve avusturya lisesinde edindiğim almanca ve ingilizceye rağmen!!zar zor bir bankanın abidik bir çağrı departmanında iş buldum. ama (cidden üç kuruş maaş) çıldırtan bir iş yükü (günde 200 ruh hastası ile konuşmak) ve yer güneşli (her gün gidiş dönüş 3 saatlik tıkalı köprü trafiği).şansıma daha sonra lojistikte kendime göre bir iş buldum gayet zevkli ve fena da para vermeyen. ammma burda ise başıma gelenleri yazmayayım açtığım mahkeme sürüyor ama şu kadarını söyliyim tv dizilerindeki tüm evil kadınları topla ancak yaklaşabilir, öyle tipler vardı, başıma gelmeyen kalmadı. 2009da çeviri sektöründe iş buldum bu defa patronum çok dürüsttü ama bu kez de firma kapandı, başka bir tanesinde redaktörüm şimdi.Nasıl, kemalettin tuğcu gibi di mi:)

    şu kadarını söyliyim, bu ülkede iş aramanın ne demek olduğunu benden iyi hiç kimse bilemez (bugüne kadar 80 kadar iş görüşmesi yaptım). zaten parasız yaşanamaz ve yaşın ilerledikçe daha da zordur. bunun tek çözümü var, doğru ilanın olduğu anda sen de orada olacaksın;nokta atışı.
    hayat çok garip.senden beklenen şekilde bu kadar okuyup ediyosun ama gerçek hayatta hiçbir şey sandığın gibi çıkmıyor ilerde ve maalesef gerçekten her an her şey olabiliyor, hayat adeta bir pamuk ipliği.Tek faydası zekan ve düşüncelerin güvenli bir hayat sürenlerden çok daha gelişiyor

    bunca yaşanmışlığın ardından sana önerim sabır ve moral bozmaman. bekle ve aramaya asla ara verme.bulamazsan umudunu yitirme, takip et, bir gün bir şey mutlaka çıkıyor. maalesef torpilsizsen 2000lerin temiz toplumunda kaderin bu.

    YanıtlaSil
  8. işte en iyi okullarda oku, çifter çifter yabancı dilin olsun, tanıdık yoksa çok daha zorlaşıyor... dediğine katılıyorum, o ilanın çıktığı anda orada olmak lazım, aramaya inanmak lazım. Nasılsa bulamıyorum diye koyverdin mi işin ucu kaçıyor. Of, hayatı doyasıya yaşamak istediğim gücümün doruk noktasında sefil para yüzünden herşeyden geri kalmak çok zor. Siz gidin ben gelemem demek, seyahat hayali kuramamak... Yine de en azından bi işim var diyorum, Allah hastalık vermesin diyorum , elbet birgün vuruş sırası bana da gelecek.

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.