Cumartesi sabahın köründe işe gittim. Çünkü büyük mallığım sonucu cep telefonumu işyerinde unutmuş idim Cuma akşamı. Kendime epey kızıp söylendim, sonra karga bokunu yemeden kalkıp Kurtuluş'daki ofisten aldım telefonu, kimseye görünmeden de hemen kaçıp çıktım, Taksim'e geldim, iki katlı 145T'ye binip Beylikdüzü'ne geldim, mükemmel bir zamanla ile Lady Charlotte ile buluştuk
Arzu'yla Deniz'in zamanlamaları ise o kadar iyi değildi, neyse arabada bekledik onları, sonra Lady Charlotte'ın malikanesine kahvaltıya gittik. Ohh sohbet muhabbet derken masada ne var ne yok silip süpürdük. Charlotte bu arada yemek haklarımızın ne kadarını yediğimizi, ne kadarının kaldığını sayıyordu sağolsun, zayıflayamayıp Perihan'ın şimşeklerini üzerimize çekmek istemeyiz değil mi dostlar??
Tam kahvaltı bitince Deniz'in beyi geldi, yeni evlerine bakmaya gideceklerdi, Denizo erken kaçmak zorunda kaldı o yüzden. Biz de çay içtik, neskafe içtik, üzerine türk kahvesi içtik, sonra da Bahçeşehir pazarına gitmeye karar verdik.
Bu pazarı Arzu yıllardır bize anlatırdı, gitmek şimdi nasip olmuştu. Kapalı ve düzenli bir pazar bu, koridorlar sıra sıra dizilmiş, kitap fuarı gibi bir aşağı inip bir yukarı çıkarak her yeri düzgünce gezebiliyorsun. Öyle insana basan bir kalabalığı, sıkışıklığı da yoktu. Ben alacak birşey bulamadım. Ama gözüm kocaman bir tüylü post gibi halıda kaldı, onu alsam bi yanında ben öte tarafında kedi , beraberce yuvarlanırdık diye düşünüp bu fikirle keyiflendim:)))
Oradaki bir lokanta oldukça yaratıcı bir fikirle Harrison Ford'a nargile keyfi yaptırmaya karar vermiş, o resme de bayıldım, çok hoşuma gitti:)))
Pazar turundan sonra Arzu bizi 3. Cadde diye bir yere götürdü, Starbucks'da kahvelerimizi içtik, konuştuk, son okuduğumuz kitaplardan bahsettik, ben Shantaram'ı anlattım heyecanla:))
Beylikdüzü'nden 145T'ye bindiğimde saatlerimiz 18:45'i gösteriyordu. 20:30'da eve gelmiştim, bence çok başarılı bir performans oldu.
Gece ise Ejder Kapanı isimli Uğur Yücel filmini izledim. O bitmek bilmeyen kamera hareketleri, uçan kaçan arabalar, yolda sürüklenen motor, yok cinayetin noktalarını birleştirdim resim çizdim olayı filan, çok gereksiz bir film olmuş. Uğur Yücel komser Nezat olsun tekrar, çok rica edeceğim.
Bugün ise Beyaz Kale'yi bitirip Bir Gün'e başlamaya niyetliyim, hadi bakalım:)))
Akşam da Behzat Ç.'yi sakın kaçırmayın, Emrah Serbes'in bizzat yazdığı 20. bölümde, Ankaralı komserimiz Ercüment Çözer'in peşinden İstanbul'a geliyor dostlar.
xo xo
ahahah harrison ford beylikdüzü'ndeki şu restoranın müdavimiymiş de sık sık gidip nargile içer gibi olmuş :d
YanıtlaSilben behzat ç.'den hala bihaberim, ilk kitabını almıştım öyle duruyor, okuyacağım bir ara ama o ara ne ara :) bir gün iyi hoş akıcı bir roman ama sonlarında çok ağlatıyor, uyarmış olayım judycim :)
aaa sofranin resmi yok mu?
YanıtlaSilÇavlancım, çok şahane polisiye, ikinci kitap daha da güze, seri katil var ikincide:))
YanıtlaSilBir Gün su gibi okunuyor gerekten bakalım sonunda ne olacak çok merak ediyorum
Lady Charlotte, aaaaa valla çekmemişiz sofrayı canım , çok açtım ya, aç olunca yemeklere saldırıyorum foto çekmeyi unutuyorum şekercim:)))
Burnumun dibindeki Bahçeşehir pazarını göremedim ama sayenizde resmini gördüm :)
YanıtlaSilBehzat'ın hastasıyım. Çok da güzel bir bölümdü!
Magot, ben en çok elemanların hayal kurdukları sahneleri sevdim, çok hoşuma gitti. Hayalet'in hayali hele 10 numaraydı:)))
YanıtlaSilbir şey alayım almayayım seviyorum bu pazarları gezmeyi:)
YanıtlaSilgüzel bir tatil günü olmuş....
aaah ah :) o 145T 'ye az binmedim zamanında :) ne günlerdi bee :) bahçeşehir pazarına hiç gitmemiştim dediğin gibi bana da boş göründü şimdi fotoğrafta bakınca.harrison ford fikri güzelmiş ama :)
YanıtlaSilCepaynası : çok kalabalık değilse ben de seviyorum , bu pazar rahattı mesela:) insan illaki birşey kestiriyor gözüne o kadar çok çeşit var ki:)))
YanıtlaSilUnicorn : evet di mi, sanki daha kalabalık olur gibime gelmişti benim de. Ama biz sebze-meyve kısmına girmedik, belkim oralar kalabalıkmıştır:)