29 Mart 2012 Perşembe

32 Kısım Tekmili Birden Günlük

Her gün blogunu güncelleyen arkadaşlarıma çok özeniyorum. Keşke ben de her akşam o enerjiyi kendimde bulup iki satır anlatsam neler yaptığımı. Yani şirkette blog yasak olmasa bile açıp yazacak vaktim yok, işlere yetişemiyorum. Akşamları da kediyle güreşip ya mal mal teve'ye bakıyorum ya da sevdiğim bloglara göz atabiliyorum ancak. Halbuki burası benim günnüğümmüş meğersem olduğundan, her günü not edesim var.

Cumartesi günü şu alttaki pasaport yazısını yazdıktan sonra tam Lady Charlotte ile buluşmak üzere evden çıkıyordum ki, tanımadığım bir numara aradı. "Abla ben PTT'den Mahmut, evde misin" diye sordu, pasaport gelmiş meğersem. "Aaa tam çıkıyordum" deyince adamcağız "o zaman kapıda buluşalım" demesin mi, ay ne güldüm anlatamam. Gıcır gıcır pasaportumu kapıp Lady Charlote'ın yanına, İstiklal Caddesindeki Midpoint'e gittim.



Hiç yemek yiyesim yoktu, aslında Guinness içesim vardı ama Mariachi Black ile idare ettim. 2 şişe bira ile biraz kuruyemiş yetti oohh. Pek keyiflendim:)

O keyifle kalkıp Terkos pasajına gittik. Pasaja çılgınca tişörtler gelmişti, rengarenk, akla gelen her konuda baskılı tişörtler tezgahlardan taşıyordu. Bir tane "I Love Fridays" vardı amma delikti, delik olmasa onu alıp şirkette giyerdim ahah.


Neyse elim boş çıkacak değilim ya, kendime yeni bir elbise kaptım. Hatta Salı günü müşterim geldiğinde eteklerimi uçura uçura giydim Terkos malı güzelim elbisemi. Bu hafta gidersek bütün renklerinden almak lazım valla.


Elbiseye uysun diye Fleur-de-Lis kolyemi taktım, Alman müşteriye Fransız sembolü taktık ama ne yapayım, o renkte bir bu vardı.


Müşterim sağolsun vakitlice gidince ben de iş çıkışı kızçelerle buluştum oohhh, tam kadro toplandık, sağlıklı Çin yemeği yedik, kahve içtik. Ama ne kadar eğlendik anlatamam. Geçen gece rüyamda işyerinde donumla kaldığımı görüp ter içinde uyanmıştım. Arzu hemen ayfonundan rüya tabirlerine girdi ama bulduğu dini şeyleri dili dönüp okuyamadı, çıkartamadık tabiri ama çok güldük. Sonraki gece ise Bon Jovi konserinde sahneye atlayıp Jon'la epey muhabbeti ilerlettiğimi gördüm ama onun tabirini artık hiç sormadım Arzu'ya:)

Çarşamba günü öğlen yemeğine dışarı çıktık, haftada bir iki kere, öğlen vakti şirketten kaçmak güzel oluyor, kafamızı dağıtıyoruz. Canımız kahvaltı çekti, hafta içi insan özlüyor zeytini, peyniri, domatesiyle kahvaltı yapmayı... Böyle yumurtalı filan güzel bir kahvaltı yaptık, ben börekleri yemedim tabii:)) Kübracık da yumurtasını yiyemedi, ibibikli olmuştu onun yumurtası :



Sonracığıma, aynı günün akşamı, yani dün akşam, eve dönerken fantazi yapmaya karar verdim. Zincirlikuyu'dan The Plaza Otelin karşısındaki yoldan dalıp, döne döne bayırdan aşağı yokuş aşağı Ortaköy'e kadar yürüdüm. Aman nasıl dimdik bir yokuş, Boğaz tepelerinden köprü ayağına doğru iniyor, evler villa şeklinde, hepsinin bahçesinde birer itoş, onlar da yürüyüşçülere alışık değillermiş herhalde. Başladılar hev hev bağırmaya. Aman birazcık korktum:) Sonra deli gibi yokuş tırmanan arabaların altında kalma tehlikesi atlattım birkaç kere. Nihayet Dereboyu'na inip oradan sahile çıkıp, eve ulaştığıma 1 saat 10 dakikadır yürüyor idim. Aman nasıl kütür kütür kalbim attı, ne ter boşalttım anlatamam. Öğlen yediğim kahvaltı, bal, kaymak ne varsa gitmiştir herhalde.

Yürüyüşümün son kısmında manzara şahaneydi. Sağımda bir köprü :


Solumda bir diğeri :



karşımda Kuleli Askeri Lisesi:


Şirkette de çok komik şeyler oldu. Hollandalı yakışıklı müşteri Roderick gelmişti, hepimiz bu adama hayranız. Boylu poslu, uzun saçlı, hafif serseri, tam Avrupai bir tip. Toplantıya geldiğinde de gömleklerin fittingini kendi üzerinde yapar. O yüzden dün bütün kızlar diken üstünde showroom'dan gelecek haberi bekliyorduk :"prova başladı" . Haber uçar uçmaz da biz de Elif'le showroom'a uçtuk, kumaş kartelası arıyormuş gibi yaparak gözümüzü herife dikip bekledik ama gülüp kıkırdayarak bir güzel ele verdik kendimizi. O da inat edip çıkartmadı gömleği, hain adam:))

Allahtan Ortaköy'de boydan boya şu reklamlar var da, gözlerimize şenlik oluyor biraz:


Ben her sabah 7'de evden çıkıp daha uyanamamış vaziyette otobüste tıngır mıngır gider iken, bu panoların önünden geçince gözlerim cin yavrusu gibi açılıyor valla ahahah:)

Bu hafta bir de şu karikatüre bayıldım:


Bugün de beni lodos mu çarptı ne olduysa, bütün gün eşşek gibi esnedim, çenem ayrılacaktı. Ya da dün akşamki yürüyüşten sonra oksijen çarptı bilemedim. Bu akşam Ortaköy'e otobüsle inip, sadece Ortaköy'den Bebek'e yürüdüm esneye esneye. Şimdi de hemen gidip yatıyorum.

İşte böylece yuvarlanıp gidiyor idik:)

xo xo

9 yorum:

  1. cık olmadı yukardaki,


    sabah neşem

    YanıtlaSil
  2. ay ses çıkarmadan gülücem diye çok zorlandım>_<

    Terkos'a ne zamandır gitmek istiyorum bi uğrayamadım yaaa:/ elbisen de pek güzelmiş^^

    David Beckham'ın bir de uzun don mu desem içlik mi desem o var işte onu bildin mi? David'den başkası giymesin mümkünse:D

    Karikatüre öldüüm ahahaha

    YanıtlaSil
  3. Handaniki : eksik olmayasın kuzum:)

    YanıtlaSil
  4. Joy : bildim bildim, fiktorya en çok onu beğeniyormuş güya:)

    erik model look adayları bombacan ahah:)) kaç gündür buna gülüyoruz:))

    YanıtlaSil
  5. Ben seni çok seviyorum ya çok eğleniyorum okurken, keşke hergün yazsan da hep uzun uzun yazsan.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  6. tosbağa : çok teşekkür ederim, sevindirik oldum:)

    YanıtlaSil
  7. Oh oh oh İstanbul hasretime iyi geldi fotoşlar :)
    İbikli yumurta cok korkunç hahahaah
    Havalar güzellesince yürüyüşler de başlamış, ohhh ya bahar gibisi var mı.
    Hergün yazsan gercekten negzel olurdu:)

    YanıtlaSil
  8. Euphoric : bol İstanbul içeren yeni bir yazı ekledim:) keşke hergün yazabilsem, ben de istiyorum gerçekten.

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.