21 Mart 2011 Pazartesi

Görünmez Müzisyenler : Koç Müzesinde harika bir sergi daha

Cumartesi günü zorunlu mesai yüzünden lanet ede ede sabahın köründe kalkıp işe geldim. Ne yaptın derseniz oturup "Çoluk Çocuk" isimli kitabı okudum tabii. Öğlen 2'de kaçtım, Lady Charlotte ile buluştuk, Perihan'a kontrole gittik. Maalesef kilo vermemişim. Perihan yeni bir liste verdi, vücudum buna da cevap vermezse 1 ay dinlendirecekmiş beni, diyeti kesecekmiş. Bakalım, istemiyorum diyeti kesmek, devam etmek istiyorum ama o daha iyi bilir tabii.

Kontrolden sonra Nişantaşı'na yürüdük, Kırıntı'da yemek yedik. İstanbul'da sabahın 2'sine kadar alışveriş etmek isteyenlere özel Shopping Fest başlamış, Nişantaşı pek cıvıl cıvıl idi.

Yemekten sonra Yargıcı'ya çıkıp Zekish ile buluştuk, taksiye binip Türkiye'deki en sevdiğim müze olan Rahmi Koç Müzesi'ne geldik Müzede şahane bir sergi vardı : Görünmez Müzisyenler. 80 tane müzik kutusu, laterna ve mekanik müzik aletlerinden oluşan bu sergi büyüleyiciydi, hem gözlere hem kulaklara şenlikti, çünkü sergilenen parçaların her biri çalışır durumda idi.

Bu müzik dolabı bir çocuk için yapılmış, kolu çevirdiğinizde içindeki 9 müzisyen birden çalmaya başlıyor ve odayı müzik dolduruyır

Sergiyi rehberle gezdik, çünkü müzik kutularının herbiri çalışır durumda ve rehber kızlar hepsini çalıştırıp bize şenlikli bir gösteri sunuyorlar.

Bu müzik kutusu tren gecikince yolcular oyalansın diye yapılmış, arkada müzik çalarken öndeki kızlar dans ediyor

Laternalar

Türk Laternası. Tamamen yerli malı, kolu çevirerek sonsuza kadar Üsküdar'a Gideriken melodisini dinleyebilirsiniz
Arp ve banjo, kuruyorsun, kendi kendilerine çalıyorlar, evlere şenlik

Panayırda çalmak için tasarlanmış, oldukça şenlikli bir müzik kutusu
Atlıkarınca olağanüstü güzeldi


Bu dayı saksafonu icat eden adammış. Cihaz kurulduğunda dayı güzel bir jaz çalarken piyano da kendi kendine çalıyor, tuşlar gerçekten görünmez müzisyenler tarafında çalınıyor gibi görünüyor.
Sergi 29 Mayıs'a kadar devam edecekmiş, mutlaka gitmenizi ve rehber eşliğinde gezerek müzik kutularının cümbüşüne katılmanızı tavsiye ederim.

Müzeden çıkınca hemen Taksim otobüsüne atladık, birer kahve içelim de kendimize gelelim diyerek Odakule'ye yürüdük. Buradaki Gloria Jeans'de ne zaman kahve içelim desek bir problem çıkıyor gerçekten, bu sefer kahvelerimiz soğuk ve tatsız idi. Tünel'deki Gloria'da böyle tatsızlıklar olmuyor halbuki. Neyse,  kahveleri değiştirdik, yine de tadını sevmediğimizden hepsini içemedik maalesef.

Kahveden sonra Terkos pasajında bir tur attık, pasajda hep shopping fest var nasılsa, herşey 5-10-15 lira :) Orijinal Gap Skinny jeans 25 lira:) Gel vatandaş!


İstiklal Caddesi Shopping Fest için süslenmiş püslenmiş, ışıklar balonlar altında rengarenkti.


Caddede yeni açılan alışveriş merkezine girdik, alt katı kocaman Sephora, üst katta kocaman 2 katlı Virgin Megastore var idi. Kitaplardan gözüme birkaç tane kestirdim, ama ince ve ucuz Francis Ford Coppola kitabını aldım en sonunda, içinde bir sürü Marlon Brando ve Al Pacino resimleri vardı.



Artık Mango'ya geldiğimizde bayılacak gibi hissediyordum kendimi, o yüzden sıra sıra koltuklardan birine  oturup kızları beklemeye karar verdim ama fazla sürmedi, önce Zekish sonra Lady Charlotte pıt pıt yanıma düştüler:))) Oturduğumuz yerden gelenin geçenin kıyafetine kulplar takarak oldukça eğlenceli dakikalar geçirdik:))))


Biraz daha oturursak oracıkta uyuyacak idik, o yüzden son bir gayretle kalkıp meydana çıkıp, otobüslere binip evlere dağıldık.

Eve geldiğimde ağrılar içindeydim, aman ne kadar yorulmuşum, sabah erken kalkmak da dengemi bozmuş idi. Kahve pişirip Colin Firth'in Bay Darcy'i oynadığı Pride & Prejudice dizisini izledim aaahhhhhhh , işte Colin isterse 10 tane Oscar kazansın, o benim için her zaman aşık bakışlarıyla Bay Darcy olarak kalacaktı.

Pazar günü de King's Speech filmini izledim, biraz ağırdı ama güzeldi. Kraliyet ailesinin popülerliğini arttırmak için yapılmış bir film gibiydi. Oyunculardan Helena Bonham-Carter'ı çok beğendim. Ana Kraliçe Elizabeth rolüne cuk oturmuş idi kendisi.

Onun dışında Pazar nasıl geçti hatırlamıyorum bile, bugün de gayet bitkin bir Pazartesi geçirmekteyim. Gri hava üzerime basıyor adeta, sırf o yüzden, biraz aydınlık olsun diye en cırt kırmızı ojemi sürmüştüm.

Bu hafta kendime belirlediğim hedef : Flormar'ın turuncu ojesini almak

Herkese iyi haftalar, sergiye gidin muhakkak.

xo xo
Sansüre karşı bildirimiz :  Bloguma Dokunma!


Blogları özgürce okuyabilmek için lütfen destekleyin : http://www.facebook.com/blogumadokunma

15 yorum:

  1. Şu sergiye pek imrendim. Ankara'daki Koç Müzesi'ne de gelmesini umuyorum, Minyatür Odalar gelmişti çünkü.
    Sana güzellll bir hafta diliyorum:))

    YanıtlaSil
  2. Süper görünüyor sergi, sağol sayende haberim oldu, en kısa zamanda gitmek istiyorum.
    Flormarın turuncu bir ojesi var bende, sürdüğümde korkunç tepkiler almıştım ama güzel bence. Komşumuzun ilkokula giden kızıyla sürüp eğleniyoruz:D
    İyi, aydınlık haftalar sana da=)

    YanıtlaSil
  3. Leylak Dalı : Çok isterim inşallah gelir sergi Ankara'ya , bayılacaksın eminim:) gezdiğim en şenlikli sergi idi:)

    Gzde : ahahaha ne bileyim bu gri havalarda gönlümden öyle cart renkler geçiyor, biraz renkleniyor ortam:)) sonra havalar açınca da çok güzel oluyor tam yazlık , bakalım bi gördüğümde alacağım:)

    YanıtlaSil
  4. Müze gerçekten güzelmiş fakat hatay'da böyle güzel şeyler olmuyor
    dünyanın ikinci büyük bir şeyini barındıran bi müze var fakat böyle ilginç şeyler olmuyor pek. Atlı karıncada gerçekten güzel gözüküyo :)

    YanıtlaSil
  5. oh valla iyi geldi,sayende müzeye sanal da olsa öz bir tur atmış oldum..
    bu sayı saksafon çalıyor, ile başyana açıklamana çok güldüm,ilahii judycan..
    turuncu ojeyi şuan hemen sana alıp yollamak geldi içimden,hissiyatımı paylaşmak istedim..
    sevgiler..xoxox

    YanıtlaSil
  6. sergi cok guzel gorunuyor bende gitmek istiyorum ama offf :(

    YanıtlaSil
  7. KadirBey : senden her yorum geldiğinde Shantaram'daki Kadir Bhai'ı hatırlıyorum:) Hatay'da dünyanın ilk kilisesi varmış. Benim Sinem arkadaşım Antakyalı, bir gün gideceğim inşallah Antakya gezisine onunla, çok istiyorum.

    Nilmoon : valla dayı çalıyordu, sergideki herşey sesli ve hareketliydi, çok eğlenceliydi kesinlikle. canım çok düşüncelisin sağol:)) şuracıktan alacağım ben ojeyi, watsons war şirketin yanında hemen:))

    A-H : eminim sen döndüğünde bu müzede yine çok güzel sergiler olacaktır, üzülmeyesin canım.

    YanıtlaSil
  8. Pride and Prejudice'i 1996 yılında seyredip müptelası olmuştum. Bu dizi ingiliz tv tarihinde en çok seyredilen yapımlardan biridir. Başrolde Jennifer Ehle, Elizabeth Bennet olarak döktürür. Dizi çekilirken de Colin Firth 'le beraber olmuşlar.Ben yapım kitabını da almıştım amazon'dan. Herkese tavsiye ederim. 2005 versiyonu P&P filmi tamamen bir fiyaskodur.

    YanıtlaSil
  9. neeee yapım kitabı mı, bunu söylemeyecektin bana:)))
    2005'deki Keira'lı filmde Bennet ailesi çok acayip resmedilmişti, Bay Bennet (Donald Sutherland'ı çok severim o ayrı) böyle saçı sakalına karışmış çılgın mucit tadında bir adam gibiydi, evin içinde domuzlar, tavuklar dolanıyordu. Halbuki Bay Bennet Lizzie'nin dediği gibi bir centilmendir, bir saygınlığı vardır yani, o filmde bambaşka tasvir edilmişti. Bir de Keira'nın habire ağzı kulaklarında sırıtması beni rahatsız etmişti. Bu dizinin üzerine Pride and Prejudice uyarlaması çekilebileceğine inanmıyorum şahsen.

    YanıtlaSil
  10. The Making of Pride and Prejudice (BBC) [Paperback]
    Susie Conklin (Author) Sue Birtwistle

    Eğer bu diziyi sevmişseniz 2006 BBC yapımı Jane Eyre'e bayılacaksınız derim. Toby Stephens, Edward Rocherster'ı sex idolü haline getirmiş.Byron karakterleri gibi olgun, feleğin çemberinden geçmiş, sexy ve en önemlisi kusursuz olmayan gerçek bir erkek olarak canlandırmış. Hararetle tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  11. sen ilk yorumu yazınca ben koşup kitabı sepete ekledim:))))))))

    o jane eyre versiyonu ilk bbc'de yayınlandığında lady charlotte ingiltere'de izlemiş, her hafta blogda yazmıştı, sonra burada dvdsi çıkınca izlemiştim ben de.

    ama benim favori jane eyre uyarlamam ve favori rochester'ım timothy dalton versiyonudur , fazlasıyla uzun boylu ve yakışıklı ama olsun:))) kendisini büyüleyici buluyorum rochester olarak. zelah clarke da jane'nin ta kendisi, bu kadar olur.

    YanıtlaSil
  12. Ben de Jane Eyre'ın ilk vhs kasetlerini almıştım amazondan, daha dvd'si çıkmamıştı. Bekleyememiştim sabırsızlıktan, kasetten dvd'ye kopyalatmıştım:)) Ama kabul etmen gerekir ki 83 versiyonunda Timothy Rochester'ı çok teatral canlandırıyordu. Bu arada Little Dorrit'i tavsiye ederim. Dickens hayranı olarak 2010 yapımı bu 14 bölümlük diziyi zevkle izledim. Ayrıca Persuasion'ın 2007 itv versiyonu da müthiş güzel.Period Drama hastası olarak bu yapımları bittorent'ten indir, satın alma diyorum. Çok para harcıyorsun, Kıbrıs'da bankan var galiba:))

    YanıtlaSil
  13. little dorrit ve persuasion'ı izlemedim, deneyebilirim. amazon'dan orijinal dvdler 3 -5 pound iken indirmek niye? ben dvd'ye sahip olmayı seviyorum.
    kime göre ve neye göre çok para harcadığımı merak ettim şimdi.

    YanıtlaSil
  14. Ay bayildim ben bu yaziya iki kere okudum:)
    Neyse en azindan ben seni okuyabiliyorum:)
    Cok optummm:)

    YanıtlaSil
  15. bloglar açılmadı hala, kandırıldık mı acaba?? ben pelininstyle.com'u okumak istiyorum hüüüü

    YanıtlaSil

Yaz ki muhabbet olsun.